İstanbul SNHR Müdürü Abdülgani, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesinin ardından Suriye'deki hapishanelerden çıkan insanlarla iletişim kurulması ve maruz kaldıkları işkencelere dair tanıklık etmelerini değerlendirdi.
Suriye'de devrilen rejim 50'den fazla merkezde 72 ayrı işkence uyguladı Suriye'de Sednaya'daki gizli bölmeleri araştıran ekipler, cezaevinde gizli alan bulunmadığını açıkladı Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından Suriye'deki emniyet şubeleri ve hapishanelerde bulunan belgelerin önemine dikkati çeken Abdülgani, "Emniyet şubelerinden sorumlu isimlere ve kayıtlara ulaşmaya odaklanmamız gerekir. Bunlara çok ihtiyaç duyulduğu için korumaya alınmalıdır." dedi.
Emniyet merkezleri ve şubelerindeki belgelerin tüm detayları içerdiğine vurgu yapan Abdülgani, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Belgeler, işkence suçu işleyenleri öğrenmemizi sağlayacak tüm detayları içeriyor. Biz SNHR olarak işkence suçu işleyen bazılarını biliyoruz ancak bilmediğimiz yüzlercesi de söz konusu. O belgelerdeki bilgileri aynı zamanda SNHR'nin bilgileriyle karşılaştırma imkanı bulmuş oluruz. Serbest kalanlar ve işkence altında ölenlerle ilgili her detayı öğrenmemiz, gerçeğe ulaşmamıza yardımcı olacaktır."
VIDEOİşkenceyle öne çıkan merkez ve hapishaneler Abdülgani, devrik Esed rejimi döneminde Suriye'de işkenceleriyle öne çıkan merkezlere ilişkin ise "Başkent Şam'ın içindeki emniyet şubeleri işkencelerle öne çıkıyordu. El-Hatib Şubesi, 215 Şubesi'nin yanı sıra diğer şubelerden sevkiyatlarla tutukluların toplandığı Hava İstihbaratı en kötü işkence merkezlerinden biriydi." diye konuştu.
Suriye'de bugüne kadar işkencelerle öne çıkan hapishanelere de değinen Abdülgani, Esed rejimi dönemindeki en kötü hapishanelerin ise Humus'taki Tedmur (Palmira) Hapishanesi ve Şam'daki Sednaya Hapishanesi olduğunu söyledi.
Suriye Hava İstihbaratı şubeleri arasında da Şam, Halep, Hama ve Humus kentlerinde yer alan şubelerinin en kötüleri olduğunu anlatan Abdülgani, "Bunlar arasında ise Hava İstihbaratın işkence bakımından en kötü şubesi Şam'daki şubeydi. Çünkü dev bir binası vardı ve işkenceye özel alanları vardı." ifadelerini kullandı.
Hapishanelerden serbest kalanların kayıt altına alınması gerek Belgelerin gelecekteki önemine dikkati çeken Abdülgani, tutuklanarak işkenceye maruz kalanların hakları ile adalet arasındaki dengenin sağlanmasının yanı sıra hapishane ve gözaltı merkezlerinden salıverme süreçlerinin kayıt altına alınması gerektiğini kaydetti.
Dosyaları incelenmeden hapishanelerdeki herkesin salıverilmemesi talebinde bulunan Abdülgani, dosyaları incelenmeden serbest bırakılanlar arasında gerçek suçluların olabileceği ve bu durumda mağdur ailelerin yeni bir haksızlığa maruz kalabileceği uyarısında bulundu.
Hapishanelerdeki herkesin dosyasına bakılmadan salıverilmesinin adaletin tecellisinde ciddiyetsizliğe yol açabileceğine işaret eden Abdülgani, bunun da toplum arasında yargıya güvensizliğe sebep olacağını belirtti.
Ülkedeki hapishanelerde tutulan insanların gelişigüzel salıverilmesinin bazı taraflara, suç işleyenleri aklama fırsatı verilebileceğini dile getiren Abdülgani, sürecin böylece siyasi tutuklulara zarar vereceği ve hukuki taleplerinin güvenilirliğini zedeleyebileceği uyarısı yaptı.
Abdülgani, adaletin sağlanması ve bahsi geçen sorunların yaşanmaması için hapishane ve gözaltı merkezlerinden serbest bırakma sürecinin iyi çalışılmış bir mekanizmayla yürütülmesi çağrısında bulundu.
