Çin kaynaklarından aktarılan tarihe itirazımız var! Aynı yolda iki Hakan: Teoman ve Metehan

Çin kaynaklarından aktarılan tarihe itirazımız var! Aynı yolda iki Hakan: Teoman ve Metehan

- Teoman, Çinli eşinden olan oğlunu tahta geçirmek istedi mi?

- Teoman, oğlu Metehan'ı rehin verdi mi?

- Metehan, babası Teoman'ı öldürdü mü?

- Aynı yolda giden İki Türk Kağanı/Hakanı: Teoman ve Metehan...

- “Türk Aklı” perspektifi ile Çin kaynaklarından aktarılan tarihe İTİRAZIMIZ VAR!..

Bizler tarih denen zaman diliminin 2019 yılında nefes alıp vermeye devam eden bireyleriyiz. Biz bu dünyadan göçük gideceğiz, tarih ise akmaya devam edecek. 

Tarih hızla akıp giderken, bizler geçmişte yaşayan atalarımızın serüvenini merak edip bu süreci öğrenmek ve öğretmek için büyük çaba sarf etmekteyiz. 

Bu çaba çerçevesinde Türk tarihini okumaya başladığımızda bu tarihin ilk yazılı kayıtlarının Çin yazıtlarında karşımıza çıktığını görmekteyiz. 

Bu yazılı tarihin daha sonra mitoloji, efsane ve kurgular eşliğinde zenginleştirildiğini görüyor ve bu tarihi serüveni daha iyi anlayabilmek için daha fazla zaman harcıyoruz.

Bilindiği üzere Çin kaynakları Türk tarihini, Hun İmparatorluğu ve buna mukabil Teoman'la oğlu büyük Türk Hakanı Metehan arasında yaşanan konuları anlatarak başlatmaktadır. 

Bu anlatılara karşı, tarihte başka bir kaynak bulunamadığı için Çin yazıtları, asırlar boyunca muteber kabul edilmiş ve günümüze gelmiştir. 

Bizler gibi tarihi araştıran, bu alanda büyük zaman harcayan her Türk evladının bu anlatıyı sorgulama hakkına sahip olduğuna inanmaktayım. 

Bu bağlamda Çin kaynaklarında geçen ve bana göre, içeriğinde aşağılama, Çin propagandası ve mantıksızlıklarla dolu olan bu tarihi anlatıyı, Türk aklıyla, Türk değerleri eşliğinde değerlendirmek zorunda olduğumuza inanıyorum.

Türk tarihi ve kültürüyle ilgili araştırma yapan hemen herkes Türkler’in büyük bir devlet geleneği ve disiplinine sahip olduğunu, bu gelenek ve disiplini adet ve törelerine de yansıtarak son derece tutumlu bir topluluk olarak hayatlarına devam ettiklerini kayıt etmiştir. 

Hâl böyle iken Çin kaynaklarından bize aktarılan Teoman ve Metehan kurgusu büyük çelişkileri ortaya çıkartmıştır. 

Çin kaynaklarında geçen bazı olayların doğru olabileceğini, anlatımda kullanılan dilin ise o günün insanına hitap eden, hayret uyandıran veya biraz daha sembolik bir anlatımla kaleme alınmış olabileceğini kabul etmeliyiz. 

Tabii ki bu kabul kayıtsız şartsız, sorgusuz bir kabul olmamalıdır.

Böyle olduğu içindir ki biz bu anlatıyı bugün strateji, mantık  ve Türk gelenekleri çerçevesinde tekrar ele alıyoruz.

Zira, konumuza başlarken Türk tarihiyle ilgili az da olsa entellektüel bilgi birikimine sahip olan herkesin Çin yazıtlarında geçen Teoman-Metehan anlatısını bildiğine inanıyorum.

Yazacağım perspektifin ise "Enel hak, bu doğrudur. Bizim görüşümüz mutlak hakikattir" iddiası içersinde bulunmadığını belirtmek istiyorum. 

Keza, konuyla ilgilenen her Türk evladının katkı sunup, ufkumuzu genişletmesi taraftarıyım. 

Evet, Çin yazıtlarında geçen bu anlatıyı burada tekrarlamadan, konuyu spesifik vakalar şeklinde ele alıp bir bütünsellik içerisinde değerlendirmeye başlıyoruz..

Metehan’ın Yüe-ch'ilere gönderilmesi ve babası Teoman'ı öldürmesi..

Çin kaynaklarında ilk geçen olay Teoman’ın, oğlu Metehan'ı aralarında sorunlar bulunan Yüe-ch'ilere rehin olarak vermesiyle başlıyor. 

Teoman'ın Metehan'ı rehin vermesinin iki amacı olduğu iddia edilmiş.

-Teoman, Çinli eşinin telkinleriyle Metahan’ı, taht koltuğundan uzaklaştırmak ve oğlunu tahta geçirebilmek için Metehan'ı sürekli kötülemiş ve Teoman’ın, Metehan'dan kurtulmasını istemiştir.

Teoman da bu durumu kabullenip Metehan’ı, Yüe-ch'ilere rehin olarak göndermiş. 

Teoman daha sonra ise Çinli eşinin gazıyla Metehan'ı öldürme bahanesiyle Yüe-ch'ilere savaş açmış, bunu haber alan Metehan, Yüe-chilerin elinden kurtularak babasının yanına gelmiştir. 

Teoman, oğlunun bu üstün başarısı üzerine 10 bin kişilik bir orduyu Metehan'ın emrine vermiştir.

-Teoman, Yüe-ch'ilerle sulh anlaşması yapmış ve bu anlaşmanın devamı için oğlu Metehan'ı rehin olarak göndermiştir. 

Metehan ise yukarda anlatıldığı gibi Yüe-ch'ilerin elinden beyaz bir ata binerek kaçmış, daha sonra babasından intikam alırcasına onu öldürmüştür. 

Çin kaynaklarında anlatılan bu olayda, iki ana olgunun gerçek olduğu anlaşılıyor: Metehan'ın Yüe-chilere gönderilmesi ve Hunların, Yüe-ch'ilere savaş açması.

Peki, bu olaylar nasıl gerçekleşmiş olabilir?

Kayıtta dikkatimizi çeken ilk bulgu Teoman'ın Çinli bir kadının kuklası durumuna düşüp öz oğlu olan aynı zamanda Türk olan tahtın gerçek varisi Metehan'ı rehin olarak, ölmek üzere Yüe-ch'ilere gönderip kendisine düşman etmiş olmasıdır!

Bir adam düşünün:

Doğusunda Moğollar, Güneyinde Çin Hanlıkları, batısında Yüe-ch'iler, Kuzeyinde Türk derebeylikleri var. 

Bu adam kuzeyindeki Türk derebeyliklerinden bazılarını bünyesine katıp, Çin Hanlığının Kuzeyine akınlar gerçekleştirip oradaki elverişli arazileri topraklarına katarak Türklerin ekonomik açıdan hayatta kalmasını sağlamış ve Hun İmparatorluğu'nun temellerini atmıştı.

