27 Mayıs ve Gezi olayları
27 Mayıs ve Gezi olayları
- 06-02-2021 08:39
- 717
- 06-02-2021 08:39
- 717
27 Mayıs göründüğü kadar komplike bir hadise değildir.
Özünde İngiliz ve ABD kliklerinin “Türkiye’yi yönetmek” için girdikleri mücadeledir.
Bir tarafta ABD’ye yakın Menderes / maaşları ABD tarafından ödenen MİT / Genelkurmay Başkanı ve kimi subaylar / ve en önemlisi 14’ler; diğer tarafta İngilizler tarafından İzmir İktisat Kongresi’nde ekonominin teslim edildiği baronlar / kemalist bürokrasi / İnönü & CHP / TSK içindeki İngiliz muhipleri ve üniversiteler / akademisyenler.
27 Mayıs ile ilgili en yanlış bilinen şey ABD darbesi olduğudur.
Devlet içinde gitgide daha fazla güçlenen / Menderes’in koşulsuz itaat ettiği / Marshall yardımları adı altında devletin hücrelerine kadar girmiş bir ABD, neden kendi getirdiği iktidarı / adamını indirsin?
Burada kafa karıştıran ince nokta “14’ler” mevzusudur.
Derler ki; ABD’de özel harp eğitimi alan subaylar da vardı
Doğrudur.
İçlerinde Türkeş’in de olduğu ABD’de özel harp eğitimi almış 14’ler, darbeye aktif katılım sağladı; lakin konunun aslı şudur:
İngilizlerin darbe için ortamı hazırlamasına ABD geç uyanmıştı.
O dakikadan sonra darbeyi engelleme şansı yoktu ama darbeyi yapacak cuntaya kendi ekibini yerleştirip darbeyi onlar üzerinden kontrol edebilirdi!
Bu yüzden özel harpçi 14’ler cuntaya katıldı.
ARKADAŞLAR!.. TEMEL İSTİHBARAT İDEOLOJİSİ ŞUDUR: YOK ETME & EDEMEZSEN / KONTROL ET…
ABD’nin 27 Mayıs cuntasına 14’leri yerleştirmesini bu mantıkla düşünün. Buna yakın zamandan sağlam bir örnek verelim. Mesela Gezi’den…
Öncelikle şunu söyleyelim: Gezi, iktidarın aksettirdiği üzere planlı / örgütlü bir olay olarak başlamadı.
Hikayelere kulak asmayın!
“Örgütlü” başlasaydı bilinirdi!
Tam tersi olduğu için gazla dağıtırım “körlüğünden” iktidar önemsemedi.
Gezi’nin üçüncü gününden itibaren iktidarın körlüğü / öngörüsüzlüğünü gören dış güçler katkı sağlamaya başladı içerideki “proxy”leri ile.
Özellikle “Cemaat” ve TÜSİAD’ın kalın aileleri başrolü oynadı ikinci günden sonra. Ama söylediğimiz gibi olaylar, başlangıcı itibariyle örgütsüz / spontane gelişen bir hadisedir.
Dış güçleri sorgulamak yerine Kadir Topbaş’ı sorgulasınlar; “olayların fitilini ateşleyen o” mudur diye!
Hatırlayalım Gezi’nin kontrolden çıkması çadırların yakılması ile başlar!..
Yakma emrini tahmin edin kim verdi?
Konuyu dağıttım.
Ne diyorduk?
27 Mayıs cuntasına ABD’nin ekibini / 14’leri yerleştirmesinin benzeri Gezi’de devlet tarafından yapıldı.
İşte tam Gezi’nin kontrolden çıktığı günlerde sahaya kim indi hatırlayalım?
Sırrı Süreyya Önder.
Adeta tombaladan çıkar gibi çıktı ve Gezi’nin sözcüsü olarak medya tarafından (elbette algı operasyonu) sunulmaya başlandı.
Sırrı Süreyya Önder’in, HDP içindeki devletçi ekibin en önemli ismi olduğu konusuna daha sonra uzun uzun değineceğim.
Her neyse Sırrı Süreyya Önder hamlesi, kritik ve rasyonel bir hamle idi.
Devlet, hem Sırrı Süreyya Önder ismini cilaladı hem de Gezi’cileri makul seviyelerde kontrol etmiş / yönlendirmiş oldu.
Tekrar 27 Mayıs’a dönelim.
Darbeyi yapan isim Cemal Gürsel değildir arkadaşlar.
Konuyu uzun uzadıya anlatmaya gerek yok.
İnternette yeterince bilgi var Cemal Gürsel’in nasıl cuntanın başına getirildiği ile alakalı.
Tıpkı 12 Eylül’ün arkasında Kenan Evren’in olmadığı gibi…
27 Mayıs darbesinin mutfağında / başında Cemal Madanoğlu, 12 Eylül’ün mutfağında ise Ali Haydar Saltık vardır.
14’ler, görevinde muvaffak olamamıştır. Çünkü darbenin arkasındaki güç İngiltere, ABD müdahalesini görmüş ve 14’leri tasfiye ettirmiştir.
