Kırım Tatarları ve tarihi gerçekler; sorular ve cevaplar

Kırım Tatarları ve tarihi gerçekler; sorular ve cevaplar

Kırım Tatarları ve tarihi gerçekler; sorular ve cevaplar Kırım Tatarları ve tarihi gerçekler; sorular ve cevaplar

Kırım Tatarları ve Tarihi Gerçekler

Mayıs 2024 tarihi itibariyle sorular ve cevapları…

1- Osmanlı'nın son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarının ardından 2014 yılında Rusyanın Kırım'ı ilhak ermesiyle birlikte Kırım meselesi Türkiye'nin gündemine tekrar girmiş oldu. Bu tarihi kırılmayla ilgili olarak konumuza giriş yapalım.

- Kırım, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu zengin tarihi içerisinde yalnızca Türkler için değil aynı zamanda Ruslar için de oldukça büyük öneme sahip bir toprak oldu. Uzun yıllar boyunca Türk toprağı olan Kırım yarımadası, Rus Çariçesi Yekaterina’nın Kırım’ı almasıyla birlikte bu bölgede Rus hakimiyeti başladı ve bugüne kadar devam etti.

Rusya İmparatorluğu’nun Bolşevik Devrimi ile sona ermesinin ardından uzun süre Sovyetler Birliği toprağı olarak hayatına devam eden Kırım, SSCB’nin dağılmasının ardından 23 sene boyunca bir Ukrayna dönemi geçirdi. Bu dönem zarfında Anavatanımız Kırım’ı defalarca ziyaret etme şansı buldum. Hatta yarımadanın tamamını dolaşıp, saha çalışması neticesinde yazdığım 2 farklı kitabım da bulunuyor. Bu kitaplara bir yenisini eklemeyi de planlıyorum.

Kamuoyunun da bildiği üzere 2014 yılında Kırım’da bir referandum tertip edildi. Bu referandumun ardından yarımada halkı, önce bağımsızlık ilan etti. Ardından da Rusya Federasyonu’na katılım talebinde bulundu. Kremlin, bu talebi onayladı ve yarımada, Kırım Cumhuriyeti adıyla Rusya Federasyonu içerisine dahil oldu. Bu süreç zarfında da anavatanımızda bulundum. Referandumu yerinde takip ettim.

O günlerde gerek Rus gerek Türk gerekse Batı medyasına verdiğim demeçlerde de göreceğiniz üzere Kırım’da 10 sene önce gerçekleşen bu referandumun demokratik bir şekilde düzenlendiğini dile getirdim. Aradan geçen süreçte bu fikrimde değişen bir husus bulunmuyor.

O günlerde gerçekleşen referandumu “göreceli olarak” tanıdığımızı belirttim. Bu beyanatımı yaptığım anda Türk ve Ukrayna kamuoyunda bazı tartışmalar yaşandı. Buradaki beyanatı, şahsım adına değil; öncülüğünü üstlendiğim ve başkanlığını yürüttüğüm Kırım Tatar STK’larına üye olan dava arkadaşlarımla birlikte gerçekleştirdiğim istişareler sonucunda yaptım.

Kırım’da 10 sene önce gerçekleşen referandum sonrası Türkiye’de çeşitli tartışmalar sürdü.

Türkiye, o günden beri dünyanın birçok ülkesi gibi referandumu ve Kırım’ın Rus toprağı olduğunu resmi olarak kabul etmiyor. Kırım’ın Türkiye Cumhuriyeti tarafından resmi olarak kabul edilmemesi demek, Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kırım Tatar etnik kökenli vatandaşın bireysel olarak anavatanla bağlarını bir anda koparacağı anlamına gelmiyor.

Biz de bugün Türkiye’de yaşayan Kırım Tatarları olarak anavatanımızla bağlarımızı koparmak istemiyoruz.

2- Rusya'nın tezi Kırım'da, Kırımlılar'dan sonra en çok Ruslar'ın yaşadığı. O yüzden Ukrayna'nın elinden alıp, kendi topraklarına kattı. Bu doğru ve geçerli bir sebep midir?

