Vatanı bizlere emanet ve hediye edenler: Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) 1873-1953 Üç dilde Fransızca-İngilizce-Türkçe yazıldı
Vatanı bizlere emanet ve hediye edenler: Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) 1873-1953 Üç dilde Fransızca-İngilizce-Türkçe yazıldı
- 01-04-2025 07:03
- 880
- 01-04-2025 07:03
- 880


Vatanı bizlere emanet ve hediye edenler: Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953) - Ceux qui nous ont confié et offert la patrie: Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953) - Those Who Entrusted and Gifted the Homeland to Us: Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953)
(Üç dilde yazılmıştır: Fransızca-İngilizce-Türkçe)
Milli Mücadelemizin kronolojisi, ders alınması gereken olaylarla doludur:
9 Ocak 1919'da Yunanlılar, İzmir'in işgali için ilk somut hazırlıklarını yapmaya başladılar. Ellerine geçirdikleri Batı Trakya bölgesinden, Çanakkale'nin karşı kıyılarına inebilmek amacıyla Uzunköprü-Hadımköy demiryolunu işgal ettiler. Bunu, ülkenin diğer demiryollarına el koymaları takip etti. İngilizler, Konya'da bir mütareke tatbikat merkezi kurarken; Maraş ve Birecik'in ardından, 9 Mart 1919'da Samsun’a çıktılar.
14 Mart 1919'da, Yunanlıların İzmir’e çıkarma yapma planı Londra'da toplanan İngiliz, Fransız ve İtalyan yüksek komiserleri tarafından kabul edildi. Üç gün sonra, İstanbul Fener Rum Patrikhanesi, barış görüşmelerinde belirlenen ve Mondros Mütarekesi'nin yerine geçecek olan şartların değiştirilmemesi gerektiğini bildirdi. Bu şartlar, Türk milletini Anadolu’nun ortasında yarı bağımlı küçük bir devlet haline getirmeyi amaçlıyordu.
24 Mart 1919'da İngilizler Urfa'ya girdiler. 12 Nisan 1919'da kurulmuş olan Milli Şura Hükümeti'nin üyeleri tutuklanarak Malta’ya sürgüne gönderildi. Ertesi gün, 13 Nisan 1919’da Ermeniler Kars'ı işgal etti.
16 Nisan 1919'da İngiliz kuvvetleri Afyonkarahisar’a girdi. Aynı gün, ABD Başkanı Wilson, İzmir ve çevresinin Yunanlılara verilmesi konusunda Amerikan görüşünü açıkladı.
26 Nisan 1919'da İtalyan kuvvetleri, Antalya’dan Konya’ya kadar uzanan bölgeyi kendi nüfuz alanları olarak ilan ederek Konya'ya girdiler. 3 Mayıs 1919’da ise İtalyanlar Kuşadası’na asker çıkardı. Akdeniz kıyılarındaki limanlarımızı kontrol altına alan İtalyanlar, 11 Mayıs 1919'da Fethiye, Bodrum ve Marmaris'i işgal ettiler.
Aynı gün, İngiltere Başbakanı Lloyd George, İzmir'in Yunanlılara verilmesi kararını müttefik devletler adına resmen duyurdu. Müttefik Akdeniz Komutanı Amiral Galtrope, İzmir Valisi İzzet Bey’e 14 Mayıs 1919 saat 05.34’te İzmir’in işgal edileceğine dair resmi notayı verdi.
15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu İzmir’e girdi. 16-17 Mayıs’ta Urla, Seferihisar ve Çeşme işgal edildi. Bu süreçte işgalciler, cinayetler işleyerek, yağmalar yaparak ve taşkınlıklar çıkararak büyük zulümler gerçekleştirdi.
18 Mayıs 1919’da bu gelişmeler karşısında milli matem ilan edildi.
17 Ocak 1920’de Urfa’da, 21 Ocak 1920’de Adana’da ve 21 Ocak 1921’de Maraş’ta savaşlar başladı. Vatanlarını savunanlar, resmi devlet güçlerinin emrinde değillerdi. Devletlerinin teslim olmaktan başka çare kalmadığına inanmasına rağmen hem yöneticilere hem de yurtlarını işgal eden düşmanlara "Hayır!" demeyi seçtiler.
Tarih boyunca tek başına kalmış şehirlerin, gücünü tüm dünyaya kabul ettirmiş büyük bir devlete karşı savaştığı pek görülmemiştir. Ancak Antep, tam 10 ay 8 gün boyunca Fransızlara karşı kahramanca direndi. Urfa ve Maraş da aynı fedakârlık ve cesaretle mücadele ederek işgale karşı koydular.
İşte bu kahramanca direnişi gösteren şehirlerimizden, direnişe öncülük eden kahramanlarımız vardır. Bu kahramanlardan Şanlı Urfa’nın ilk müftüsü Hasan Hüsnü Efendi yerini aldı. Birazdan devam eden metinlerden kısa hayatını okuyacağınız merhum ulâmamıza geçmeden önce; bizlere bu aziz vatanı, kanlarıyla ve tüm varlarıyla hediye edip, muhafaza etmemizi vasiyet eden ölümsüz kahramanlarımızın önünde şükranla eğiliyorum.