Onlarca savaştan galip çıkarak Hun Devletinin kurucusu olmuş, devletin işleyiş biçimini şekillendirmiş bu adamın adı: Teoman..

Buradan anlaşılıyor ki, bir çok Türk Hakanı gibi Teoman da strateji bilgisi olan, liderlik vasıfları çok üst düzeyde, dolduruşla iş yapmayacak kadar özgün bir karakter. 

Çin kaynakları ise Teoman'ı basiretsiz, bir kadının cilveleşmesiyle, hem de Çinli bir kadının cilveleşmesiyle iş yapabilecek, öz Türk olan, tahtın gerçek varisi olan oğlunu ölüme gönderebilecek kadar iradesiz bir konuma düşürmüştür. 

Kaynaklarda anlatılan bu hikayeyi tamamen bir Çin Propagandası olarak değerlendirme zorunluluğumuz bulunmaktadır. 

Nedenlerini anlatalım:

O devirde, sulh anlaşması çerçevesinde rehineler verilmektedir ancak hiçbir zaman devlet adamının, oğlunu rehin olarak verdiği görülmemiştir. 

Bu rehinelerin daha çok sembolik anlamlar ifade eden zanaât sahipleri ve alt düzey askerlerden oluşması anlam kazanacaktır.

Kaldı ki, kayıtlarda Yüe-ch’iler, Hunların akrabası olarak geçmektedir. 

Teoman, Metehan'dan kurtulmak istese neden Yüe-ch'ilere göndersin? 

Çinlilere gönderir, doğusundaki Moğollara gönderir, olmadı oğlunun kellesini kendisi keserdi. 

Hadi gönderdi, Teoman, oğlu Metehan'ı Yüe-ch'ilere gönderdikten 6 yıl sonra, Metehan'ı öldürme bahanesiyle neden Yüe-ch'ilere savaş açar? 

Biz tarih kayıtlarında geçmeyen ancak bu olguya en uygun teoriyi yazalım..

Teoman’ın, oğlu Metehan'ı akrabası olan Yüe-ch'ilere göndermiş olması doğrudur. 

Metehan, Yüe-ch'ilere gönderildiğinde 10 yaşında bir çocuktur.

Teoman gibi üst düzey stratejik zekası olan bir devlet adamının oğlu Metehan’ı, Yüe-ch'ilere yetiştirilmek üzere göndermesi hem devlet kurmuş, hem strateji bilen hem de liderlik vasıflarına sahip olan bir adamın yapacağı akla en yatkın nedenlerden biridir. 

Daha sonra yaşanan gelişmeler de bu teorimizi desteklemektedir.

Teoman'ın buradaki amacı, kayıtlarda geçtiği üzere Çinli eşi ve ondan doğan büyük erkek çocuğunun Metehan'ı öldürmek için farklı yolları denemesi olabilir. 

Teoman bu tehlikeyi sezmiş ve Metehan'ı kendisini yetiştirmek üzere akrabası olan Yüe-ch'ilere göndermiştir. 

Çünkü, Metehan, Yüe-ch'ilerin elinde rehin olarak tutulmamış aksine yine kayıtlarda geçtiği üzere, oradaki gelişmişliği görmüş siyasi, askeri ve kültürel alanda eğitim alıp kendisini burada en iyi şekilde geliştirmiştir.

Metehan’ın, Yüe'ch'ilere rehin olarak gönderilmesi de stratejik açıdan mümkün değildir. 

Çünkü Teoman, düşmana kendi tahtının varsini göndermiş olacaktır. 

Bu bakımdan Yüe’ch'ilerin, Metehan'ı yetiştirip kendi tarafına çekmesi ve babasının tahtı için onunla savaştırması mümkün olacaktır. 

Teoman gibi büyük bir devlet adamı, düşmanın eline böyle bir kozu kesinlikle vermeyecektir.

Teoman ne düşmanın eline böyle büyük bir koz verecek kadar stratejiden yoksun ne de Çinli eşinin sözünü dinleyip oğlunu öldürülmek üzere Yüe-ch'ilere verecek kadar töre bilmeyen basiretsiz bir adamdı. 

Böyle olmadığı içindir ki, bana göre Metehan’ın, Yüe-ch'ilere gönderilmesi Teoman, Metehan ve Yüe-ch'iler arasındaki bir anlaşmanın ürünüydü. 

Belki de 'devlet' dediğimiz aklın tasarımıydı. 

Bu anlaşmanın devamını Metehan tahta geçtikten sonra açık-açık göreceğiz.

Peki, Teoman, Metehan'ı Yüe-ch'ilere rehin olarak göndermediyse Metehan'ın gidişinden 6 yıl sonra Yüe-ch'ilere savaş ilan edip saldıran kimdi?

Evet, belki de konumuzun en önemli aşamasına geldik. 

Çin kaynaklarında geçen Hunların Metehan'ı öldürmek üzere Yüe-ch'ilere savaş açmasını tertip edenler benim kanaatimce Teoman'ın Çinli eşi ve oğlu olduğudur. 

Tabii ki bu kuru kuru bir kanaat değil. 

Nedenlerini açıklayalım. 

Şunu unutmayalım, aklımızda kalsın: Çin kaynakları, Çinli askerlerin bölgelerden aldıkları bilgiler çerçevesinde oluşturulmuştur. 

Kanaatim odur ki, Hunların Yüe-ch'ilere saldırması esnasında Teoman zaten ölüdür. 

Teoman'ın ölümü savaşta gerçekleşmiş olabilir. Hastalıktan ölmüş olabilir. 

Veya tahtta gözü olan Çinli eşiyle oğlu, Teoman'ı zehirleyerek öldürmüş olabilir. 

Ben en son maddeye daha yakınım. 

Çünkü Teoman'ın Yüe-ch'ilere saldırması için dişe dokunur hiçbir sebep yoktur. 

Teoman, kuzeydeki Çin hanlıklarına akınlar gerçekleştirip onları vergiye bağlamış, ekonomik açıdan halkının refahını yükseltmiş ve devletin zirve yaşadığı bir döneme girilmiş. 

Teoman'ın bu şartlar altında, arasında akrabalık bağı olan Yüe-ch'ilere karşı savaş ilan etmesi açıklanabilir bir durum değildir. 

Bu bağlamda Hunların, Yüe-ch'ilere saldırma sebebi tahtı ele geçiren Çinli çocuğun, tahtın gerçek varsi olan Metehan'dan korkup onu ortadan kaldırıp tahtın tek varisi olarak devam etmek istemesi üzerine gerçekleşmiştir. 

Böyle olduğu için Yüe-ch’iler, Metehan'ı beyaz bir ata bindirerek belki yanına beraber yetiştiği binlerce askeri de vererek Metehan'ın tahtı geri alması için yurduna göndermişlerdir. 

