İngiliz istihbaratının çalışma yöntemleri ve Kraliçe’nin İstanbul’dan götürdüğü altınlar nasıl geri getirildi?
İngiliz istihbaratının çalışma yöntemleri ve Kraliçe’nin İstanbul’dan götürdüğü altınlar nasıl geri getirildi?
- 17-08-2019 00:46
- 1372
- 17-08-2019 00:46
- 1372
1955’te Türkiye, İran, Pakistan ve İngiltere’nin katıldığı Bağdat Paktı kuruldu. Ancak İngilizler’in Ortadoğu’da nüfuzunu artırmasından rahatsızlığını gizlemeyen Sovyetler Birliği, General Abdülkerim Kasım’ı destekledi.
14 Temmuz 1958 yılında gerçekleşen kanlı darbe ile krallık devrilip, Cumhuriyet ilan edildi. General Abdülkerim Kasım, Cumhurbaşkanı oldu. İngiliz iş birlikçisi Kral II. Faysal ve ailesinin tüm yandaşları, Prens Abdullah ve Nuri Said öldürüldü.
İşte Irak’ta General Abdülkerim Kasım devrimi döneminde Iraklıların akıllarına, “-İngilizler, devrimci hükümete karşı bir darbe planlıyor ve monarşiyi yeniden kuruyor’ şüphesi düştü.
Iraklı yetkililer, ülkeyi bu plandan korumak için Bağdat Büyükelçiliği’ndeki İngiliz diplomatları izlemeye koyuldu.
Sovyetler Birliği destekli Irak İstihbaratı, İngiltere Büyükelçiliği’ni ve özellikle de askeri ataşesini yakın markaja aldı.
Ataşe nereye giderse gitsin, Irak İstihbaratından bir görevli onu motosikletle takip ediyordu…
Şüphesiz Irak istihbaratı, İngiliz subayını, darbe planlarını hainlerden birine teslim etmesini engellemek için gittiği her yerde onu takip etmek üzere bir ajan görevlendirmiş ve ona, “-Kardeşim, bu adamı gözünün önünden sakın ayırma” denilmişti.
Günler geçmiş, İngiliz subay ile onu takip eden istihbarat ajanı arasında bir bağ oluşmuştu. Birbirlerini her gördüklerinde ellerini kaldırarak selamlaşıyorlardı. Ataşe, elçilik binasından ne zaman çıksa, kendisini motosikletiyle takip eden istihbarat ajanını fark ettiğinde, arabasının direksiyonunu önüne kırıp, “-İyi günler bayım!” diye selam veriyordu.
Ataşe bir gün nüfuz sahibi bir Iraklı’nın evinde yapılan partiye gitti. Parti, gece geç saatlere kadar sürdü. Partiden çıkıp arabasına yöneldiğinde, Abdi’nin (Adı bu olsa gerek. Çünkü Irak’ta istihbarat ajanlarının çoğunun takma adı Abdi’dir) motosikleti üzerinde ceketine sarılıp uyuduğunu gördü.
Bu durum onu şaşırtmıştı.
Kendisini takip etmekle görevli bir ajana nasıl davranmalıydı?
İyi bir adamdı ve bir İngiliz subayının Bağdat sokaklarında kimse tarafından izlenmeden dolaştığı öğrenilirse başarısızlığı için istihbarat ajanının cezalandırılacağını biliyordu!
Ajana yaklaşan ataşe, onu uyandırmak için elini omzuna koydu ve “-Uyanın bayım. İngiliz arkadaş gitmek istiyor!” dedi.
Gözlerini açan ve rüyalar aleminden uyanan ajan, ataşeye teşekkür ederek, motosikletini çalıştırmaya hazırlandı. Fakat motosiklet çalışmıyordu.
Benzini bitmişti.
İngiliz subay, arabasıyla bir benzinciye gidip benzin almayı düşündü. Fakat durdu. Bu, bir İngiliz subayının onu takip eden bir ajan olmadan araba kullandığı anlamına gelecekti. Bu, mümkün değildi!
Neden biraz daha benzin satın almamıştı ki kahretsin! Ajanı da yanına alarak arabayla benzin almaya gitmeyi düşündü.
Fakat bu sefer de İstihbarat Müdürlüğü’nün ajanlarından birinin takip etmekle görevli olduğu İngilizle arkadaş olup, onun arabasına bindiğini öğrendiğinde nasıl tepki vereceğini iyi biliyordu.
“-Müsaadenizle bayım!” diyen İngiliz subayı, arabasına gidip bagajı açtı ve orada duran plastik boruyu dışarıya çıkardı. Sonra arabasını motosikletin deposuna yakıt aktarabilecek şekilde hareket ettirdi. Arabasından motosiklete benzin transfer etmeye başladı.
Tüm bunlar olurken, istihbarat ajanı, durmuş şaşkınlık içinde İngiliz subayının takdire şayan hareketini izliyordu. İngiliz subay, motosikletin deposuna yeteri kadar yakıt aktarıldıktan sonra boruyu çekip kapağı kapadı.
Ataşe, ajana yönelip, “-Hadi bayım çalıştırın!” dedi.
Iraklı ajan, motosikletine binip pedala yavaşça basarak aracını çalıştırdı ve ataşeye, “-Teşekkürler efendim, Allah ömrünüzü uzatsın!” diyerek karşılık verdi.