Soruyu daha açmak gerekirse; DW'de 2014’de yayınlanan bir haberde, Kırım nüfusunun yüzde 15'i, kendilerini kültürel açıdan Sovyet olarak nitelendiriyor. Ankete katılanların yarısından çoğunun kendini kültürel olarak Rus gördüğü aktarılıyor. Kendini Ukraynalı görenlerin oranı yüzde 8’de kalıyor.

Oysa Türkiye'de ise Kırımlılar'ın Rusya'yı istemedikleri ve düşman gördükleri üzerine bir algı var. Medyadaki haberler ve makaleler; okuyabildiklerimiz bu algıyı besliyor. Bu çelişki hakkında neler düşünüyoruz.

- Kırım yarımadası üzerinde birçok etnik nüfus yaşamaktadır. Bunların en büyük çoğunluğunu Ruslar oluşturuyor. Rusların ardından etnik nüfusun büyüklüğüne göre: Ukraynalılar, Kırım Tatarları, Bulgarlar, Ermeniler, Almanlar, Rumlar, Karaimler, Kırımçaklar ve diğer birçok halklar yaşıyor.

Kırım nüfusu, kültürel açıdan kendini Sovyet olarak tarif etmiyor. Kırım nüfusu kültürel açıdan kendisini ait olduğu etnik nüfusla birlikte “Kırımlı” olarak nitelendiriyor. Kırımlı sözü, Sovyetler Birliği zamanında ortaya çıkan RusçaKırımçan” sözünden geliyor. Bunun tercümesi zaten Kırımlı demektir.

Kırım yarımadasında yaşayan halklar, Ukrayna hakimiyetindeki 23 yıllık süre boyunca pek de dostane şekilde bir arada yaşamadılar. Ukrayna, anayasal olarak kendini “Ulus Devleti” olarak nitelendiriyor. Ancak işin reel boyutu bunun tam tersi olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü, 1991 ile 2014 yılları arasındaki Ukrayna hakimiyeti altındaki süreçte Kırım yarımadasında Ukraynalı olmayan nüfuslara, yani hem Ruslara hem de bize Kırım Tatarlarına hiçbir hak tanınmadı.

İstediğimiz haklar nelerdi?

Öncelikle ana dilde eğitim hakkıydı. Bu hak verilmedi. Yeni camiler inşa etmek istedik. Bu hakkı da tanımadılar. “Körfez ülkelerinden ve Afganistan’dan gelen aşırılıkçı dini örgütlerin yarımadaya gelişlerine engel olun, gençlerimizi zehirliyorlar” dedik. Dinlemediler. Üstelik bu terör örgütlerinin, özellikle Hizbut Tahrir terör örgütünün yarımadada yaygınlaşmasına ön ayak oldular.

23 yıllık Ukrayna hakimiyetinin ardından gerçekleşen referandum sonrası Rusya’ya bağlanma sürecinin akabinde Rusya’yı istemeyenler yok muydu?

Vardı.

Bunlar kimlerdi?

İşte tam da bahsettiğim süre boyunca yarımadadaki Ukraynalılar dışındaki kimseye haklarını vermeyenler, mevzubahis aşırılıkçı örgütler ve terör örgütleri ile birlikte onlarla iltisaklı olanlar ve tabi son olarak bu düzen çarkından nemalananlar.

Ortada bir çelişki olduğunu düşünüyorsak, ki ben öyle düşünmüyorum, bu çelişkinin temel sebebi, kamuoyunun yanlış bilgilendirmesi olabilir.

3- Türkiye'deki bazı Kırım Türkleri Vakıf ve Dernekler, bizi Rus taraftarı olmakla suçluyor. Peki biz onları nasıl görüyor ve nasıl tanımlıyoruz.

- Bu tamamen yanlış ve gerçekleri yansıtmayan bir ithamdır. Biz 2014 yılında “Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasını göreceli olarak kabul ediyoruz” dediğimiz günden beri sıklıkla hem şahsıma hem de mensubu olduğum tüm STK’lara ve onların diğer mensuplarına bu ithamlarda bulunuldu.

