3-5 saniyenin, bizim için hiç mi önemi yok?
3-5 saniyenin, bizim için hiç mi önemi yok?
- 11-04-2020 10:18
- 429
- 11-04-2020 10:18
- 429
Teknolojinin gelişmesi ve kullanımının artmasıyla hayatımızda pek çok uzun mesafelere kısa vakitte ulaşabiliyoruz. Lâkin bu imkânlar, yerli yerinde kullanıldığında işin tadı daha iyi anlaşılıyor.
70'li yıllarda hatta 80'lerin yarısına kadar, uzaktaki bir yakınımızla görüşebilmek için şehirlerarası telefon kaydı yaptırarak, saatlerce santralin bizi aramasını ve yakınımızın sesini duymayı beklerdik...
Bir telefona sahip olabilmek için PTT'ye müracaatın üzerinden bağlanması için yıllar geçerdi...
Şükürler olsun bu durumlar geride kaldı; imkânlar arttı, teknoloji gelişti...
Şimdi 7'den 70'e herkesin elinde telefon var; bırakın dakikalarca konuşmayı saatlerce konuşuyoruz...
Ama hep konuşuyoruz!..
Pekî hayatımızdaki en önemli hadise sadece iletişim mi? (konuşmak mı?) Bunu söylerken yanlış anlaşılmasın “iletişim” elbette en önemli olay onu kastetmiyorum; tabii ki “telefonlu hayat”tan bahsediyorum.
Sabah evinden çıkıp, işine giden bir insan, elinde telefon kapıdan başlıyor konuşmaya, durağa gelinceye kadar, hatta gideceği yöndeki otobüse de telefonla konuşarak biniyor; üstelik yüksek sesle konuştuğu için diğer yolcuları da rahatsız ediyor. Okula giden öğrenci de elinde telefonla konuşarak evinden çıkıyor, o da dakikalarca öyle yol alıyor.
Kaldırımda yürüyorlar, telefonla konuşuyorlar, araba kullanıyorlar bir ellerinde telefon; hem konuşuyor hem de direksiyonu tutuyorlar...
Böyle örnekler maalesef çok fazla günlük hayatta; bunlara herkes şahit oluyor...
Geçtiğimiz günlerde bir iş için komşu sitede bulunan dükkâna gitmek üzere evden dışarı çıktım.
Yol sakindi, iki taraflı park etmiş araçlar vardı ve etrafta benden başka da yaya yoktu.
Karşı kaldırıma geçmek için hareket ettiğimde uzaktan bir aracın geldiğini gördüm. Üstelik geçtiğim yer de yaya geçidi olan bölgeydi.
Aracın “yavaşlayacağını” ümit ederek, normal adımlarla yürümeye başladım; fakat bırakın yavaşlamayı, aynı hızla üzerime doğru geliyor, neredeyse çarpmaya ramak kalmıştı, hemen hareketlerimi çabuklaştırarak karşı kaldırıma geçtim.
“Ne oluyor?” diye işaret edince, yavaşlayan aracın sürücüsünün, maalesef telefonla meşgul olduğunu gördüm...
İşte kısa bir anlık vaka!
Hâlbuki, bizim 3-5 saniyelik gafletimiz, bazen 3-5 senelik zararlara; hatta hayatların kararmasına sebep oluyor.
İşte, tıpkı dikkat edilmediğinde, kısa bir anda küçücük bir virüsün de bulaştığında yol açtığı tehlike ortada...
Nice ocaklar sönüyor!..
Biz, elimizdeki araçları çok güzel kullanabiliriz; lâkin yanımızdaki ya da karşımızdaki insanları da biraz düşünmemiz gerekiyor.
Belki onların da kendilerine göre bazı sıkıntılı, problemli ya da sevinçli hâlleri olabilir, ufak-tefek gaflet durumunda bulunabilirler; sonra neticesi hiç iyi olmayan hadiseler yaşanıyor...
Kendimize göre çok önemli işler yapıyor olabiliriz; ama hiç biri insan hayatı kadar önemli değil!
Ufacık dikkatsizlikler, büyük problemleri ortaya çıkarıyor...
İnsanların dikkatli olmaları hususunda pek çok ikazlar oluyor; lâkin biz onları hep kulak arkası edip, pek kâle almıyoruz.
