Demek ki mevzu korona değil, senin itaatin!..

Demek ki mevzu korona değil, senin itaatin!..

İlk olarak ağzında maske, tek sıra halinde alnından çipleniyor pardon ateş ölçer ile bipleniyorsun. Aynı “Gora” filmindeki uzay sahneleri gibi..

Sonra mağazaya girerken sıra olup, bir başkasının çıkmasını bekliyorsun, eğer masken yoksa, içeri alınmıyorsun..

Ama içeri girdikten sonra dip-dibe reyonlarda geziyor, maskeni indirebiliyorsun..

Demek ki mevzu korona değil, SENİN İTAATİN!

Şimdi muhallebi misali bir kıvama getiriliyoruz, bunun devamı maske yerine ‘Çip’ pardon aşı olacak..

Sonra zaten sen artık “sen" değilsin..

İlk gün yazdığımda linç yedim ama ne koronası ya!..

Evde bir tane bile koronadan ölen hasta yokken hangi devasa salgından bahsediyorsunuz?

Zaten her yıl olduğumuz grip, birbirinden farklı sürekli değişiyor, bu da onlardan biri..

Korona bakanı”, pardon Sağlık Bakanımız bir akşam da bir zahmet çoluğu-çocuğu kanser, eşcinsel eden bez, mama, aşı, paket gıdalara el atsa!

Lösemi yaşı 0-24 aya düşmüşken, ergenlik yaşı 2-3’lere inmişken..

Tek derdimiz koronaysa vay halimize!..

Van'da asker uğurlayan, Trabzon'da düğüne katılan, Bursa'da camiye cemaat olan, Ankara'da cenazeye uğrayan korona; ne hikmetse Antalya'da canlı performanslara, Bodrum'da eğlence merkezlerine, Muğla'da otellere, hele hele “acun medya”ya hiç uğramıyor!..

Bu korona, akrabalık bağlarını, İslami yolları pek seviyor olmalı ki tenkit edilen, “önlem” alınan hep bu değerler..

Anlayana.

*

Aralık, Ocak, Şubat ayında ülke olarak “covid” geçirdik; o anlamlandıramadığımız ağır grip tam olarak “covid”di.

*

Allah biliyor ki kendisini (Sağlık Bakanı’nı) severek takip ediyor/dum. Ancak artık kabak tadı verdi. 

Sağlık nelerden ibaret?

İsterdim ki bağışıklık güçlendirici hakikatlerden de konuşsun ama varsa-yoksa maske, mesafe.. 

Bir de yok “Trabzon’da, Nisan’da mesafe unutuldu!..” yok “Van’da cenazede şu oldu!..

Hep akrabalık bağlarıyla ilgili paylaşımlar yapıp da Bodrum’da, Antalya’daki diskolara, eğlence merkezlerine iki çift laf edilmedi.

Acun’a da güya gönderme yapıldı ama maske ve mesafe kuralına uymadıkları için ceza kesildi mi?!.

Şimdi ben neden eleştirmeyeyim ki!

Korona”dan evvel bu ülkede kanser zirve yapmıştı.

Neden kimse bunları gündem etmedi.

Hazımsız olduk kardeşler!..

Ceddimiz, biri bir adım öne çıkınca bayrağı ona devredermiş.

Bayrak ilerlesin, dava sürsün” yetermiş..

Biz, kim bir adım öne çıksa, “ben niye çıkamadım” diye arkadan çelmeyi takıyoruz.

Ne bayrak kaldı, ne dava, ne adam.

Yedik birbirimizi, yemeye de devam ediyoruz.

Demiyoruz ki; Ümmetin kadınları, artık yaptığı kısırla övünmüyor, kısıra katılan “GDO”yu konuşup evladlarını koruyor..

Aksine biri, bir laf etse aklınca yerin dibine sokuyor.

Vıcığız vıcık..

***

Okumayı öğrendiğimden beri okuyorum.. 

Bir “atakan”(!) değildim ama 8-9 yaşımda kitabımda gördüğüm maymun-goril- insan resimleri ilgimi çektiğinden “Darwin Teorisi”ni okuyor, 4. Sınıfta din dersinde,Irak-İran savaşında hangi tarafın ölenlerinin şehit" olduğunu sorduğumu çok iyi hatırlıyorum.

Her evde vitrine dizilen "Meydan Larousse" ansiklopedilerini çantamda taşır, alfabetik sıraya göre okurdum.