Aksi taktirde Metehan’ın, Yüe-ch'ilerin elinden hem de beyaz bir atla kaçma ihtimali bulunmamaktadır. 

Metehan’ın, Yüe-ch'ilerin elinde bulunduğu 6 yıl boyunca eğitim alıp yetiştirildiği çok açıktır. 

Varsayalım Metehan kaçtı, saldırıyı da Teoman düzenledi. 

Yahu bu Teoman, Metehan'ın kendisini öldüreceğini bilmiyor muydu ki Metehan kaçarak geri döndüğünde onu öldürmedi. Öldürmediği yetmedi bir de onun emrine 10 bin asker verdi! “Al beni öldür” diye! 

Aklımızla alay edilmesine izin vermeyelim.

Bu mevzu, aslında gayet nettir. 

Teoman, Çin hanlıklarını vergiye bağladıktan sonra bir şekilde ölmüş tahta ise Metehan olmadığı için Çinli eşinin oğlu geçmiştir.

Ancak Çinli çocuk, tahtın gerçek varisinin bir gün çıkıp gelecegini ve tahtan hak iddia edeceğini biliyordur. 

Bu yüzden bir gün ansızın Yüe-ch'ilere saldırıp, hem Yüe-ch'ileri hem de Metehan'ı ortadan kaldırıp, yoluna devam etmek istemiştir.

Fakat, Yüe-ch'iler bu saldırıyı haber alıp, karşı koymuş ve püskürtmüştür. 

Yüe-ch'iler bu saldırı püskürttüğü için Metehan'ın yanına askerler vererek başlarına bela olacak olan Çinli çocuğun tahttan indirilmesini desteklemişlerdir. 

Zaten Çin kaynaklarında saldırı sonucunda ne olduğuyla ilgili bilgi yoktur. 

Anlatılan konunun içerik olarak Çin propagandası olduğu anlaşılmaktadır.

Çünkü Hunların, Yüe-ch'ilere savaş açması, Metehan'ın kaçıp daha sonra babasını öldürmesi Teoman’ın, Çin hanlıklarını vergiye bağlamasından sonra gerçekleşmiştir. 

Açık olan şudur ki, Çin hanlıkları Teoman'ın Çinli eşi ve oğluyla iş birliği yapıp kendilerini vergiye bağlayan Teoman'dan kurtulmak istemişlerdir. 

Bu sayede, hem vergi yükünden kurtulacak hem de kuzeylerinde bulunan Hun Türkleri’ni tarihin tozlu sayfalarına hapsedeceklerdi.

Tarih yazıcı Çinliler olduğu için, Teoman'ın ölümünü kendilerine değil oğlu Metehan'a yazmışlardır. 

Metehan'ın babasını öldürmesi kurgusu ise baştan aşağı mantıksızlıklarla doludur. 

Buyurun inceleyelim: 

Metehan'ın babası Teoman'ı öldürmesinin bir numaralı ve tek sebebi Çinli bir eş ve Çinli bir çocuğun Metetah'dan kurtulup tahtta hak iddia etmesidir. 

Bütün kurgu, bunun üzerine gerçekleşmiştir. 

Metehan, babasını öldürdükten sonra tahta geçmiş ve Çin Hanlıklarına diz çöktürmüştür. 

Fakat, Çin Hanlığıyla yapılan sulh anlaşması sonucu Çinliler, Metehan'a ikram olarak Çinli bir  Prenses sunmuş Metehan da bu Çinli prensesle evlenmiştir.

Şimdi, babasını Çinli bir eş ve çocuk yüzünden öldüren Metehan, kendisinden sonra da bu yönde bir sorun çıkacağını hesaplamamış ve Çinli bir prensesle evlenip, devletini riske mi atmıştır? 

Halbuki Metehan, babasını bu yüzden öldürdüyse bu olaydan ders alıp bu evliliği yapmaması gerekirdi. 

Hadi Metehan da aynı hatayı yaptı. 

Peki, Metehan'dan sonra tahta geçen oğlu Ki-Ok kendi döneminde Çin saraylarını yerle bir etmiş ve Çinlilere karşı güç gösterisinde bulunmuştur. 

Buna karşı Çinliler, Ki-Ok'a Çinli bir prenses sunmuş ve Ki-Ok da Çinli prensesle evlenmiştir. 

Kısacası devlet liderleri, bu konuyla ilgili hiçbir tedbir almamış, hatta bu konuya özen de göstermemişlerdir. 

Yani dediğim o ki Metehan, babasını kesinlikle ama kesinlikle hele hele Çinli bir kadın ve çocuk yüzünden öldürmemiştir. 

Böyle olduğu içindir ki Metehan da Ki-Ok ta gönül rahatlığıyla Çinli prenseslerle evlenmişler.

Metehan, babası Teoman'ı ıslıklı okla ordusuna öldürtüyor!..

Kayıtlarda Metehan'ın babasını av esnasında kendisine çok bağlı olan ordusuyla birlikte takip ettiği, Metehan'ın okunun yönünü babası çevirdiği esnada ordusunun hep beraber ıslıklı oklarını fırlatarak öldürdüğü iddia edilmiştir.

Koskoca Hun Devleti’nin kurucusu, devletin tek söz sahibi Teoman ava gidiyor ve av esnasında oğlunun ordusunun oklarıyla vurularak delik deşik oluyor. 

Olmaz, olamaz!..

Teoman eğer ava gittiyse yanında en az onlarca belki de yüzlerce askerinin olması gerekir. 

Teoman av esnasında öldürüldü ise yanındaki askerlerin de ölmesi, buna mukabil, toplu bir infazın gerçekleşmesi gerekirdi. 

Kayıtlarda hiç böyle bir şey yok. 

Metehan eğer bu şekilde babasını öldürmüş olsa, devletin içinde büyük bir iç savaşın çıkması ve devletin dağılma aşamasına gelmesi gerekirdi. 

Ayrıca onlarca savaş yaşamış, kurt kadar zeki ve kurnaz olan Teoman’ın, bu kadar basit bir tuzağa düşeceğini varsaymak, Teoman'ın bulunduğu konumla örtüşmemektedir. 

Çin kayıtlarında geçen ıslıklı ok ve Metehan'ın ordusunun ilk önce Metehan'ın atına, sonra kendi eşine, daha sonra babasının atına en sonunda da babasına ok atarak öldürmesini sembolik olarak ele alıp Metehan'ın ordusunun, kendisine ne kadar bağlı olduğu anlatılmak istenmiş olabilir. 

Babasını bu şekilde öldürmesini de kurgunun bir parçası olarak araya sıkıştırdıkları görünmektedir..

Metehan, düşmana ilk önce at, daha sonra eşini gönderdi mi?