Sonra vah, vah!.. Tüh, tühler!..
.
Osman Ovacıklı, dikGAZETE.com
Teknolojinin gelişmesi ve kullanımının artmasıyla hayatımızda pek çok uzun mesafelere kısa vakitte ulaşabiliyoruz. Lâkin bu imkânlar, yerli yerinde kullanıldığında işin tadı daha iyi anlaşılıyor.
70'li yıllarda hatta 80'lerin yarısına kadar, uzaktaki bir yakınımızla görüşebilmek için şehirlerarası telefon kaydı yaptırarak, saatlerce santralin bizi aramasını ve yakınımızın sesini duymayı beklerdik...
Bir telefona sahip olabilmek için PTT'ye müracaatın üzerinden bağlanması için yıllar geçerdi...
Şükürler olsun bu durumlar geride kaldı; imkânlar arttı, teknoloji gelişti...
Şimdi 7'den 70'e herkesin elinde telefon var; bırakın dakikalarca konuşmayı saatlerce konuşuyoruz...
Ama hep konuşuyoruz!..
Pekî hayatımızdaki en önemli hadise sadece iletişim mi? (konuşmak mı?) Bunu söylerken yanlış anlaşılmasın “iletişim” elbette en önemli olay onu kastetmiyorum; tabii ki “telefonlu hayat”tan bahsediyorum.
Sabah evinden çıkıp, işine giden bir insan, elinde telefon kapıdan başlıyor konuşmaya, durağa gelinceye kadar, hatta gideceği yöndeki otobüse de telefonla konuşarak biniyor; üstelik yüksek sesle konuştuğu için diğer yolcuları da rahatsız ediyor. Okula giden öğrenci de elinde telefonla konuşarak evinden çıkıyor, o da dakikalarca öyle yol alıyor.
Kaldırımda yürüyorlar, telefonla konuşuyorlar, araba kullanıyorlar bir ellerinde telefon; hem konuşuyor hem de direksiyonu tutuyorlar...
Böyle örnekler maalesef çok fazla günlük hayatta; bunlara herkes şahit oluyor...
Geçtiğimiz günlerde bir iş için komşu sitede bulunan dükkâna gitmek üzere evden dışarı çıktım.
Yol sakindi, iki taraflı park etmiş araçlar vardı ve etrafta benden başka da yaya yoktu.
Karşı kaldırıma geçmek için hareket ettiğimde uzaktan bir aracın geldiğini gördüm. Üstelik geçtiğim yer de yaya geçidi olan bölgeydi.
Aracın “yavaşlayacağını” ümit ederek, normal adımlarla yürümeye başladım; fakat bırakın yavaşlamayı, aynı hızla üzerime doğru geliyor, neredeyse çarpmaya ramak kalmıştı, hemen hareketlerimi çabuklaştırarak karşı kaldırıma geçtim.
“Ne oluyor?” diye işaret edince, yavaşlayan aracın sürücüsünün, maalesef telefonla meşgul olduğunu gördüm...
İşte kısa bir anlık vaka!
Hâlbuki, bizim 3-5 saniyelik gafletimiz, bazen 3-5 senelik zararlara; hatta hayatların kararmasına sebep oluyor.
İşte, tıpkı dikkat edilmediğinde, kısa bir anda küçücük bir virüsün de bulaştığında yol açtığı tehlike ortada...
Nice ocaklar sönüyor!..
Biz, elimizdeki araçları çok güzel kullanabiliriz; lâkin yanımızdaki ya da karşımızdaki insanları da biraz düşünmemiz gerekiyor.
Belki onların da kendilerine göre bazı sıkıntılı, problemli ya da sevinçli hâlleri olabilir, ufak-tefek gaflet durumunda bulunabilirler; sonra neticesi hiç iyi olmayan hadiseler yaşanıyor...
Kendimize göre çok önemli işler yapıyor olabiliriz; ama hiç biri insan hayatı kadar önemli değil!
Ufacık dikkatsizlikler, büyük problemleri ortaya çıkarıyor...
İnsanların dikkatli olmaları hususunda pek çok ikazlar oluyor; lâkin biz onları hep kulak arkası edip, pek kâle almıyoruz.
Sonra vah, vah!.. Tüh, tühler!..
.
Osman Ovacıklı, dikGAZETE.com