İnternet fenomenlerinin izlenme balonu ve asıl gerçekler -Bir ‘Youtuber’in itirafları-
İnternet fenomenlerinin izlenme balonu ve asıl gerçekler -Bir ‘Youtuber’in itirafları-
- 18-04-2023 20:29
- 4583
- 18-04-2023 20:29
- 4583
MOSKOVA
23 Mayıs 2017 tarihinden bu yana “Cem Kıran Rusya Videoları” kanalımda Rusya ve Türkiye’ye dair videolar ve belgesel niteliğinde işler yapıyorum.
Bütün bu süreç içerisinde yayıncılık hakkında profesyonel kişilerden yardım almadım, dolayısı ile anlatacaklarım hem kendi tecrübelerim, hem de bazı arkadaşlarımın YouTube kanalları üzerinden olan tecrübemdir.
Öncelikle bu yazıyı herkesin tam okumayacağını biliyorum ve bunu neden yazdığımı ancak yazının ortalarında anlayacaksınız, tabii yazıyı tam okursanız!
Video barındırma platformları üzerinden, öyle ya da böyle ün kazanmış milyonlarca takipçisi olan insanlar, tüm dünyada ün kazanıp, çoğalmaya devam ediyor; kimisi kısa ve komik videolar ile kimisi politik videolar ile kimisi ise dişe dokunur, topluma gerçekten yararlı videolar ile…
Ülkemizde ise Oğuzhan Uğur gibi birisi, elini taşın altına sokarak, her kesimden ana-bacı küfür de yiyerek toplum için çok özel bir şey yapıp, siyasileri, milyonlarca takipçisi olan YouTube kanalında ağırlıyor.
Kendisinin ve ekibinin kazandığı para ise analarının ak sütü kadar helaldir, çünkü yapılan işin teknik açıdan zorluğunu bilmem ile beraber, psikolojik zorluğunu da tahmin ediyorum.
Programlar yayınlandıktan hemen sonra, genelde insanlar bu videoların kaç kişi tarafından izlendiğine bakar ve arkasından “ufff, 10 saat içerisinde 2 milyon kişi izlemiş” tepkisi verir.
İşte bugün sizlere konunun hiç de öyle olmadığını, milyonlarca izlenen videoların aslında nasıl izlendiğini aktarmaya çalışacağım.
Bu konuyu özellikle Muharrem İnce’nin “Babala tv”deki konuşması üzerinden veriyorum ki, aklınızda daha iyi canlandırabilesiniz.
Muharrem İnce, tam üç saat boyunca sorulan farklı sorulara cevaplar verdi, içlerinde “amaan çok saçma” dediğimiz yerleri, “YouTube” ekranının aşağısında bulunan “zaman barı”nı kaydırarak videoyu atlattık, dolayısı ile her birey, bu “bar”ı atlatarak, kendi duymak istediği kısımları izliyor ve ortaya karmaşık bir durum çıkıyor; o da nedir?
- İzlenme balonu!
“Youtube fenomenleri”, genelde YouTube üzerinden para kazanamazlar Türkiye’de, çünkü “Türkiye Youtube”u aslında çöptür.
“YouTube Türkiye”de reklam veren firmalar, çok düşük fiyatlara reklam verdiği için dünyanın en ucuz reklam piyasalarından biri bizdedir aslında.
Örneğin Youtube, Türkiye’de sizin kanalınızda bin kişiye reklam gösterirse “0.30 dolar”, Avusturya’da ise “3.00 dolar” gibi bir ücret veriyor, tabii bu gelirin yarısına Youtube çöküyor, öyle hepsini vermiyor size.
Kısacası İngilizce içerik üreten, cidden para kazanıyor ve bizim Türkler ise bu açığı program içine ürün yerleştirirerek kapatıyor.
Fakat bu sistemde büyük bir açık vardır, o da reklam veren firmaların, genelde bu bu kanalların takipçi sayısı ve izlenme sayılarının cazibesine kapılması!