Çin kaynakları, Metehan tahta geçtikten sonra Hunların doğusundaki tehditten bahsedip, düşmanın Metehan'dan kendisiyle savaşmaması için fidye olarak ilk önce at daha sonra eşini ondan sonra ise toprak istediğini yazar. 

Metehan'ın ise bu isteklere karşı fidye olarak istenen atları ve eşini gönderdiğini ancak konu toprak olduğunda savaşı tercih ettiğini yazar. 

Bu anlatıya göre Metehan'ın toprağa verdiği önem anlatılıyormuş edasında, büyük bir aşağılama propagandası gerçekleştirilmiştir.

Bu propaganda da tahta yeni oturan Metehan’ın, Türk töresini bilmediği, Türk gelenek ve göreneklerinin tam aksine icraatlarda bulunduğu işlenmiştir. 

Evet, enteresan olan şudur ki bu propaganda, Metehan'ın tahta yeni oturduğu döneme denk gelmiştir. 

Metehan, Çin Hanlığını tekrar vergiye bağlamak için büyük bir ordu kurmak istemiş bunun için de Türk derebeyliklerinin hepsini bir çatı altında toplama faaliyetleri yürütmüştür. 

Çin’den yayılan bu propaganda da ise Metehan’ın, Türkler nezdindeki itibarının sarsılması amaçlanmış, Metehan’ın, Türk töresini bilmediği ve Türklerin liderliğini yapamayacağı aşınlanmak istenmiştir. 

Halbuki, Metehan ne atın Türkler nezdindeki kutsiyetini, ne de Türkler’in kadına verdiği önemi bilmeyecek kadar eğitimsizdir. 

Zira, anlatıya göre Metehan, eşini düşmana vermiştir! 

Biz Oğuz Kağan Destanı’ndan da biliyoruz ki Oğuz Kağan'ın annesi destanda "Ay Kağan" olarak geçmektedir. 

Yani, devletin hakanından sonra gelen kişi eşidir. 

Bu anlamda Metehan’ın, devletin ikinci liderini verebilmesi söz konusu değildir. 

Fakat bu amaç, hedefine ulaşmamış Metehan, Türkleri tek çatı altında toplamayı başarmıştı. 

Metehan bu birliktelikten sonra ilk önce doğuya akınlar gerçekleştirip Moğollar’a diz çöktürmüş, daha sonra ise güneye inip Çin Hanlığı’na büyük bir hezimet yaşatmıştır. 

Bu hezimet sonrası ülkeyi işgal etmeyen Metehan, kendisine ikram edilen Çinli prensesle evlenmiştir. 

Ne enteresandır ki Metehan, Çinli prensesle evlendikten sonra Çin kayıtları Metehan'ın büyük başarılarını kayıt etmiş, Metehan'a övgüler yağdırmıştır. 

Buradan da anlaşıldığı gibi Çinliler, Metehan'la yaptıkları sulh anlaşması sonrası kendilerine karşı kuzeyden yeni bir tehdit oluşmayacağına ikna olup Metahan'ı yüceltme politikasına yönelmiştir. 

Ve gerçekten de Metehan, ömrünün sonuna kadar bir daha Çin hanlıklarına savaş açmamıştı. Çünkü Metehan'ın hedefi, doğuya veya güneye değil, batıya yönelmekti. 

Metehan'ın batıya açılma stratejisindeki ortağı ise Yüe-ch'iler oluyordu. 

Bakın Metehan, bu Türk idealini nasıl gerçekleştirdi.

Metehan, tahta geçtikten sonra ilk akınlarını doğusundaki proto moğollara gerçekleştirip, onlara diz çöktürmüş doğudan gelebilecek olası bir tehdidi bertaraf etmişti. 

Metehan'ın bir sonraki hamlesi, batısında bulunan Yüe-ch'iler oluyordu. 

Fakat, Metehan'ın Yüe-ch'ilere gerçekleştirdiği akın, bir yok etme harekâtı değil Yüe-ch'ileri süpürme harekâtı oluyordu. 

Metehan, Yüe-ch'ilere karşı savaşmamış, tek bir kişinin dahi burnu kanamadan onların batıya göç etmesini sağlamıştı. 

Bir saniye; bu Yüe-ch’iler, Çin kayıtlarına göre, Metehan'ı 6 yıl rehin tutan düşman devlet değil miydi; Metehan, bunların elinden kaçmamış mıydı? 

Böyle olmuş olsa idi gücünün zirvesinde olan Metehan, Yüe-ch'ileri silip süpürür yok ederdi. 

Taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmazdı. 

Yapmadı, çünkü Yüe-ch’iler, Çin kaynaklarının aktardığı gibi, Metehan ve Teoman'ın düşmanı değil, bizim anlattığımız gibi dostu ve ortağıydı.

Metehan, Yüe-ch'ilerin batıya göç etmesini sağladıktan sonra kendisine yeni bir manevra alanı açmış bu sayede kuzey Çin’i tarumar etmişti. 

Doğusunu ve güneyini emniyete alan Metehan'ın asıl hedefi, batıya yönelmekti.

Bunun için de içlerinde oldukça fazla Hun boyu olan Yüe-ch'ilerle birlikte hareket ediyordu. 

Sahi, biz bu stratejiyi, biryerlerden bilmiyor muyduk!..

Biliyorduk…

Olayları Türk aklıyla düşünmemiz bize yetecekti…

Metehan ve Yüe-ch'iler arasında geliştirilen strateji, Oğuz Kağan Destanı'nda geçen Altın Yay, Gümüş Ok hadisesiydi. 

Oğuz Kağan Destanı'nda Ok'un Yay'a tabi olduğu anlatılıyordu.

Ok, Yay sayesinde hedefe gönderilirdi. 

Bu bakımdan Ok'un Yay'ın istikametinde gitme zorunluluğu vardı.

Oğuz Kağan Destanı'nda anlatılan Altın Yay, Hunlar; Gümüş Ok ise Yüe-ch'iler olmuştu. 

Hunlar, Yüe-ch'ilere zarar vermeden itekliyor, onlar da daha batıya göç ediyorlardı. 

Hunlar bu sayede, batıya açılıp o toprakları kendilerine katıyordu.

Bu strateji, sadece Metehan'la kalmamış, Metehan'dan sonra tahta geçen oğlu Ki-Ok da aynı yolla Yüe-ch'ilerin göç etmesini sağlayarak, Türk'ün batıya açılma stratejisine devam etmişti.

Buradan da çok net anlaşıldığı üzere, Teoman, Metehan ve Yüe-ch'iler arasında stratejik bir işbirliği mevcuttur. 

Yaşanan bu olaylara “Devlet Aklı” veya “Devlet Stratejisi” diyebiliriz. 

Ancak diyemeyeceğimiz tek şey, Çin kaynaklarının bize aktardığı kurgunun gerçek olma ihtimalidir.

.