İngiliz subay gülümseyerek, “-Artık gidebilirim” dedi.
Arabasına binen ataşe, dikiz aynasından ajana baktı. O da arkasından rahatlamış bir şekilde geliyordu. Her şey arabasından aldığı bir damla benzin sayesindeydi.
Yani, İngiliz istihbarat subayı kendisini takiple görevli Irak istihbaratının personelini kendisi için çalıştırmaya başlamıştı. (Iraklı gazeteci – yazar Halid Kıştini’nin Şarku'l Avsat’ta yayınlanan “İstihbarat anekdotları” yazısından)
Bu coğrafyada değişen bir şey yok!..
Amirleri tarafından her gün azarlanan, aşağılanan, tekdir edilen küçük düşürülmüş büyük egoların, kendilerine yeni patron bulması çok da zor değil.
Boşuna dememişler “Asılacaksan İngiliz sicimi ile asıl!..” diye. Ama bir başka söz daha var; “İngiliz’in ipiyle kuyuya inilmez!..” diye.
İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth İstanbul’a neden Uçak Gemisi ile geldi?
11 yıl önceydi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth ve eşi Edinbourg Dükü Prens Philip'in Türkiye ziyareti kapsamında, İngiliz uçak gemisi ''HMS Illustrious'' ile İstanbul'a gelmiş, limana demirleyen ve üzerinde 6 adet helikopter gözlenen geminin, 194 metre uzunluğunda ve 30 metre yüksekliğinde, 20 bin 600 ton ağırlığında olduğu anlaşılmıştı.
Ancak abartılı saray teşrifatını uygulayan İngiliz kraliyeti, işgal günlerini de unutmadı.
Kraliçe 2. Elizabeth ve eşi Edinburg Dükü Prens Phliip’in Türkiye ziyareti kapsamında İstanbul’a gelen İngiliz uçak gemisi, “HMS İllustrious”, 90 yıl önce Türkiye’yi işgal için gelen “HMS Ajax” adlı savaş gemisiyle aynı yere demir attı.
TBMM’de “Frenk âdeti” diye Frak giymeyen Abdullah Gül, İngiliz Kraliçesi için “Frak” Giymişti…
“Frak” ne önce onu açıklayalım.
“Frak”, erkeklerin resmi törenlerde giydikleri siyah renkli, uzun etekli ve eteğinin arkası bele değin yırtmaçlı ceketle bir pantolondan oluşan takım giysi.
Bir zamanlar TBMM Başkanlarının giydiği beyaz papyonlu, beyaz yelekli, ceketinin arkası uzun olan kıyafet.
İngiliz dostu İskilipli Atıf Hoca!..
Siyasal İslamcıların, “Frenk Mukallitliği”ne tepkileri malum.
Hatta İstiklal Savaşı sırasında Milli Mücadele karşıtlığı ve İngiliz dostluğu nedeniyle idam edilen İskilipli Atıf Hoca’nın 1 Kasım 1925’te yürürlüğe giren Şapka Kanunu'ndan bir buçuk yıl önce yayımlanan ‘Frenk Mukallitliği ve Şapka’ isimli kitabı mevcut.
İskilipli Atıf Hoca; 19 Şubat 1919’da Mustafa Sabri Efendi’nin başkanlığında kurulan Müderrisîn Cemiyeti’nin ikinci başkanlığına tayin edildi. Bu cemiyet, İngilizlerin telkiniyle kurulmuştu.
Cemiyet, 24 Kasım 1919’da genel kurul toplantısında alınan karar gereğince Teâlî-i İslâm Cemiyeti adını aldı ve Mustafa Sabri Efendi’nin “Şeyhülislâmlık" makamına tayini üzerine başkanlığa Âtıf Hoca getirildi.
İngilizler bu cemiyetin İngiliz işgal ordusuna karşı savaşan Milli Mücadele ve Kuvayı Milliye aleyhine verdiği fetvaları, Uçaklarla Anadolu şehirleri üzerine bırakıyorlardı.
Şapka Kanunu’na muhalefet hikâye yani. Asıl mesele; Türkçe’si, asıl gerekçe Atıf Hoca ve başkanı olduğu cemiyetin İngiliz işgal kuvvetleriyle girmiş oldukları kirli ilişkilerdir.
Kraliçe ziyaretiyle, Türkiye ile İngiltere arasındaki ilişkiler “Stratejik Bir Köprü” oluşturdu…
İngiliz The Times gazetesi, İngiltere Kraliçesi’nin Türkiye ziyaretine geniş yer verdi.
Türkiye ile İngiltere arasındaki ilişkilerin “Stratejik bir köprü” oluşturduğunu, Kraliçe Elizabeth’in Türkiye’yi resmi ziyaretinin iki ülke arasındaki bu ilişkiyi güçlendirmesi gerektiğini yazdı.
Yazıda, doğu ile batı arasında eşsiz bir köprü pozisyonunda olan Türkiye’nin, huzursuz bir bölgede barışın ve istikrarın korunması ve gelişme için anahtar rol oynadığı kaydedildi.
İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth ve eşi Prens Philip; Muhafazakâr Demokrat (Siyasal İslamcı) Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül onuruna İngiliz Kraliyet Donanması'na ait “HMS Illustrious" uçak gemisinde verdiği resepsiyona, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçildiğinde TBMM’de giymeyi reddettiği frakı, Elizabeth için giyerek katılmıştı.
Şimdi insan ister istemez merak ediyor. O zaman hangi nedenle giymemişti, Kraliçe çağırınca neden giydi?
Ya konuşmasına ne demeli? “-Gerçekten de Majestelerinin yarım yüzyılı aşan hükümranlığı boyunca, Britanya ulusuyla özdeşleştiğini ve gündelik politikaları ve değişen zamanı aşarak, milli birliğin ve onurun odak noktası olduğunu büyük bir hayranlıkla görmekteyiz"
Peh peh…
“Bir atım var ala paça; koy vermiyor kırat geçe!..”
Kraliçe, Uçak Gemisi ile İstanbul’da hangi değerli emtiayı Britanya’ya götürdü?
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, üç dört yıl önce Hazine’ye ait 450 ton altının İngiltere’ye gönderildiğini açıklamıştı.
Uzmanlara göre o dönemde Türkiye’nin mevcut altın rezervinin yüzde 92’sine tekabül eden/karşılık gelen Hazine altınları, borç miktarının arttığı ve ödeme güçlüğü çekildiği bir aşamada İngiltere’ye gönderilmişti.
İngilizler “Yediemin” nasıl oldu? Minareyi çalan kılıfını nasıl hazırladı?
İşleme, ‘emanet’ adı verildi.
Uluslararası borç ilişkileri hukukunda bunun başka bir adı vardı ve buna ‘rehin bırakmak’ deniliyordu.
İcra İflas Kanunu’nda haciz edilen bir malın satışı gerçekleştirilinceye yahut taşınır bir malın tahliyesi durumunda malın sahibi bulunana dek ya da sahibi teslim alana dek muhafaza edilmek üzere teslim edildiği kişiye yediemin denir.
Ayrıca Orman Kanunu Ve Borçlar Kanunu’nda da ‘yedieminlik’ geçer. Yine İcra İflas Kanunu’nda, tedbir ve iflas durumlarında da birden fazla kişi arasında hukuki durumu çekişmede olan mal üzerindeki mevcut durum neticelenene kadar güvenli bir yere emanet edilme ihtiyacı durumunda yediemin gündeme gelmektedir.
490 ton olan altın rezervini İngiltere’ye altın rezervi, 2 taksit halinde (400+50 ton)şeklinde gönderildi.
Kraliçe, İstanbul’a geldiğinde ülkesine dönerken, İngiliz uçak gemisi ''HMS Illustrious'' ile 400 ton altını da beraberinde götürmüştü.
İngiltere Kraliçesi’ni Türkiye’ye getiren bu savaş gemisi, Türk Bayrağı asmamıştı ve altınlarımızı alıp götürmüştü.
2016’ya gelindiğinde bu miktarın 490 ton altına ulaştığı iddia edilmişti…
Küresel finans çevreleri Türkiye’nin acil kredi ihtiyacını çözmek için altın rezervinin yüzde 72’lik kısmını teşkil eden 400 ton, sonrasında da 50 ton daha altın İngiltere’deki BANK of ENGLAND’ın kasasına sözde emanet bırakılmıştı.
15 Temmuz 2016 İngiltere’ye gönderilen altınların geri dönüşünü başlattı…
Ciddi bir iddiaya göre Türkiye; İkinci Dünya Savaşı sonrasında katıldığı İngiliz Milletler Topluluğu’nun (Commonwealth of Nations) tek gizli üyesi.
Commonwealth, Britanya İmparatorluğu’nun diğer adı iken, Commonwealth of Nations, İngiliz Milletler Topluluğu yani ‘Pakt’tır. Türk milletinin 15 Temmuz 2016’daki tarihi refleksi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında takılan İngiliz boyunduruğuna verilen tepkiydi.
İngiliz sömürge bakanlığının planladığı, Çin'in sahiplendirildiği “Bir Kuşak Bir Yol” projesine verdiği katkıya bakıp, sakın Türk kadim devletinin teslim olduğu sonucunu çıkarmayın. (Bkz: “15 Temmuz halk direnişi, İngiliz Milletler Topluluğu'ndan kopma hazırlığı mı?”)
Merkez Bankası mevcut döviz rezervlerinin bir bölümünü altına çevirirken, en başta ABD Merkez Bankası FED’de duran 28.7 ton altın rezervlerini başka merkezlere taşıyarak sıfırladı.
Sonuç hemen alındı.
Hem altın rezerv artışı hem de yurtiçine kaydırma amaçlı transferler nedeniyle yurtiçindeki altın varlıkları 100 tondan fazla artıverdi.
Merkez Bankası, döviz rezervlerini tuttuğu yatırım alanlarının en başında gelen ABD devlet tahvili varlıklarını ivedilikle elden çıkardı.
Amerikan Hazine Bakanlığı verilerine göre; Türk Merkez Bankası’nın Kasım 2017’de 61 milyar dolar olan ve FED’de muhafaza ettiği yani sakladığı ABD tahvil mevcutlarını hızla azaltılarak Ocak 2019 itibariyle sadece 3.2 milyar dolara çekildi.
