Lübnan'daki Yunus Emre Enstitüsünde öğrendikleri Türkçe ekmek kapıları oldu

Lübnan'daki Yunus Emre Enstitüsünde öğrendikleri Türkçe ekmek kapıları oldu

Lübnan'da Yunus Emre Enstitüsü bünyesinde Türkçe öğrenen Lübnanlılardan bazıları bu sayede şirketlerde çalışma fırsatı elde ederken bazıları da Türkiye'ye gelip kendi işini kuruyor.

Beyrut

Beyrut Yunus Emre Enstitüsünün 10 yıldır Lübnan'ın 30 noktasında açtığı kurslarda yaklaşık 15 bin Lübnanlı, Türkçe öğrendi. Çalışma hayatında Türkçe bilmenin avantajını kullanan bazıları bu sayede yeni bir geçim yolu buldu.

Yunus Emre Enstitüsünde Türkçe öğrendikten sonra Beyrut ve İstanbul'da iş sahibi olan veya çalışma fırsatı yakalayan Lübnanlılarla görüştük.

"Kendimi çok şanslı hissediyorum"

Lübnan'da inşaat mühendisliği eğitimini tamamladıktan sonra Türkçe öğrenmeye karar veren Yumna Faraşa, şu anda İstanbul'da kurduğu kendi şirketinde çalışıyor.

Lübnanlı iş kadını, Türkçenin hayatına giriş hikayesini şöyle anlattı:

"Türkiye'ye 2007'den beri seyahat ediyordum. Babam ticaretle uğraştığı için sürekli buraya geliyorduk. Türkiye'yi çok sevdiğim için burada yaşamanın hayalini kurdum.

Bunun için de Türkçe öğrenmem gerektiğini fark ettim. Beyrut'ta Türkçe öğrenebileceğim bir yer arıyordum. Bu arayış vesilesiyle Yunus Emre Enstitüsü ile tanıştım ve oraya gitmeye başladım.

Eylül 2014'ten itibaren Türkçe dersleri almaya başladım ve bu, Mart 2016'ya kadar devam etti. Bu süre zarfında 2015'te Türkçe yaz okuluna girmeye hak kazandım. Çok güzel bir deneyim oldu."

Yunus Emre Enstitüsünün kendisine birçok deneyim kazandırdığını belirten Faraşa, "Türk kültürünü çok bilmiyordum ancak Yunus Emre Enstitüsüne gittikten sonra hocalarımdan Türk kültürünü öğrendim. Beyrut'ta 2020'deki liman patlamasından sonra da tamamen Türkiye'ye yerleşme kararı aldım. Geldikten 1 yıl sonra da kendi şirketimi kurdum." dedi.

Faraşa, iş yerinde, Türkiye'ye gelip burada şirket açmak ve yatırım yapmak isteyen yabancılara danışmanlık hizmeti verdiğini söyledi.

Türk halkının kendi kültürüne çok yakın olduğunu aktaran Faraşa, "Başta Beyrut'taki hocalarım olmak üzere Türkiye'deki herkes bana çok iyi davrandı. Sıcakkanlı ve yardımsever bir halk." diye konuştu.

Türkçenin kendi için bir ekmek kapısı olduğunu, işini çok kolaylaştırdığını kaydeden Faraşa, "Lübnan'da ekonomik kriz ve işsizlik var. Ben ise Yunus Emre vesilesiyle öğrendiğim Türkçe üzerinden Türkiye'ye gelip iş kurdum. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Bu yüzden üzerimde büyük bir iyiliği olan Yunus Emre Merkezine çok teşekkür ediyorum. Onların sayesinde buradayım." diye konuştu.

"Türkçe bilmek iş için büyük fırsat"

Faraşa gibi Lübnan'da Türkçe öğrendikten İstanbul'a gelip şirket kuran girişimcilerden biri de Ahmed Canbey.

Yunus Emre Enstitüsünün Bekaa bölgesinde açtığı Türkçe kurslarına katılan Canbey, "Türkiye'yi çok seviyorum. Türkiye'ye gelmeyi, yaşamayı ve burada olmayı çok istiyordum. 2009'da Türkiye'ye geldim, ama hiç Türkçem yoktu. Birkaç ay burada kaldım ve Lübnan'a döndüm." dedi.

Bir süre başka ülkelerde çalıştıktan sonra 2016'da yeniden Lübnan'a döndüğünü söyleyen Canbey, bu dönemde Yunus Emre Enstitüsünde Türkçe öğrenmeye başladığını ve 2017'de Lübnan Üniversitesi Türkoloji Bölümünde eğitim almaya devam ettiğini aktardı.