Ayriyeten bu makalenin oluşmasında ve Kuvâ-yi Milliyeci-Müdafa-i Hukukçu Müftü Hasan Hüsnü Efendi hakkında bilgilere ulaşmamda yardımlarını esirgemeyen, başta Diyanet İşleri Başkanlığı, Eğitim Genel Müdürü, Sayın Sadide Akbulut Hocama, Şanlı Urfa Müftülüğü Eğitim Şube Müdürlüğünden Sayın Yusuf Bey’e ve Hasan Hüsnü Efendi’nin günümüzde yaşayan torunlarından Sayın Sıtkı Açanal’a teşekkürlerimi borç bilirim.
Amacım, gençlerimizin vatanımızı bize bin zorlukla hediye eden bu büyük şahsiyetleri tanımaları ve baki ruhlarına duâlar göndermeleri; şimdi sükut içinde ebedi istirahatgâhlarında olan bu mücahitlerin sözcüleri olup, hatırlanmalarına bir nebze vesile olmaktır.
Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953)
3 Muharrem 1290 (Miladi Mart 1873) yılında Urfa’da doğdu. Bundan 300 yıl önce Urfa'ya yerleşen Miftahizade ailesinden olan Hasan Efendi'nin babası Rahimiye medresesi Müderrislerinden Miftahizade Abdurrahim Efendi, annesi ise Hocazade ailesinden Hatice hanımdır. Hasan Efendi, ilk tahsilini mahalle mektebinde bitirdikten sonra babası gibi ilmiye mesleğine sülük etmek için medrese tahsiline başladı. 20 yaşında icazet (Medresede hocalık yapmağa salahiyet veren diploma) aldı. Ve Rahimiye medresesinde müderrislik yapmaya başladı. Ancak Hasan Efendi, ilmiye mesleği yanında müsbet ilimleri de öğrenmek istiyordu.
Bu yüzden o zamanın bu bilgilerini de bilen en iyi hocası Saraczade Abbas Efendi’ye devam ederek bu bilgileri de öğrendi. Daha sonra kendini yetiştirmek için büyük bir kütüphane meydana getirdi. Kitapları Urfa kütüphanesine bağışlanmıştır.
Arapça yanında Farsça ve Fransızca öğrendi. Devlet hizmetinde ilk memuriyeti Urfa Bidayet mahkemesi (İstinaf Mahkemesi) azalığıdır. (21 Muharremi 327 Yani 14 Şubat 1909 tarihi). 1 Kasım 1910 tarihinde Urfa idadisi Tarih- Coğrafya öğretmenliğine tayin edildi. 16 Temmuz 1911’de Urfa müftüsü oldu. (Şanlı Urfa’nın ilk müftüsüdür) Aynı zamanda müderrisliğe devam etti. Zamanın Şeyhülislamları tarafından İptida-yı Hariç (müderrislik yapanların derecesi) ve Sahn-ı itibari ilmi (Yüksek ihtisas) payeleri ile taltif olundu.
I. Cihan Harbi sonunda yurdumuz düşman işgaline uğrayınca Hasan Efendi de herkes gibi derin bir eleme gark oldu. 1919’da Şanlı Urfa, düşman işgaline uğrayınca Hasan Efendi, Erzurum ve Sivas kongrelerini yakından takip etti. Mustafa Kemal Paşa ile şahsen temas kurdu. (Millî Mücadele sırasında Mustafa Kemal Paşa ile aralarında teati olunan telgrafların fotokopisi Şanlı Urfa’da müzede muhafaza edilmektedir.) Ve hamiyetli hemşehrileri ile birlikte Urfa kurtuluş savaşını başlattı.
11 Nisan 1920’de Urfa'nın düşman işgalinden kurtulmasında büyük katkısı oldu. İstiklal madalyası ile taltif edildi. 1950 yılında kendi isteği ile emekliye ayrıldı. 1953 yılının 27. günü hakkın rahmetine kavuştu. Hasan Hüsnü Efendi’nin kabri, Şanlı Urfa’da Bediüzzaman mezarlığında bulunmaktadır. Ruhu Şâd Olsun!
Ayrıca makale üç dille yazıldı. “Fransızca” bölümü ise Hasan Hüsnü efendinin bu dili sevmesi ve öğrenmek için çaba harcamasından dolayıdır.
Anadolu, işgal senelerinde çoban ateşleri gibi her yerde ocağı tüttüren bu asil-âziz ulâmaların gayretleri ile günümüzde vatan toprağı haline geldi…
Onları unutmayalım, unutturmayalım!
Saygılarımla.
.
Emrah Bekçi, dikGAZETE.com
**
Français
Ceux qui nous ont confié et offert la patrie : Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953)
La chronologie de notre lutte nationale est remplie d'événements dont il faut tirer des leçons : Le 9 janvier 1919, les Grecs commencèrent leurs premiers préparatifs concrets pour l'occupation d'Izmir. Ayant pris le contrôle de la région de la Thrace occidentale, ils occupèrent la ligne de chemin de fer Uzunköprü-Hadımköy dans le but de traverser la rive opposée de Çanakkale. Ensuite, ils s'emparèrent des autres lignes de chemin de fer du pays. Les Britanniques, quant à eux, établirent un centre d'exercices d'armistice à Konya, et après Maraş et Birecik, ils débarquèrent à Samsun le 9 mars 1919.
