I. Petro'nun S-400'leri...

I. Petro'nun S-400'leri...

Yazı başlığı dikkatinizi çekebilir ve "-Ne alaka kardeşim!" diyebilirsiniz.

Sabırla okuyalım…

Ülkemizde son günlerde yaşanan “S-400” ve “F-35” haberleri, magazin manşetlerinde bile yerini almış durumda. (!)

Türkiye, bulunmuş olduğu coğrafi konumu nedeni ile hava savunma sistemi tedarik etme mecburiyetinde kaldı. Burada altını çizeceğimiz husus 'tedarik mecburiyeti'...

Güçlü ülkeler yaşamlarını sürdürecek olan sistemleri (gıdaları-ilaçları vs.) kesinlikle kendini zehirleyecek ve dumura uğratacak, asırlık dünya ülküleri olan millet-devlerden tedarik etmezler.

Demek ki siyaset yapanların tellallar gibi bağırıp “-güçlüyüz!..” zılgıtları doğru değil.

Aksine; kendi ürettikleri teknoloji ve stratejik unsurları gelecek ülküleri olan misaklara ticaret ile satıp, bu bölgeleri bağımlı hale getirirler. 

Rusya ve Ruslar uzak ve yakın tarih itibari ile; bazen yumruk yumruğa, bazen ise müşterek acılarımızı paylaştığımız bir ülke. Soğuk savaş döneminin kapanmasıyla birlikte toparlanan Rusya Federasyonu, küllerinden doğup dünya silah ticaretinde ABD'den sonra at başı giden bir hale geldi. Türkiye ise Rusya Federasyonu'nun ürettiği silahlara muhtaç bir ülke. 

Peki savunma silahları nasıl ve ne amaçla üretilir?

Dünya silah sanayi, üretmiş oldukları silahları üç kısım halinde üretir:

1- Ticari olarak satılacak olan silah ve silahın teknolojisi.

2- Satılan silahın namlusu, satana döndüğü vakit bunu bertaraf edecek olan 'panzehir'. 

3- Satılan silah tarafından teknolojik olarak elde edilecek 'istihbari' bilgi. 

Silahı üreten ve satan kim olur ise olsun, pazara çıkartmış olduğu ürün, bu maddelere uymuyor ise ne ürettiğinin-sattığının farkında değildir.

***

Gelelim ülkemize:

Türkiye, dünya üzerindeki konumu ve yakın coğrafyasında yaşanan sıcak hadiseler nedeni ile, topraklarını korumak için hava savunma sistemine ihtiyaç duymakta idi. Bu ihtiyacını ve tercihini “S-400’ler" ile karşıladı. Yakın zamanda ise 'umarım' faal durama getirilecektir. 

İşte tam bu noktada S-400'ler ile alakalı vakti zamanında Ahmed Cevdet Paşa'nın yazmış olduğu; biz kendilerini “Deli Petro” olarak tanıdığımız ama aslında dünyanın en zeki insanlarından sayılacak olan “I. Petro”nun vasiyeti aklımıza geliyor. Ve şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz... 

I. Petro, vakti zamanında şöyle diyor:

“İstanbul’a hükmeden, bütün cihanın hakiki hükümdarı olacağından, Osmanlılara mütemadiyen harp açarak Karadeniz’de tersaneler yapmalı ve adım adım Karadeniz’i ele geçirmeli…"

İstanbul'u ele geçiren ve hükmeden dünyaya hükmeder” diyor. İstanbul, vakti zamanında silah zoruyla alınmaya çalışılmış ama başarılı olunamamıştır. (Ayastefanos Antlaşması, 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı). Geçmişte silah zoruyla yapılmaya çalışılan ülküler, günümüzde teknoloji ile basit bir şekilde yapılıyor.

