Putin’in Korona Virüs için halkına moral ve motive amaçlı dün kurduğu bu cümle, basit bir cümleden daha fazlası.
Putin’in bahsettiği Kıpçak ve Peçenekler’in, Rusya tarihindeki yerine ve rolüne; kısaca bir bakalım evvela:
Ruslar’ın ataları olarak kabul edilen İslavlar, Avrupa’nın doğusunda ve güneydoğusunda yaşıyorlardı.
Hunlar’ın Avrupa’da görünmesiyle İslavlar, Hun idaresine girdiler.
Vergi verip, Hunlar’ın çiftçiliğini yapıyorlardı.
Hunlar’ın zayıflamasıyla dağılan İslavlar; Doğu İslavları (Ruslar, Ukraynalılar ve Belaruslar), Batı İslavları (Polonyalılar, Çekler ve Slovaklar) ve Güney İslavları (Sırplar, Slovenler ve Hırvatlar) şeklinde kollara ayrıldılar.
Herhangi bir devlet kuramamış ve “kenzlikler" (knezlik, dükalık) halinde yaşayan, bugünkü Rusya’yı oluşturan Doğu İslavları, ilk olarak Karadeniz’in kuzeyi ve Doğu Avrupa’yı içine alan Avar Türk Devleti’nin; Avarlar’dan sonra Hazar Hanlığı yönetimi altına girmişlerdir.
Birlikte ve art arda kurulan Türk Devletleri; Karadeniz’in kuzeyi, Kafkaslar ve Doğu Avrupa’nın Türk toprağı olarak kalmasını sağladı.
Bu topraklarda ve dolayısıyla Türk yönetimi altında, ormanlar ve akarsu kenarlarında kavgalı ve ilkel bir hayat sürdüren Ruslar, kargaşaya son vermek adına kendilerine bir lider seçerek ilk Rus Devletini kurmayı başardılar.
Bu sırada Peçenekler ile İslavlar bu coğrafyada kimi zaman işbirliği yaparak; çoğu zaman savaşarak komşuluk yapıyorlardı.
Ruslar’ın (İslavların) Büyük İskender’i Svyatoslav tahta geçince Peçenekler’le gerilim arttı.
Savaş düşkünü ve yayılmacı Svyatoslav, zamanla güçlenip İstanbul’a kadar seferler düzenlemeye başladı.
Roma Devleti ile Svyatoslav’a karşı iş birliği yapan Peçenekler, onu ilk önce savaş meydanında mağlup edip; savaş dönüşü de karşısına çıkmışlardır.
Rus lideri, “Ruslar’ın Büyük İskenderi” Svyatoslav, Peçenekler tarafından yenilgiye uğratılıp, öldürülmüştür.
***
Ve Karadeniz Kuzeyi’nde güçlenen Kıpçaklar, Rus topraklarına akınlarla Güney bölgesini kontrol altına alıp; binlerce Rus’u köle olarak alıp, satıyorlar.
Bir taraftan Kıpçak baskıları ve akınları, diğer yandan Papa’nın tehditleri ile zorda kalan Ruslar, tekrar ormanlık alanlara dönüyor ve bu tarihlerde Moskova’yı kuruyorlar.
Ve bu defa Moğol akınlarıyla gücü kalmayan Ruslar, bu Moğol istilasıyla Tatar hakimiyetine girmişlerdir.
Tarihte en geniş topraklara sahip olan Moğol İmparatorluğu, Cengiz Han’ın ölümünden sonra oğulları tarafından bölüşüldü.
Batu Kağan tarafından Rusya topraklarında Moğol istilalarıyla kurulan Altın Orda Devleti, başta Moğol devleti olarak görülüyor fakat ordu, halk ve yönetimin Tatarlar’dan yani Türkler’den oluşmasından dolayı, kısa bir zaman içerisinde kültür, nüfus ve dil bakımından geleneksel Türk devlet ve karakterini kazanıyor.
***
Rusya’yı yöneten Altın Orda Devleti, Moskova Knezleri’nin marifetli ve sadık olduklarını düşünüyor ve Moskova’ya imtiyazlar tanıyordu.
Timur’un saldırılarıyla zayıflayan Altın Orda’ya bağlı Moskova, bağımsız olarak hareket etmeye başlamıştır nihayetinde.
Fakat o da ne?