Le 14 mars 1919, le projet de débarquement des Grecs à Izmir fut approuvé par les hauts commissaires britanniques, français et italiens réunis à Londres. Trois jours plus tard, le Patriarcat grec orthodoxe d'Istanbul déclara que les conditions déterminées lors des négociations de paix, destinées à remplacer l'armistice de Mondros, ne devaient pas être modifiées. Ces conditions visaient à transformer la nation turque en un petit État semi-dépendant au cœur de l'Anatolie.
Le 24 mars 1919, les Britanniques entrèrent à Urfa. Les membres du gouvernement du Conseil national, fondé le 12 avril 1919, furent arrêtés et exilés à Malte. Le lendemain, le 13 avril 1919, les Arméniens occupèrent Kars. Le 16 avril 1919, les forces britanniques entrèrent à Afyonkarahisar. Le même jour, le président américain Wilson exprima la position des États-Unis sur l'attribution d'Izmir et de sa région aux Grecs. Le 26 avril 1919, les forces italiennes déclarèrent que la région s'étendant d'Antalya à Konya faisait partie de leur zone d'influence et entrèrent à Konya. Le 3 mai 1919, les Italiens débarquèrent à Kuşadası. Ayant pris le contrôle des ports de la côte méditerranéenne, ils occupèrent Fethiye, Bodrum et Marmaris le 11 mai 1919.
Ce même jour, le Premier ministre britannique Lloyd George annonça officiellement, au nom des Alliés, la décision d'attribuer Izmir aux Grecs. Le commandant allié de la Méditerranée, l'amiral Galtrope, remit au gouverneur d'Izmir, Izzet Bey, une note officielle à 05h34 le 14 mai 1919, annonçant que la ville serait occupée. Le 15 mai 1919, l'armée grecque entra dans Izmir. Les 16 et 17 mai, Urla, Seferihisar et Çeşme furent occupées. Durant cette période, les occupants commirent de nombreux crimes, pillages et exactions. Le 18 mai 1919, face à ces événements, un deuil national fut déclaré.
Le 17 janvier 1920 à Urfa, le 21 janvier 1920 à Adana et le 21 janvier 1921 à Maraş, des combats commencèrent. Ceux qui défendaient leur patrie n'étaient pas sous les ordres des forces officielles de l'État. Alors que leur gouvernement croyait n'avoir d'autre choix que la reddition, ils choisirent de dire "Non !" tant à leurs dirigeants qu'aux envahisseurs de leur pays.
Parmi ces héros de la résistance, Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi, le premier mufti de Şanlıurfa, occupa une place importante.
Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953)
Né à Urfa en mars 1873, Hasan Efendi était issu de la famille Miftahizade, installée à Urfa depuis 300 ans. Son père, Miftahizade Abdurrahim Efendi, était professeur à la médresse Rahimiye, et sa mère, Hatice Hanım, appartenait à la famille Hocazade. Après son éducation primaire, il poursuivit des études religieuses à la médresse et obtint son diplôme à 20 ans. Il enseigna ensuite à la médresse Rahimiye.
Outre les sciences religieuses, Hasan Efendi souhaitait acquérir des connaissances en sciences exactes. Il étudia donc sous la direction de Saraczade Abbas Efendi. Il constitua une vaste bibliothèque personnelle, qu'il légua plus tard à la bibliothèque d'Urfa. Il apprit aussi le persan et le français.
Il exerça plusieurs fonctions officielles : membre du tribunal de première instance d'Urfa en 1909, professeur d'histoire et de géographie à l'école secondaire d'Urfa en 1910, puis mufti d'Urfa en 1911.
Lors de l'occupation d'Urfa en 1919, il suivit de près les congrès d'Erzurum et de Sivas et entra en contact direct avec Mustafa Kemal Pacha. Il organisa la résistance et joua un rôle clé dans la libération d'Urfa le 11 avril 1920. En reconnaissance, il reçut la Médaille de l'Indépendance.
Il prit sa retraite en 1950 et s'éteignit le 27 avril 1953. Son tombeau se trouve dans le cimetière Bediüzzaman à Şanlıurfa.
N'oublions pas ces héros!
.
Emrah Bekçi, dikGAZETE.com
**
Eng
Those Who Entrusted and Gifted the Homeland to Us: Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953)
The chronology of our National Struggle is filled with events that must be learned from:
On January 9, 1919, the Greeks began their first concrete preparations for the occupation of Izmir. They occupied the Uzunköprü-Hadımköy railway to advance from Western Thrace to the opposite shores of Çanakkale. This was followed by the seizure of other railways in the country. While the British established an armistice maneuver center in Konya, they landed in Samsun on March 9, 1919, after occupying Maraş and Birecik.
