EHL-İ DİLLER ARASINDA, ARADIM, KILDIM, TALEP..
EHL-İ DİLLER ARASINDA, ARADIM, KILDIM, TALEP..
- 12-04-2016 03:58
- 4432
- 12-04-2016 03:58
- 4432
EHL-İ DİLLER ARASINDA, ARADIM, KILDIM, TALEP..
HER HÜNER MAKBUL İMİŞ, İLLA EDEP, İLLA EDEP..
Hasetlik ve fesatlık, dünya kurulduğundan beri insanoğlunun içinde olan en kötü duygulardandır..
Bunlar aslında hastalıktır..
Kişi, haset olduğunu bilir ama bu hastalığı da içinden söküp atamaz..
Haset kişiyi Allah (CC) sevmez..
Haset kişiden memlekete fayda da gelmez..
Haset kişi kendini yer bitirir..
Eline fırsat geçince zulüm bile yapabilir..
En sonunda herkes gibi ömrünü tamamlar..
İnsanlarla barışık olmadığından ve kötü düşüncelerinden dolayı, seveni de olmaz..
Öldüğünde de hele bir de tam inançsız taifesindense, pek çok kişi arkasından “İlâ cehenneme zûmerâ” der, geçer..
Bir de ahmaklık vardır..
Ahmak kişi de karşısındakini yorar..
“Laf olsun torba dolsun” misali, boş konuşur, yanlış kelâm eder, muhatabı olan kişilerin de asabını bozar..
Eskiden böyle insanlara, “Halâkallah'ül Bakar Fi-Suret'il Beşer” denirmiş..
Bu sözü Fatih’deki dost sohbetlerinde büyüklerimizden duymuştum..
Affınıza sığınarak arz edeyim; “bakar” öküzün bir diğer ismiymiş..
Tam açılımı ise; “Allah’ın öküz suretinde yarattığı insan” demekmiş..
Peki zamanımızda da var mı böyle kişiler?..
Var maalesef!..
Mütevazı ve hatta mutaassıp fotoğraf vereninde de var, lâik takılanında da..
Olup olmadık yerde “paldır-küldür” konuşan, bir şey bildiğini zanneden, aslında hiçbir şey bilmeyen, hatta ve hatta bilmediğini de bilmeyen, yaygara koparmakla güya karşısındakine tahakküm ettiğini zanneden, her şeyi kendinden menkul gören, kendi gibi düşünmeyeni dışlamak için entrika çeviren, eyyam yapan, terbiyeden, nezaketten yoksun, ne “bakar”lar var.. Tabii gerçek öküz hayvanına da fazla haksızlık etmek istemiyorum.. Zira onların işleri güçleri sadece otlamak ve insanlara hizmet etmektir..
Son olarak biraz da akıldan bahsedelim..
Hâlik-i Zülcelâl’in biz insanlara ikram etiği en büyük hazinelerden birisidir akıl..
Belki de en önemlisidir..
Akıl, insan için hayati öneme haiz ve bir anlamda insanı insan yapan en mühim özelliklerden biridir.. Doğruyu yanlışı birbirinden ayırt edebilmek, hikmetli konuşabilmek, derin düşünebilmek, incelikleri kavrayabilmek, akıl sayesinde mümkündür..
Tabii bir de “hırs” var..
0 da her insanda bulunan, bazen iyiye delâlet eden, ancak dozu ayarlanmadığı takdirde kişinin mahvına sebep olan bir olgu..
Bazı insanlar, nedendir bilinmez bu iki hasleti karman-çorman bir hale getiriyor..
Mesela; sadece akıl kullanılması gerekirken bir anda, kişi, işin içine hırs ve ona paralel olarak da cingözlük ekleyince, işler tabiri amiyaneyle çorbaya dönüyor..
Yine "ayarsız hırs" sayesinde bir zamanlar birbirlerine muhabbet besleyenler bir anda diş bileyebilecek duruma geliyorlar..
Sonunda da dostluklar tamiri zor düşmanlıklara dönüşüyor..
Netice-i kelâm;
Edep.. Zarafet.. Nezaket.. Güzel insan olmanın şifreleri..
