İsveç’in karanlık yüzü: Sami Soykırımı

İsveç’in karanlık yüzü: Sami Soykırımı

İsveç’in karanlık yüzü: Sami Soykırımı İsveç’in karanlık yüzü: Sami Soykırımı

İskandinavya üçlüsü; Finlandiya, Danimarka ve İsveç denilince akan sular durur. İnsani gelişmişlik endeksinin yüksekliği, kadın- erkek eşitliği, eğitim modelinin profesyonelliği, sağlık sistemi, demokrasinin ileri seviyesi, insanların hoşgörüsü gibi birçok tanımlama İsveç’i anlatır. İmrenilmek için daha ne yapsınlar.

Avrupa’nın tarih ötesini değil çok yakın geçmişini eşelerseniz; başka milletleri sömürüp, kültürlerini yok ettiği yetmiyormuş gibi bir de katliam yaptıklarını görürüsünüz.

Savaşlar ılıman iklim bölgelerinde, yer altı/ yer üstü zenginliğe sahip coğrafyalarda vuku bulmuştur. İmparatorluklar ardı ardına kurulur, yıkılır; güçlü ordularla birlikte etnik hareketler tarihe yazılır.

Kuzey Avrupa; soğuk iklimden ötürü tarihinin stabil/ durağan olduğu düşünülmüştür. İnsanların burada sakin ve yavaş bir hayat sürdükleri zannedilir. Sosyal demokrasinin beşiği İsveç; insan haklarına ne kadar da saygılıdır! Düşünce ve eylem hürriyeti yüceltilmiştir.

İsveç’te insan hakları ihlal edilir mi? Meğerse edilirmiş. İsveç’in yerli halkı Samiler; modern çağda yok edilmenin eşiğinde.

Cermen Halkları; Orta Çağ’da Avrupa’nın güneyinden kuzeyine dağılmaya başladığı dönemlerde, Sami Halkı burada yaşıyordu.

Sami Halkı; binlerce yıldır Avrupa’nın kuzeyinde İskandinavya ülkeleri ve Rusya’da yaşıyor. Sadece nehirleri sınır alarak, Sapmi adı verdikleri coğrafyada Ren Geyiği yetiştiriyorlar. Konargöçer yaşam tarzını sürdüren Samiler hayvancılıkla uğraşırken; sahil kesiminde yaşayanlar ise balıkçılıkla uğraşıyor.

Samiler, beyaz tenli ve sarışın olmalarına rağmen, çekik gözlü ve belirgin elmacık kemiklerine sahip. Fizyolojilerini yazmamızın sebebi; İsveç halkı içerisinde yüz hatlarına bakılarak ayrımcılık uygulanmış.

Sami Dili; Fin Oğur Dil Ailesine dahil edilmekte. Türk Dil Ailesi ile çok uzaktan akraba olduğu kabul ediliyor.

Sanayi Devrimi ile birlikte Avrupa’nın kuzeyinde de yer altı zenginlikleri keşfedilmeye başlandı.

Samiler, maden ocaklarında zorla çalıştırıldı. Özgürlükleri kısıtlanan Samiler daha kuzeye göç etmeye başladı.

18. ve 19. yüzyıldan itibaren, güçlenen ve merkezi yönetim oluşturan İsveç Krallığı; asimilasyon politikası uygulamaya başladı.

İspanya’nın Endülüs’te halkı zorla Hristiyanlaştırdığı gibi; İsveç Krallığı da Hristiyanlaştırma politikası uyguladı.

Asya’nın kadim inançlarını kabul eden Samiler, misyonerlerin hedefindeydi. Sami dili yasaklanmış, çocuklara yatılı okullarda Hristiyanlık eğitimi verilmeye başlanılmıştı.