On March 14, 1919, the plan for the Greek landing in Izmir was approved by the high commissioners of Britain, France, and Italy, who convened in London. Three days later, the Istanbul-based Greek Orthodox Patriarchate declared that the conditions set in the peace negotiations, which would replace the Armistice of Mudros, should remain unchanged. These conditions aimed to reduce the Turkish nation to a semi-dependent small state in the heart of Anatolia.
On March 24, 1919, the British entered Urfa. The members of the National Council Government, established on April 12, 1919, were arrested and exiled to Malta. The next day, on April 13, 1919, the Armenians occupied Kars.
On April 16, 1919, British forces entered Afyonkarahisar. On the same day, U.S. President Wilson declared the American stance on handing over Izmir and its surroundings to the Greeks.
On April 26, 1919, Italian forces declared the region from Antalya to Konya as their sphere of influence and entered Konya. On May 3, 1919, the Italians landed troops in Kuşadası. Controlling our Mediterranean ports, they occupied Fethiye, Bodrum, and Marmaris on May 11, 1919.
On the same day, British Prime Minister Lloyd George officially announced, on behalf of the Allied powers, the decision to cede Izmir to the Greeks. The Allied Mediterranean Commander, Admiral Galtrope, handed a formal note to Izmir Governor İzzet Bey at 05:34 AM on May 14, 1919, announcing the occupation of Izmir.
On May 15, 1919, the Greek army entered Izmir. Urla, Seferihisar, and Çeşme were occupied on May 16-17. During this process, the occupiers committed severe atrocities, including murders, looting, and destruction.
On May 18, 1919, national mourning was declared in response to these developments.
On January 17, 1920, in Urfa, on January 21, 1920, in Adana, and on January 21, 1921, in Maraş, battles began. Those who defended their homeland were not under the command of official state forces. Even though their government believed that surrender was the only option, they chose to say "No!" both to their own leaders and to the invading enemies.
Throughout history, it has been rare for isolated cities to fight against a powerful state that had established its dominance worldwide. However, Antep resisted heroically against the French for 10 months and 8 days. Urfa and Maraş also fought with the same sacrifice and courage to resist the occupation.
Among the heroes who led this resistance, Hasan Hüsnü Efendi, the first mufti of Şanlıurfa, played a significant role. Before presenting the short life story of our late scholar, I bow in gratitude before our immortal heroes who entrusted this sacred homeland to us with their blood and sacrifices and urged us to protect it.
I would also like to express my gratitude to the Presidency of Religious Affairs, the General Director of Education, esteemed Sadide Akbulut, Şanlıurfa Mufti's Office Education Department official Yusuf Bey, and Sıtkı Açanal, a descendant of Hasan Hüsnü Efendi, for their invaluable assistance in compiling information about the Kuva-yı Milliye and Defense of Rights advocate Mufti Hasan Hüsnü Efendi.
My aim is for young generations to learn about these great figures who gifted our homeland to us through immense hardships and to send prayers for their eternal souls. By becoming the voices of these mujahideen who now rest in eternal silence, I hope to contribute, even slightly, to their remembrance.
Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953)
Hasan Hüsnü Efendi was born in Urfa in March 1873 (3 Muharram 1290 in the Islamic calendar). He belonged to the Miftahizade family, which had settled in Urfa 300 years earlier. His father was Miftahizade Abdurrahim Efendi, a scholar at the Rahimiye Madrasah, and his mother was Hatice Hanım from the Hocazade family.
After completing his early education in a neighborhood school, Hasan Efendi pursued religious studies like his father. At the age of 20, he received his teaching license (icazet) and started teaching at the Rahimiye Madrasah. However, he was also keen on learning positive sciences. He studied these subjects under the esteemed Saraczade Abbas Efendi and later built a vast library for his studies. His books were later donated to the Urfa Library.
Besides Arabic, he learned Persian and French. His first government position was as a member of the Urfa Court of First Instance (Appeals Court) on February 14, 1909. On November 1, 1910, he was appointed as a History and Geography teacher at the Urfa High School. On July 16, 1911, he became the Mufti of Urfa (the first Mufti of Şanlıurfa), continuing his teaching career alongside his religious duties. He was honored with scholarly titles by the Sheikh al-Islam of his time.
During World War I, when the homeland fell under enemy occupation, Hasan Efendi, like everyone else, was deeply grieved. When Urfa was occupied in 1919, he closely followed the Erzurum and Sivas congresses and established direct contact with Mustafa Kemal Pasha. (Copies of telegrams exchanged between him and Mustafa Kemal Pasha during the National Struggle are preserved in the Şanlıurfa Museum.) Together with his patriotic fellow citizens, he led Urfa's liberation struggle.
On April 11, 1920, he played a crucial role in freeing Urfa from enemy occupation and was awarded the Independence Medal. He voluntarily retired in 1950 and passed away on the 27th day of 1953. His grave is in the Bediüzzaman Cemetery in Şanlıurfa. May his soul rest in peace!
During the years of occupation, Anatolia became the homeland it is today thanks to the efforts of these noble and honorable scholars who kept the fire of resistance burning like shepherds' fires everywhere.
