Petrol üreticisi ülkelerin tutumları küresel plastik anlaşmasını çıkmaza sokuyor

Petrol üreticisi ülkelerin tutumları küresel plastik anlaşmasını çıkmaza sokuyor

Plastik kirliliğine karşı küresel bir anlaşma oluşturulması çabaları sürerken, IPEN İcra Direktörü ve Uluslararası Koordinatörü Bjorn Beeler, fosil yakıt üreticisi ülkelerin tutumlarının bu anlaşmayı zorlaştırdığını söyledi.

İstanbul

AA'nın plastik kirliliğinin boyutunu, etkilerini ve çözüm önerilerini ele aldığı dosya haberin ikinci bölümünde küresel bir plastik anlaşmasının önündeki zorluklara yer verildi.

Dünya genelinde artan plastik kullanımının çevreye ve insan sağlığına olumsuz etkileri karşısında küresel bir plastik anlaşması yapılması uzun bir süredir uluslararası toplumun gündeminde bulunuyor. Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü (UNEP) Hükümetlerarası Müzakere Komitesi (INC) böyle bir anlaşmanın hazırlanması yolunda ilk adımı 2022'de attı ve konuya ilişkin ilk toplantı Aralık 2022'de Uruguay’da gerçekleştirildi.

Fransa’nın başkenti Paris’te Mayıs 2023'te gerçekleşen ikinci toplantıda alınacak kararların hangi kurallar çerçevesinde belirleneceğine odaklanılırken, anlaşmanın "sıfırıncı taslağı" üzerinde uzlaşı sağlandı.

Kasım 2023’te Kenya’nın başkenti Nairobi kentinde düzenlenen 3'üncü INC toplantısında, 2024'e kadar kapsamlı bir anlaşmanın hazırlanması kararı alınırken, Kanada’nın Ottawa kentindeki 4'üncü toplantıda taraflar anlaşmaya yönelik bir derleme metin oluşturdu.

Aralık 2024’te Güney Kore’nin Busan kentinde yapılan 5'inci toplantıda anlaşma metnine nihai halinin verilmesi beklenirken zirve herhangi bir karar alınamadan sona erdi.

"Plastik üretimi 2060 yılında 4 kat artacak"

Çevre alanında çalışmalar yürüten uluslararası sivil toplum kuruluşu Uluslararası Kirleticileri Yok Etme Ağı yöneticisi Bjorn Beeler, hem anlaşmanın önemine hem de son toplantıya ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Plastik kullanımında mevcut gidişatın devamı halinde 2060 itibarıyla küresel plastik miktarının, bugünkünün 4 katına ulaşacağını belirten Beeler, plastiğin birçok malzemenin yerini aldığını ve sektörün bu kadar büyümesinin ilk sebebinin, enerji sektöründe petrol ve doğal gaza talepteki değişkenlik olduğunu söyledi.

Özellikle elektrikli araç talebindeki artışın, fosil yakıt üreticilerini plastik üretimine yönlendirdiğini anlatan Beeler, "Enerjide fosil yakıtlardan uzaklaşırken petrol ve doğal gaz üreticilerinin halen Kuzey Atlantik Denizi'nde ve Meksika Körfezi'nde petrol ve doğal gaz çıkarmak için kira kontratları var. Haliyle, bu açığı plastik ve diğer petrokimya ürünleriyle tamamlamaları gerekiyor." dedi.

Beeler, fosil yakıt üretiminde bir kontrol mekanizmasının bulunmadığını, kimyasal üretiminde ise bu kontrolün çok az olduğunu aktararak, bu noktada küresel bir plastik anlaşmasına duyulan ihtiyacın hayati önemde olduğunu vurguladı.

"Plastik üretimi ve kimyasallar üzerinde kontrol sağlanmasını istemiyorlar"

Anlaşmanın, plastiklerin ve kimyasalların üretimini merkeze koyduğuna ve müzakerelerin özünde insan sağlığı ve çevreye verilen tahribatın yer aldığına değinen Beeler, "Hala anlaşmanın bir yapısı, maddeleri yok. Derleme metin 77 sayfa gibi bir şey ve bu metinde çok fazla anlaşmazlık vardı. Gelinen noktada nihai bir anlaşma metninin oluşturulması giderek zorlaşıyor çünkü petrol ve doğal gaz ihraç eden birçok ülke anlaşmanın plastik üretimi ve kimyasallar üzerinde bir kontrol sağlamasını istemiyor." diye konuştu.