S-400 Hava Savunma Sistemi’nin koruyacağı bir bölge ise 'İstanbul, Karadeniz'. Kısacası, milyar dolarlar harcayıp, savaş açıp toprak sahibi olacağınıza; o bölgede kendi üretmiş olduğunuz teknolojiyi para kazanarak satıp, sattığınız ülkeye çaktırmadan ürününüz üzerinden bilgiyi toplamak; hem insan, malzeme, vakit vs. yönünden karlı, hem de elde edeceğiniz bilgi konusunda dünyalara bedeldir. S-400'le ile geçmişte ABD'nin ülkemizde konuşlandırdığı (Bartın-Amasra / Samsun) radar üsleri gibi bedavadan üsleri, karargahları olmuş olacaktır.

I. Petro, ‘rahmetli’ye gelelim tekrar: 

 “Basra körfezine kadar inmek için İran’ın çöküşünü çabuklaştırmalı. Doğu memleketlerinin ticaretini Şam yolu ile yaptırarak cihanın ambarı olan Hindistan’a gitmeli, böylece İngiltere’nin altınlarından müstağni olmalı.”

Bu sözü de çok enteresan. 

Akdeniz'e açılma ülküsü güden I. Petro, 2019 senesinde günümüz torunları tarafından kendini “Suriye'nin hamisi” ilan edip, Akdeniz'e yerleşmiş ve burada yetkin söz sahibi olmuş konumda.

Rusya Federasyonu, 1 taşla 5 kuş vurmuştur. 

1- Anadolu'nun tamamı ve sınırlar, milyar dolara satmış olduğu teknolojisi S-400'ler tarafından korunacaktır. (Unutulmaması gereken husus; zehiri yapan, panzehiri her vakit elinde tutar.) Kim ne derse desin, uzaktan erişimle bu sistemlerin taramış olduğu tüm noktaları canlı olarak Rusya izleyecektir...

2- Rusya, S-400'lerden milli ekonomisine büyük katkı sağlamıştır. Ve bu pazar daha da çoğalacaktır.

3- Akdeniz'e açılma ülküsü olan Rusya Federasyonu, Türkiye'nin de mecburi suskunluğu nedeni ile Suriye’yi, “Federasyonu'nun Akdeniz ülkesi” olarak atamış konumundadır. 

4- İstanbul ve Ankara her an Rusya Federasyonu tarafından canlı olarak ve askeri kategoride, kendi satmış olduğu teknoloji tarafından gözetlenecektir. 

5- Rusya Federasyonu'nun S-400'leri, bölgede sadece Türkiye değil, başta ABD olmak üzere, Almanya, İtalya, Fransa, İsrail, İran gibi ülkelerin de hareketlerini izleyip bilgi toplayacaktır. ABD’nin F-35 İnatçılığı bundandır…

S-400…” deyip geçmemek gerekir...

Bu teknolojinin temeli; 1682-1725 seneleri arası yaşayan, bizlerin “Deli Petro” olarak tanıdığımız, “I. Petro-Büyük Petro” zamanında atılmış, günümüzde ise vasiyetnamesinde belirtmiş olduğu ülkelerin tamamı bu teknolojinin müşterisi haline gelmiştir. 

Ves'selam...

Ülkeler, milli sistemlerini kendileri üretmedikleri takdirde, bağımlı olmaktan asla ve asla kurtulamazlar. 

Bundan dolayı, yaşamış olduğumuz bu coğrafyanın insanlarına güvenip, üretmiş oldukları bir toplu iğne dahi olsa destek çıkılmalıdır. Aksi halde, başkaları üretir bizler ise tüketir ve alıcı olmaktan kurtulamayız.

Yukarıdaki yazıda anlatılanlar bir kurgudur, gerçekle herhangi bir ilgisi bulunmaktadır. Amaç, fikir fırtınası yaratmaktır. Gereken tedbirlerin devletimiz tarafından kesinlikle alınmış olduğuna güvenimiz tamdır...

Aksini düşünmemiz, bu makalenin gerçek olması demektir (!)

Saygı ve Sevgiler…

.