Her Youtube kanalının analiz sayfası vardır; o sayfada sizleri takip eden insanların yüzdesel olarak yaş grubu, cinsiyet grubu, insanların bir videoya ortalama kaç dakika ayırdığı, videonun en çok neresinin seyredildiği gibi ayrıntılı raporlara ulaşırsınız oradan.
Tabii bu raporlar genelde bu Youtube kanalları için kozmik oda gibidir, milyonlarca kişinin izlediği 10 dakikalık bir videonun sadece 2 dakikasının izlendiği, reklam veren firmalar tarafından öğrenilirse sizce ne olur?..
Yazının başında da dedim ya, bu yazıyı tam okumayacaksınız diye!
Muhtemelen pek çok kişi okumadı yazının çoğunu ama işte yazının en can alıcı bölümüne geldik.
Babala TV’ye çıkan Muharrem İnce’nin milyonlarca izlenme alması, belki bazı kesimleri korkuturken, bazı kesimleri ise heyecanlandırdı, fakat insanlar yanlış yere bakıyor.
Bakılacak asıl yer, üç saatlik videoyu izleyen milyonlarca insanın Muharrem İnce’ye ortalama kaç dakika ayırdıklarıdır!
Burada hedefim ne sayın Muharrem İnce ne de Oğuzhan Uğur’dur; konu aktüel olduğu için bunu seçtim sadece.
Sosyal medya böyledir aslında, bazen kapak fotoğrafı hiç birşey ifade etmez ama o videoyu milyonlarca insan izlediği için izlersiniz, bazen çok iyi dizayn edilmiş kapak fotoğrafı olduğu için tıklayıp izlersiniz, çoğu zaman ise, YouTube algoritması, gözünüzün içine, içine soktuğu için izlersiniz o videoları.
İşin en trajikomik kısmı ise, YouTube’un üstünde bulunan arama kutucuğunu Türk halkının çok sık kullanmaması ve YouTube, onların önüne ne çıkarırsa ona tıklamasıdır.
YouTube, yapay zekası ile çok iyi tasarlanan bir platformdur aslında.
Kimlere sansür uygulayacağını, kimlerin ona para kazandıracağını çok iyi bilirken, YouTube’da bir çete olan, birbirlerinin kanal reklamını yapıp, takipçilerini farklı kanallara yönlendiren, kutuplaşmış Türkler de var.
Örneğin ben, yüksek takipçili bir “Youtuber” olarak aynı YouTube’un, üstü kapalı ağır sansürüne maruz kalanlardan biriyim.
Rusya’da en geniş kapsamlı videolar çeken, 250 bin takipçisi olan “Cem Kıran Rusya Videoları” kanalının videolaraki izlenme sayıları 5 ila 10 bin dolaylarında geziyor, peki neden oluyor bu?
Çünkü YouTube, takipçilerimin önüne videolarımı çıkarmıyor da ondan!
Takipçileri suçlayamam, yüzlerce kanala aboneler ve günlük işleri arasında beni hatırlamalarını beklemem çocukça olur; kaldı ki Rusya konusu için Google ve YouTube’da arama yapanların bile önüne zar-zor videolarım getiriliyor.
Kanalımda beşyüz küsür Rusya temalı video varken, YouTube, garip bir şekilde Rusya nefreti yayan “Global Haber” adlı TV kanalının, saçma başlıklar ile yayınladığı iki dakikalık Rusya haberlerini, yüzbinlerce insana seyrettirirken, konuşma metninden altyazı çıkarabilen YouTube’un algoritması, nasıl oluyor ise benim videolarımın temasını bir türlü anlayamıyormuş; YouTube yetkilileri öyle “cevap” verdi bana!
İşte bütün bunların ışığında, sevgili Okan Bayülgen’in Babala TV’de anlatmaya çalıştığı, “Youtube gibi platformlar Televizyonun yerini tutamaz, çünkü Televizyon insanlara seyrettiriyor” lafını iyi analiz edersek, sosyal medyada türeyen videoların aslında birer balon olduğunu, bu balon üzerinden para kazanan fenomenlerin ne kadar etkili olduğunu, tarafsız uzmanların incelemelerinden sonra yayınlayacakları video analizleri gösterecektir.