Talha Aytekin, dikGAZETE.com

- Teoman, Çinli eşinden olan oğlunu tahta geçirmek istedi mi?

- Teoman, oğlu Metehan'ı rehin verdi mi?

- Metehan, babası Teoman'ı öldürdü mü?

- Aynı yolda giden İki Türk Kağanı/Hakanı: Teoman ve Metehan...

- “Türk Aklı” perspektifi ile Çin kaynaklarından aktarılan tarihe İTİRAZIMIZ VAR!..

Bizler tarih denen zaman diliminin 2019 yılında nefes alıp vermeye devam eden bireyleriyiz. Biz bu dünyadan göçük gideceğiz, tarih ise akmaya devam edecek. 

Tarih hızla akıp giderken, bizler geçmişte yaşayan atalarımızın serüvenini merak edip bu süreci öğrenmek ve öğretmek için büyük çaba sarf etmekteyiz. 

Bu çaba çerçevesinde Türk tarihini okumaya başladığımızda bu tarihin ilk yazılı kayıtlarının Çin yazıtlarında karşımıza çıktığını görmekteyiz. 

Bu yazılı tarihin daha sonra mitoloji, efsane ve kurgular eşliğinde zenginleştirildiğini görüyor ve bu tarihi serüveni daha iyi anlayabilmek için daha fazla zaman harcıyoruz.

Bilindiği üzere Çin kaynakları Türk tarihini, Hun İmparatorluğu ve buna mukabil Teoman'la oğlu büyük Türk Hakanı Metehan arasında yaşanan konuları anlatarak başlatmaktadır. 

Bu anlatılara karşı, tarihte başka bir kaynak bulunamadığı için Çin yazıtları, asırlar boyunca muteber kabul edilmiş ve günümüze gelmiştir. 

Bizler gibi tarihi araştıran, bu alanda büyük zaman harcayan her Türk evladının bu anlatıyı sorgulama hakkına sahip olduğuna inanmaktayım. 

Bu bağlamda Çin kaynaklarında geçen ve bana göre, içeriğinde aşağılama, Çin propagandası ve mantıksızlıklarla dolu olan bu tarihi anlatıyı, Türk aklıyla, Türk değerleri eşliğinde değerlendirmek zorunda olduğumuza inanıyorum.

Türk tarihi ve kültürüyle ilgili araştırma yapan hemen herkes Türkler’in büyük bir devlet geleneği ve disiplinine sahip olduğunu, bu gelenek ve disiplini adet ve törelerine de yansıtarak son derece tutumlu bir topluluk olarak hayatlarına devam ettiklerini kayıt etmiştir. 

Hâl böyle iken Çin kaynaklarından bize aktarılan Teoman ve Metehan kurgusu büyük çelişkileri ortaya çıkartmıştır. 

Çin kaynaklarında geçen bazı olayların doğru olabileceğini, anlatımda kullanılan dilin ise o günün insanına hitap eden, hayret uyandıran veya biraz daha sembolik bir anlatımla kaleme alınmış olabileceğini kabul etmeliyiz. 

Tabii ki bu kabul kayıtsız şartsız, sorgusuz bir kabul olmamalıdır.

Böyle olduğu içindir ki biz bu anlatıyı bugün strateji, mantık  ve Türk gelenekleri çerçevesinde tekrar ele alıyoruz.

Zira, konumuza başlarken Türk tarihiyle ilgili az da olsa entellektüel bilgi birikimine sahip olan herkesin Çin yazıtlarında geçen Teoman-Metehan anlatısını bildiğine inanıyorum.

Yazacağım perspektifin ise "Enel hak, bu doğrudur. Bizim görüşümüz mutlak hakikattir" iddiası içersinde bulunmadığını belirtmek istiyorum. 

Keza, konuyla ilgilenen her Türk evladının katkı sunup, ufkumuzu genişletmesi taraftarıyım. 

Evet, Çin yazıtlarında geçen bu anlatıyı burada tekrarlamadan, konuyu spesifik vakalar şeklinde ele alıp bir bütünsellik içerisinde değerlendirmeye başlıyoruz..

Metehan’ın Yüe-ch'ilere gönderilmesi ve babası Teoman'ı öldürmesi..

Çin kaynaklarında ilk geçen olay Teoman’ın, oğlu Metehan'ı aralarında sorunlar bulunan Yüe-ch'ilere rehin olarak vermesiyle başlıyor. 

Teoman'ın Metehan'ı rehin vermesinin iki amacı olduğu iddia edilmiş.

-Teoman, Çinli eşinin telkinleriyle Metahan’ı, taht koltuğundan uzaklaştırmak ve oğlunu tahta geçirebilmek için Metehan'ı sürekli kötülemiş ve Teoman’ın, Metehan'dan kurtulmasını istemiştir.

Teoman da bu durumu kabullenip Metehan’ı, Yüe-ch'ilere rehin olarak göndermiş. 

Teoman daha sonra ise Çinli eşinin gazıyla Metehan'ı öldürme bahanesiyle Yüe-ch'ilere savaş açmış, bunu haber alan Metehan, Yüe-chilerin elinden kurtularak babasının yanına gelmiştir. 

Teoman, oğlunun bu üstün başarısı üzerine 10 bin kişilik bir orduyu Metehan'ın emrine vermiştir.

-Teoman, Yüe-ch'ilerle sulh anlaşması yapmış ve bu anlaşmanın devamı için oğlu Metehan'ı rehin olarak göndermiştir. 

Metehan ise yukarda anlatıldığı gibi Yüe-ch'ilerin elinden beyaz bir ata binerek kaçmış, daha sonra babasından intikam alırcasına onu öldürmüştür. 

Çin kaynaklarında anlatılan bu olayda, iki ana olgunun gerçek olduğu anlaşılıyor: Metehan'ın Yüe-chilere gönderilmesi ve Hunların, Yüe-ch'ilere savaş açması.

Peki, bu olaylar nasıl gerçekleşmiş olabilir?

Kayıtta dikkatimizi çeken ilk bulgu Teoman'ın Çinli bir kadının kuklası durumuna düşüp öz oğlu olan aynı zamanda Türk olan tahtın gerçek varisi Metehan'ı rehin olarak, ölmek üzere Yüe-ch'ilere gönderip kendisine düşman etmiş olmasıdır!

Bir adam düşünün:

Doğusunda Moğollar, Güneyinde Çin Hanlıkları, batısında Yüe-ch'iler, Kuzeyinde Türk derebeylikleri var. 

Bu adam kuzeyindeki Türk derebeyliklerinden bazılarını bünyesine katıp, Çin Hanlığının Kuzeyine akınlar gerçekleştirip oradaki elverişli arazileri topraklarına katarak Türklerin ekonomik açıdan hayatta kalmasını sağlamış ve Hun İmparatorluğu'nun temellerini atmıştı.