Beeler, Busan’da yapılan son görüşmeleri tamamen bir başarısızlık olarak değerlendirmenin doğru olmadığı yorumunu yaparak, şunları söyledi:

"INC-5 görüşmesinin bir başarısızlıkla sonuçlandığını yazanlar oldu ama bizim bakış açımıza göre INC-5'te çok iyi sonuçlar da alındı. Neden mi? Çünkü ilk olarak artık üzerinde müzakere edebileceğimiz bir zemin var. Şimdiye kadar olan süreçlerle doğru yöne ilerliyoruz ve anlaşmada plastik üretimi ile kimyasalların ele alınmasını güçlü bir şekilde isteyen 100’den fazla ülke var. Örneğin Fiji, eğer kimyasallar dahil edilmezse anlaşmada yer almayacaklarını söyledi. Bu anlaşmanın gerçekleşmesi için oy birliği gerekiyor. Burada, anlaşmayla plastik atıklardan uzaklaşmayı değil, plastik üretiminden uzaklaşmayı hedefleyen anlamlı bir talep var."

Plastik lobilerinin meseleyi geri dönüşümle sınırlayarak işin içinden sıyrılmak istediğini ifade eden Beeler, geri dönüşümün de kullanıcının sorumluluğunda olduğunu, böylece plastik üreticilerinin sorumluluklarını tüketiciye yıkmaya çalıştığını dile getirdi.

Ülkelerin tutumları

Beeler, ekonomileri fosil yakıt üretimine bağlı ülkelerin farklı tutumlar sergilediğine işaret ederek, şöyle devam etti:

"Kanada’ya, Norveç’e bakalım. Bunlar da aslında, büyük fosil yakıt ihracatçıları ama bu ülkeler sorumluluk alma, plastik ve kimyasallar meselesinin tartışılması konusunda daha ılımlı. Çünkü onlar da kimyasalların olumsuz etkilerini istemiyor. Ekonomileri ağırlıkla fosil yakıt üretimine dayalı ve çoğu körfez ülkesi bir grup ülke ihracatlarını etkileyecek bir kontrolü istemiyor. Bunların müzakerelerdeki duruşu tamamen 'hayır' üzerine. Sadece atık yönetimini ve geri dönüşüm meselesini konuşuyorlar. Yine de bu ülkelere karşı yaklaşık 100 ülkenin ciddi bir duruşu var ve bu ülkeler plastikten uzaklaşma konusunda güçlü bir tavır sergilediler."

ABD’nin de büyük bir ihracatçı olmasına rağmen süreçlerde sessiz kaldığını ve böylelikle sadece olup biteni izleyerek kendi stratejisini oluşturmaya çalıştığını bildiren Beeler, "Çeşitli lobiler, Busan'dan alelacele bir karar çıkmasını istedi. Busan'da anlaşma yapmamak bu yüzden önemliydi çünkü Busan'da bir anlaşma yapılmış olsaydı, bu kötü bir anlaşma olurdu." şeklinde konuştu.

Beeler, Busan’da yapılan görüşmelerde ülkelere istedikleri kadar delege getirilmesi izni verilmesinin çok sayıda hukukçu ve bilim insanıyla zirvelere katılan plastik üreticisi zengin ülkelerin işine yaradığına, plastik üretiminden etkilenen az gelişmiş ülkelerin ise işini zorlaştırdığına dikkati çekti.

Beeler, şunları kaydetti:

"Ortaya bir anlaşma çıktığında da bunun resmi olarak ülkeler tarafından kabul edilmesi gerekecek. Bu anlaşma kabul edildiğinde kararların uluslararası hukuka ve ülkelerin kendi ulusal hukukuna yansıması gerekecek. Sonrasında ise bu anlaşmanın taraflar toplantıları (COP) süreçleri başlar. COP süreçlerinde de karar alma süreçleri devam edecektir. Anlaşmaya giden nihai kararın verilebilmesi için en az iki INC toplantısına daha ihtiyaç duyuluyor ve bu toplantıların olumlu ilerlemesi halinde anlaşmanın 2026'da tamamlanabileceğini tahmin ediyorum."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
...