Yıkılan Altın Orda Devleti’nden, Ruslar’ın başına bela olmak üzere nur topu gibi Hanlıklar doğmuştu.
Ruslar’ın, Türk çilesi bitmek bilmiyordu…
Timur darbesiyle zayıflayan Altın Orda bölünmüş ve bu bölünmeden Kazan, Nogay, Sibir, Kırım ve Astrahan Hanlıkları ortaya çıkmıştı.
Altın Orda’nın son Han’ı, Toktamış’ın oğlu Uluğ Muhammed Han, 1438’de İtil Bulgarları’nın bulunduğu bölgeye geçerek (bugünkü Tataristan, Çuvaşistan, Başkurdistan toprakları idi) Kazan Hanlığı’nı kurdu.
Uluğ Muhammed, çok kısa sürede güçlü bir ordu kurarak Moskova üzerine taarruza geçip kontrol altına aldı ve tekrar vergiye bağladı.
Kısa süre sonra vergi vermeyi reddeden Moskova Knezliği, isyan başlattı ve Uluğ Muhammed, daha güçlü bir orduyla dönüp Moskova Knezliği’ni bütünüyle hakimiyet altına aldı.
Knez Vasili’yi ve kardeşini esir aldı.
Uluğ Muhammed’in ölümünden sonra yerine geçen oğlu Mahmut Han, sakin ve barışçıl politika izliyordu.
Bu da Kazan Hanlığı’nı duraklatmıştır.
Mahmut Han’ın ölümünden sonra taht kavgalarını fırsat bilen Moskova tahtındaki 3. İvan (Korkunç İvan), Kazan’a sefer düzenledi.
3. İvan’ın ordusu, 1 Eylül tarihinde, ikinci seferleriyle Kazan’ı kuşattı.
Slavlar’ın tahta oturttukları Muhammed Emin Han, ülkesini Slav istilasından kurtarmak için çok çaba sarf etti fakat etrafındaki Türk beyliklerinden destek alamadığı için başarılı olamadı…
Diğer yandan, 1441’de Hacı Giray tarafından Kırım Hanlığı da kurulmuştu.
1551’de tahta geçen Devlet Giray, Moskova’yı kuşattı ve Kıpçaklar bir kez daha Ruslar’ı yenilgiye uğrattı.
Şehri yağmalayıp, ateşe verdiler ve büyüyen yangın Moskova’ya ulaştı.
Cephaneler patlamış, yangın rüzgarla büyüdükçe büyümüştü. Bir kez daha mağlup idi Ruslar.
***
Sonra ne oldu?
Sonra Ruslar önce kendi topraklarını, ardından da Türkler’in topraklarını ele geçirdiler.
Yayılmacı politikaları, şüphesiz gücünü “Slavcılık” fikirlerinden ve Türkler’le tarihi husumetlerinden alıyor.
Evet, kulağa saçma geliyor.
Ruslar, tarih boyu birçok kavmin saldırısına uğramışlardı.
Fakat Vladimir Putin, dün yaptığı konuşmasında “Peçenek ve Kıpçaklar” ile olan mücadelelerinden ve zaferlerinden örnek verip; koronavirüs kıskacındaki halkına buradan güç almaları gerektiğini söyledi.
Saldırgan ve yabancı düşmanı tavırlar, doğrudan tarih ile; kan hafızaları ile bağlantılı.
Ülke içerisindeki azınlıklara (bilhassa Türkler’e) baskıcı politikalarının nedeni paronayaları ve hafızalarda bıraktığımız travmaları diyebilir miyiz?
Dünkü konuşmadan sonra, diyebiliriz evet…
Peki başka ne diyebiliriz?
“Tarihi bilinç!..” diyebiliriz evet!
Karşınızda, bir daha işgale maruz kalmamak için kendisi işgalci olan bir Rusya!
Ve bu Rusya’nın karşısında mankurtlaşmış, kopmuş, vazgeçmiş milyonlarca insan, onlarca halk ve Türkler…
Yüzyıllar önceki husumet, kimin umrunda değil mi!..
Dün, Rusya Federasyonu’nun Başkanı Vladimir Putin, “Peçenekleri ve Kıpçakları bile yendik, Koronavirüs için endişelenmeyin, yeneriz!” dedi.
Biz Tatarlar’da bir atasözü vardır; “Filin yerinden kaldıramadığını, dil (söz) kaldırır”.