Bu yüzden izleyeceğiniz, reklam vereceğiniz sosyal medya içeriğinin kaç milyon tık aldığı ya da izlendiğini değil, insanları o içerikte ne kadar tuttuklarına odaklanın.
Yetişkin Türk insanının 10 dakikalık videoları ortalama 3 dakika izlediğini baz alırsak, televizyon kanalları yayınladıkları dizileri ve programları YouTube’da tekrar yayınlamaz ise televizyon reklamcılığı ve Türk televizyonculuğu tekrar arşa çıkar, çünkü Türk halkı, TV başında videoyu ileri sardıramazken ‘YouTube’da bu konforu bulacağını çok iyi biliyor.
Şimdi soru şu;
-Neden Türk televizyon kanalları, yayınladıkları programların tekrarını ‘Youtube’dan izleyiciye sunarak o platformu daha da büyütüyor ve bu sebeple de Türk halkı, “YouTube Premium”a milyonlarca para akıtarak Amerika’yı zengin edip, kendi Türk TV yapımlarını oradan izliyor?
Ya da “reklam engelleyici” kullanan milyonlarca insana bedava içerik izletiyor?
Aslında konu burada da bitmiyor!
Google reklamlarına milyonlarca dolar akıtan Türk işletme sahipleri, reklamlarının tüketicilere Google tarafından ulaştırılacağını beklerken, uyanık Google şirketi, Chrome Web mağazası üstünden reklam engelleyici uygulama da satıyor!
Bu konuları bilmeyenler muhtemelen Suriyeli ve Afganların Türkiye’nin Bekası için tehdit olduğunu düşünüyordu, fakat gelin görün ki tehditlerin en büyüklerinden biri, Türk halkının iletişimini büyük oranda eline alan Google ve onun yan şirketleridir.
İstedikleri an Google hizmetlerini kesip Türkiye’yi “1” hafta içerisinde hem sosyal, hem ekonomik buhrana götürecek girdabın içine sokacak bu sistemi sizlere bir nebze anlatmaya çalıştım.
Umarım güzel ülkemin aydın insanları, bu açtığım konu üzerinden devam ederek, bu soygunculuğu, bu yanıltıcılığı çeşitli platformlarda dillendirip anlatırlar.
Yazıyı paylaşmanız umudu ile….
.
Cem Kıran, dikGAZETE.com
MOSKOVA
23 Mayıs 2017 tarihinden bu yana “Cem Kıran Rusya Videoları” kanalımda Rusya ve Türkiye’ye dair videolar ve belgesel niteliğinde işler yapıyorum.
Bütün bu süreç içerisinde yayıncılık hakkında profesyonel kişilerden yardım almadım, dolayısı ile anlatacaklarım hem kendi tecrübelerim, hem de bazı arkadaşlarımın YouTube kanalları üzerinden olan tecrübemdir.
Öncelikle bu yazıyı herkesin tam okumayacağını biliyorum ve bunu neden yazdığımı ancak yazının ortalarında anlayacaksınız, tabii yazıyı tam okursanız!
Video barındırma platformları üzerinden, öyle ya da böyle ün kazanmış milyonlarca takipçisi olan insanlar, tüm dünyada ün kazanıp, çoğalmaya devam ediyor; kimisi kısa ve komik videolar ile kimisi politik videolar ile kimisi ise dişe dokunur, topluma gerçekten yararlı videolar ile…
Ülkemizde ise Oğuzhan Uğur gibi birisi, elini taşın altına sokarak, her kesimden ana-bacı küfür de yiyerek toplum için çok özel bir şey yapıp, siyasileri, milyonlarca takipçisi olan YouTube kanalında ağırlıyor.
Kendisinin ve ekibinin kazandığı para ise analarının ak sütü kadar helaldir, çünkü yapılan işin teknik açıdan zorluğunu bilmem ile beraber, psikolojik zorluğunu da tahmin ediyorum.
Programlar yayınlandıktan hemen sonra, genelde insanlar bu videoların kaç kişi tarafından izlendiğine bakar ve arkasından “ufff, 10 saat içerisinde 2 milyon kişi izlemiş” tepkisi verir.