Onlarca savaştan galip çıkarak Hun Devletinin kurucusu olmuş, devletin işleyiş biçimini şekillendirmiş bu adamın adı: Teoman..

Buradan anlaşılıyor ki, bir çok Türk Hakanı gibi Teoman da strateji bilgisi olan, liderlik vasıfları çok üst düzeyde, dolduruşla iş yapmayacak kadar özgün bir karakter. 

Çin kaynakları ise Teoman'ı basiretsiz, bir kadının cilveleşmesiyle, hem de Çinli bir kadının cilveleşmesiyle iş yapabilecek, öz Türk olan, tahtın gerçek varisi olan oğlunu ölüme gönderebilecek kadar iradesiz bir konuma düşürmüştür. 

Kaynaklarda anlatılan bu hikayeyi tamamen bir Çin Propagandası olarak değerlendirme zorunluluğumuz bulunmaktadır. 

Nedenlerini anlatalım:

O devirde, sulh anlaşması çerçevesinde rehineler verilmektedir ancak hiçbir zaman devlet adamının, oğlunu rehin olarak verdiği görülmemiştir. 

Bu rehinelerin daha çok sembolik anlamlar ifade eden zanaât sahipleri ve alt düzey askerlerden oluşması anlam kazanacaktır.

Kaldı ki, kayıtlarda Yüe-ch’iler, Hunların akrabası olarak geçmektedir. 

Teoman, Metehan'dan kurtulmak istese neden Yüe-ch'ilere göndersin? 

Çinlilere gönderir, doğusundaki Moğollara gönderir, olmadı oğlunun kellesini kendisi keserdi. 

Hadi gönderdi, Teoman, oğlu Metehan'ı Yüe-ch'ilere gönderdikten 6 yıl sonra, Metehan'ı öldürme bahanesiyle neden Yüe-ch'ilere savaş açar? 

Biz tarih kayıtlarında geçmeyen ancak bu olguya en uygun teoriyi yazalım..

Teoman’ın, oğlu Metehan'ı akrabası olan Yüe-ch'ilere göndermiş olması doğrudur. 

Metehan, Yüe-ch'ilere gönderildiğinde 10 yaşında bir çocuktur.

Teoman gibi üst düzey stratejik zekası olan bir devlet adamının oğlu Metehan’ı, Yüe-ch'ilere yetiştirilmek üzere göndermesi hem devlet kurmuş, hem strateji bilen hem de liderlik vasıflarına sahip olan bir adamın yapacağı akla en yatkın nedenlerden biridir. 

Daha sonra yaşanan gelişmeler de bu teorimizi desteklemektedir.

Teoman'ın buradaki amacı, kayıtlarda geçtiği üzere Çinli eşi ve ondan doğan büyük erkek çocuğunun Metehan'ı öldürmek için farklı yolları denemesi olabilir. 

Teoman bu tehlikeyi sezmiş ve Metehan'ı kendisini yetiştirmek üzere akrabası olan Yüe-ch'ilere göndermiştir. 

Çünkü, Metehan, Yüe-ch'ilerin elinde rehin olarak tutulmamış aksine yine kayıtlarda geçtiği üzere, oradaki gelişmişliği görmüş siyasi, askeri ve kültürel alanda eğitim alıp kendisini burada en iyi şekilde geliştirmiştir.

Metehan’ın, Yüe'ch'ilere rehin olarak gönderilmesi de stratejik açıdan mümkün değildir. 

Çünkü Teoman, düşmana kendi tahtının varsini göndermiş olacaktır. 

Bu bakımdan Yüe’ch'ilerin, Metehan'ı yetiştirip kendi tarafına çekmesi ve babasının tahtı için onunla savaştırması mümkün olacaktır. 

Teoman gibi büyük bir devlet adamı, düşmanın eline böyle bir kozu kesinlikle vermeyecektir.

Teoman ne düşmanın eline böyle büyük bir koz verecek kadar stratejiden yoksun ne de Çinli eşinin sözünü dinleyip oğlunu öldürülmek üzere Yüe-ch'ilere verecek kadar töre bilmeyen basiretsiz bir adamdı. 

Böyle olmadığı içindir ki, bana göre Metehan’ın, Yüe-ch'ilere gönderilmesi Teoman, Metehan ve Yüe-ch'iler arasındaki bir anlaşmanın ürünüydü. 

Belki de 'devlet' dediğimiz aklın tasarımıydı. 

Bu anlaşmanın devamını Metehan tahta geçtikten sonra açık-açık göreceğiz.

Peki, Teoman, Metehan'ı Yüe-ch'ilere rehin olarak göndermediyse Metehan'ın gidişinden 6 yıl sonra Yüe-ch'ilere savaş ilan edip saldıran kimdi?

Evet, belki de konumuzun en önemli aşamasına geldik. 

Çin kaynaklarında geçen Hunların Metehan'ı öldürmek üzere Yüe-ch'ilere savaş açmasını tertip edenler benim kanaatimce Teoman'ın Çinli eşi ve oğlu olduğudur. 

Tabii ki bu kuru kuru bir kanaat değil. 

Nedenlerini açıklayalım. 

Şunu unutmayalım, aklımızda kalsın: Çin kaynakları, Çinli askerlerin bölgelerden aldıkları bilgiler çerçevesinde oluşturulmuştur. 

Kanaatim odur ki, Hunların Yüe-ch'ilere saldırması esnasında Teoman zaten ölüdür. 

Teoman'ın ölümü savaşta gerçekleşmiş olabilir. Hastalıktan ölmüş olabilir. 

Veya tahtta gözü olan Çinli eşiyle oğlu, Teoman'ı zehirleyerek öldürmüş olabilir. 

Ben en son maddeye daha yakınım. 

Çünkü Teoman'ın Yüe-ch'ilere saldırması için dişe dokunur hiçbir sebep yoktur. 

Teoman, kuzeydeki Çin hanlıklarına akınlar gerçekleştirip onları vergiye bağlamış, ekonomik açıdan halkının refahını yükseltmiş ve devletin zirve yaşadığı bir döneme girilmiş. 

Teoman'ın bu şartlar altında, arasında akrabalık bağı olan Yüe-ch'ilere karşı savaş ilan etmesi açıklanabilir bir durum değildir. 

Bu bağlamda Hunların, Yüe-ch'ilere saldırma sebebi tahtı ele geçiren Çinli çocuğun, tahtın gerçek varsi olan Metehan'dan korkup onu ortadan kaldırıp tahtın tek varisi olarak devam etmek istemesi üzerine gerçekleşmiştir. 

Böyle olduğu için Yüe-ch’iler, Metehan'ı beyaz bir ata bindirerek belki yanına beraber yetiştiği binlerce askeri de vererek Metehan'ın tahtı geri alması için yurduna göndermişlerdir. 

Aksi taktirde Metehan’ın, Yüe-ch'ilerin elinden hem de beyaz bir atla kaçma ihtimali bulunmamaktadır. 