Let us never forget them, and let us ensure that they are never forgotten!
Respectfully,
.
Emrah Bekçi, dikGAZETE.com
Vatanı bizlere emanet ve hediye edenler: Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953) - Ceux qui nous ont confié et offert la patrie: Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953) - Those Who Entrusted and Gifted the Homeland to Us: Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953)
(Üç dilde yazılmıştır: Fransızca-İngilizce-Türkçe)
Milli Mücadelemizin kronolojisi, ders alınması gereken olaylarla doludur:
9 Ocak 1919'da Yunanlılar, İzmir'in işgali için ilk somut hazırlıklarını yapmaya başladılar. Ellerine geçirdikleri Batı Trakya bölgesinden, Çanakkale'nin karşı kıyılarına inebilmek amacıyla Uzunköprü-Hadımköy demiryolunu işgal ettiler. Bunu, ülkenin diğer demiryollarına el koymaları takip etti. İngilizler, Konya'da bir mütareke tatbikat merkezi kurarken; Maraş ve Birecik'in ardından, 9 Mart 1919'da Samsun’a çıktılar.
14 Mart 1919'da, Yunanlıların İzmir’e çıkarma yapma planı Londra'da toplanan İngiliz, Fransız ve İtalyan yüksek komiserleri tarafından kabul edildi. Üç gün sonra, İstanbul Fener Rum Patrikhanesi, barış görüşmelerinde belirlenen ve Mondros Mütarekesi'nin yerine geçecek olan şartların değiştirilmemesi gerektiğini bildirdi. Bu şartlar, Türk milletini Anadolu’nun ortasında yarı bağımlı küçük bir devlet haline getirmeyi amaçlıyordu.
24 Mart 1919'da İngilizler Urfa'ya girdiler. 12 Nisan 1919'da kurulmuş olan Milli Şura Hükümeti'nin üyeleri tutuklanarak Malta’ya sürgüne gönderildi. Ertesi gün, 13 Nisan 1919’da Ermeniler Kars'ı işgal etti.
16 Nisan 1919'da İngiliz kuvvetleri Afyonkarahisar’a girdi. Aynı gün, ABD Başkanı Wilson, İzmir ve çevresinin Yunanlılara verilmesi konusunda Amerikan görüşünü açıkladı.
26 Nisan 1919'da İtalyan kuvvetleri, Antalya’dan Konya’ya kadar uzanan bölgeyi kendi nüfuz alanları olarak ilan ederek Konya'ya girdiler. 3 Mayıs 1919’da ise İtalyanlar Kuşadası’na asker çıkardı. Akdeniz kıyılarındaki limanlarımızı kontrol altına alan İtalyanlar, 11 Mayıs 1919'da Fethiye, Bodrum ve Marmaris'i işgal ettiler.
Aynı gün, İngiltere Başbakanı Lloyd George, İzmir'in Yunanlılara verilmesi kararını müttefik devletler adına resmen duyurdu. Müttefik Akdeniz Komutanı Amiral Galtrope, İzmir Valisi İzzet Bey’e 14 Mayıs 1919 saat 05.34’te İzmir’in işgal edileceğine dair resmi notayı verdi.
15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu İzmir’e girdi. 16-17 Mayıs’ta Urla, Seferihisar ve Çeşme işgal edildi. Bu süreçte işgalciler, cinayetler işleyerek, yağmalar yaparak ve taşkınlıklar çıkararak büyük zulümler gerçekleştirdi.
18 Mayıs 1919’da bu gelişmeler karşısında milli matem ilan edildi.
17 Ocak 1920’de Urfa’da, 21 Ocak 1920’de Adana’da ve 21 Ocak 1921’de Maraş’ta savaşlar başladı. Vatanlarını savunanlar, resmi devlet güçlerinin emrinde değillerdi. Devletlerinin teslim olmaktan başka çare kalmadığına inanmasına rağmen hem yöneticilere hem de yurtlarını işgal eden düşmanlara "Hayır!" demeyi seçtiler.
Tarih boyunca tek başına kalmış şehirlerin, gücünü tüm dünyaya kabul ettirmiş büyük bir devlete karşı savaştığı pek görülmemiştir. Ancak Antep, tam 10 ay 8 gün boyunca Fransızlara karşı kahramanca direndi. Urfa ve Maraş da aynı fedakârlık ve cesaretle mücadele ederek işgale karşı koydular.
İşte bu kahramanca direnişi gösteren şehirlerimizden, direnişe öncülük eden kahramanlarımız vardır. Bu kahramanlardan Şanlı Urfa’nın ilk müftüsü Hasan Hüsnü Efendi yerini aldı. Birazdan devam eden metinlerden kısa hayatını okuyacağınız merhum ulâmamıza geçmeden önce; bizlere bu aziz vatanı, kanlarıyla ve tüm varlarıyla hediye edip, muhafaza etmemizi vasiyet eden ölümsüz kahramanlarımızın önünde şükranla eğiliyorum.