İşte bugün sizlere konunun hiç de öyle olmadığını, milyonlarca izlenen videoların aslında nasıl izlendiğini aktarmaya çalışacağım.
Bu konuyu özellikle Muharrem İnce’nin “Babala tv”deki konuşması üzerinden veriyorum ki, aklınızda daha iyi canlandırabilesiniz.
Muharrem İnce, tam üç saat boyunca sorulan farklı sorulara cevaplar verdi, içlerinde “amaan çok saçma” dediğimiz yerleri, “YouTube” ekranının aşağısında bulunan “zaman barı”nı kaydırarak videoyu atlattık, dolayısı ile her birey, bu “bar”ı atlatarak, kendi duymak istediği kısımları izliyor ve ortaya karmaşık bir durum çıkıyor; o da nedir?
- İzlenme balonu!
“Youtube fenomenleri”, genelde YouTube üzerinden para kazanamazlar Türkiye’de, çünkü “Türkiye Youtube”u aslında çöptür.
“YouTube Türkiye”de reklam veren firmalar, çok düşük fiyatlara reklam verdiği için dünyanın en ucuz reklam piyasalarından biri bizdedir aslında.
Örneğin Youtube, Türkiye’de sizin kanalınızda bin kişiye reklam gösterirse “0.30 dolar”, Avusturya’da ise “3.00 dolar” gibi bir ücret veriyor, tabii bu gelirin yarısına Youtube çöküyor, öyle hepsini vermiyor size.
Kısacası İngilizce içerik üreten, cidden para kazanıyor ve bizim Türkler ise bu açığı program içine ürün yerleştirirerek kapatıyor.
Fakat bu sistemde büyük bir açık vardır, o da reklam veren firmaların, genelde bu bu kanalların takipçi sayısı ve izlenme sayılarının cazibesine kapılması!
Her Youtube kanalının analiz sayfası vardır; o sayfada sizleri takip eden insanların yüzdesel olarak yaş grubu, cinsiyet grubu, insanların bir videoya ortalama kaç dakika ayırdığı, videonun en çok neresinin seyredildiği gibi ayrıntılı raporlara ulaşırsınız oradan.
Tabii bu raporlar genelde bu Youtube kanalları için kozmik oda gibidir, milyonlarca kişinin izlediği 10 dakikalık bir videonun sadece 2 dakikasının izlendiği, reklam veren firmalar tarafından öğrenilirse sizce ne olur?..
Yazının başında da dedim ya, bu yazıyı tam okumayacaksınız diye!
Muhtemelen pek çok kişi okumadı yazının çoğunu ama işte yazının en can alıcı bölümüne geldik.
Babala TV’ye çıkan Muharrem İnce’nin milyonlarca izlenme alması, belki bazı kesimleri korkuturken, bazı kesimleri ise heyecanlandırdı, fakat insanlar yanlış yere bakıyor.
Bakılacak asıl yer, üç saatlik videoyu izleyen milyonlarca insanın Muharrem İnce’ye ortalama kaç dakika ayırdıklarıdır!
Burada hedefim ne sayın Muharrem İnce ne de Oğuzhan Uğur’dur; konu aktüel olduğu için bunu seçtim sadece.
Sosyal medya böyledir aslında, bazen kapak fotoğrafı hiç birşey ifade etmez ama o videoyu milyonlarca insan izlediği için izlersiniz, bazen çok iyi dizayn edilmiş kapak fotoğrafı olduğu için tıklayıp izlersiniz, çoğu zaman ise, YouTube algoritması, gözünüzün içine, içine soktuğu için izlersiniz o videoları.
İşin en trajikomik kısmı ise, YouTube’un üstünde bulunan arama kutucuğunu Türk halkının çok sık kullanmaması ve YouTube, onların önüne ne çıkarırsa ona tıklamasıdır.
YouTube, yapay zekası ile çok iyi tasarlanan bir platformdur aslında.
Kimlere sansür uygulayacağını, kimlerin ona para kazandıracağını çok iyi bilirken, YouTube’da bir çete olan, birbirlerinin kanal reklamını yapıp, takipçilerini farklı kanallara yönlendiren, kutuplaşmış Türkler de var.