Metehan’ın, Yüe-ch'ilerin elinde bulunduğu 6 yıl boyunca eğitim alıp yetiştirildiği çok açıktır. 

Varsayalım Metehan kaçtı, saldırıyı da Teoman düzenledi. 

Yahu bu Teoman, Metehan'ın kendisini öldüreceğini bilmiyor muydu ki Metehan kaçarak geri döndüğünde onu öldürmedi. Öldürmediği yetmedi bir de onun emrine 10 bin asker verdi! “Al beni öldür” diye! 

Aklımızla alay edilmesine izin vermeyelim.

Bu mevzu, aslında gayet nettir. 

Teoman, Çin hanlıklarını vergiye bağladıktan sonra bir şekilde ölmüş tahta ise Metehan olmadığı için Çinli eşinin oğlu geçmiştir.

Ancak Çinli çocuk, tahtın gerçek varisinin bir gün çıkıp gelecegini ve tahtan hak iddia edeceğini biliyordur. 

Bu yüzden bir gün ansızın Yüe-ch'ilere saldırıp, hem Yüe-ch'ileri hem de Metehan'ı ortadan kaldırıp, yoluna devam etmek istemiştir.

Fakat, Yüe-ch'iler bu saldırıyı haber alıp, karşı koymuş ve püskürtmüştür. 

Yüe-ch'iler bu saldırı püskürttüğü için Metehan'ın yanına askerler vererek başlarına bela olacak olan Çinli çocuğun tahttan indirilmesini desteklemişlerdir. 

Zaten Çin kaynaklarında saldırı sonucunda ne olduğuyla ilgili bilgi yoktur. 

Anlatılan konunun içerik olarak Çin propagandası olduğu anlaşılmaktadır.

Çünkü Hunların, Yüe-ch'ilere savaş açması, Metehan'ın kaçıp daha sonra babasını öldürmesi Teoman’ın, Çin hanlıklarını vergiye bağlamasından sonra gerçekleşmiştir. 

Açık olan şudur ki, Çin hanlıkları Teoman'ın Çinli eşi ve oğluyla iş birliği yapıp kendilerini vergiye bağlayan Teoman'dan kurtulmak istemişlerdir. 

Bu sayede, hem vergi yükünden kurtulacak hem de kuzeylerinde bulunan Hun Türkleri’ni tarihin tozlu sayfalarına hapsedeceklerdi.

Tarih yazıcı Çinliler olduğu için, Teoman'ın ölümünü kendilerine değil oğlu Metehan'a yazmışlardır. 

Metehan'ın babasını öldürmesi kurgusu ise baştan aşağı mantıksızlıklarla doludur. 

Buyurun inceleyelim: 

Metehan'ın babası Teoman'ı öldürmesinin bir numaralı ve tek sebebi Çinli bir eş ve Çinli bir çocuğun Metetah'dan kurtulup tahtta hak iddia etmesidir. 

Bütün kurgu, bunun üzerine gerçekleşmiştir. 

Metehan, babasını öldürdükten sonra tahta geçmiş ve Çin Hanlıklarına diz çöktürmüştür. 

Fakat, Çin Hanlığıyla yapılan sulh anlaşması sonucu Çinliler, Metehan'a ikram olarak Çinli bir  Prenses sunmuş Metehan da bu Çinli prensesle evlenmiştir.

Şimdi, babasını Çinli bir eş ve çocuk yüzünden öldüren Metehan, kendisinden sonra da bu yönde bir sorun çıkacağını hesaplamamış ve Çinli bir prensesle evlenip, devletini riske mi atmıştır? 

Halbuki Metehan, babasını bu yüzden öldürdüyse bu olaydan ders alıp bu evliliği yapmaması gerekirdi. 

Hadi Metehan da aynı hatayı yaptı. 

Peki, Metehan'dan sonra tahta geçen oğlu Ki-Ok kendi döneminde Çin saraylarını yerle bir etmiş ve Çinlilere karşı güç gösterisinde bulunmuştur. 

Buna karşı Çinliler, Ki-Ok'a Çinli bir prenses sunmuş ve Ki-Ok da Çinli prensesle evlenmiştir. 

Kısacası devlet liderleri, bu konuyla ilgili hiçbir tedbir almamış, hatta bu konuya özen de göstermemişlerdir. 

Yani dediğim o ki Metehan, babasını kesinlikle ama kesinlikle hele hele Çinli bir kadın ve çocuk yüzünden öldürmemiştir. 

Böyle olduğu içindir ki Metehan da Ki-Ok ta gönül rahatlığıyla Çinli prenseslerle evlenmişler.

Metehan, babası Teoman'ı ıslıklı okla ordusuna öldürtüyor!..

Kayıtlarda Metehan'ın babasını av esnasında kendisine çok bağlı olan ordusuyla birlikte takip ettiği, Metehan'ın okunun yönünü babası çevirdiği esnada ordusunun hep beraber ıslıklı oklarını fırlatarak öldürdüğü iddia edilmiştir.

Koskoca Hun Devleti’nin kurucusu, devletin tek söz sahibi Teoman ava gidiyor ve av esnasında oğlunun ordusunun oklarıyla vurularak delik deşik oluyor. 

Olmaz, olamaz!..

Teoman eğer ava gittiyse yanında en az onlarca belki de yüzlerce askerinin olması gerekir. 

Teoman av esnasında öldürüldü ise yanındaki askerlerin de ölmesi, buna mukabil, toplu bir infazın gerçekleşmesi gerekirdi. 

Kayıtlarda hiç böyle bir şey yok. 

Metehan eğer bu şekilde babasını öldürmüş olsa, devletin içinde büyük bir iç savaşın çıkması ve devletin dağılma aşamasına gelmesi gerekirdi. 

Ayrıca onlarca savaş yaşamış, kurt kadar zeki ve kurnaz olan Teoman’ın, bu kadar basit bir tuzağa düşeceğini varsaymak, Teoman'ın bulunduğu konumla örtüşmemektedir. 

Çin kayıtlarında geçen ıslıklı ok ve Metehan'ın ordusunun ilk önce Metehan'ın atına, sonra kendi eşine, daha sonra babasının atına en sonunda da babasına ok atarak öldürmesini sembolik olarak ele alıp Metehan'ın ordusunun, kendisine ne kadar bağlı olduğu anlatılmak istenmiş olabilir. 

Babasını bu şekilde öldürmesini de kurgunun bir parçası olarak araya sıkıştırdıkları görünmektedir..

Metehan, düşmana ilk önce at, daha sonra eşini gönderdi mi?

Çin kaynakları, Metehan tahta geçtikten sonra Hunların doğusundaki tehditten bahsedip, düşmanın Metehan'dan kendisiyle savaşmaması için fidye olarak ilk önce at daha sonra eşini ondan sonra ise toprak istediğini yazar. 