Merkez Bankası, 2018 boyunca yurtdışındaki altınlarını yurtiçine kaydırmaya devam etti. 2018 sonu verilerine göre; Merkez Bankası’nın toplam altın rezervleri zorunlu karşılıklar için tutulan altınlardaki azalış nedeniyle 76.3 ton düşerken, kendi malı olan altın rezervleri 53.8 ton arttı.
Merkez Bankası, yurtdışında tuttuğu altın miktarını azaltmaya devam ediyor.
Banka, Britanya Merkez Bankası’nda tuttuğu altın miktarını kayda değer miktarda azalttı: 278.8 ton.
ABD ve İngiltere’den getirilen altınlar, Borsa İstanbul nezdindeki altın saklama kasalarına taşındı.
Miktarı ise 221 ton.
Böylece 15 Temmuz 2016’dan bu yana, Türkiye’ye getirilen altın miktarı 324 ton oldu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, ABD Merkez Bankası FED nezdinde kendi mülkiyetinde olan altınların tamamını 2017’de Türkiye’ye getirdi.
Dananın kuyruğu da o zaman koptu.
TCMB’nin Türkiye’deki ve Halk Bankası’nın yurt dışından sağladığı altınlarla birlikte BİST’te 220 ton altın saklanmaya başlandı. Halk Bankası da yurt dışında bulunan altınlarını Türkiye’ye getirerek, Borsa İstanbul A.Ş’ye (BİST) teslim etti.
Getirilen altının miktarı 220 tonu buldu.
Bunun 29 tonu Halk Bankası’na ait bulunuyor. Ziraat ve Vakıfbank’ın da 95 ton altını getirme çalışmaları var.
Kaderin cilvesine bakın! Altınları götüren “Kraliçe’nin Gemisi”ni Türkler satın aldı…
Miadını doldurması nedeniyle envanterden düşürülerek emekliye ayrılan İngiliz Kraliyet Donanması’na ait ‘Queen Elizabeth HMS Illustrious' adlı uçak gemisi İzmir limanına kayıtlı ‘Leyal' adlı Türk gemi söküm firmasınca 2 milyon 100 bin sterline satın alındı.
İzmirli Leyal Gemi Söküm firması, Avrupa Komisyonu Onaylı Gemi Geri Dönüşüm Listesi'ne AB dışında giren üç tesisten ikisinin (Leyal Gemi Söküm ve Leyal Demtaş) sahibi.
Dünya denizlerinde 900 bin mil yol kateden, birçok tatbikat ve harekâta katılan ‘HMS Illustrious' adlı uçak gemisi, 2008 yılında da Kraliçe 2. Elizabeth ve eşi Edinburg Dükü Prens Philip'in ziyaretine eşlik etmek üzere Türkiye'ye de gelmişti.
Uluslararası ‘Gemi Geri Dönüşüm’ standartlarına uyum sağlayan ülke olarak gösterilen Türkiye, özellikle savaş gemilerinin sökümünde tercih ediliyor.
Türk Gemi Geri Dönüşüm sektörünün lokomotif firmalarından olan ‘Leyal Gemi Söküm’, 2013 yılında da İngiliz ‘HMS Illustrious' gemisinin ikizi olan ‘HMS Ark Royal' adlı uçak gemisini geri dönüşüme kazandırmıştı. O dönem 10 milyon TL’ye satın alınan gemiden, 16 bin ton hurda çelik elde edildi.
Hurdaya çıkarılan ve İzmir limanına kayıtlı ‘Leyal' adlı Türk gemi söküm firmasınca satın alınan Uçak Gemisi, sökülmeden Türk mühendisleri tarafından incelenmiş olabilir mi?
Birkaç yıl sonra Türk Uçak Gemisi Akdeniz sularına açılırsa kimse şaşırmasın!
Hatırlarsanız Çinliler de Ukrayna’dan “Varyag” isimli Uçak gemisini satın almıştı.
“Varyag” Amiral Kuznetsov sınıfı çok amaçlı bir Sovyet uçak gemisiydi. 6 Aralık 1985'te Nikolayev'in Güney Nikolayev tersanesinde Sovyetler Birliği'nin 2. uçak gemisi olarak kızağa konduğunda “Riga” adıyla biliniyordu.
Hepsi bu mu?
Tabiki değil.
Arkası yarın değil bugün.
Ordu Yardımlaşma Kurumu, demir çelik sektöründe İngiltere başta olmak üzere Fransa ve Hollanda`da üretim faaliyetleri bulunan, İngiliz sanayi devi British Steel`i satın almak üzere ön anlaşmaya vardı.
Merkezi İngiltere Scunthorpe'ta bulunan ve dünya genelinde yaygın müşteri ağına sahip olan entegre çelik üreticisinin ürünlerinin kullanıldığı önemli projeler arasında Londra Heathrow Havalimanı ve Londra Olimpik Stadı'nın yanı sıra ülkemizden de İstanbul Havalimanı yer alıyor.
Yönetsel nedenlerle 21 Mayıs 2019 tarihinde finansal darboğaza giren ve aynı tarihte resmi makamlar vasıtasıyla satışa çıkarılan şirkete, başta Avrupalı üreticiler olmak üzere dünya genelinden 80'e yakın çelik üreticisi talip oldu.