10 yaşlarımda Deccal hadislerini okur, geceleri uyuyamazdım.

Rabbimin lütfuyla, okuduğumu asla unutmam, hangi kitabın hangi sayfasında olduğunu bilirim.

Şimdi bunu neden anlatıyorum!..

Kendimi övmek mi?

Asla.

Adam çıkmış "sayfanda her konudan yazı var" diye aklınca beni aşağılıyor.

Kardeşim;

Benim yazdıklarım çok ileri mevzular değil, siz çok geriden geliyorsunuz!

Ayrıca benim evladlarım var, önümde de deccalizm denilen, deizm denilen binbir türlü belalar var!

Ben her mevzuyu sabahlara kadar okuyup araştırmayacağım da kim araştıracak?

Müslüman'ın ferasetinden korkun!” diye buyuran bir Peygamberim var..

Ve şuna eminim ki; en basiti bir aşı konusunda size onun faydalı olduğunu söyleyen bir doktoru geç, profesör ünvanını almış birinden daha çok bilgim ve birikimim vardır!

Zamanında her işi kendilerine bıraktığımız o kişiler, ot biçer gibi bademcik biçtiler, bugün o çocukların hepsi kalp hastası!

Bedene Allah'ın sanatı gibi bakamadıklarından her parçayı ayrı değerlendirdiler.

Ben bu adamlara neyi anlatayım?

Beni ilgilendiren her konuda yazarım!

Neden Şeytan ve avaneleri için bu çağda "Hadis inkarı" böylesine önemli bir hale gelmiş ve bunun için uğraşıyorlar?

Sen daha bunu düşüne dururken, ben epifiz bezi tarafından üretilip, bağırsak florasında bulunan serotonin hormonunu ve bunu kasıtlı şekilde yok eden sentetiklerden giriş yapar, sana hadis inkarcılığını izah ederim!

Hadi, otur düşün ucu deizme, hadis inkarcılığına nasıl çıkıyor bu işin?

Adamların derdi sen değilsin ki, SENİN DİNİN!..

Siz emanet edin kendinizi bakalım.

Sonra, “Niye böyle olduk?

Ne olacaktı!?.

.

Yağmur (Mirzayeva) İbiç, dikGAZETE.com

İlk olarak ağzında maske, tek sıra halinde alnından çipleniyor pardon ateş ölçer ile bipleniyorsun. Aynı “Gora” filmindeki uzay sahneleri gibi..

Sonra mağazaya girerken sıra olup, bir başkasının çıkmasını bekliyorsun, eğer masken yoksa, içeri alınmıyorsun..

Ama içeri girdikten sonra dip-dibe reyonlarda geziyor, maskeni indirebiliyorsun..

Demek ki mevzu korona değil, SENİN İTAATİN!

Şimdi muhallebi misali bir kıvama getiriliyoruz, bunun devamı maske yerine ‘Çip’ pardon aşı olacak..

Sonra zaten sen artık “sen" değilsin..

İlk gün yazdığımda linç yedim ama ne koronası ya!..

Evde bir tane bile koronadan ölen hasta yokken hangi devasa salgından bahsediyorsunuz?

Zaten her yıl olduğumuz grip, birbirinden farklı sürekli değişiyor, bu da onlardan biri..

Korona bakanı”, pardon Sağlık Bakanımız bir akşam da bir zahmet çoluğu-çocuğu kanser, eşcinsel eden bez, mama, aşı, paket gıdalara el atsa!

Lösemi yaşı 0-24 aya düşmüşken, ergenlik yaşı 2-3’lere inmişken..

Tek derdimiz koronaysa vay halimize!..

Van'da asker uğurlayan, Trabzon'da düğüne katılan, Bursa'da camiye cemaat olan, Ankara'da cenazeye uğrayan korona; ne hikmetse Antalya'da canlı performanslara, Bodrum'da eğlence merkezlerine, Muğla'da otellere, hele hele “acun medya”ya hiç uğramıyor!..

Bu korona, akrabalık bağlarını, İslami yolları pek seviyor olmalı ki tenkit edilen, “önlem” alınan hep bu değerler..

Anlayana.

*

Aralık, Ocak, Şubat ayında ülke olarak “covid” geçirdik; o anlamlandıramadığımız ağır grip tam olarak “covid”di.