Allah (CC) hasbi kullarını, kötü niyetli, kem nazarlı , kaba-saba fetbazların şerrinden muhafaza eylesin.. (Âmîn!..)
EHL-İ DİLLER ARASINDA, ARADIM, KILDIM, TALEP..
HER HÜNER MAKBUL İMİŞ, İLLA EDEP, İLLA EDEP..
Hasetlik ve fesatlık, dünya kurulduğundan beri insanoğlunun içinde olan en kötü duygulardandır..
Bunlar aslında hastalıktır..
Kişi, haset olduğunu bilir ama bu hastalığı da içinden söküp atamaz..
Haset kişiyi Allah (CC) sevmez..
Haset kişiden memlekete fayda da gelmez..
Haset kişi kendini yer bitirir..
Eline fırsat geçince zulüm bile yapabilir..
En sonunda herkes gibi ömrünü tamamlar..
İnsanlarla barışık olmadığından ve kötü düşüncelerinden dolayı, seveni de olmaz..
Öldüğünde de hele bir de tam inançsız taifesindense, pek çok kişi arkasından “İlâ cehenneme zûmerâ” der, geçer..
Bir de ahmaklık vardır..
Ahmak kişi de karşısındakini yorar..
“Laf olsun torba dolsun” misali, boş konuşur, yanlış kelâm eder, muhatabı olan kişilerin de asabını bozar..
Eskiden böyle insanlara, “Halâkallah'ül Bakar Fi-Suret'il Beşer” denirmiş..
Bu sözü Fatih’deki dost sohbetlerinde büyüklerimizden duymuştum..
Affınıza sığınarak arz edeyim; “bakar” öküzün bir diğer ismiymiş..
Tam açılımı ise; “Allah’ın öküz suretinde yarattığı insan” demekmiş..
Peki zamanımızda da var mı böyle kişiler?..
Var maalesef!..
Mütevazı ve hatta mutaassıp fotoğraf vereninde de var, lâik takılanında da..
Olup olmadık yerde “paldır-küldür” konuşan, bir şey bildiğini zanneden, aslında hiçbir şey bilmeyen, hatta ve hatta bilmediğini de bilmeyen, yaygara koparmakla güya karşısındakine tahakküm ettiğini zanneden, her şeyi kendinden menkul gören, kendi gibi düşünmeyeni dışlamak için entrika çeviren, eyyam yapan, terbiyeden, nezaketten yoksun, ne “bakar”lar var.. Tabii gerçek öküz hayvanına da fazla haksızlık etmek istemiyorum.. Zira onların işleri güçleri sadece otlamak ve insanlara hizmet etmektir..
Son olarak biraz da akıldan bahsedelim..
Hâlik-i Zülcelâl’in biz insanlara ikram etiği en büyük hazinelerden birisidir akıl..
Belki de en önemlisidir..
Akıl, insan için hayati öneme haiz ve bir anlamda insanı insan yapan en mühim özelliklerden biridir.. Doğruyu yanlışı birbirinden ayırt edebilmek, hikmetli konuşabilmek, derin düşünebilmek, incelikleri kavrayabilmek, akıl sayesinde mümkündür..
Tabii bir de “hırs” var..
0 da her insanda bulunan, bazen iyiye delâlet eden, ancak dozu ayarlanmadığı takdirde kişinin mahvına sebep olan bir olgu..
Bazı insanlar, nedendir bilinmez bu iki hasleti karman-çorman bir hale getiriyor..
Mesela; sadece akıl kullanılması gerekirken bir anda, kişi, işin içine hırs ve ona paralel olarak da cingözlük ekleyince, işler tabiri amiyaneyle çorbaya dönüyor..
Yine "ayarsız hırs" sayesinde bir zamanlar birbirlerine muhabbet besleyenler bir anda diş bileyebilecek duruma geliyorlar..
Sonunda da dostluklar tamiri zor düşmanlıklara dönüşüyor..
Netice-i kelâm;
Edep.. Zarafet.. Nezaket.. Güzel insan olmanın şifreleri..
Allah (CC) hasbi kullarını, kötü niyetli, kem nazarlı , kaba-saba fetbazların şerrinden muhafaza eylesin.. (Âmîn!..)