Ama Türkler satın aldı.
İster asılın, ister kuyuya inin ama yine de dikkatli olun! Anladınız siz onu!
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete
1955’te Türkiye, İran, Pakistan ve İngiltere’nin katıldığı Bağdat Paktı kuruldu. Ancak İngilizler’in Ortadoğu’da nüfuzunu artırmasından rahatsızlığını gizlemeyen Sovyetler Birliği, General Abdülkerim Kasım’ı destekledi.
14 Temmuz 1958 yılında gerçekleşen kanlı darbe ile krallık devrilip, Cumhuriyet ilan edildi. General Abdülkerim Kasım, Cumhurbaşkanı oldu. İngiliz iş birlikçisi Kral II. Faysal ve ailesinin tüm yandaşları, Prens Abdullah ve Nuri Said öldürüldü.
İşte Irak’ta General Abdülkerim Kasım devrimi döneminde Iraklıların akıllarına, “-İngilizler, devrimci hükümete karşı bir darbe planlıyor ve monarşiyi yeniden kuruyor’ şüphesi düştü.
Iraklı yetkililer, ülkeyi bu plandan korumak için Bağdat Büyükelçiliği’ndeki İngiliz diplomatları izlemeye koyuldu.
Sovyetler Birliği destekli Irak İstihbaratı, İngiltere Büyükelçiliği’ni ve özellikle de askeri ataşesini yakın markaja aldı.
Ataşe nereye giderse gitsin, Irak İstihbaratından bir görevli onu motosikletle takip ediyordu…
Şüphesiz Irak istihbaratı, İngiliz subayını, darbe planlarını hainlerden birine teslim etmesini engellemek için gittiği her yerde onu takip etmek üzere bir ajan görevlendirmiş ve ona, “-Kardeşim, bu adamı gözünün önünden sakın ayırma” denilmişti.
Günler geçmiş, İngiliz subay ile onu takip eden istihbarat ajanı arasında bir bağ oluşmuştu. Birbirlerini her gördüklerinde ellerini kaldırarak selamlaşıyorlardı. Ataşe, elçilik binasından ne zaman çıksa, kendisini motosikletiyle takip eden istihbarat ajanını fark ettiğinde, arabasının direksiyonunu önüne kırıp, “-İyi günler bayım!” diye selam veriyordu.
Ataşe bir gün nüfuz sahibi bir Iraklı’nın evinde yapılan partiye gitti. Parti, gece geç saatlere kadar sürdü. Partiden çıkıp arabasına yöneldiğinde, Abdi’nin (Adı bu olsa gerek. Çünkü Irak’ta istihbarat ajanlarının çoğunun takma adı Abdi’dir) motosikleti üzerinde ceketine sarılıp uyuduğunu gördü.
Bu durum onu şaşırtmıştı.
Kendisini takip etmekle görevli bir ajana nasıl davranmalıydı?
İyi bir adamdı ve bir İngiliz subayının Bağdat sokaklarında kimse tarafından izlenmeden dolaştığı öğrenilirse başarısızlığı için istihbarat ajanının cezalandırılacağını biliyordu!
Ajana yaklaşan ataşe, onu uyandırmak için elini omzuna koydu ve “-Uyanın bayım. İngiliz arkadaş gitmek istiyor!” dedi.
Gözlerini açan ve rüyalar aleminden uyanan ajan, ataşeye teşekkür ederek, motosikletini çalıştırmaya hazırlandı. Fakat motosiklet çalışmıyordu.
Benzini bitmişti.
İngiliz subay, arabasıyla bir benzinciye gidip benzin almayı düşündü. Fakat durdu. Bu, bir İngiliz subayının onu takip eden bir ajan olmadan araba kullandığı anlamına gelecekti. Bu, mümkün değildi!
Neden biraz daha benzin satın almamıştı ki kahretsin! Ajanı da yanına alarak arabayla benzin almaya gitmeyi düşündü.
Fakat bu sefer de İstihbarat Müdürlüğü’nün ajanlarından birinin takip etmekle görevli olduğu İngilizle arkadaş olup, onun arabasına bindiğini öğrendiğinde nasıl tepki vereceğini iyi biliyordu.
“-Müsaadenizle bayım!” diyen İngiliz subayı, arabasına gidip bagajı açtı ve orada duran plastik boruyu dışarıya çıkardı. Sonra arabasını motosikletin deposuna yakıt aktarabilecek şekilde hareket ettirdi. Arabasından motosiklete benzin transfer etmeye başladı.
Tüm bunlar olurken, istihbarat ajanı, durmuş şaşkınlık içinde İngiliz subayının takdire şayan hareketini izliyordu. İngiliz subay, motosikletin deposuna yeteri kadar yakıt aktarıldıktan sonra boruyu çekip kapağı kapadı.
Ataşe, ajana yönelip, “-Hadi bayım çalıştırın!” dedi.
Iraklı ajan, motosikletine binip pedala yavaşça basarak aracını çalıştırdı ve ataşeye, “-Teşekkürler efendim, Allah ömrünüzü uzatsın!” diyerek karşılık verdi.
İngiliz subay gülümseyerek, “-Artık gidebilirim” dedi.