*

Allah biliyor ki kendisini (Sağlık Bakanı’nı) severek takip ediyor/dum. Ancak artık kabak tadı verdi. 

Sağlık nelerden ibaret?

İsterdim ki bağışıklık güçlendirici hakikatlerden de konuşsun ama varsa-yoksa maske, mesafe.. 

Bir de yok “Trabzon’da, Nisan’da mesafe unutuldu!..” yok “Van’da cenazede şu oldu!..

Hep akrabalık bağlarıyla ilgili paylaşımlar yapıp da Bodrum’da, Antalya’daki diskolara, eğlence merkezlerine iki çift laf edilmedi.

Acun’a da güya gönderme yapıldı ama maske ve mesafe kuralına uymadıkları için ceza kesildi mi?!.

Şimdi ben neden eleştirmeyeyim ki!

Korona”dan evvel bu ülkede kanser zirve yapmıştı.

Neden kimse bunları gündem etmedi.

Hazımsız olduk kardeşler!..

Ceddimiz, biri bir adım öne çıkınca bayrağı ona devredermiş.

Bayrak ilerlesin, dava sürsün” yetermiş..

Biz, kim bir adım öne çıksa, “ben niye çıkamadım” diye arkadan çelmeyi takıyoruz.

Ne bayrak kaldı, ne dava, ne adam.

Yedik birbirimizi, yemeye de devam ediyoruz.

Demiyoruz ki; Ümmetin kadınları, artık yaptığı kısırla övünmüyor, kısıra katılan “GDO”yu konuşup evladlarını koruyor..

Aksine biri, bir laf etse aklınca yerin dibine sokuyor.

Vıcığız vıcık..

***

Okumayı öğrendiğimden beri okuyorum.. 

Bir “atakan”(!) değildim ama 8-9 yaşımda kitabımda gördüğüm maymun-goril- insan resimleri ilgimi çektiğinden “Darwin Teorisi”ni okuyor, 4. Sınıfta din dersinde,Irak-İran savaşında hangi tarafın ölenlerinin şehit" olduğunu sorduğumu çok iyi hatırlıyorum.

Her evde vitrine dizilen "Meydan Larousse" ansiklopedilerini çantamda taşır, alfabetik sıraya göre okurdum.

10 yaşlarımda Deccal hadislerini okur, geceleri uyuyamazdım.

Rabbimin lütfuyla, okuduğumu asla unutmam, hangi kitabın hangi sayfasında olduğunu bilirim.

Şimdi bunu neden anlatıyorum!..

Kendimi övmek mi?

Asla.

Adam çıkmış "sayfanda her konudan yazı var" diye aklınca beni aşağılıyor.

Kardeşim;

Benim yazdıklarım çok ileri mevzular değil, siz çok geriden geliyorsunuz!

Ayrıca benim evladlarım var, önümde de deccalizm denilen, deizm denilen binbir türlü belalar var!

Ben her mevzuyu sabahlara kadar okuyup araştırmayacağım da kim araştıracak?

Müslüman'ın ferasetinden korkun!” diye buyuran bir Peygamberim var..

Ve şuna eminim ki; en basiti bir aşı konusunda size onun faydalı olduğunu söyleyen bir doktoru geç, profesör ünvanını almış birinden daha çok bilgim ve birikimim vardır!

Zamanında her işi kendilerine bıraktığımız o kişiler, ot biçer gibi bademcik biçtiler, bugün o çocukların hepsi kalp hastası!

Bedene Allah'ın sanatı gibi bakamadıklarından her parçayı ayrı değerlendirdiler.

Ben bu adamlara neyi anlatayım?

Beni ilgilendiren her konuda yazarım!

Neden Şeytan ve avaneleri için bu çağda "Hadis inkarı" böylesine önemli bir hale gelmiş ve bunun için uğraşıyorlar?

Sen daha bunu düşüne dururken, ben epifiz bezi tarafından üretilip, bağırsak florasında bulunan serotonin hormonunu ve bunu kasıtlı şekilde yok eden sentetiklerden giriş yapar, sana hadis inkarcılığını izah ederim!

Hadi, otur düşün ucu deizme, hadis inkarcılığına nasıl çıkıyor bu işin?

Adamların derdi sen değilsin ki, SENİN DİNİN!..

Siz emanet edin kendinizi bakalım.

Sonra, “Niye böyle olduk?

Ne olacaktı!?.

.

Yağmur (Mirzayeva) İbiç, dikGAZETE.com