Kırım’ın 2014 yılında statüsünün değişmesi, uluslararası toplum tarafından kabul görmedi. Referandumun sonucunu ve Kırım’ın Rusya Federasyonu’na bağlanmasını devletimiz de resmi olarak kabul etmiyor. Ancak Türkiye’de milyonlarca Kırım Tatarı bulunuyor. Kırım Tatarlarının, tarihi anavatanlarıyla bağlarını bireysel olarak koparması mümkün değildir.

Bağları sürdürmek, akrabalarıyla görüşmeye devam etmek, yarımadadaki yerel Kırım Tatarlarının haklarının iadesinin yapıldığını denetlemek gibi doğrudan ve doğal olarak dahil olduğu bazı hususlar var. Biz geçen 10 sene boyunca bu düsturla hareket ettik.

Türkiye’deki Kırım Tatar diasporasının temsilcileri olarak, yarımadadaki resmi makamlar ile temas ederek soydaşlarımızın haklarının iadesi hususunda kamu diplomasisi yürüttük. Bu çalışmalarımızın olumlu sonuçlandığını düşünüyoruz. Bunu yarımadada bulunan Kırım Tatarları ile yaptığımız istişareler sonucunda da görüyoruz. “Meyve veren ağaç, taşlanır.” derler. Bizim durumumuz da tam olarak budur.

4- Türkiye'de Kırım meselesi denince ilk akla gelen isim Mustafa Cemilev. Kendisiyle ilgili çeşitli spekülasyonlar var. Hatta dikGAZETE’de Mustafa Cemilev'in FETÖ ile bağlantılı olduğu iddialarını içeren Ömür Çelikdönmez ve Dimitri Kherson'un yazıları yayınlandı.

- Mustafa Cemilev denilince akla gelen bazı sorular var: Hangi Mustafa Cemilev?

“Kırım Tatar Milli Hareketi’nin yolbaşçısı, Sovyetlere direnen Mustafa Cemilev mi?”

“Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa Cemilev mi?”

“Kırım’da Kırım Tatarları dışında herkese yardım eden Mustafa Cemilev mi?”

“Kırım Tatarları için tahsis edilen yardımları zimmetine geçiren Mustafa Cemilev mi?”

İşte bu gibi soruların cevapları önemli. Soğuk Savaş yılları boyunca hem bize hem de Türk milliyetçileri nezdinde Türk kamuoyuna anlatılan Mustafa Cemilev figürü ile bugünkü karşımızdaki Mustafa Cemilev arasında dağlar kadar fark var.

Bizler gençken, Soğuk Savaş yılları yaşanırken, yalnızca bize yani Kırım Tatar diasporasına değil aynı zamanda Türk kamuoyundaki Milliyetçi, Sağcı diye nitelendirebileceğimiz kesimlere anlatılan Cemilev, Sovyetlere karşı direnen bir özgürlük savaşçısı, Türk milliyetçisi figürdü. Oysa biz bu durumun ne derece gerçek olduğunu daha sonra öğrendik.

Mustafa Cemilev, özünde Sovyetler Birliği döneminde kamuoyuna anlatıldığı gibi zindanlarda yatmış bir özgürlük savaşçısı değildi. O dönemde Sovyetler’in ideolojisine karşı herkesin alındığı çalışma kamplarında, zindanda kalmayan, hatta çalışma kampında çalışmayan biriydi.

Mustafa Cemilev, uzun yıllar Kırım’da KTMMKırım Tatar Milli Meclisi’nin Başkanlığını yaptı. Türk kamuoyu KTMM’yi gerçekten bir meclismiş gibi görüyor. KTMM, bir STK idi. Hatta öyle ki bu STK, resmi olarak kayıtlı olmayan bir STK idi. Cemilev ve şürekası, 23 senelik Ukrayna döneminde Kırım’da KTMM’yi de-facto bir STK olarak resmi olmayan bir şekilde bıraktılar.

KTMM, Kırım Tatarlarının bir meclisi falan değildi. “KTMM, Cemilev’in tek kişilik gösteri yaptığı bir sahneydi” desek yeridir. Üstelik Cemilev, Türkiye Cumhuriyeti devletinden KTMM’ye bir sürü yardım parası aldı. Resmiyette var olmayan bir kuruma aktarılan bu fonlar nereye gitti? Cevap çok basit: Birilerinin cebine gitti.

