Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş..

Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş..

Tanıştırayım, bu sözün kendisi hayat felsefem olur. 

16. yüzyılda yaşayan Divan edebiyatı şairi Bâkî'ye aittir.

Akledene çok derin anlamlar taşır ve yaşatır.

Hayata geliş ve hayatta bulunuş amacımızın sadece iyilik olduğunu hatırlatır.

Ne garip değil mi yarına çıkacağı garanti olmayan insan, bu dünya için didinip durur.

Tabii ki bu hayatta kendimize ve etrafımıza güzellikler katmak için de çalışacağız lakin zamanımızın çoğunu dünya işleri ve malı için harcayarak değil.

Gören gözler ve hisseden kalpler için Allah, çocuk veya genç yaştaki kullarının ölümünü bizlere ibret olarak gösterir, imtihan eder. 

Tüm bunları görüp, yaşadıktan sonra artık iyilikten ve saf bir kalpten başka çıkarı yoktur insanın. 

Olmamalıdır da.

Mal, mülk, şöhret, para bunların hepsi gelip geçecek maddelerdir.

Geçmeyecek olan bir şey var ise o da yazımın başlığı olduğu üzere “KUBBEDEKİ HOŞ SAD”dır. 

İçimizde kıskançlık, haset, kibir gibi kötü duyguları barındırırsak bu dünyaya hoş bir sadâ bırakmamız mümkün olabilir mi?

İyilik ve kötülük bir arada bulunabilir mi?

Bu sorulara cevabımız “hayır”sa tek bir seçenek kalıyor geriye: İYİLİK VE SAMİMİYET..

Eğer bu duygularla yaşamayı başarabilirsek, öldükten sonra da arkamızdan “Ayşe Hanım…” veya “Ahmet Bey çok kibardı, hanımefendiydi / beyefendiydi, yumuşak kalpliydi, sadakat doluydu, kendisine, ailesine ve ülkesine hep hayrı dokunurdu…” denecek. 

Çünkü manevi değerler ve Allah için atılan her güzel adım, hiçbir zaman unutulmaz, hep bir yerlerde kalır.   

Önce kendime olmak üzere nacizane tavsiyem; kimsenin kalbini kırmayalım (haklı olduğumuz bir konuda hakkımızı savunmak ayrı bir mevzudur, bunu yaparken kalp kırmamaya özen gösterilmelidir), bu dünyada bir yolcu olduğumuzu unutmadan Rabbin bize verdiği kulluk görevini en güzel şekilde yerine getirmeye gayret ederek yaşayalım.

Ve tanıdığımız herkesin kalbinde, arkamızdan güzel anılacak izler bırakalım. 

Güzel yaşamak aslında çok kolay, bunu zorlaştıran bizleriz.

Sadece verilen ömrün şifresini doğru girmek gerekiyor. 

Bunu yaparken de en az yanlışla doğruya ulaşmalıyız. 

Malum, telafi edebileceğimiz ikinci bir hayatımız yok. 

Ölüm geldiğinde her şey çok geç olabilir!!

.

Sena Özey Ataç, dikGAZETE.com

-Türk Dili Edebiyatı Öğretmeni-

-Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal

Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş- Bâkî

Tanıştırayım, bu sözün kendisi hayat felsefem olur. 

16. yüzyılda yaşayan Divan edebiyatı şairi Bâkî'ye aittir.

Akledene çok derin anlamlar taşır ve yaşatır.

Hayata geliş ve hayatta bulunuş amacımızın sadece iyilik olduğunu hatırlatır.

Ne garip değil mi yarına çıkacağı garanti olmayan insan, bu dünya için didinip durur.

Tabii ki bu hayatta kendimize ve etrafımıza güzellikler katmak için de çalışacağız lakin zamanımızın çoğunu dünya işleri ve malı için harcayarak değil.

Gören gözler ve hisseden kalpler için Allah, çocuk veya genç yaştaki kullarının ölümünü bizlere ibret olarak gösterir, imtihan eder. 

Tüm bunları görüp, yaşadıktan sonra artık iyilikten ve saf bir kalpten başka çıkarı yoktur insanın. 

Olmamalıdır da.

Mal, mülk, şöhret, para bunların hepsi gelip geçecek maddelerdir.

Geçmeyecek olan bir şey var ise o da yazımın başlığı olduğu üzere “KUBBEDEKİ HOŞ SAD”dır. 

İçimizde kıskançlık, haset, kibir gibi kötü duyguları barındırırsak bu dünyaya hoş bir sadâ bırakmamız mümkün olabilir mi?

İyilik ve kötülük bir arada bulunabilir mi?

Bu sorulara cevabımız “hayır”sa tek bir seçenek kalıyor geriye: İYİLİK VE SAMİMİYET..

Eğer bu duygularla yaşamayı başarabilirsek, öldükten sonra da arkamızdan “Ayşe Hanım…” veya “Ahmet Bey çok kibardı, hanımefendiydi / beyefendiydi, yumuşak kalpliydi, sadakat doluydu, kendisine, ailesine ve ülkesine hep hayrı dokunurdu…” denecek. 

Çünkü manevi değerler ve Allah için atılan her güzel adım, hiçbir zaman unutulmaz, hep bir yerlerde kalır.   

Önce kendime olmak üzere nacizane tavsiyem; kimsenin kalbini kırmayalım (haklı olduğumuz bir konuda hakkımızı savunmak ayrı bir mevzudur, bunu yaparken kalp kırmamaya özen gösterilmelidir), bu dünyada bir yolcu olduğumuzu unutmadan Rabbin bize verdiği kulluk görevini en güzel şekilde yerine getirmeye gayret ederek yaşayalım.

Ve tanıdığımız herkesin kalbinde, arkamızdan güzel anılacak izler bırakalım. 

Güzel yaşamak aslında çok kolay, bunu zorlaştıran bizleriz.

Sadece verilen ömrün şifresini doğru girmek gerekiyor. 

Bunu yaparken de en az yanlışla doğruya ulaşmalıyız. 

Malum, telafi edebileceğimiz ikinci bir hayatımız yok. 

Ölüm geldiğinde her şey çok geç olabilir!!

.

Sena Özey Ataç, dikGAZETE.com

-Türk Dili Edebiyatı Öğretmeni-

-Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal

Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş- Bâkî