Ramazan-ı Şerif’in süsü mahyalar. Gelenek halini aldığından sürdülen ve işin içine tekno yenilikler de katılınca son zamanlarda değişik türden örnekleriyle de karşılaşılan mahyalar. Selatin camilerin çift minaresi arasına gerilen kandillerdeki yazılarla ışık saçan ve bir gelenek halini alan mahyalar. Kimi zaman bir siyaset aracı, kimi zaman propaganda, kimi zaman da faşizmin ruhuna alet olarak -mesela İnönü dönemi, mesela 28 Şubat dönemi- asılan mahyalar. Dört minareli bir caminin 3 minaresine birden asılması akıl edilen, hatta bazı tek minareli camilerde işe hayal gücünü de katarak o tek minarenin şerefesinde bile kendini gösteren mahyalar. İşin bir de “fotoşop” boyutu var. Şimdilerin zıpçıktıları tarafından mahyada dile getirilen cümleler... İşte birbirinden değişik örneklerle eskiden yeniye, hayranlıkla bakılanından hayret uyandıranına kadar mahyalar.
“İlk” olarak en eskisinden başlayalım. Eski yazı ile iki minare arasına gerilmiş şişelerde yanan kandillerle yazılmış bir yazı. İstanbul’da Sultanahmet Camii Şerifi. Yazı net olarak okunamamakla birlikte harfler seçilebiliyor. Okunabildiği kadarıyla “Aman ya…” ya da “Ah ya…” diye başlayıp, “…âlemin” diye bitiyor gibi görünüyor.
Bir başka “Eski Yazı Mahya”da ise “Muhammed” -Aleyhisselât-ü vesselâm- açıkça okunabilirken üst kısımdaki yazı net değil. Yer İstanbul Aksaray’da Pertevniyal Valide Sultan Camii Şerifi.
"Allah" demekten sakınan İnönü için de Camii Şerif ve Ezan sesinin susturulduğu minarelere "Mahya" diye asılan bir cümle... Edirne, Selimiye
Ve iki minare arasında "ATA TÜRK" hiç bu şekilde yazılmışını görmüş müydünüz! Neden acaba bir satıra "Atatürk" diğerine başka bir ifade kullanmamışlar!.. "Ne kadar büyütebilirsek o kadar" diye mi.. Ya da... "İnönü'den büyük olsun da ne olursa olsun" diye mi düşündüler acaba! Yoksa karşıda Bulgar sınırı... Onlar da iyice görüp bellesinler diye mi Edirne'de Selimiye Camii'nden işte böyle....
Türk Hava Kurumu'nun adı var kendi yok! Devlet propagandasının en şiddetli olduğu ama kendi üretimi bir uçağının bile olmadığı zamanlar...
Kurban derileri nereye gidecekse fitreler de oraya! "Fitre Tayyarenindir" öyle uzatmaya falan gerek yok!
O eski usül yazılar geleneği elektrik ampülleriyle sürdüren camiler için şimdilerde böyle hazırlanıyor.
Gelenek sürdürülürken verilen "Mesaj" amma... Bir sonraki "Mesaj"da "Fotoşopçu"nun biri bakın ne yapmışé
Bulgar'a karşı sınırdan Selimiye'den verilen mesaj: "TÜRK YILMAZ" Bunun "Türk Malı Al..." olanı da var! Dikkat! Piyasada Türk malının bile çeşitsiz, niteliksiz olduğu yıllar... Nerede kaldı "Gâvur Malı!.."
"Besmele"yi, "Kelime-i Tevhid'i bilmeyenler var! Hatırlatmalı!.. Bakıp minareler arasından ışıklar içinde akan yazıyı mahyadan okusun!..
Ve de bu!.. Dikkat! Piyasada Türk malının bile çeşitsiz, niteliksiz olduğu yıllar... Nerede kaldı "Gâvur Malı!.."
İşte "dublu VE'li" bir mahya Ramazan'a değil kime diyor! "Hoş geldin coni!.." Yıl 1946 tabii ki mahyalara yine "baş rol" düşüyor...
Sultanahmet'e yolu düşmüş, camiye ibadet için girmemiş banklarda oturan bir yabancı da olsan... "Bu ayın kıymetini bil"
"Günümüzde Ensar Olmak" diye bir hatırlatma da geçen yıl Eminönü Yeni Camii'den Mahya ile yapıldı... Suriye'den Misafir olarak gelenler için...
Muhacirliğin boyutları göz önüne döküldü, çocuk cesetleri kıyılara vurdu... Peki "GÜNÜMÜZDE ENSAR OLMAK" ne demek iyice anlaşıldı mı!..