Tarih 1889’u gösteriyor…

İsveç Halkına her türlü teşvik verilirken; Samiler ekonomik baskıya tabi tutuldu. Avrupa’da 1. ve 2. Dünya Savaşının yaraları hızla iyileştirilirken; Sami Halkının arazilerine el konulmaya başlanıldı.

Ren geyiklerinin peşinden giden Samiler; inançlarına göre atalarının da aynı çizgileri takip ettiklerini söylerler. Ren geyikleri nesilden nesile aynı çizgiler üzerinde yayılmışlardır.

Ren geyiklerinin üretilmesi yasaklanıp, arazilerde endüstriyel faaliyetler başladıkça; Samiler atalarının izlerini kaybettiler.

Ormanlarda ağaçlar kesildikçe yosunlar ile beslenen ren geyikleri de bitap düşmeye başladı.

Tam bu nokta da İskandinav Irkçıları; kaçak olarak ren geyiklerini kasıtlı avlamaya başladı. Devlet, tüm bunlara göz yumuyordu.

İsveç’te dünyanın ilk Irksal Biyoloji Enstitüsü (1929) kuruldu. İsveç bilim adamları, Sami halkının İsveç halkı ile aynı kökenden geldiklerini iddia ederek Sami mezarlarını tahrip ederek kafataslarını sergilediler.

İsveç Tarih Müzesi daha dün denilebilecek bir tarihte (2019), Sami Mezarlarından çıkardıkları kemikleri geri iade etti.

The Local”e göre Sami halkının kalıntıları, 19. ve 20. yüzyıllarda İsveç'te kazılar, mezar soygunları ve ticaret yoluyla rutin olarak toplandı.

İskelet kalıntılarının iadesi, bir yanlışı düzeltmek ve İsveç hükümeti ile Sami halkı arasındaki bağları güçlendirilmek istenilmişti. Onbir İsveç müzesi, üniversitesi ve enstitüsünün hala Sami kemiklerine ve kafataslarına sahip olduğu biliniyor.

İnsan onurunu çiğneyen İsveç Hükümeti; Sosyal Darwinist Teorileri uygulamıştı. Öyle ki Nazi Almanyası’nın “Irklar arası evliliği yasaklayan kanunuİsveç’te kabul gördü.

İsveç’in yönetim tarzı; “Sosyal Demokrasi/ 3. Yol” başka devletlere örnek gösterilirken, Samiler topluma ekonomik katkı sağlamadıkları gerekçesi ile ötekileştirildi.

İsveç’in Pitea Bölgesinde kurulması düşünülen Rüzgar Türbini Projesi, Sami halkını tedirgin etti.

Sami kültürünü ve doğasını tehdit eden bir başka konu da NATO’nun kuzeyde yaptığı tatbikatlar ve bomba denemeleri. Geri dönülemez şekilde suya, toprağa, bölgede yaşayan canlılara ve atmosfere verdiği zararlardan dolayı bu gibi denemelerin acilen yasaklanmasını talep ediyorlar.

İsveç’teki ırk ayrımı, taciz ve kötü muamele, BM gündemine taşındı. İsveç hükümeti, bu proje sebebi ile Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığı Komitesi ve İnsan Hakları Komitesi’nden ciddi uyarılar almıştır. BM Irk Ayrımcılığı Komitesi (2011), Norveç ve İsveç'e, Sami halkını zorla asimile etme politikalarını eleştiren ve dil ayrımcılığını temel olarak kınayan bir dizi tavsiye yayınladı.

İsveç; İnsan Hakları Beyannamesi’ni 1948’de kabul ettikten sonra Sami Halkına örgütlenme izni verdi.

Günümüzde Sami dilinin resmi azınlık dili kabul edilmesine rağmen; uğradıkları taciz ve ırkçılığı araştırmak için 2020’de Hakikat Komisyonu kuruldu. Sami halkı bu komisyonun çalışmalarını yetersiz buluyor.

