?>

Gelecek -2-

Medya Berberi

4 yıl önce

-Boşuna şişinip durma!
Fani referanslar, sonsuz kudret sahibine tercih edildiğinde devşirilen güç, ömrün yarısı etmez.-
Medya Berberi

.

Hakikat arzusunun bastırılmasına mucizevi katkı olarak keşfedilen çaydan son yudumu alarak tıraşa başlarken, acımasızlığın sözlük anlamının yaşam bulduğu mecralarda bir gezintiye çıkalım istedim.
Önce, depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, sağ kalanlara acil şifalar diler, afetin yol açtığı zararlardan kazanç elde etmek için itişerek kendilerini görünür kılma çabasındaki kişi ve kurumları da Allah’a havale ederim.
Yıkıntılar arasından kahramanlık öyküleri derlemeye çalışmak, insanlık adına başlı başına utanç verici bir yaklaşım biçimidir (Suriye’de olduğu gibi) ve umarım, bu kötü örnek tekerrür etmez. 
Kırmızı şapkalıların ne idüğü belirsiz beyaz baretlilere öykünme yerine yaşanan trajedinin ortasında, duygu ve hislerine kulak vermesi için küpeleri benden hediye.
Doğum günleriyle, ölüm günlerinin çakıştığı, geçim sıkıntısının karamsarlığı, karamsarlığın ise kötü olanı çağrıştırdığı zemine doğru kayarken geçimin önemsiz ve sıradan bir şeymiş gibi abartıldığını düşünmek, topluma yabancılaşmanın belirtisidir. 
Çaresizliğin tetiklediği medeni cesaretle, biri çıkıp geçinemediğini ifade etmiş ise ‘abartıyorsun’u toplum hafızasına nakşetmek yerine, orada sevgili damada bunun hesabının sorulacağının ifade edilmesi, daha yerinde bir davranış olurdu.  
Kaldı ki “geçinemiyoruz” diyen o vatandaşın, acılarını sessiz kalarak hafifletmeye çalışan milyonların sesini dile getirdiği yadsınmaz bir gerçektir. 
Ne anlaşılabilen, ne de işitilebilen, vatandaşı ‘hiç’ yerine koyarak, yarın dara düşüldüğünde sızlanmanın bir faydası olmayacağını bilmekte yarar var.
Damat beye gelince…
Ekonominin onuru askıda can çekişirken, el çabukluğuyla ana habere yetiştirilmeye çalışılan verilerle, doğruları tartışılır hale getirip, halkı ümitlendirmekle, fukara sofralarına bereket yağdırılamayacağını hala kavrayamamış olması düşündürücüdür.
Ekonomik kriz, rakamların bir yalandan ibaret olduğunu diretmesine rağmen kendini ikbal günlerinin arifesinde sanan Berat beyin yanılgıları her daim taze, ekonomik birikimlerinin ise göstergelere meze olduğunu müşahede etmekteyim.
Bu ekonomik çaresizliğin içerisinde bir kasıt aramayacak olsak da beceriksizliğe yormak da pek tabii mümkündür.
Mümkün olmayacak şey, bunun kime anlatılıp, kime kabul ettirileceğidir.
Hâsılı, pandemi sona erip, vatandaş maskelerini çıkarsa bile, Berat beyin ürettiği bu ekonomik modelin, maskesini indirmemekte ısrarcı olacağı anlaşılıyor.

Şu an sokağa yansıyan bu ekonomik model, kendini “Maske cezası, hijyen cezası, on dört kural levha cezası, sosyal mesafe cezası, ölçüm alet cezası, kapanış ihlal cezası, fazla yolcu cezası, sigara cezası, nargile cezası ve hemen her gün asayiş uygulamalarında yazılan çeşitli cezalar” olarak belirginleştirmekte, esnaf inim inim inlemektedir.
En verimli saatte esnafa dükkân kapattırıp, işsiz kalan iş yerlerinden işçi çıkarmayı yasaklarsanız bunun adı orta sınıfın tasfiyesi değilse nedir? 
“Fırat’ın kıyısındaki sahipsiz koyun” diye diye keçileri kaçırtmaya ne kaldı?
Neredeeeen nereye…
Bu arada, Sayın Cumhurbaşkanımız “umursamıyor” gibi görünse de sisteme karşı duyulan kaygının, sarayın etrafında ruh gibi dolaştığını hissetmemesi mümkün değildir.
Meclis’in dışlanması, bakanların cüretkârlığının törpülenmesi, koordinasyon eksikliği, sorumluluğu paylaşmaktan duyulan endişe vs…
Tahayyül edilenle, var olan gerçeğin uyumsuzluğu, parlamenter sisteme dönüşün işaret fişeğidir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçeli beri, deformasyona uğrayan AK Parti’nin, sadede gelinse dahi “git-gel”den payına düşeni alacağı açıktır.
Ahlâki ölçülerle tartsanız, ‘kaç gram’ geleceği meçhul bazı tipleri baş tacı edip, hasmını AK Parti içinde aratarak, birilerinin üstünü çizmenin, kibirin, gururun, öfkenin, yeni oluşumların boşluğuna ciddi manada bir akış sağlayacağını öngörmek abartı olmaz sanırım.
Tabii, Boğaziçi’nden estirdikleri sinsi rüzgârların etkisiyle, AK Parti’yi, “Akepe” olarak ikiye bölmek için yoğun çaba sarf eden pelikan yapılanmasının hakkını teslim etmek gerek.
Başarıyı sahiplenmede protokol krizine yol açanların, başarısızlıkta meydanı boş bırakacağı sürecin başlangıcındayız.
Son günlerde, duayen bir medya mensubu olarak, burnuma kötü kokuların geldiğini hissediyorum!..
Koku alma duyusunu yitirmiş olma endişesiyle, başta yüksek bordrolu saray ahalisi olmak üzere, yetkilileri ‘test’e davet ediyorum. 
Onlar görmezler, onlar işitmezler!..
Yahu arkadaş, onlar koku da mı almazlar!
Yetmez gibi, bi de sandıktan sarı tavşan beklerken Biden çıktı.
Faraza, Reis; “Eyyy biden!..” yapsa, yandık harbiden. Dolar on beş!
Evet, dünya gerçekten beşten büyük, fakat TL, dolardan minik. 
Dinsiz imansız da olsa, illa sığınacak bir liman bulan paranın, biliyorsunuz, bu aralar ara sıcağı makbul. 
Çaresizlik, böyle bir şey işte… 
Zamanında, onca liman peşkeş çekilirken, keşke, paraya da bir liman ayırsaymışız... 
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, enseyi karartmamak ve ümitvar olmak gerek.
Gelecek, hiç kimsenin katkısına gereksinim duymadan kendiliğinden yaklaşıyor… 
Bugünkü tıraş tek perde, kalın sağlıcakla.
.
Medya Berberi
Ahmet Beyaz, dikGAZETE.com
NOT;
Bu aralar, ömürlerini kısaltacağı hissiyle, etrafında aksırıp-tıksıran birinden nasıl uyuz oluyorlarsa, bu fakirin satırlarından da bir takım kişilerin uyuz olduğu duyumunu almaktayım.
Kuru soğanı dörde böldüklerimiz istisna olmak kaydıyla, Manevra kabiliyeti ile makam-mevki sahibi olup, kıçının rahatını garantiye alanlar, varsın uyuz olsunlar. 
Aklından geçenleri sesli kitap gibi okuyacağım bu tipler, aha şimdiden geçit törenlerinde yüzünü tribünlere çeviren askerler gibi geçiyor gözümün önünden…

YAZARIN DİĞER YAZILARI