Canbey, Türkiye'ye yerleşme ve iş kurma fikrinin gelişmesiyle ilgili şunları söyledi:

"Türkiye'ye gelmeden önce bir arkadaşıma Türkçe öğrendiğimi ve bundan istifade etmek istediğimi söyledim. Ardından kendisiyle yaklaşık 1 yıl önce Türkiye'de ortak bir şirket kurduk.

Şirketimiz ithalat ve ihracat üzerinde faaliyet gösteriyor. Türkiye'ye kahve getiriyoruz. Türkiye'den de tekstil, ayakkabı ve makinalar olmak üzere her türlü ürünü ihraç ediyoruz. Kanada, ABD, Orta Doğu ve diğer ülkelere ihracat yapıyoruz."

Türkçenin iş hayatında kendisine büyük avantaj sağladığını belirten Canbey, "Türkçe bilmek iş için büyük fırsat. Lübnan'da birkaç arkadaşım aynı şekilde burada şirket açmak istiyor ancak Türkçe bilmedikleri için gelemiyorlar. Buraya Lübnan ve farklı ülkelerden insanlar gelip şirket açıyor ancak dil bilmedikleri için geri dönmek zorunda kalıyorlar." dedi.

Türkler ile iş yaptıktan sonra bunun işten ibaret kalmadığının dostluğa da dönüştüğünün altını çizen Canbey, Türkçe öğreniminde verdikleri desteklerden dolayı Yunus Emre Enstitüsüne ayrıca teşekkür etti.

"Türkçe öğrenmeye hobi olarak başladım"

Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta yaşayan 28 yaşındaki Tamim Mahayir de Türkçe sayesinde, derin ekonomik kriz içindeki Lübnan'da iş fırsatı elde edenler arasında bulunuyor.

Lübnan Üniversitesinden makine mühendisi olarak mezun olduğunu ancak iş bulamadığını belirten Mahayir, şöyle devam etti:

"Mezuniyetten sonra boş vaktim oldu ve 'Başka ne yapabilirim' diye düşünerek arayışa girdim. Daha sonra Yunus Emre Enstitüsünde Türkçe dersi almaya karar verdim.

Bir yabancı olarak Türkçe öğrenmeye hobi olarak başladım. Yunus Emre'de 2 aşamalı Türkçe ders aldıktan sonra Türkiye'ye yaz okuluna gitmeye hak kazandım. Sivas'ta 1 ay kalıp üniversitede eğitim aldım."

Lübnan'a döndükten sonra Lübnan Üniversitesi Türkoloji Bölümünde okumaya başladığını aktaran Mahayir, "Burada 3 yıl okuyarak ikinci diplomamı aldım. Şimdi hem makine mühendisiyim hem de Türkoloji mezunuyum. Lübnanlılara Türkçe, Türklere de Arapça dersleri vererek para kazanıyorum." dedi.

"Büyükelçilik vize ofisinde çalışıyorum"

Beyrut'ta ikamet eden Sabrin Gadiye'nin Türkçeye merakı ise Türk dizileriyle başlamış. Gadiye, Türkçe öğrenmenin kendisi için nasıl bir iş fırsatı yarattığını şöyle anlattı:

"4 yıl önce dizilerden Türkçe öğrenmeye başladım ve ardından Lübnan'da Yunus Emre Enstitüsünü keşfettim. Türkçe öğrenmeye karar verdim. 3 yıl önce Yunus Emre'de ders almaya başladım ve aslında hala öğreniyorum. İki yıl önce bir iş ilanı gördüm.

İlanda Türkçe bilen elemana ihtiyaç olduğu yazıyordu. Yunus Emre Enstitüsü vesilesiyle öğrendiğim Türkçe üzerinden işe başvurdum ve kabul edildi. Şimdi (Türk) büyükelçilik vize ofisinde çalışıyorum."

Türkçe öğrendikten sonra insanlarla daha kolay iletişim sağlayabildiğini söyleyen Gadiye, "Resmi evrakları daha iyi inceleyebiliyorum. Daha çok pratik yapmam lazım ancak sorun değil. Yavaş yavaş öğreneceğim." diye konuştu.

Gadiye, edindiği önemli deneyimden sonra 45 yaşındaki annesinin de Yunus Emre Enstitüsüne gelerek ders almaya başladığını sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

.

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
...