Ayriyeten bu makalenin oluşmasında ve Kuvâ-yi Milliyeci-Müdafa-i Hukukçu Müftü Hasan Hüsnü Efendi hakkında bilgilere ulaşmamda yardımlarını esirgemeyen, başta Diyanet İşleri Başkanlığı, Eğitim Genel Müdürü, Sayın Sadide Akbulut Hocama, Şanlı Urfa Müftülüğü Eğitim Şube Müdürlüğünden Sayın Yusuf Bey’e ve Hasan Hüsnü Efendi’nin günümüzde yaşayan torunlarından Sayın Sıtkı Açanal’a teşekkürlerimi borç bilirim.
Amacım, gençlerimizin vatanımızı bize bin zorlukla hediye eden bu büyük şahsiyetleri tanımaları ve baki ruhlarına duâlar göndermeleri; şimdi sükut içinde ebedi istirahatgâhlarında olan bu mücahitlerin sözcüleri olup, hatırlanmalarına bir nebze vesile olmaktır.
Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953)
3 Muharrem 1290 (Miladi Mart 1873) yılında Urfa’da doğdu. Bundan 300 yıl önce Urfa'ya yerleşen Miftahizade ailesinden olan Hasan Efendi'nin babası Rahimiye medresesi Müderrislerinden Miftahizade Abdurrahim Efendi, annesi ise Hocazade ailesinden Hatice hanımdır. Hasan Efendi, ilk tahsilini mahalle mektebinde bitirdikten sonra babası gibi ilmiye mesleğine sülük etmek için medrese tahsiline başladı. 20 yaşında icazet (Medresede hocalık yapmağa salahiyet veren diploma) aldı. Ve Rahimiye medresesinde müderrislik yapmaya başladı. Ancak Hasan Efendi, ilmiye mesleği yanında müsbet ilimleri de öğrenmek istiyordu.
Bu yüzden o zamanın bu bilgilerini de bilen en iyi hocası Saraczade Abbas Efendi’ye devam ederek bu bilgileri de öğrendi. Daha sonra kendini yetiştirmek için büyük bir kütüphane meydana getirdi. Kitapları Urfa kütüphanesine bağışlanmıştır.
Arapça yanında Farsça ve Fransızca öğrendi. Devlet hizmetinde ilk memuriyeti Urfa Bidayet mahkemesi (İstinaf Mahkemesi) azalığıdır. (21 Muharremi 327 Yani 14 Şubat 1909 tarihi). 1 Kasım 1910 tarihinde Urfa idadisi Tarih- Coğrafya öğretmenliğine tayin edildi. 16 Temmuz 1911’de Urfa müftüsü oldu. (Şanlı Urfa’nın ilk müftüsüdür) Aynı zamanda müderrisliğe devam etti. Zamanın Şeyhülislamları tarafından İptida-yı Hariç (müderrislik yapanların derecesi) ve Sahn-ı itibari ilmi (Yüksek ihtisas) payeleri ile taltif olundu.
I. Cihan Harbi sonunda yurdumuz düşman işgaline uğrayınca Hasan Efendi de herkes gibi derin bir eleme gark oldu. 1919’da Şanlı Urfa, düşman işgaline uğrayınca Hasan Efendi, Erzurum ve Sivas kongrelerini yakından takip etti. Mustafa Kemal Paşa ile şahsen temas kurdu. (Millî Mücadele sırasında Mustafa Kemal Paşa ile aralarında teati olunan telgrafların fotokopisi Şanlı Urfa’da müzede muhafaza edilmektedir.) Ve hamiyetli hemşehrileri ile birlikte Urfa kurtuluş savaşını başlattı.
11 Nisan 1920’de Urfa'nın düşman işgalinden kurtulmasında büyük katkısı oldu. İstiklal madalyası ile taltif edildi. 1950 yılında kendi isteği ile emekliye ayrıldı. 1953 yılının 27. günü hakkın rahmetine kavuştu. Hasan Hüsnü Efendi’nin kabri, Şanlı Urfa’da Bediüzzaman mezarlığında bulunmaktadır. Ruhu Şâd Olsun!
Ayrıca makale üç dille yazıldı. “Fransızca” bölümü ise Hasan Hüsnü efendinin bu dili sevmesi ve öğrenmek için çaba harcamasından dolayıdır.
Anadolu, işgal senelerinde çoban ateşleri gibi her yerde ocağı tüttüren bu asil-âziz ulâmaların gayretleri ile günümüzde vatan toprağı haline geldi…
Onları unutmayalım, unutturmayalım!
Saygılarımla.
.
Emrah Bekçi, dikGAZETE.com
**
Français
Ceux qui nous ont confié et offert la patrie : Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953)
La chronologie de notre lutte nationale est remplie d'événements dont il faut tirer des leçons : Le 9 janvier 1919, les Grecs commencèrent leurs premiers préparatifs concrets pour l'occupation d'Izmir. Ayant pris le contrôle de la région de la Thrace occidentale, ils occupèrent la ligne de chemin de fer Uzunköprü-Hadımköy dans le but de traverser la rive opposée de Çanakkale. Ensuite, ils s'emparèrent des autres lignes de chemin de fer du pays. Les Britanniques, quant à eux, établirent un centre d'exercices d'armistice à Konya, et après Maraş et Birecik, ils débarquèrent à Samsun le 9 mars 1919.
