Afganistan'da yaşayan eski Sovyetler Birliği askeri, Rusya'daki kardeşlerini özlüyor

Afganistan'da yaşayan eski Sovyetler Birliği askeri, Rusya'daki kardeşlerini özlüyor

Babası Ermeni, annesi Ukrayna Yahudisi olan Şerefoviç Hakimov, Müslüman olduktan sonra Şeyh Abdullah adını aldı.

Herat

Afganistan'a 38 yıl önce savaşmak için gelen ve burada kalarak Afgan kültürünü benimseyen eski Sovyetler Birliği askeri Ermeni kökenli Şerefoviç Hakimov, Moskova'da yaşayan kardeşlerini özlüyor ancak tutuklanmaktan korktuğu için ülkesi Rusya'ya geri dönmek istemiyor.

Afganistan'ın eski Sovyetler Birliği tarafından işgali 33 yıl önce bugün sona erdi ancak etkisi ülkenin her yerinde görülmeye devam ediyor. Ülkenin birçok vilayetinde bu dönemden kalma askeri araçlar ve silahlar sokaklarda, meydanlarda ve müzelerde sergilenirken Sovyet işgali ile savaşmaya gelen bazı askerler ülkeye yerleşerek aile kurdu ve Afganistan kültürünü benimsedi.

Bu askerlerden, Afganistan'a 1984'te 18 yaşındayken istihbarat askeri olarak gelen Şerefoviç Hakimov, AA muhabirine, yaşadıklarını anlattı.

Babası Ermeni, annesi Ukrayna Yahudisi Şerefoviç, 38 yıldır Afganistan'da yaşıyor. Babası general, annesi istihbaratçı-general olan Hakimov'un kardeşleri Alexander ve Mabuba Hakimov ise şu an Moskova'da yaşıyor. Hakimov, Rusya'ya giderse "düşmana teslim olma" suçlamasıyla tutuklanacağını düşünüyor ve bu nedenle ülkesine dönmek istemiyor ancak kardeşlerinin hasretini çekiyor.

Müslüman olduktan sonra Şeyh Abdullah ismini alan 56 yaşındaki Hakimov, eski Sovyetler Birliği döneminden kalma botunu, askerlik fotoğrafını gösterirken geri kalan tüm eşyalarını kaybettiğini söyledi.

Esir düştü, düşmanıyla dost oldu

Bir süre sonra topçu olarak Herat bölgesindeki savaşlara katılan Hakimov, gelişinden 3 sene sonra bir çatışmada alnından ve belinden yaralanarak Sovyetler'e karşı savaşan dönemin mücahit komutanlarından Hacı Seyyid Abdulvahab Katali'nin savaşçılarına esir düştü.

Hakimov konuyla ilgili gülerek Katali ile ilgili şunları söyledi:

"O zamanlar bizim düşmanımızdı. Biz de onun düşmanıydık. Eğer yakalasaydık, idam ederdik. Biz de onun eline düşseydik o da belki bizi idam ederdi. Onlarla savaşıyorduk. Müslüman olduktan sonra dost olduk. Çalışanı oldum. Hem çalışanı hem oğlu oldum. Beni o evlendirdi. Ev verdi. Yani yaşamımı o geçindirdi."

Katali'nin ekibi tarafından tedavi edilmesine rağmen Hakimov, hala o dönem aldığı yaralanmanın etkisini yaşıyor. Vücudu titriyor ve sık sık unutkanlık yaşıyor.

Hakimov, daha iyi tedavi hizmetleri için Katali'nin kendisini Hindistan'a götürdüğünü ancak titreme ve unutkanlığının geçmediğini söyledi.

Unutkanlığı nedeniyle Rusçayı unutmaya başladığını ancak ana dili Ermeniceyi çok rahat bir şekilde konuşmaya devam ettiğini söyleyen Hakimov, ayrıca çok iyi düzeyde Farsça ve Peştuca konuşabiliyor.

Hakimov, röportaj esnasına çok özlediği kardeşlerine Ermenice selam gönderdi.