Arabasına binen ataşe, dikiz aynasından ajana baktı. O da arkasından rahatlamış bir şekilde geliyordu. Her şey arabasından aldığı bir damla benzin sayesindeydi.
Yani, İngiliz istihbarat subayı kendisini takiple görevli Irak istihbaratının personelini kendisi için çalıştırmaya başlamıştı. (Iraklı gazeteci – yazar Halid Kıştini’nin Şarku'l Avsat’ta yayınlanan “İstihbarat anekdotları” yazısından)
Bu coğrafyada değişen bir şey yok!..
Amirleri tarafından her gün azarlanan, aşağılanan, tekdir edilen küçük düşürülmüş büyük egoların, kendilerine yeni patron bulması çok da zor değil.
Boşuna dememişler “Asılacaksan İngiliz sicimi ile asıl!..” diye. Ama bir başka söz daha var; “İngiliz’in ipiyle kuyuya inilmez!..” diye.
İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth İstanbul’a neden Uçak Gemisi ile geldi?
11 yıl önceydi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth ve eşi Edinbourg Dükü Prens Philip'in Türkiye ziyareti kapsamında, İngiliz uçak gemisi ''HMS Illustrious'' ile İstanbul'a gelmiş, limana demirleyen ve üzerinde 6 adet helikopter gözlenen geminin, 194 metre uzunluğunda ve 30 metre yüksekliğinde, 20 bin 600 ton ağırlığında olduğu anlaşılmıştı.
Ancak abartılı saray teşrifatını uygulayan İngiliz kraliyeti, işgal günlerini de unutmadı.
Kraliçe 2. Elizabeth ve eşi Edinburg Dükü Prens Phliip’in Türkiye ziyareti kapsamında İstanbul’a gelen İngiliz uçak gemisi, “HMS İllustrious”, 90 yıl önce Türkiye’yi işgal için gelen “HMS Ajax” adlı savaş gemisiyle aynı yere demir attı.
TBMM’de “Frenk âdeti” diye Frak giymeyen Abdullah Gül, İngiliz Kraliçesi için “Frak” Giymişti…
“Frak” ne önce onu açıklayalım.
“Frak”, erkeklerin resmi törenlerde giydikleri siyah renkli, uzun etekli ve eteğinin arkası bele değin yırtmaçlı ceketle bir pantolondan oluşan takım giysi.
Bir zamanlar TBMM Başkanlarının giydiği beyaz papyonlu, beyaz yelekli, ceketinin arkası uzun olan kıyafet.
İngiliz dostu İskilipli Atıf Hoca!..
Siyasal İslamcıların, “Frenk Mukallitliği”ne tepkileri malum.
Hatta İstiklal Savaşı sırasında Milli Mücadele karşıtlığı ve İngiliz dostluğu nedeniyle idam edilen İskilipli Atıf Hoca’nın 1 Kasım 1925’te yürürlüğe giren Şapka Kanunu'ndan bir buçuk yıl önce yayımlanan ‘Frenk Mukallitliği ve Şapka’ isimli kitabı mevcut.
İskilipli Atıf Hoca; 19 Şubat 1919’da Mustafa Sabri Efendi’nin başkanlığında kurulan Müderrisîn Cemiyeti’nin ikinci başkanlığına tayin edildi. Bu cemiyet, İngilizlerin telkiniyle kurulmuştu.
Cemiyet, 24 Kasım 1919’da genel kurul toplantısında alınan karar gereğince Teâlî-i İslâm Cemiyeti adını aldı ve Mustafa Sabri Efendi’nin “Şeyhülislâmlık" makamına tayini üzerine başkanlığa Âtıf Hoca getirildi.
İngilizler bu cemiyetin İngiliz işgal ordusuna karşı savaşan Milli Mücadele ve Kuvayı Milliye aleyhine verdiği fetvaları, Uçaklarla Anadolu şehirleri üzerine bırakıyorlardı.
Şapka Kanunu’na muhalefet hikâye yani. Asıl mesele; Türkçe’si, asıl gerekçe Atıf Hoca ve başkanı olduğu cemiyetin İngiliz işgal kuvvetleriyle girmiş oldukları kirli ilişkilerdir.
Kraliçe ziyaretiyle, Türkiye ile İngiltere arasındaki ilişkiler “Stratejik Bir Köprü” oluşturdu…
İngiliz The Times gazetesi, İngiltere Kraliçesi’nin Türkiye ziyaretine geniş yer verdi.
Türkiye ile İngiltere arasındaki ilişkilerin “Stratejik bir köprü” oluşturduğunu, Kraliçe Elizabeth’in Türkiye’yi resmi ziyaretinin iki ülke arasındaki bu ilişkiyi güçlendirmesi gerektiğini yazdı.
Yazıda, doğu ile batı arasında eşsiz bir köprü pozisyonunda olan Türkiye’nin, huzursuz bir bölgede barışın ve istikrarın korunması ve gelişme için anahtar rol oynadığı kaydedildi.
İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth ve eşi Prens Philip; Muhafazakâr Demokrat (Siyasal İslamcı) Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül onuruna İngiliz Kraliyet Donanması'na ait “HMS Illustrious" uçak gemisinde verdiği resepsiyona, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçildiğinde TBMM’de giymeyi reddettiği frakı, Elizabeth için giyerek katılmıştı.