Örneğin ben, yüksek takipçili bir “Youtuber” olarak aynı YouTube’un, üstü kapalı ağır sansürüne maruz kalanlardan biriyim.
Rusya’da en geniş kapsamlı videolar çeken, 250 bin takipçisi olan “Cem Kıran Rusya Videoları” kanalının videolaraki izlenme sayıları 5 ila 10 bin dolaylarında geziyor, peki neden oluyor bu?
Çünkü YouTube, takipçilerimin önüne videolarımı çıkarmıyor da ondan!
Takipçileri suçlayamam, yüzlerce kanala aboneler ve günlük işleri arasında beni hatırlamalarını beklemem çocukça olur; kaldı ki Rusya konusu için Google ve YouTube’da arama yapanların bile önüne zar-zor videolarım getiriliyor.
Kanalımda beşyüz küsür Rusya temalı video varken, YouTube, garip bir şekilde Rusya nefreti yayan “Global Haber” adlı TV kanalının, saçma başlıklar ile yayınladığı iki dakikalık Rusya haberlerini, yüzbinlerce insana seyrettirirken, konuşma metninden altyazı çıkarabilen YouTube’un algoritması, nasıl oluyor ise benim videolarımın temasını bir türlü anlayamıyormuş; YouTube yetkilileri öyle “cevap” verdi bana!
İşte bütün bunların ışığında, sevgili Okan Bayülgen’in Babala TV’de anlatmaya çalıştığı, “Youtube gibi platformlar Televizyonun yerini tutamaz, çünkü Televizyon insanlara seyrettiriyor” lafını iyi analiz edersek, sosyal medyada türeyen videoların aslında birer balon olduğunu, bu balon üzerinden para kazanan fenomenlerin ne kadar etkili olduğunu, tarafsız uzmanların incelemelerinden sonra yayınlayacakları video analizleri gösterecektir.
Bu yüzden izleyeceğiniz, reklam vereceğiniz sosyal medya içeriğinin kaç milyon tık aldığı ya da izlendiğini değil, insanları o içerikte ne kadar tuttuklarına odaklanın.
Yetişkin Türk insanının 10 dakikalık videoları ortalama 3 dakika izlediğini baz alırsak, televizyon kanalları yayınladıkları dizileri ve programları YouTube’da tekrar yayınlamaz ise televizyon reklamcılığı ve Türk televizyonculuğu tekrar arşa çıkar, çünkü Türk halkı, TV başında videoyu ileri sardıramazken ‘YouTube’da bu konforu bulacağını çok iyi biliyor.
Şimdi soru şu;
-Neden Türk televizyon kanalları, yayınladıkları programların tekrarını ‘Youtube’dan izleyiciye sunarak o platformu daha da büyütüyor ve bu sebeple de Türk halkı, “YouTube Premium”a milyonlarca para akıtarak Amerika’yı zengin edip, kendi Türk TV yapımlarını oradan izliyor?
Ya da “reklam engelleyici” kullanan milyonlarca insana bedava içerik izletiyor?
Aslında konu burada da bitmiyor!
Google reklamlarına milyonlarca dolar akıtan Türk işletme sahipleri, reklamlarının tüketicilere Google tarafından ulaştırılacağını beklerken, uyanık Google şirketi, Chrome Web mağazası üstünden reklam engelleyici uygulama da satıyor!
Bu konuları bilmeyenler muhtemelen Suriyeli ve Afganların Türkiye’nin Bekası için tehdit olduğunu düşünüyordu, fakat gelin görün ki tehditlerin en büyüklerinden biri, Türk halkının iletişimini büyük oranda eline alan Google ve onun yan şirketleridir.
İstedikleri an Google hizmetlerini kesip Türkiye’yi “1” hafta içerisinde hem sosyal, hem ekonomik buhrana götürecek girdabın içine sokacak bu sistemi sizlere bir nebze anlatmaya çalıştım.
Umarım güzel ülkemin aydın insanları, bu açtığım konu üzerinden devam ederek, bu soygunculuğu, bu yanıltıcılığı çeşitli platformlarda dillendirip anlatırlar.