Merhum Alparslan Türkeş’in tırnaklarının çekilmesi, sürgün edilmesini bu bağlamda okuyun.
14’lerin kim oldukları ve nerelere sürüldükleri bilgisi internette mevcut.
27 Mayıs, tarihteki tek anti-Amerikancı anayasadır!..
Bunda tabii ki darbenin arkasındaki güç İngiltere’nin katkısı / organizesi büyük.
1920’lerde devraldıkları ülkeyi, ABD’ye bırakmayacak kadar bölgenin ve ülkenin kodlarına ve güce sahipti İngiltere.
Nitekim bırakmadı da.
Ama ABD bunu unutmadı ve 12 Mart 1971’de karşı hamle yaptı.
Hatırlayalım merhum Mahir Kaynak’ın deşifre ettiği darbe girişimi.
12 Mart sonrası ABD & İngiltere masaya oturdu ve paylaşım kararı aldı yani maç berabere bitti.
MİT / asker / bürokrasi / sermaye bölüşüldü.
12 Eylül’le birlikte ABD “our boys”ları sayesinde İngilizleri (sermaye hariç) tamamen devre dışı bırakıp, kumanda masasına oturdu.
27 Mayıs’ı yapan / organize eden zeka Cemal Madanoğlu’dur ve katıksız İngiliz muhibbidir.
Peki neden Cemal Gürsel cuntanın başındadır?
27 Mayıs 1960 günü, Orgeneral Ragıp Gümüşpala’nın, cunta lideri kendisinden daha kıdemsiz ise 3. Ordu ile Ankara’ya yürüyüp isyana son vereceğini bildirmesi üzerine, İzmir’de bulunan Cemal Gürsel’in Ankara’ya getirilip cuntanın lideri yapılması kararı alındı.
Arkadaşlar!
Bu gördüğünüz belge Yassıada imar planı; “ne var bunda” diyebilirsiniz lakin 1958 tarihli!
Yani 1958 tarihinde / darbeden 2 yıl önce adada bir mahkemenin kurulacağı (avukatların oturacağı yere kadar) ve yeri dahi belliydi!
Darbe planını seneler öncesinden ihbar eden Kurmay Binbaşı Samet Kuşçu’yu ciddiye almamıştı Menderes.
Hatta Binbaşı Samet Kuşçu’yu ordudan ihraç eden belgenin altında Celal Bayar’la birlikte Adnan Menderes’in de imzası vardı!
Kıssadan hisse: “Düştüğünün farkında olmayan insanı yerden kaldıramazsın.”
.
Sözlük Emeklisi, dikGAZETE.com
27 Mayıs göründüğü kadar komplike bir hadise değildir.
Özünde İngiliz ve ABD kliklerinin “Türkiye’yi yönetmek” için girdikleri mücadeledir.
Bir tarafta ABD’ye yakın Menderes / maaşları ABD tarafından ödenen MİT / Genelkurmay Başkanı ve kimi subaylar / ve en önemlisi 14’ler; diğer tarafta İngilizler tarafından İzmir İktisat Kongresi’nde ekonominin teslim edildiği baronlar / kemalist bürokrasi / İnönü & CHP / TSK içindeki İngiliz muhipleri ve üniversiteler / akademisyenler.
27 Mayıs ile ilgili en yanlış bilinen şey ABD darbesi olduğudur.
Devlet içinde gitgide daha fazla güçlenen / Menderes’in koşulsuz itaat ettiği / Marshall yardımları adı altında devletin hücrelerine kadar girmiş bir ABD, neden kendi getirdiği iktidarı / adamını indirsin?
Burada kafa karıştıran ince nokta “14’ler” mevzusudur.
Derler ki; ABD’de özel harp eğitimi alan subaylar da vardı
Doğrudur.
İçlerinde Türkeş’in de olduğu ABD’de özel harp eğitimi almış 14’ler, darbeye aktif katılım sağladı; lakin konunun aslı şudur:
İngilizlerin darbe için ortamı hazırlamasına ABD geç uyanmıştı.
O dakikadan sonra darbeyi engelleme şansı yoktu ama darbeyi yapacak cuntaya kendi ekibini yerleştirip darbeyi onlar üzerinden kontrol edebilirdi!
Bu yüzden özel harpçi 14’ler cuntaya katıldı.
ARKADAŞLAR!.. TEMEL İSTİHBARAT İDEOLOJİSİ ŞUDUR: YOK ETME & EDEMEZSEN / KONTROL ET…
ABD’nin 27 Mayıs cuntasına 14’leri yerleştirmesini bu mantıkla düşünün. Buna yakın zamandan sağlam bir örnek verelim. Mesela Gezi’den…
Öncelikle şunu söyleyelim: Gezi, iktidarın aksettirdiği üzere planlı / örgütlü bir olay olarak başlamadı.
Hikayelere kulak asmayın!
“Örgütlü” başlasaydı bilinirdi!
Tam tersi olduğu için gazla dağıtırım “körlüğünden” iktidar önemsemedi.