Sami Hakikat Komisyonu çalışma grubuna başkanlık eden Matti Blind Berg, “İsveç devletinin Sami halkına yönelik istismarını aydınlatmak son derece önemli bir iş" dedi.

Ayrımcılık ve ayrımcılıkla mücadeleden sorumlu Stockholm hükümetinin bir üyesi olan Asa Lindhagen; “Sami tarih boyunca ırkçılığa maruz kaldı ve bugün de maruz kalıyor. İsveç ırkçılıktan arınmış bir ülke olmalı ve oraya ulaşmak için çaba gerekiyor.” dedi.

Afro-İsveçliler, Yahudiler, Müslümanlar ve Romanlara yönelik ırkçı nefret söylemi İsveç gündemini rahatsız ediyor.

Türkiye, uluslararası platformlarda Sami Halkının uğradığı soykırımı dile getirmelidir. Bu çerçevede Meclis’ten vekillerin de katıldığı; sivil ve akademik heyetler, İsveç’e gidip Sami halkının ileri gelenleri ile diyaloğa geçmelidir.

Avrupa’nın modern yüzü İsveç’in aslında kapkaranlık bir yüzünün de olduğu cümle-âleme duyurulmalı.

Sami halkının bir ferdi, dağlara şöyle seslenir: “Haydi git sevgili arkadaşım. Artık özgürsün. Bir daha birbirimizi bulana kadar kendine dikkat et.

.

Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com

https://www.sametinget.se/english

https://www.aa.com.tr/en/europe/mine-in-swedish-arctic-threatens-indigenous-sami-people/2794272

https://www.aa.com.tr/en/europe/sweden-s-indigenous-sami-community-complain-of-human-rights-abuses/2710836

https://www.culturalsurvival.org/publications/cultural-survival-quarterly/being-indigenous-21st-century

https://www.humanrightspulse.com/mastercontentblog/swedens-troubled-relationship-with-the-indigenous-smi-community

https://apnews.com/article/4d86852f00d3af11bb5fc857d55b5d91

https://www.thelocal.se/20190805/sweden-to-return-remains-of-25-sami-people-after-more-than-half-a-century/

 

İskandinavya üçlüsü; Finlandiya, Danimarka ve İsveç denilince akan sular durur. İnsani gelişmişlik endeksinin yüksekliği, kadın- erkek eşitliği, eğitim modelinin profesyonelliği, sağlık sistemi, demokrasinin ileri seviyesi, insanların hoşgörüsü gibi birçok tanımlama İsveç’i anlatır. İmrenilmek için daha ne yapsınlar.

Avrupa’nın tarih ötesini değil çok yakın geçmişini eşelerseniz; başka milletleri sömürüp, kültürlerini yok ettiği yetmiyormuş gibi bir de katliam yaptıklarını görürüsünüz.

Savaşlar ılıman iklim bölgelerinde, yer altı/ yer üstü zenginliğe sahip coğrafyalarda vuku bulmuştur. İmparatorluklar ardı ardına kurulur, yıkılır; güçlü ordularla birlikte etnik hareketler tarihe yazılır.

Kuzey Avrupa; soğuk iklimden ötürü tarihinin stabil/ durağan olduğu düşünülmüştür. İnsanların burada sakin ve yavaş bir hayat sürdükleri zannedilir. Sosyal demokrasinin beşiği İsveç; insan haklarına ne kadar da saygılıdır! Düşünce ve eylem hürriyeti yüceltilmiştir.

İsveç’te insan hakları ihlal edilir mi? Meğerse edilirmiş. İsveç’in yerli halkı Samiler; modern çağda yok edilmenin eşiğinde.

Cermen Halkları; Orta Çağ’da Avrupa’nın güneyinden kuzeyine dağılmaya başladığı dönemlerde, Sami Halkı burada yaşıyordu.