Le 14 mars 1919, le projet de débarquement des Grecs à Izmir fut approuvé par les hauts commissaires britanniques, français et italiens réunis à Londres. Trois jours plus tard, le Patriarcat grec orthodoxe d'Istanbul déclara que les conditions déterminées lors des négociations de paix, destinées à remplacer l'armistice de Mondros, ne devaient pas être modifiées. Ces conditions visaient à transformer la nation turque en un petit État semi-dépendant au cœur de l'Anatolie.
Le 24 mars 1919, les Britanniques entrèrent à Urfa. Les membres du gouvernement du Conseil national, fondé le 12 avril 1919, furent arrêtés et exilés à Malte. Le lendemain, le 13 avril 1919, les Arméniens occupèrent Kars. Le 16 avril 1919, les forces britanniques entrèrent à Afyonkarahisar. Le même jour, le président américain Wilson exprima la position des États-Unis sur l'attribution d'Izmir et de sa région aux Grecs. Le 26 avril 1919, les forces italiennes déclarèrent que la région s'étendant d'Antalya à Konya faisait partie de leur zone d'influence et entrèrent à Konya. Le 3 mai 1919, les Italiens débarquèrent à Kuşadası. Ayant pris le contrôle des ports de la côte méditerranéenne, ils occupèrent Fethiye, Bodrum et Marmaris le 11 mai 1919.
Ce même jour, le Premier ministre britannique Lloyd George annonça officiellement, au nom des Alliés, la décision d'attribuer Izmir aux Grecs. Le commandant allié de la Méditerranée, l'amiral Galtrope, remit au gouverneur d'Izmir, Izzet Bey, une note officielle à 05h34 le 14 mai 1919, annonçant que la ville serait occupée. Le 15 mai 1919, l'armée grecque entra dans Izmir. Les 16 et 17 mai, Urla, Seferihisar et Çeşme furent occupées. Durant cette période, les occupants commirent de nombreux crimes, pillages et exactions. Le 18 mai 1919, face à ces événements, un deuil national fut déclaré.
Le 17 janvier 1920 à Urfa, le 21 janvier 1920 à Adana et le 21 janvier 1921 à Maraş, des combats commencèrent. Ceux qui défendaient leur patrie n'étaient pas sous les ordres des forces officielles de l'État. Alors que leur gouvernement croyait n'avoir d'autre choix que la reddition, ils choisirent de dire "Non !" tant à leurs dirigeants qu'aux envahisseurs de leur pays.
Parmi ces héros de la résistance, Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi, le premier mufti de Şanlıurfa, occupa une place importante.
Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953)
Né à Urfa en mars 1873, Hasan Efendi était issu de la famille Miftahizade, installée à Urfa depuis 300 ans. Son père, Miftahizade Abdurrahim Efendi, était professeur à la médresse Rahimiye, et sa mère, Hatice Hanım, appartenait à la famille Hocazade. Après son éducation primaire, il poursuivit des études religieuses à la médresse et obtint son diplôme à 20 ans. Il enseigna ensuite à la médresse Rahimiye.
Outre les sciences religieuses, Hasan Efendi souhaitait acquérir des connaissances en sciences exactes. Il étudia donc sous la direction de Saraczade Abbas Efendi. Il constitua une vaste bibliothèque personnelle, qu'il légua plus tard à la bibliothèque d'Urfa. Il apprit aussi le persan et le français.
Il exerça plusieurs fonctions officielles : membre du tribunal de première instance d'Urfa en 1909, professeur d'histoire et de géographie à l'école secondaire d'Urfa en 1910, puis mufti d'Urfa en 1911.
Lors de l'occupation d'Urfa en 1919, il suivit de près les congrès d'Erzurum et de Sivas et entra en contact direct avec Mustafa Kemal Pacha. Il organisa la résistance et joua un rôle clé dans la libération d'Urfa le 11 avril 1920. En reconnaissance, il reçut la Médaille de l'Indépendance.
Il prit sa retraite en 1950 et s'éteignit le 27 avril 1953. Son tombeau se trouve dans le cimetière Bediüzzaman à Şanlıurfa.
N'oublions pas ces héros!
.
Emrah Bekçi, dikGAZETE.com
**
Eng
Those Who Entrusted and Gifted the Homeland to Us: Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953)
The chronology of our National Struggle is filled with events that must be learned from:
On January 9, 1919, the Greeks began their first concrete preparations for the occupation of Izmir. They occupied the Uzunköprü-Hadımköy railway to advance from Western Thrace to the opposite shores of Çanakkale. This was followed by the seizure of other railways in the country. While the British established an armistice maneuver center in Konya, they landed in Samsun on March 9, 1919, after occupying Maraş and Birecik.
On March 14, 1919, the plan for the Greek landing in Izmir was approved by the high commissioners of Britain, France, and Italy, who convened in London. Three days later, the Istanbul-based Greek Orthodox Patriarchate declared that the conditions set in the peace negotiations, which would replace the Armistice of Mudros, should remain unchanged. These conditions aimed to reduce the Turkish nation to a semi-dependent small state in the heart of Anatolia.