Emrah Bekçi, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @EmrahBEK4@dikgazete

Yazı başlığı dikkatinizi çekebilir ve "-Ne alaka kardeşim!" diyebilirsiniz.

Sabırla okuyalım…

Ülkemizde son günlerde yaşanan “S-400” ve “F-35” haberleri, magazin manşetlerinde bile yerini almış durumda. (!)

Türkiye, bulunmuş olduğu coğrafi konumu nedeni ile hava savunma sistemi tedarik etme mecburiyetinde kaldı. Burada altını çizeceğimiz husus 'tedarik mecburiyeti'...

Güçlü ülkeler yaşamlarını sürdürecek olan sistemleri (gıdaları-ilaçları vs.) kesinlikle kendini zehirleyecek ve dumura uğratacak, asırlık dünya ülküleri olan millet-devlerden tedarik etmezler.

Demek ki siyaset yapanların tellallar gibi bağırıp “-güçlüyüz!..” zılgıtları doğru değil.

Aksine; kendi ürettikleri teknoloji ve stratejik unsurları gelecek ülküleri olan misaklara ticaret ile satıp, bu bölgeleri bağımlı hale getirirler. 

Rusya ve Ruslar uzak ve yakın tarih itibari ile; bazen yumruk yumruğa, bazen ise müşterek acılarımızı paylaştığımız bir ülke. Soğuk savaş döneminin kapanmasıyla birlikte toparlanan Rusya Federasyonu, küllerinden doğup dünya silah ticaretinde ABD'den sonra at başı giden bir hale geldi. Türkiye ise Rusya Federasyonu'nun ürettiği silahlara muhtaç bir ülke. 

Peki savunma silahları nasıl ve ne amaçla üretilir?

Dünya silah sanayi, üretmiş oldukları silahları üç kısım halinde üretir:

1- Ticari olarak satılacak olan silah ve silahın teknolojisi.

2- Satılan silahın namlusu, satana döndüğü vakit bunu bertaraf edecek olan 'panzehir'. 

3- Satılan silah tarafından teknolojik olarak elde edilecek 'istihbari' bilgi. 

Silahı üreten ve satan kim olur ise olsun, pazara çıkartmış olduğu ürün, bu maddelere uymuyor ise ne ürettiğinin-sattığının farkında değildir.

***

Gelelim ülkemize:

Türkiye, dünya üzerindeki konumu ve yakın coğrafyasında yaşanan sıcak hadiseler nedeni ile, topraklarını korumak için hava savunma sistemine ihtiyaç duymakta idi. Bu ihtiyacını ve tercihini “S-400’ler" ile karşıladı. Yakın zamanda ise 'umarım' faal durama getirilecektir. 

İşte tam bu noktada S-400'ler ile alakalı vakti zamanında Ahmed Cevdet Paşa'nın yazmış olduğu; biz kendilerini “Deli Petro” olarak tanıdığımız ama aslında dünyanın en zeki insanlarından sayılacak olan “I. Petro”nun vasiyeti aklımıza geliyor. Ve şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz... 

I. Petro, vakti zamanında şöyle diyor:

“İstanbul’a hükmeden, bütün cihanın hakiki hükümdarı olacağından, Osmanlılara mütemadiyen harp açarak Karadeniz’de tersaneler yapmalı ve adım adım Karadeniz’i ele geçirmeli…"

İstanbul'u ele geçiren ve hükmeden dünyaya hükmeder” diyor. İstanbul, vakti zamanında silah zoruyla alınmaya çalışılmış ama başarılı olunamamıştır. (Ayastefanos Antlaşması, 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı). Geçmişte silah zoruyla yapılmaya çalışılan ülküler, günümüzde teknoloji ile basit bir şekilde yapılıyor.

