Nord Kapital Yatırım Grubu’nun analiz departmanı yöneticisi Vladimir Rojenkovskiy, zirveden çıkan sonuçların çok da parlak olmadıkları görüşünde:
‘‘G20 üyesi ülkelerin ekonomik gelişimlerini öngören herhangi bir somut planın varlığından an itibariyle bahsetmek mümkün değildir. Sekizinci G20 Zirvesi’nde de mevcut iktisadi mekanizmaların ve dinamiklerin eskimeye başladıkları ve yenilerine ihtiyaç duyulduğu bir kez daha ifade edilmiştir. Yani Rusya’nın uzun zamandan beri pek çok platformda dile getirdiği ‘çoklu para birimlerinin hakim olduğu çok kutuplu bir dünya düzeni’ fikrinin gerekliliği bir kez daha ortaya çıkmıştır’’.
Rusya’nın bu önerisi G20’nin Batılı üyelerinin elbette hoşuna gitmemektedir. Dünyadaki siyasi ve iktisadi cephelerde yeni güç merkezlerinin ortaya çıkmasını kesinlikle istemeyen bu ülkelerin Rusya’yı ve Çin’i izole edip devre dışı bırakmaya yönelik olarak gündeme getirdikleri öneriler de söz konusu isteksizliklerinin ve rahatsızlıklarının önemli birer kanıtı olmaktadır.
Görünüşe göre bu Batılı ülkeler, Moskova ile Pekin’in Ruble ve Yuan cinsinden ödeme sistemine geçilmesi suretiyle Doların devre dışı bırakılması hususunda vardıkları mutabakatın giderek güçlenmesinden de ciddi manada endişe duymaktadırlar.
Rusya Uluslararası Siyasal Uzmanlık Enstitüsü Başkanı Yevgeniy Minçenko ise zirve kapsamındaki en önemli faaliyetlerin ekonomik konulardan ziyade, siyasi gündemle bağlantılı olan çalışma toplantılarında gerçekleştirildiğini söylüyor:
‘‘Zirvedeki en önemli gündem maddelerinden biri Ukrayna meselesi olmuştur. Hemen yeri gelmişken çok önemli bir hususu da ayrıca belirtmekte isterim… Bakınız, Sayın Putin gerek BRICS gerekse APEC zirvelerinde Asya ülkelerinin liderleri ve temsilcileri ile oldukça pozitif ve yapıcı bir atmosferde görüşmüştü. Ancak Batılı liderlerin Putin ile diyaloga hazır olmadıkları bu G20 Zirvesi’nde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Aslında zirvede Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerini teslim olmaya zorlaması için Putin’e ciddi manada baskı yapılmıştır. Tam olarak bu sebeple diyalog köprüsü kurulamamış ve Putin zirveyi erken terk etmiştir. Sonuçta Avrupa, ABD ve Anglosakson dünyanın uyduları olan Avustralya ve Kanada’nın bir tarafta, Çin, Hindistan ve Rusya gibi gelişmekte olan ekonomilerin ise diğer tarafta olduğu yeni bir cepheleşme konjonktürü ortaya çıkmıştır’’.
Nord Kapital Yatırım Grubu’nun analiz departmanı yöneticisi Vladimir Rojenkovskiy, zirveden çıkan sonuçların çok da parlak olmadıkları görüşünde:
‘‘G20 üyesi ülkelerin ekonomik gelişimlerini öngören herhangi bir somut planın varlığından an itibariyle bahsetmek mümkün değildir. Sekizinci G20 Zirvesi’nde de mevcut iktisadi mekanizmaların ve dinamiklerin eskimeye başladıkları ve yenilerine ihtiyaç duyulduğu bir kez daha ifade edilmiştir. Yani Rusya’nın uzun zamandan beri pek çok platformda dile getirdiği ‘çoklu para birimlerinin hakim olduğu çok kutuplu bir dünya düzeni’ fikrinin gerekliliği bir kez daha ortaya çıkmıştır’’.
Rusya’nın bu önerisi G20’nin Batılı üyelerinin elbette hoşuna gitmemektedir. Dünyadaki siyasi ve iktisadi cephelerde yeni güç merkezlerinin ortaya çıkmasını kesinlikle istemeyen bu ülkelerin Rusya’yı ve Çin’i izole edip devre dışı bırakmaya yönelik olarak gündeme getirdikleri öneriler de söz konusu isteksizliklerinin ve rahatsızlıklarının önemli birer kanıtı olmaktadır.
Görünüşe göre bu Batılı ülkeler, Moskova ile Pekin’in Ruble ve Yuan cinsinden ödeme sistemine geçilmesi suretiyle Doların devre dışı bırakılması hususunda vardıkları mutabakatın giderek güçlenmesinden de ciddi manada endişe duymaktadırlar.
Rusya Uluslararası Siyasal Uzmanlık Enstitüsü Başkanı Yevgeniy Minçenko ise zirve kapsamındaki en önemli faaliyetlerin ekonomik konulardan ziyade, siyasi gündemle bağlantılı olan çalışma toplantılarında gerçekleştirildiğini söylüyor:
‘‘Zirvedeki en önemli gündem maddelerinden biri Ukrayna meselesi olmuştur. Hemen yeri gelmişken çok önemli bir hususu da ayrıca belirtmekte isterim… Bakınız, Sayın Putin gerek BRICS gerekse APEC zirvelerinde Asya ülkelerinin liderleri ve temsilcileri ile oldukça pozitif ve yapıcı bir atmosferde görüşmüştü. Ancak Batılı liderlerin Putin ile diyaloga hazır olmadıkları bu G20 Zirvesi’nde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Aslında zirvede Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerini teslim olmaya zorlaması için Putin’e ciddi manada baskı yapılmıştır. Tam olarak bu sebeple diyalog köprüsü kurulamamış ve Putin zirveyi erken terk etmiştir. Sonuçta Avrupa, ABD ve Anglosakson dünyanın uyduları olan Avustralya ve Kanada’nın bir tarafta, Çin, Hindistan ve Rusya gibi gelişmekte olan ekonomilerin ise diğer tarafta olduğu yeni bir cepheleşme konjonktürü ortaya çıkmıştır’’.