On March 24, 1919, the British entered Urfa. The members of the National Council Government, established on April 12, 1919, were arrested and exiled to Malta. The next day, on April 13, 1919, the Armenians occupied Kars.
On April 16, 1919, British forces entered Afyonkarahisar. On the same day, U.S. President Wilson declared the American stance on handing over Izmir and its surroundings to the Greeks.
On April 26, 1919, Italian forces declared the region from Antalya to Konya as their sphere of influence and entered Konya. On May 3, 1919, the Italians landed troops in Kuşadası. Controlling our Mediterranean ports, they occupied Fethiye, Bodrum, and Marmaris on May 11, 1919.
On the same day, British Prime Minister Lloyd George officially announced, on behalf of the Allied powers, the decision to cede Izmir to the Greeks. The Allied Mediterranean Commander, Admiral Galtrope, handed a formal note to Izmir Governor İzzet Bey at 05:34 AM on May 14, 1919, announcing the occupation of Izmir.
On May 15, 1919, the Greek army entered Izmir. Urla, Seferihisar, and Çeşme were occupied on May 16-17. During this process, the occupiers committed severe atrocities, including murders, looting, and destruction.
On May 18, 1919, national mourning was declared in response to these developments.
On January 17, 1920, in Urfa, on January 21, 1920, in Adana, and on January 21, 1921, in Maraş, battles began. Those who defended their homeland were not under the command of official state forces. Even though their government believed that surrender was the only option, they chose to say "No!" both to their own leaders and to the invading enemies.
Throughout history, it has been rare for isolated cities to fight against a powerful state that had established its dominance worldwide. However, Antep resisted heroically against the French for 10 months and 8 days. Urfa and Maraş also fought with the same sacrifice and courage to resist the occupation.
Among the heroes who led this resistance, Hasan Hüsnü Efendi, the first mufti of Şanlıurfa, played a significant role. Before presenting the short life story of our late scholar, I bow in gratitude before our immortal heroes who entrusted this sacred homeland to us with their blood and sacrifices and urged us to protect it.
I would also like to express my gratitude to the Presidency of Religious Affairs, the General Director of Education, esteemed Sadide Akbulut, Şanlıurfa Mufti's Office Education Department official Yusuf Bey, and Sıtkı Açanal, a descendant of Hasan Hüsnü Efendi, for their invaluable assistance in compiling information about the Kuva-yı Milliye and Defense of Rights advocate Mufti Hasan Hüsnü Efendi.
My aim is for young generations to learn about these great figures who gifted our homeland to us through immense hardships and to send prayers for their eternal souls. By becoming the voices of these mujahideen who now rest in eternal silence, I hope to contribute, even slightly, to their remembrance.
Miftahizade Hasan Hüsnü Efendi (Açanal) (1873-1953)
Hasan Hüsnü Efendi was born in Urfa in March 1873 (3 Muharram 1290 in the Islamic calendar). He belonged to the Miftahizade family, which had settled in Urfa 300 years earlier. His father was Miftahizade Abdurrahim Efendi, a scholar at the Rahimiye Madrasah, and his mother was Hatice Hanım from the Hocazade family.
After completing his early education in a neighborhood school, Hasan Efendi pursued religious studies like his father. At the age of 20, he received his teaching license (icazet) and started teaching at the Rahimiye Madrasah. However, he was also keen on learning positive sciences. He studied these subjects under the esteemed Saraczade Abbas Efendi and later built a vast library for his studies. His books were later donated to the Urfa Library.
Besides Arabic, he learned Persian and French. His first government position was as a member of the Urfa Court of First Instance (Appeals Court) on February 14, 1909. On November 1, 1910, he was appointed as a History and Geography teacher at the Urfa High School. On July 16, 1911, he became the Mufti of Urfa (the first Mufti of Şanlıurfa), continuing his teaching career alongside his religious duties. He was honored with scholarly titles by the Sheikh al-Islam of his time.
During World War I, when the homeland fell under enemy occupation, Hasan Efendi, like everyone else, was deeply grieved. When Urfa was occupied in 1919, he closely followed the Erzurum and Sivas congresses and established direct contact with Mustafa Kemal Pasha. (Copies of telegrams exchanged between him and Mustafa Kemal Pasha during the National Struggle are preserved in the Şanlıurfa Museum.) Together with his patriotic fellow citizens, he led Urfa's liberation struggle.
On April 11, 1920, he played a crucial role in freeing Urfa from enemy occupation and was awarded the Independence Medal. He voluntarily retired in 1950 and passed away on the 27th day of 1953. His grave is in the Bediüzzaman Cemetery in Şanlıurfa. May his soul rest in peace!
During the years of occupation, Anatolia became the homeland it is today thanks to the efforts of these noble and honorable scholars who kept the fire of resistance burning like shepherds' fires everywhere.
Let us never forget them, and let us ensure that they are never forgotten!
Respectfully,
.
Emrah Bekçi, dikGAZETE.com