"Suriye rejimi tarafından keyfi olarak gözaltına alınan ve vahşi işkenceye maruz bırakılan siyasi tutukluların serbest bırakılmalarının sağlanması gerekiyor." diyen Abdulgani, "Arşivleri ve belgeleri koruma sorumluluğu, oralarda kontrolü sağlayanlara aittir. Bunların sorumlulukları sadece hapishaneleri açmak veya vatandaşlara, hapishaneleri açma kolaylığı sağlamak değil, oralarda düzeni sağlamaktır." ifadesini kullandı.
Belgeler, Suriye'nin hafızası ve tutuklular hakkındaki ihlaller için önemli Arşiv ve kanıtların kaybolmaması için hapishanelerdeki yönetim binalarının önemine dikkati çeken Abdülgani, "İsim listelerinin kaybolmaması için hapishanelerin idare binaları çok önemli, buralarda olabilecek hasar da kanıtları yok etmek anlamına gelir. Bu durumda da zorla kaybedilenlerin akıbetiyle ilgili çalışmalarımız olumsuz etkilenir." diye konuştu.
Zorla kaybedilenlerin yüzde 90'ıyla ilgili henüz bir şey bulamadıklarını söyleyen Abdülgani, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hapishanelerden çıkanlar ile kaybolanların isimlerini karşılaştırdık, zorla kaybedilenlerden çıkanların yüzde 10'u bulmadığını gördük. Bunların akıbetini ve ne zaman nerede defnedildiklerini öğrenmek istiyoruz. Belgelerin yok edilmesi, Suriye'nin hafızası ve tutuklular hakkındaki ihlaller için yıkım olur. Bu iş son derece hassas ve risklidir. Veri tabanımıza göre zorla kaybedilenlerin sayısı 96 bin ile 100 bin arasında bir rakam. Şu anda ise bu sayısının 200 bine çıkabileceği tahmin ediliyor. Nitekim bize çok büyük rakamlar geliyor, yani yüz binlerce Suriyeliyle ilgisi olan bu konu çok önemlidir."
"Sezar fotoğrafları" gibi belgeleri korumanın tarihi açıdan önemli olduğunu dile getiren Abdülgani, nitekim bunların incelenerek ihlallerin belgelenmesi ve suçluların adalete teslim edilmesi gerektiğini kaydetti.
"Sezar fotoğrafları" Suriye rejim ordusunda görev yapan ve iç savaş boyunca askeri hastanelere getirilen cesetleri kayıt altına almakla sorumlu "Sezar" kod adlı askerin çektiği fotoğrafların, rejim tarafından işkence ve insanlık dışı yöntemlerle öldürüldüğü belirlenen, yaşları 20 ile 40 arasında değişen yaklaşık 11 bin kişiye ait olduğu düşünülüyor.
Mayıs 2011 ve Ağustos 2013 tarihleri arasında çekilen fotoğraflarda yer alan cesetlerdeki yaralar, rejim güçlerinin askeri tesislerinde tutulanların nasıl işkence gördüğünü ve öldürüldüğünü gösterdiği için kanıt değeri taşıyor.
"Sezar" kod adlı askerin çektiği 55 bin kadar fotoğraf, 2014'te ilk kez AA tarafından yayımlanmıştı. Söz konusu fotoğraflar, Esed rejiminin sistematik işkence yaparak ve aç bırakarak öldürmek dahil işlediği savaş suçlarının delili olarak büyük yankı uyandırmıştı.
Suriye'deki gelişmeler Suriye'de 27 Kasım'da rejim karşıtı silahlı gruplar ile Beşşar Esed güçleri arasında çatışmalar yoğunlaşmıştı.
Gruplar, 30 Kasım ile 7 Aralık tarihleri arasında Halep, İdlib, Hama ve Humus gibi en büyük illerde üstünlük kurmuştu.
Başkent Şam'a 7 Aralık'ta girmeye başlayan gruplara halk kitlelerinin de destek vermesiyle rejim, Şam ve diğer birçok bölgede kontrolü tümüyle kaybederek çökmüştü.
Baas Partisi'nin 61 yıllık iktidarı sona ererken, rejim lideri Esed başkentten kaçmıştı.
Öte yandan, Suriye Milli Ordusu da aralıkta başlatılan Özgürlük Şafağı Operasyonu'nun ilk gününde Tel Rıfat ilçe merkezini terör örgütü PKK/YPG'den kurtarmıştı.
Operasyonda Münbiç ilçesinin de kurtarılmasıyla, Fırat Nehri'nin batısındaki en büyük terör yuvasına dönüşen bölge PKK/YPG'den temizlenmişti.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com