Metehan'ın ise bu isteklere karşı fidye olarak istenen atları ve eşini gönderdiğini ancak konu toprak olduğunda savaşı tercih ettiğini yazar. 

Bu anlatıya göre Metehan'ın toprağa verdiği önem anlatılıyormuş edasında, büyük bir aşağılama propagandası gerçekleştirilmiştir.

Bu propaganda da tahta yeni oturan Metehan’ın, Türk töresini bilmediği, Türk gelenek ve göreneklerinin tam aksine icraatlarda bulunduğu işlenmiştir. 

Evet, enteresan olan şudur ki bu propaganda, Metehan'ın tahta yeni oturduğu döneme denk gelmiştir. 

Metehan, Çin Hanlığını tekrar vergiye bağlamak için büyük bir ordu kurmak istemiş bunun için de Türk derebeyliklerinin hepsini bir çatı altında toplama faaliyetleri yürütmüştür. 

Çin’den yayılan bu propaganda da ise Metehan’ın, Türkler nezdindeki itibarının sarsılması amaçlanmış, Metehan’ın, Türk töresini bilmediği ve Türklerin liderliğini yapamayacağı aşınlanmak istenmiştir. 

Halbuki, Metehan ne atın Türkler nezdindeki kutsiyetini, ne de Türkler’in kadına verdiği önemi bilmeyecek kadar eğitimsizdir. 

Zira, anlatıya göre Metehan, eşini düşmana vermiştir! 

Biz Oğuz Kağan Destanı’ndan da biliyoruz ki Oğuz Kağan'ın annesi destanda "Ay Kağan" olarak geçmektedir. 

Yani, devletin hakanından sonra gelen kişi eşidir. 

Bu anlamda Metehan’ın, devletin ikinci liderini verebilmesi söz konusu değildir. 

Fakat bu amaç, hedefine ulaşmamış Metehan, Türkleri tek çatı altında toplamayı başarmıştı. 

Metehan bu birliktelikten sonra ilk önce doğuya akınlar gerçekleştirip Moğollar’a diz çöktürmüş, daha sonra ise güneye inip Çin Hanlığı’na büyük bir hezimet yaşatmıştır. 

Bu hezimet sonrası ülkeyi işgal etmeyen Metehan, kendisine ikram edilen Çinli prensesle evlenmiştir. 

Ne enteresandır ki Metehan, Çinli prensesle evlendikten sonra Çin kayıtları Metehan'ın büyük başarılarını kayıt etmiş, Metehan'a övgüler yağdırmıştır. 

Buradan da anlaşıldığı gibi Çinliler, Metehan'la yaptıkları sulh anlaşması sonrası kendilerine karşı kuzeyden yeni bir tehdit oluşmayacağına ikna olup Metahan'ı yüceltme politikasına yönelmiştir. 

Ve gerçekten de Metehan, ömrünün sonuna kadar bir daha Çin hanlıklarına savaş açmamıştı. Çünkü Metehan'ın hedefi, doğuya veya güneye değil, batıya yönelmekti. 

Metehan'ın batıya açılma stratejisindeki ortağı ise Yüe-ch'iler oluyordu. 

Bakın Metehan, bu Türk idealini nasıl gerçekleştirdi.

Metehan, tahta geçtikten sonra ilk akınlarını doğusundaki proto moğollara gerçekleştirip, onlara diz çöktürmüş doğudan gelebilecek olası bir tehdidi bertaraf etmişti. 

Metehan'ın bir sonraki hamlesi, batısında bulunan Yüe-ch'iler oluyordu. 

Fakat, Metehan'ın Yüe-ch'ilere gerçekleştirdiği akın, bir yok etme harekâtı değil Yüe-ch'ileri süpürme harekâtı oluyordu. 

Metehan, Yüe-ch'ilere karşı savaşmamış, tek bir kişinin dahi burnu kanamadan onların batıya göç etmesini sağlamıştı. 

Bir saniye; bu Yüe-ch’iler, Çin kayıtlarına göre, Metehan'ı 6 yıl rehin tutan düşman devlet değil miydi; Metehan, bunların elinden kaçmamış mıydı? 

Böyle olmuş olsa idi gücünün zirvesinde olan Metehan, Yüe-ch'ileri silip süpürür yok ederdi. 

Taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmazdı. 

Yapmadı, çünkü Yüe-ch’iler, Çin kaynaklarının aktardığı gibi, Metehan ve Teoman'ın düşmanı değil, bizim anlattığımız gibi dostu ve ortağıydı.

Metehan, Yüe-ch'ilerin batıya göç etmesini sağladıktan sonra kendisine yeni bir manevra alanı açmış bu sayede kuzey Çin’i tarumar etmişti. 

Doğusunu ve güneyini emniyete alan Metehan'ın asıl hedefi, batıya yönelmekti.

Bunun için de içlerinde oldukça fazla Hun boyu olan Yüe-ch'ilerle birlikte hareket ediyordu. 

Sahi, biz bu stratejiyi, biryerlerden bilmiyor muyduk!..

Biliyorduk…

Olayları Türk aklıyla düşünmemiz bize yetecekti…

Metehan ve Yüe-ch'iler arasında geliştirilen strateji, Oğuz Kağan Destanı'nda geçen Altın Yay, Gümüş Ok hadisesiydi. 

Oğuz Kağan Destanı'nda Ok'un Yay'a tabi olduğu anlatılıyordu.

Ok, Yay sayesinde hedefe gönderilirdi. 

Bu bakımdan Ok'un Yay'ın istikametinde gitme zorunluluğu vardı.

Oğuz Kağan Destanı'nda anlatılan Altın Yay, Hunlar; Gümüş Ok ise Yüe-ch'iler olmuştu. 

Hunlar, Yüe-ch'ilere zarar vermeden itekliyor, onlar da daha batıya göç ediyorlardı. 

Hunlar bu sayede, batıya açılıp o toprakları kendilerine katıyordu.

Bu strateji, sadece Metehan'la kalmamış, Metehan'dan sonra tahta geçen oğlu Ki-Ok da aynı yolla Yüe-ch'ilerin göç etmesini sağlayarak, Türk'ün batıya açılma stratejisine devam etmişti.

Buradan da çok net anlaşıldığı üzere, Teoman, Metehan ve Yüe-ch'iler arasında stratejik bir işbirliği mevcuttur. 

Yaşanan bu olaylara “Devlet Aklı” veya “Devlet Stratejisi” diyebiliriz. 

Ancak diyemeyeceğimiz tek şey, Çin kaynaklarının bize aktardığı kurgunun gerçek olma ihtimalidir.

.

Talha Aytekin, dikGAZETE.com

Talha Aytekin

Talha Aytekin

Araştırır - Yazar; Türk; Dünya ve Türk Siyasetinin jeopolitik - stratejik analizini sunar.. Partilere karşı; Bağımsız Türk Devletine inanır..

Diğer Yazıları...