Sami Halkı; binlerce yıldır Avrupa’nın kuzeyinde İskandinavya ülkeleri ve Rusya’da yaşıyor. Sadece nehirleri sınır alarak, Sapmi adı verdikleri coğrafyada Ren Geyiği yetiştiriyorlar. Konargöçer yaşam tarzını sürdüren Samiler hayvancılıkla uğraşırken; sahil kesiminde yaşayanlar ise balıkçılıkla uğraşıyor.

Samiler, beyaz tenli ve sarışın olmalarına rağmen, çekik gözlü ve belirgin elmacık kemiklerine sahip. Fizyolojilerini yazmamızın sebebi; İsveç halkı içerisinde yüz hatlarına bakılarak ayrımcılık uygulanmış.

Sami Dili; Fin Oğur Dil Ailesine dahil edilmekte. Türk Dil Ailesi ile çok uzaktan akraba olduğu kabul ediliyor.

Sanayi Devrimi ile birlikte Avrupa’nın kuzeyinde de yer altı zenginlikleri keşfedilmeye başlandı.

Samiler, maden ocaklarında zorla çalıştırıldı. Özgürlükleri kısıtlanan Samiler daha kuzeye göç etmeye başladı.

18. ve 19. yüzyıldan itibaren, güçlenen ve merkezi yönetim oluşturan İsveç Krallığı; asimilasyon politikası uygulamaya başladı.

İspanya’nın Endülüs’te halkı zorla Hristiyanlaştırdığı gibi; İsveç Krallığı da Hristiyanlaştırma politikası uyguladı.

Asya’nın kadim inançlarını kabul eden Samiler, misyonerlerin hedefindeydi. Sami dili yasaklanmış, çocuklara yatılı okullarda Hristiyanlık eğitimi verilmeye başlanılmıştı.

Tarih 1889’u gösteriyor…

İsveç Halkına her türlü teşvik verilirken; Samiler ekonomik baskıya tabi tutuldu. Avrupa’da 1. ve 2. Dünya Savaşının yaraları hızla iyileştirilirken; Sami Halkının arazilerine el konulmaya başlanıldı.

Ren geyiklerinin peşinden giden Samiler; inançlarına göre atalarının da aynı çizgileri takip ettiklerini söylerler. Ren geyikleri nesilden nesile aynı çizgiler üzerinde yayılmışlardır.

Ren geyiklerinin üretilmesi yasaklanıp, arazilerde endüstriyel faaliyetler başladıkça; Samiler atalarının izlerini kaybettiler.

Ormanlarda ağaçlar kesildikçe yosunlar ile beslenen ren geyikleri de bitap düşmeye başladı.

Tam bu nokta da İskandinav Irkçıları; kaçak olarak ren geyiklerini kasıtlı avlamaya başladı. Devlet, tüm bunlara göz yumuyordu.

İsveç’te dünyanın ilk Irksal Biyoloji Enstitüsü (1929) kuruldu. İsveç bilim adamları, Sami halkının İsveç halkı ile aynı kökenden geldiklerini iddia ederek Sami mezarlarını tahrip ederek kafataslarını sergilediler.

İsveç Tarih Müzesi daha dün denilebilecek bir tarihte (2019), Sami Mezarlarından çıkardıkları kemikleri geri iade etti.

The Local”e göre Sami halkının kalıntıları, 19. ve 20. yüzyıllarda İsveç'te kazılar, mezar soygunları ve ticaret yoluyla rutin olarak toplandı.

İskelet kalıntılarının iadesi, bir yanlışı düzeltmek ve İsveç hükümeti ile Sami halkı arasındaki bağları güçlendirilmek istenilmişti. Onbir İsveç müzesi, üniversitesi ve enstitüsünün hala Sami kemiklerine ve kafataslarına sahip olduğu biliniyor.

İnsan onurunu çiğneyen İsveç Hükümeti; Sosyal Darwinist Teorileri uygulamıştı. Öyle ki Nazi Almanyası’nın “Irklar arası evliliği yasaklayan kanunuİsveç’te kabul gördü.

İsveç’in yönetim tarzı; “Sosyal Demokrasi/ 3. Yol” başka devletlere örnek gösterilirken, Samiler topluma ekonomik katkı sağlamadıkları gerekçesi ile ötekileştirildi.

İsveç’in Pitea Bölgesinde kurulması düşünülen Rüzgar Türbini Projesi, Sami halkını tedirgin etti.

Sami kültürünü ve doğasını tehdit eden bir başka konu da NATO’nun kuzeyde yaptığı tatbikatlar ve bomba denemeleri. Geri dönülemez şekilde suya, toprağa, bölgede yaşayan canlılara ve atmosfere verdiği zararlardan dolayı bu gibi denemelerin acilen yasaklanmasını talep ediyorlar.

İsveç’teki ırk ayrımı, taciz ve kötü muamele, BM gündemine taşındı. İsveç hükümeti, bu proje sebebi ile Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığı Komitesi ve İnsan Hakları Komitesi’nden ciddi uyarılar almıştır. BM Irk Ayrımcılığı Komitesi (2011), Norveç ve İsveç'e, Sami halkını zorla asimile etme politikalarını eleştiren ve dil ayrımcılığını temel olarak kınayan bir dizi tavsiye yayınladı.

İsveç; İnsan Hakları Beyannamesi’ni 1948’de kabul ettikten sonra Sami Halkına örgütlenme izni verdi.

Günümüzde Sami dilinin resmi azınlık dili kabul edilmesine rağmen; uğradıkları taciz ve ırkçılığı araştırmak için 2020’de Hakikat Komisyonu kuruldu. Sami halkı bu komisyonun çalışmalarını yetersiz buluyor.

Sami Hakikat Komisyonu çalışma grubuna başkanlık eden Matti Blind Berg, “İsveç devletinin Sami halkına yönelik istismarını aydınlatmak son derece önemli bir iş" dedi.

Ayrımcılık ve ayrımcılıkla mücadeleden sorumlu Stockholm hükümetinin bir üyesi olan Asa Lindhagen; “Sami tarih boyunca ırkçılığa maruz kaldı ve bugün de maruz kalıyor. İsveç ırkçılıktan arınmış bir ülke olmalı ve oraya ulaşmak için çaba gerekiyor.” dedi.

Afro-İsveçliler, Yahudiler, Müslümanlar ve Romanlara yönelik ırkçı nefret söylemi İsveç gündemini rahatsız ediyor.

Türkiye, uluslararası platformlarda Sami Halkının uğradığı soykırımı dile getirmelidir. Bu çerçevede Meclis’ten vekillerin de katıldığı; sivil ve akademik heyetler, İsveç’e gidip Sami halkının ileri gelenleri ile diyaloğa geçmelidir.

Avrupa’nın modern yüzü İsveç’in aslında kapkaranlık bir yüzünün de olduğu cümle-âleme duyurulmalı.

Sami halkının bir ferdi, dağlara şöyle seslenir: “Haydi git sevgili arkadaşım. Artık özgürsün. Bir daha birbirimizi bulana kadar kendine dikkat et.

.

Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com

https://www.sametinget.se/english

https://www.aa.com.tr/en/europe/mine-in-swedish-arctic-threatens-indigenous-sami-people/2794272

https://www.aa.com.tr/en/europe/sweden-s-indigenous-sami-community-complain-of-human-rights-abuses/2710836

https://www.culturalsurvival.org/publications/cultural-survival-quarterly/being-indigenous-21st-century

https://www.humanrightspulse.com/mastercontentblog/swedens-troubled-relationship-with-the-indigenous-smi-community

https://apnews.com/article/4d86852f00d3af11bb5fc857d55b5d91

https://www.thelocal.se/20190805/sweden-to-return-remains-of-25-sami-people-after-more-than-half-a-century/