S-400 Hava Savunma Sistemi’nin koruyacağı bir bölge ise 'İstanbul, Karadeniz'. Kısacası, milyar dolarlar harcayıp, savaş açıp toprak sahibi olacağınıza; o bölgede kendi üretmiş olduğunuz teknolojiyi para kazanarak satıp, sattığınız ülkeye çaktırmadan ürününüz üzerinden bilgiyi toplamak; hem insan, malzeme, vakit vs. yönünden karlı, hem de elde edeceğiniz bilgi konusunda dünyalara bedeldir. S-400'le ile geçmişte ABD'nin ülkemizde konuşlandırdığı (Bartın-Amasra / Samsun) radar üsleri gibi bedavadan üsleri, karargahları olmuş olacaktır.

I. Petro, ‘rahmetli’ye gelelim tekrar: 

 “Basra körfezine kadar inmek için İran’ın çöküşünü çabuklaştırmalı. Doğu memleketlerinin ticaretini Şam yolu ile yaptırarak cihanın ambarı olan Hindistan’a gitmeli, böylece İngiltere’nin altınlarından müstağni olmalı.”

Bu sözü de çok enteresan. 

Akdeniz'e açılma ülküsü güden I. Petro, 2019 senesinde günümüz torunları tarafından kendini “Suriye'nin hamisi” ilan edip, Akdeniz'e yerleşmiş ve burada yetkin söz sahibi olmuş konumda.

Rusya Federasyonu, 1 taşla 5 kuş vurmuştur. 

1- Anadolu'nun tamamı ve sınırlar, milyar dolara satmış olduğu teknolojisi S-400'ler tarafından korunacaktır. (Unutulmaması gereken husus; zehiri yapan, panzehiri her vakit elinde tutar.) Kim ne derse desin, uzaktan erişimle bu sistemlerin taramış olduğu tüm noktaları canlı olarak Rusya izleyecektir...

2- Rusya, S-400'lerden milli ekonomisine büyük katkı sağlamıştır. Ve bu pazar daha da çoğalacaktır.

3- Akdeniz'e açılma ülküsü olan Rusya Federasyonu, Türkiye'nin de mecburi suskunluğu nedeni ile Suriye’yi, “Federasyonu'nun Akdeniz ülkesi” olarak atamış konumundadır. 

4- İstanbul ve Ankara her an Rusya Federasyonu tarafından canlı olarak ve askeri kategoride, kendi satmış olduğu teknoloji tarafından gözetlenecektir. 

5- Rusya Federasyonu'nun S-400'leri, bölgede sadece Türkiye değil, başta ABD olmak üzere, Almanya, İtalya, Fransa, İsrail, İran gibi ülkelerin de hareketlerini izleyip bilgi toplayacaktır. ABD’nin F-35 İnatçılığı bundandır…

S-400…” deyip geçmemek gerekir...

Bu teknolojinin temeli; 1682-1725 seneleri arası yaşayan, bizlerin “Deli Petro” olarak tanıdığımız, “I. Petro-Büyük Petro” zamanında atılmış, günümüzde ise vasiyetnamesinde belirtmiş olduğu ülkelerin tamamı bu teknolojinin müşterisi haline gelmiştir. 

Ves'selam...

Ülkeler, milli sistemlerini kendileri üretmedikleri takdirde, bağımlı olmaktan asla ve asla kurtulamazlar. 

Bundan dolayı, yaşamış olduğumuz bu coğrafyanın insanlarına güvenip, üretmiş oldukları bir toplu iğne dahi olsa destek çıkılmalıdır. Aksi halde, başkaları üretir bizler ise tüketir ve alıcı olmaktan kurtulamayız.

Yukarıdaki yazıda anlatılanlar bir kurgudur, gerçekle herhangi bir ilgisi bulunmaktadır. Amaç, fikir fırtınası yaratmaktır. Gereken tedbirlerin devletimiz tarafından kesinlikle alınmış olduğuna güvenimiz tamdır...

Aksini düşünmemiz, bu makalenin gerçek olması demektir (!)

Saygı ve Sevgiler…

.

Emrah Bekçi, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @EmrahBEK4@dikgazete