Şimdi insan ister istemez merak ediyor. O zaman hangi nedenle giymemişti, Kraliçe çağırınca neden giydi?
Ya konuşmasına ne demeli? “-Gerçekten de Majestelerinin yarım yüzyılı aşan hükümranlığı boyunca, Britanya ulusuyla özdeşleştiğini ve gündelik politikaları ve değişen zamanı aşarak, milli birliğin ve onurun odak noktası olduğunu büyük bir hayranlıkla görmekteyiz"
Peh peh…
“Bir atım var ala paça; koy vermiyor kırat geçe!..”
Kraliçe, Uçak Gemisi ile İstanbul’da hangi değerli emtiayı Britanya’ya götürdü?
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, üç dört yıl önce Hazine’ye ait 450 ton altının İngiltere’ye gönderildiğini açıklamıştı.
Uzmanlara göre o dönemde Türkiye’nin mevcut altın rezervinin yüzde 92’sine tekabül eden/karşılık gelen Hazine altınları, borç miktarının arttığı ve ödeme güçlüğü çekildiği bir aşamada İngiltere’ye gönderilmişti.
İngilizler “Yediemin” nasıl oldu? Minareyi çalan kılıfını nasıl hazırladı?
İşleme, ‘emanet’ adı verildi.
Uluslararası borç ilişkileri hukukunda bunun başka bir adı vardı ve buna ‘rehin bırakmak’ deniliyordu.
İcra İflas Kanunu’nda haciz edilen bir malın satışı gerçekleştirilinceye yahut taşınır bir malın tahliyesi durumunda malın sahibi bulunana dek ya da sahibi teslim alana dek muhafaza edilmek üzere teslim edildiği kişiye yediemin denir.
Ayrıca Orman Kanunu Ve Borçlar Kanunu’nda da ‘yedieminlik’ geçer. Yine İcra İflas Kanunu’nda, tedbir ve iflas durumlarında da birden fazla kişi arasında hukuki durumu çekişmede olan mal üzerindeki mevcut durum neticelenene kadar güvenli bir yere emanet edilme ihtiyacı durumunda yediemin gündeme gelmektedir.
490 ton olan altın rezervini İngiltere’ye altın rezervi, 2 taksit halinde (400+50 ton)şeklinde gönderildi.
Kraliçe, İstanbul’a geldiğinde ülkesine dönerken, İngiliz uçak gemisi ''HMS Illustrious'' ile 400 ton altını da beraberinde götürmüştü.
İngiltere Kraliçesi’ni Türkiye’ye getiren bu savaş gemisi, Türk Bayrağı asmamıştı ve altınlarımızı alıp götürmüştü.
2016’ya gelindiğinde bu miktarın 490 ton altına ulaştığı iddia edilmişti…
Küresel finans çevreleri Türkiye’nin acil kredi ihtiyacını çözmek için altın rezervinin yüzde 72’lik kısmını teşkil eden 400 ton, sonrasında da 50 ton daha altın İngiltere’deki BANK of ENGLAND’ın kasasına sözde emanet bırakılmıştı.
15 Temmuz 2016 İngiltere’ye gönderilen altınların geri dönüşünü başlattı…
Ciddi bir iddiaya göre Türkiye; İkinci Dünya Savaşı sonrasında katıldığı İngiliz Milletler Topluluğu’nun (Commonwealth of Nations) tek gizli üyesi.
Commonwealth, Britanya İmparatorluğu’nun diğer adı iken, Commonwealth of Nations, İngiliz Milletler Topluluğu yani ‘Pakt’tır. Türk milletinin 15 Temmuz 2016’daki tarihi refleksi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında takılan İngiliz boyunduruğuna verilen tepkiydi.
İngiliz sömürge bakanlığının planladığı, Çin'in sahiplendirildiği “Bir Kuşak Bir Yol” projesine verdiği katkıya bakıp, sakın Türk kadim devletinin teslim olduğu sonucunu çıkarmayın. (Bkz: “15 Temmuz halk direnişi, İngiliz Milletler Topluluğu'ndan kopma hazırlığı mı?”)
Merkez Bankası mevcut döviz rezervlerinin bir bölümünü altına çevirirken, en başta ABD Merkez Bankası FED’de duran 28.7 ton altın rezervlerini başka merkezlere taşıyarak sıfırladı.
Sonuç hemen alındı.
Hem altın rezerv artışı hem de yurtiçine kaydırma amaçlı transferler nedeniyle yurtiçindeki altın varlıkları 100 tondan fazla artıverdi.
Merkez Bankası, döviz rezervlerini tuttuğu yatırım alanlarının en başında gelen ABD devlet tahvili varlıklarını ivedilikle elden çıkardı.
Amerikan Hazine Bakanlığı verilerine göre; Türk Merkez Bankası’nın Kasım 2017’de 61 milyar dolar olan ve FED’de muhafaza ettiği yani sakladığı ABD tahvil mevcutlarını hızla azaltılarak Ocak 2019 itibariyle sadece 3.2 milyar dolara çekildi.