Gezi’nin üçüncü gününden itibaren iktidarın körlüğü / öngörüsüzlüğünü gören dış güçler katkı sağlamaya başladı içerideki “proxy”leri ile.
Özellikle “Cemaat” ve TÜSİAD’ın kalın aileleri başrolü oynadı ikinci günden sonra. Ama söylediğimiz gibi olaylar, başlangıcı itibariyle örgütsüz / spontane gelişen bir hadisedir.
Dış güçleri sorgulamak yerine Kadir Topbaş’ı sorgulasınlar; “olayların fitilini ateşleyen o” mudur diye!
Hatırlayalım Gezi’nin kontrolden çıkması çadırların yakılması ile başlar!..
Yakma emrini tahmin edin kim verdi?
Konuyu dağıttım.
Ne diyorduk?
27 Mayıs cuntasına ABD’nin ekibini / 14’leri yerleştirmesinin benzeri Gezi’de devlet tarafından yapıldı.
İşte tam Gezi’nin kontrolden çıktığı günlerde sahaya kim indi hatırlayalım?
Sırrı Süreyya Önder.
Adeta tombaladan çıkar gibi çıktı ve Gezi’nin sözcüsü olarak medya tarafından (elbette algı operasyonu) sunulmaya başlandı.
Sırrı Süreyya Önder’in, HDP içindeki devletçi ekibin en önemli ismi olduğu konusuna daha sonra uzun uzun değineceğim.
Her neyse Sırrı Süreyya Önder hamlesi, kritik ve rasyonel bir hamle idi.
Devlet, hem Sırrı Süreyya Önder ismini cilaladı hem de Gezi’cileri makul seviyelerde kontrol etmiş / yönlendirmiş oldu.
Tekrar 27 Mayıs’a dönelim.
Darbeyi yapan isim Cemal Gürsel değildir arkadaşlar.
Konuyu uzun uzadıya anlatmaya gerek yok.
İnternette yeterince bilgi var Cemal Gürsel’in nasıl cuntanın başına getirildiği ile alakalı.
Tıpkı 12 Eylül’ün arkasında Kenan Evren’in olmadığı gibi…
27 Mayıs darbesinin mutfağında / başında Cemal Madanoğlu, 12 Eylül’ün mutfağında ise Ali Haydar Saltık vardır.
14’ler, görevinde muvaffak olamamıştır. Çünkü darbenin arkasındaki güç İngiltere, ABD müdahalesini görmüş ve 14’leri tasfiye ettirmiştir.
Merhum Alparslan Türkeş’in tırnaklarının çekilmesi, sürgün edilmesini bu bağlamda okuyun.
14’lerin kim oldukları ve nerelere sürüldükleri bilgisi internette mevcut.
27 Mayıs, tarihteki tek anti-Amerikancı anayasadır!..
Bunda tabii ki darbenin arkasındaki güç İngiltere’nin katkısı / organizesi büyük.
1920’lerde devraldıkları ülkeyi, ABD’ye bırakmayacak kadar bölgenin ve ülkenin kodlarına ve güce sahipti İngiltere.
Nitekim bırakmadı da.
Ama ABD bunu unutmadı ve 12 Mart 1971’de karşı hamle yaptı.
Hatırlayalım merhum Mahir Kaynak’ın deşifre ettiği darbe girişimi.
12 Mart sonrası ABD & İngiltere masaya oturdu ve paylaşım kararı aldı yani maç berabere bitti.
MİT / asker / bürokrasi / sermaye bölüşüldü.
12 Eylül’le birlikte ABD “our boys”ları sayesinde İngilizleri (sermaye hariç) tamamen devre dışı bırakıp, kumanda masasına oturdu.
27 Mayıs’ı yapan / organize eden zeka Cemal Madanoğlu’dur ve katıksız İngiliz muhibbidir.
Peki neden Cemal Gürsel cuntanın başındadır?
27 Mayıs 1960 günü, Orgeneral Ragıp Gümüşpala’nın, cunta lideri kendisinden daha kıdemsiz ise 3. Ordu ile Ankara’ya yürüyüp isyana son vereceğini bildirmesi üzerine, İzmir’de bulunan Cemal Gürsel’in Ankara’ya getirilip cuntanın lideri yapılması kararı alındı.
Arkadaşlar!
Bu gördüğünüz belge Yassıada imar planı; “ne var bunda” diyebilirsiniz lakin 1958 tarihli!
Yani 1958 tarihinde / darbeden 2 yıl önce adada bir mahkemenin kurulacağı (avukatların oturacağı yere kadar) ve yeri dahi belliydi!
Darbe planını seneler öncesinden ihbar eden Kurmay Binbaşı Samet Kuşçu’yu ciddiye almamıştı Menderes.
Hatta Binbaşı Samet Kuşçu’yu ordudan ihraç eden belgenin altında Celal Bayar’la birlikte Adnan Menderes’in de imzası vardı!
Kıssadan hisse: “Düştüğünün farkında olmayan insanı yerden kaldıramazsın.”
.
Sözlük Emeklisi, dikGAZETE.com