"Onlar ne yapıyorsa ben de onu yapıyordum"

Esir düştükten sonra sık sık Müslüman olması yönünde kendisine telkinde bulunulduğunu aktaran Hakimov, bir gece rüyasında gördüğü "Aksakallı" birinin de kendisine Müslüman olmayı tavsiye etmesiyle İslamiyet'i kabul ettiğini kaydetti.

Müslüman olduktan sonra dostu Katali'nin kendisine Şeyh Abdullah ismini verdiğini dile getiren Hakimov, "Bana Müslüman ol diyorlardı. Bana 'La ilahe illallah Muhammedün Resulullah' de diyorlardı. Ben de Muhammed'in gelip bana ne yapılacağını belirleyecek, bunların bir hakimi ya da lideri olduğunu sanmıştım." dedi.

Müslüman olduktan sonra İran ve Pakistan'da dini gruplara katılıp dersler aldığını ifade eden Hakimov, kendisine sureleri ve namazı öğrettiklerini anlatarak, "Ne öğrendiysem namazda da onu okuyordum. Başka bir şey bilmiyordum. Onlar selam verdiğinde onlara bakıyordum. Selam veriyorlardı, ben de selam veriyordum. Bilmiyordum. Onlar ne yapıyorsa ben de onu yapıyordum." dedi.

Sovyetler'e karşı mücahitlere destek verdi

Müslüman olduktan sonra güven kazanmak için Sovyetler'le ilgili mücahitlere bilgi vermek zorunda kaldığını aktaran Hakimov, "Mecburdum, korkuyordum. Hayatım için, hayatta kalmak için, elimden gelen her beceriyi mücahitlere gösteriyordum." ifadelerini kullandı.

Daha sonra mücahitlerin kendisine güvenmesiyle daha rahat yaşamaya başladığını kaydeden Hakimov, "Savaşlara katılıyordum çünkü o zamanlar mücahitler nezdinde güvenim yoktu. Beni Sovyet ordusuna karşı bir öğretmen olarak kullanıyorlardı. Bana güvenleri tam olduktan sonra beni savaşa götürmeyi bıraktılar. Sonra ben istediğim zaman gidiyordum, istemediğim zaman da gitmiyordum." diye konuştu.

İki eşi de vefat etti

Hakimov, 25 yaşında evlendiği ilk eşinin doğum esnasında hayatını kaybettiğini, 8 yıl önce evlendiği ikinci eşinin de mide kanseri nedeniyle geçen ağustos ayında yaşamını yitirdiğini anlattı. İlk eşinden 18 yaşında Menice adında bir kızı olan Hakimov, anneannesinin yanında yaşayan kızını yılda bir defa gördüğünü söyledi.

Her gün evinin karşısındaki mezarlıkta eşinin kabrini ziyaret ederek ona dua eden Hakimov, "Eşim öldükten sonra hiçbir şey yapasım kalmadı." dedi.

Ayrıca, eşinin vefatına kadar son 3-4 yıldır çalıştığı, Sovyet işgalinden kalma silah ve askeri araçların sergilendiği savaş müzesindeki işine de gidemez olduğunu aktardı. Hakimov, eşini kaybettikten sonra ruhen zor günler geçirdiğini ifade etti.

Adı "Kayıp Sovyet askerleri" listesinde

Çekimler için müzeye gidildiğinde Hakimov'un adının "Kayıp Sovyet askerleri" listesinde olduğu görüldü.

Bu listeden 3-4 kişinin daha kendisi gibi Müslüman olup Afganistan'a yerleştiğini belirten Hakimov, bu kişilerle şu an irtibatının olmadığını belirtti.

Hakimov'un, kayıp Sovyet askerleri listesinde kendi resmini gösterdiği esnada müzede bulunan Taliban mensuplarının kendisiyle fotoğraf çektirme sırasına girdiği görüldü.

Rusya'ya güvenmiyor

Hakimov, Herat'ta hala dostu Katali'nin evinde yaşıyor ve artık tüm çevresi onu Şeyh Abdullah adıyla tanıyor.