Merkez Bankası, 2018 boyunca yurtdışındaki altınlarını yurtiçine kaydırmaya devam etti. 2018 sonu verilerine göre; Merkez Bankası’nın toplam altın rezervleri zorunlu karşılıklar için tutulan altınlardaki azalış nedeniyle 76.3 ton düşerken, kendi malı olan altın rezervleri 53.8 ton arttı.
Merkez Bankası, yurtdışında tuttuğu altın miktarını azaltmaya devam ediyor.
Banka, Britanya Merkez Bankası’nda tuttuğu altın miktarını kayda değer miktarda azalttı: 278.8 ton.
ABD ve İngiltere’den getirilen altınlar, Borsa İstanbul nezdindeki altın saklama kasalarına taşındı.
Miktarı ise 221 ton.
Böylece 15 Temmuz 2016’dan bu yana, Türkiye’ye getirilen altın miktarı 324 ton oldu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, ABD Merkez Bankası FED nezdinde kendi mülkiyetinde olan altınların tamamını 2017’de Türkiye’ye getirdi.
Dananın kuyruğu da o zaman koptu.
TCMB’nin Türkiye’deki ve Halk Bankası’nın yurt dışından sağladığı altınlarla birlikte BİST’te 220 ton altın saklanmaya başlandı. Halk Bankası da yurt dışında bulunan altınlarını Türkiye’ye getirerek, Borsa İstanbul A.Ş’ye (BİST) teslim etti.
Getirilen altının miktarı 220 tonu buldu.
Bunun 29 tonu Halk Bankası’na ait bulunuyor. Ziraat ve Vakıfbank’ın da 95 ton altını getirme çalışmaları var.
Kaderin cilvesine bakın! Altınları götüren “Kraliçe’nin Gemisi”ni Türkler satın aldı…
Miadını doldurması nedeniyle envanterden düşürülerek emekliye ayrılan İngiliz Kraliyet Donanması’na ait ‘Queen Elizabeth HMS Illustrious' adlı uçak gemisi İzmir limanına kayıtlı ‘Leyal' adlı Türk gemi söküm firmasınca 2 milyon 100 bin sterline satın alındı.
İzmirli Leyal Gemi Söküm firması, Avrupa Komisyonu Onaylı Gemi Geri Dönüşüm Listesi'ne AB dışında giren üç tesisten ikisinin (Leyal Gemi Söküm ve Leyal Demtaş) sahibi.
Dünya denizlerinde 900 bin mil yol kateden, birçok tatbikat ve harekâta katılan ‘HMS Illustrious' adlı uçak gemisi, 2008 yılında da Kraliçe 2. Elizabeth ve eşi Edinburg Dükü Prens Philip'in ziyaretine eşlik etmek üzere Türkiye'ye de gelmişti.
Uluslararası ‘Gemi Geri Dönüşüm’ standartlarına uyum sağlayan ülke olarak gösterilen Türkiye, özellikle savaş gemilerinin sökümünde tercih ediliyor.
Türk Gemi Geri Dönüşüm sektörünün lokomotif firmalarından olan ‘Leyal Gemi Söküm’, 2013 yılında da İngiliz ‘HMS Illustrious' gemisinin ikizi olan ‘HMS Ark Royal' adlı uçak gemisini geri dönüşüme kazandırmıştı. O dönem 10 milyon TL’ye satın alınan gemiden, 16 bin ton hurda çelik elde edildi.
Hurdaya çıkarılan ve İzmir limanına kayıtlı ‘Leyal' adlı Türk gemi söküm firmasınca satın alınan Uçak Gemisi, sökülmeden Türk mühendisleri tarafından incelenmiş olabilir mi?
Birkaç yıl sonra Türk Uçak Gemisi Akdeniz sularına açılırsa kimse şaşırmasın!
Hatırlarsanız Çinliler de Ukrayna’dan “Varyag” isimli Uçak gemisini satın almıştı.
“Varyag” Amiral Kuznetsov sınıfı çok amaçlı bir Sovyet uçak gemisiydi. 6 Aralık 1985'te Nikolayev'in Güney Nikolayev tersanesinde Sovyetler Birliği'nin 2. uçak gemisi olarak kızağa konduğunda “Riga” adıyla biliniyordu.
Hepsi bu mu?
Tabiki değil.
Arkası yarın değil bugün.
Ordu Yardımlaşma Kurumu, demir çelik sektöründe İngiltere başta olmak üzere Fransa ve Hollanda`da üretim faaliyetleri bulunan, İngiliz sanayi devi British Steel`i satın almak üzere ön anlaşmaya vardı.
Merkezi İngiltere Scunthorpe'ta bulunan ve dünya genelinde yaygın müşteri ağına sahip olan entegre çelik üreticisinin ürünlerinin kullanıldığı önemli projeler arasında Londra Heathrow Havalimanı ve Londra Olimpik Stadı'nın yanı sıra ülkemizden de İstanbul Havalimanı yer alıyor.
Yönetsel nedenlerle 21 Mayıs 2019 tarihinde finansal darboğaza giren ve aynı tarihte resmi makamlar vasıtasıyla satışa çıkarılan şirkete, başta Avrupalı üreticiler olmak üzere dünya genelinden 80'e yakın çelik üreticisi talip oldu.
Ama Türkler satın aldı.
İster asılın, ister kuyuya inin ama yine de dikkatli olun! Anladınız siz onu!
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete