Kaşıkla verilen kepçeyle gitti!..

Kaşıkla verilen kepçeyle gitti!..

Kaşıkla verilen kepçeyle gitti!.. Kaşıkla verilen kepçeyle gitti!..

Hükümet, daha asgarî ücreti tesbit edip ilân etmeden önce piyasalar şaha kalktı…

Hemen hemen her şeyde günlük fiyat artışları yaşandı ve hâlâ da devam ediyor, sanki fireni patlamış kamyon misali gibi, süratli bir şekilde yoluna devam ediyor; kural-mural hak getire…

Zincir marketlerde, KDV’de yapılan indirimlerin reyondaki fiyatlara pek yansımadığını ve bilakis devamlı küçük miktarlarda artırıldığını gördüm…

Kimsenin derdi değil, herkes tutturabildiği kadar götürmenin derdinde!..

Vatandaşın hali ahvali kimin umurunda?

Geçtiğimiz günlerde bir semt pazarının içinden geçerken fiyatını sorduğum yufkanın pahalı olduğunu söylediğimde, “asgarî ücret arttı abi” diye savunmaya geçti esnaf kardeş...

Yani asgarî ücretin artırılması, fiyatların zamlanmasına gerekçe(!)…

Peki önceki gün (27.12.2022, Salı) yapılan İstanbul’da toplu taşıma ücretlerindeki artış nereden kaynaklı? (Otobüs biletleri 7.67 liradan- 9.90 liraya; minibüs ise, indi-bindi fiyatı 5.25 liradan 7.00 liraya yükseltildi.)

Bu arada, yapılan fahiş zam, İstanbul’un trafik meselesini daha çok keşmekeşe döndürecek; çünkü otomobili olan insanlar, işe giderken kullanmadıkları araçlarını yola çıkaracak; böylece çile daha çok artacak Ekrem Bey, “her şey daha güzel olmayacak ”(!)  anladınız mı?

Bari biraz asgari ücretlinin, minnacık da olsa sevinmesine müsaade etseydiniz olmaz mıydı?

Zam gerekçeniz de tabii ki, yine asgarî ücrete yapılan iyileşmeyle alakalı(!); değil mi?...

Başka ne olabilir?...   

Ha!.. Şunu hatırlatmada fayda var, kıymetli dostlar…

Şimdiye kadar hiçbir hükümet döneminde olmayan, sene içerisinde asgarî ücrete yapılan “ara zam”la, rakam 5 bin 500 lira oldu. 2023 yılında uygulanacak olan net ücret ise 8 bin 506 liraya çıkarıldı…

İşte asgarî ücrete getirilen artış daha cebe girmeden; toplu taşıma ücretlerinin yükseltilmesi, gıda fiyatlarındaki durmadan devam eden zamlar, aldı gitti!..

Yani kısaca kaşıkla verilmeye çalışılırken; TIR’la götürüldü(!)…

Bir sene öncesi 40-50 lira arası olan beyaz peynir, şimdilerde 130-150 lira arasında, bir kilo kuru soğan 10 lirayı aştı, bir kilo mevsim sebzesi pırasa 20 lirayı, bir kilo zeytin ve çay da 70 lirayı geçiyor…

İstanbul’da yaşayan, kaba taslak bir aile bütçesi hesabı; bu asgarî ücretli, toplu taşımayla işine gidip-gelirken en az iki otobüs kullanıyorsa, sadece günde 40.00 lira ödeyecek; bu da, haftada bir gün tatil yapıyorsa ayda 1.040 lira sadece işe bir gidiş bir geliş için otobüs biletine ayıracak; üç- dört kişilik bir ailenin aylık mutfak masrafı, yaklaşık beş-altı bin lira arası, sabit faturalara (su, elektrik, telefon ve doğalgaz) 1.500-2.000 lira; peki geriye ne kalıyor yaklaşık 506.lira o da diğer masraflara(!)…

Bozdur bozdur harca (!)…

Allah aşkına yapılan bu artış, insanların ihtiyaçlarını gidermede yeterli olmadığı halde bu piyasaya gelen zamlar da neyin nesi?

Hiç mi vicdanlar sızlamıyor?..

İşçi emeklilerinin hali daha da içler acısı…

13-14 milyon olduğu belirtilen bu kitleye, hâlâ yıllarca dillendirilmesine rağmen; 2000 yılından sonrası emekli olanlara sağlanacak intibaktan gelecek haklar verilmedi…

Yılda iki sefer yapılan artışlar da enflasyona endeksli…

Eğer enflasyon düşük çıkarsa yapılacak maaş zam miktarı da düşük oluyor, neredeyse asgarî ücretliden bile az olan emekli aylıkları ise daha facia durumda!...

Yapılan bazı ciddi iyileşmelerde ise sadece çok küçük bir bölüme (yaklaşık 1 milyon kişi) yansıyor; geriye kalan on milyonları aşan bir kesim ise enflasyon miktarına bırakılıyor…

Piyasalardaki bu fahiş artışlar karşısında, ayakta durmaya zorlanan emekliler; hep isteklerini, ihtiyaçlarını ileriki aylara, senelere ötelemek mecburiyetinde kalıyorlar…

Bu adalet mi?

13-14 milyon emekli, aileleriyle birlikte yaklaşık 30-35 milyon kişiye tekabül ediyor, hiç de göz ardı edilmemesi gerekiyor bu rakam; 85 milyonluk ülkemizin üçte birini geçen bir miktar, böylece biline!...

Psikolojileri, moralleri bozuk olan devamlı sıkıntı yaşayan insanlar, kafalarını kaldırıp da ülkede gelişen güzel yatırım ve buluşlara rahatça sevinebilir mi hiç?..

Bir düşünmek lazım!..

Ülkede, Şırnak’ta Cudi ve Gabar Dağlarının birleştiği havzada 150 milyon varil petrol rezervinin bulunduğuna, Karadeniz’de 710 milyar metreküplük doğalgazın vatandaş için kullanılacağına nasıl sevinecek?

Hiç yüzlerde gülecek bir hâl, bu keşiflere sevinecek hal kaldı mı?

İşte bu güzellikleri, insanların görmesine hep engel oluyorlar!..

İnsanlar, sadece kendi ihtiyaçlarını karşılama derdinde.

Piyasaya devamlı yapılan zamlardan daha az etkilenmenin yolunu bulmak için; en ucuz hangi market ve çarşı-pazar var onun peşinde dar gelirli insanlar, çünkü ona kısa vadede bu lazım!..

Kafasının sakin, moralinin düzgün olması gerekiyor.

Bunun için de devletin imkânlarının adaletli değerlendirilmesi gerekirken, ihtiyaçların giderilmesinde de hak ve hukuka çok dikkat edilmeli, fırsatçılara ve art niyetlilere imkân verilmemeli…

.

Osman Ovacıklı, dikGAZETE.com

Hükümet, daha asgarî ücreti tesbit edip ilân etmeden önce piyasalar şaha kalktı…

Hemen hemen her şeyde günlük fiyat artışları yaşandı ve hâlâ da devam ediyor, sanki fireni patlamış kamyon misali gibi, süratli bir şekilde yoluna devam ediyor; kural-mural hak getire…

Zincir marketlerde, KDV’de yapılan indirimlerin reyondaki fiyatlara pek yansımadığını ve bilakis devamlı küçük miktarlarda artırıldığını gördüm…

Kimsenin derdi değil, herkes tutturabildiği kadar götürmenin derdinde!..

Vatandaşın hali ahvali kimin umurunda?

Geçtiğimiz günlerde bir semt pazarının içinden geçerken fiyatını sorduğum yufkanın pahalı olduğunu söylediğimde, “asgarî ücret arttı abi” diye savunmaya geçti esnaf kardeş...

Yani asgarî ücretin artırılması, fiyatların zamlanmasına gerekçe(!)…

Peki önceki gün (27.12.2022, Salı) yapılan İstanbul’da toplu taşıma ücretlerindeki artış nereden kaynaklı? (Otobüs biletleri 7.67 liradan- 9.90 liraya; minibüs ise, indi-bindi fiyatı 5.25 liradan 7.00 liraya yükseltildi.)

Bu arada, yapılan fahiş zam, İstanbul’un trafik meselesini daha çok keşmekeşe döndürecek; çünkü otomobili olan insanlar, işe giderken kullanmadıkları araçlarını yola çıkaracak; böylece çile daha çok artacak Ekrem Bey, “her şey daha güzel olmayacak ”(!)  anladınız mı?

Bari biraz asgari ücretlinin, minnacık da olsa sevinmesine müsaade etseydiniz olmaz mıydı?

Zam gerekçeniz de tabii ki, yine asgarî ücrete yapılan iyileşmeyle alakalı(!); değil mi?...

Başka ne olabilir?...   

Ha!.. Şunu hatırlatmada fayda var, kıymetli dostlar…

Şimdiye kadar hiçbir hükümet döneminde olmayan, sene içerisinde asgarî ücrete yapılan “ara zam”la, rakam 5 bin 500 lira oldu. 2023 yılında uygulanacak olan net ücret ise 8 bin 506 liraya çıkarıldı…

İşte asgarî ücrete getirilen artış daha cebe girmeden; toplu taşıma ücretlerinin yükseltilmesi, gıda fiyatlarındaki durmadan devam eden zamlar, aldı gitti!..

Yani kısaca kaşıkla verilmeye çalışılırken; TIR’la götürüldü(!)…

Bir sene öncesi 40-50 lira arası olan beyaz peynir, şimdilerde 130-150 lira arasında, bir kilo kuru soğan 10 lirayı aştı, bir kilo mevsim sebzesi pırasa 20 lirayı, bir kilo zeytin ve çay da 70 lirayı geçiyor…

İstanbul’da yaşayan, kaba taslak bir aile bütçesi hesabı; bu asgarî ücretli, toplu taşımayla işine gidip-gelirken en az iki otobüs kullanıyorsa, sadece günde 40.00 lira ödeyecek; bu da, haftada bir gün tatil yapıyorsa ayda 1.040 lira sadece işe bir gidiş bir geliş için otobüs biletine ayıracak; üç- dört kişilik bir ailenin aylık mutfak masrafı, yaklaşık beş-altı bin lira arası, sabit faturalara (su, elektrik, telefon ve doğalgaz) 1.500-2.000 lira; peki geriye ne kalıyor yaklaşık 506.lira o da diğer masraflara(!)…

Bozdur bozdur harca (!)…

Allah aşkına yapılan bu artış, insanların ihtiyaçlarını gidermede yeterli olmadığı halde bu piyasaya gelen zamlar da neyin nesi?

Hiç mi vicdanlar sızlamıyor?..

İşçi emeklilerinin hali daha da içler acısı…

13-14 milyon olduğu belirtilen bu kitleye, hâlâ yıllarca dillendirilmesine rağmen; 2000 yılından sonrası emekli olanlara sağlanacak intibaktan gelecek haklar verilmedi…

Yılda iki sefer yapılan artışlar da enflasyona endeksli…

Eğer enflasyon düşük çıkarsa yapılacak maaş zam miktarı da düşük oluyor, neredeyse asgarî ücretliden bile az olan emekli aylıkları ise daha facia durumda!...

Yapılan bazı ciddi iyileşmelerde ise sadece çok küçük bir bölüme (yaklaşık 1 milyon kişi) yansıyor; geriye kalan on milyonları aşan bir kesim ise enflasyon miktarına bırakılıyor…

Piyasalardaki bu fahiş artışlar karşısında, ayakta durmaya zorlanan emekliler; hep isteklerini, ihtiyaçlarını ileriki aylara, senelere ötelemek mecburiyetinde kalıyorlar…

Bu adalet mi?

13-14 milyon emekli, aileleriyle birlikte yaklaşık 30-35 milyon kişiye tekabül ediyor, hiç de göz ardı edilmemesi gerekiyor bu rakam; 85 milyonluk ülkemizin üçte birini geçen bir miktar, böylece biline!...

Psikolojileri, moralleri bozuk olan devamlı sıkıntı yaşayan insanlar, kafalarını kaldırıp da ülkede gelişen güzel yatırım ve buluşlara rahatça sevinebilir mi hiç?..

Bir düşünmek lazım!..

Ülkede, Şırnak’ta Cudi ve Gabar Dağlarının birleştiği havzada 150 milyon varil petrol rezervinin bulunduğuna, Karadeniz’de 710 milyar metreküplük doğalgazın vatandaş için kullanılacağına nasıl sevinecek?

Hiç yüzlerde gülecek bir hâl, bu keşiflere sevinecek hal kaldı mı?

İşte bu güzellikleri, insanların görmesine hep engel oluyorlar!..

İnsanlar, sadece kendi ihtiyaçlarını karşılama derdinde.

Piyasaya devamlı yapılan zamlardan daha az etkilenmenin yolunu bulmak için; en ucuz hangi market ve çarşı-pazar var onun peşinde dar gelirli insanlar, çünkü ona kısa vadede bu lazım!..

Kafasının sakin, moralinin düzgün olması gerekiyor.

Bunun için de devletin imkânlarının adaletli değerlendirilmesi gerekirken, ihtiyaçların giderilmesinde de hak ve hukuka çok dikkat edilmeli, fırsatçılara ve art niyetlilere imkân verilmemeli…

.

Osman Ovacıklı, dikGAZETE.com