Esir düştükten yaklaşık 5 sene sonra bir arkadaşının Moskova'ya döndüğünü ve "Teslim olma suretiyle vatana ihanet" suçlamasına maruz kalıp hapse atıldığını dile getiren Hakimov, Rusya'ya "güvenmediğini" ve bu nedenle dönmeyi düşünmediğini söyledi.

Kendisini geri götürmek için defalarca heyetler geldiğini aktaran Hakimov, her defasında teklifi geri çevirdiğini söyledi.

Afganistan vatandaşlığını aldığını ancak Sovyetler Birliği pasaportunu kaybettiğini belirten Hakimov, "Özbekistan'dan heyetler geldi. Birleşmiş Milletlerden heyetler geldi. Moskova'dan da geldiler. Kaç defa geldiler Moskova'dan, ben gitmedim." dedi.

Hakimov, "Vatanıma gidersem, tutuklanırım. Burası benim için daha iyi değil mi? Burada tutuklu değilim. Neden teslim oldunuz diyorlar. Biz de diyoruz ki teslim olmadık. Yaralandık öyle kaldık. Mücahitlerin eline düştük. Esir olduğumuzun ve teslim olmadığımızın anlaşılması çok zaman alır." diye konuştu.

Sovyetler Birliği'nin dağıldığı ve tedavisi için Rusya'da daha iyi imkanların olabileceğinin hatırlatılması üzerine Hakimov, "Hayır, hayır. Gitmiyorum. Ne kadar titremem olursa olsun memnunum. Artık çalışmıyorum. İş yapacak ya da herhangi bir savaşa katılacak değilim. Taliban-hükümet savaşında da tarafsız kalmış, katılmamıştım." dedi.

Kardeşlerini çok özlüyor

Anne ve babasının hayatta olmadığını dile getiren Hakimov, Moskova'da yaşayan kardeşleri Alexander ve Mabuba Hakimov'u çok özlediğini belirtti.

Hakimov, ablası Mabuba'nın Afganistan işgalinde Sovyet ordusunda siyasi danışman olarak görev yaptığını, kardeşi Alexander Hakimov'un ise Rusya Parlamentosu Duma'da iki dönem vekillik yaptığını kaydetti.

Hakimov'un yanında hiçbir aile ferdinin fotoğrafı bulunmuyor. Elinde olanları da kaybettiğini dile getiren Hakimov, kardeşi Alexander'ın fotoğrafının internette kendisine gösterilmesiyle göz yaşlarını tutamadı.

En son iki yıl önce ablasıyla telefonda konuştuğunu aktaran Hakimov, "Aileni özlemiyor musun?" sorusu üzerine şu ifadeleri kullandı:

"İnsanız. Özlememek elde değil. Rusya'nın siyaseti farklı bir siyaset. Doğrudur, affettik diyorlar ancak bizden bir kişi Rusya'ya gitti ve tutuklandı. Oradan kaçtı, yeniden Afganistan'a geldi. Eğer Ruslar onu tutuklamasalardı, hepimiz giderdik."

Afgan kültürünü benimsedi

Şeyh Abdullah son 38 yıldır Afganistan'ın Herat vilayetinde yaşıyor. Afganlar gibi giyiniyor, onlar gibi Farsça ve Peştuca konuşuyor.

Bugün kendisini ortalama bir Afgan'dan ayırmak mümkün değil.

Afganistan'ı çok sevdiğini kaydeden Şeyh Abdullah, "Yaklaşık 40 yıldır Afganistan'dayım. Artık Afgan'ım. Afganistan vatandaşlığım var. Artık Müslüman'ım. Rus değilim. Ruslara aidiyetim yok." dedi.

Şeyh Abdullah, Afganistan sevgisini şu cümlelerle aktardı:

"Ben Afganistanlıyım. Afganistan halkındanım. Afganistan halkına aitim. Eğer Sovyetler (Rusya) tekrar Afganistan'a saldırır ve işgal ederse Rus yapımı, Sovyetler'den kalan bu tankla onlara saldırırım. Kendi silahlarıyla onlara saldırırım."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
...