Cemilev, daha sonrasında KTMM üzerinden aldığı fonlar ve Batılılardan aldığı politik destek neticesinde Ukrayna milletvekili oldu. Örneğin Cemilev, Kırım’dan Ukrayna milletvekili seçilmedi. Kiev’den seçildi. Zaten Kırım’dan aday olsa, seçilemezdi. Cemilev, Kırım’da hiçbir zaman sevilmedi. Türk kamuoyuna anlatılan Mustafa Cemilev, büyük bir yalan hikayesidir.

5- 2014 Kırım'ın Rusya'ya ilhakı ve ardından yapılan referandumdan bu yana Kırım’daki siyasal ve kültürel atmosfer nasıl?

- Kırım’da Kırım Tatarları 10 sene önceki referandumun ardından birçok hak elde ettiler. Bunları teker teker sıralayalım:

- Kırım Tatarcası resmi dil oldu. Bu ne demek? Kırım Tatarcası resmi dairelerde resmi dil olarak kullanılabiliyor. Yani dilekçeler Kırım Tatarcası ile yazılabilir. İlk, orta ve yüksek öğretimde Kırım Tatarcası ile eğitim alınabiliyor. Yani yalnızca dil eğitimi değil; örneğin ilkokulda matematik dersini veya lisede fizik dersini Kırım Tatarcası dilinde öğrenebiliyor çocuklar. Kırım Tatar üniversitesi KİPU var. Buradaki akademisyenlerin ekseriyeti Kırım Tatarı. Rektörü de çok değerli bir Kırım Tatar akademisyen olan değerli kardeşim Cengiz Yakubov’dur.

- Ukrayna terkibindeki 23 sene boyunca Kırım Tatarları, dinlerini özgürce yaşayamadılar. Bugün Akmescit ya da Rusça adıyla Simferopol şehrinde inşa edilen Büyük Cuma Camisi dahil olmak üzere bir sürü yeni camiler inşa edildi ve edilmeye devam ediyor. Eski camilerimiz tadilattan geçiriliyor. Yarımada boyunca faaliyet gösteren Vahabbist terör örgütlerinin faaliyetleri durduruldu. Böylece bu terör örgütlerinin beyinlerini yıkamaya çalıştığı gençlerimiz, bu tehlikeden artık uzak durabiliyorlar. Önceleri bu vahabbist terör örgütlerinden Hizb-ut Tahrir yasaklı değildi. Bugün Kırım’da Hizb-ut Tahrir yasaklı bir terör örgütüdür.

- Kırım Tatarlarının iştirakleri kendilerine ait resmi televizyon kanalı, radyo kanalı, günlük gazetesi, politik ve kültürel mecmuaları bulunuyor. Öte yandan her sene daha da fazla artan Kırım Tatar dilinde basılan kitaplar var. Bu yazılı, görsel ve işitsel yayınlara devletin desteği de söz konusu. Devlet, resmi fonları aracılığıyla halkı bu konuda teşvik ediyor.

- Kırım Tatar spor kulüpleri kuruldu. Bu spor kulüpleri, yarımada boyunca üst ve alt liglerde Kırım Tatar sporcularla müsabakalara katılıyorlar.

- Kırım Tatar halk dansları ve folklor grupları, devlet desteğiyle yalnızca yarımadada değil aynı zamanda umumi Rusya’nın diğer bölgelerinde ve yurtdışında gösteriler sergiliyor. Kırım Tatar tiyatroları hem dünyaca ünlü klasik oyunları hem de Kırım Tatar yerel oyunlarını sahneye koyuyorlar.

- Kırım Tatarları da diğer etnik halklar gibi yalnızca Kırım’da değil aynı zamanda tüm Rusya genelinde herkesle eşit haklara sahip oldular. Bu durum, Ukrayna döneminde geçerli değildi. Çünkü Ukrayna hükumeti hem yarımadaya gerekli yatırımları gerçekleştirmiyor hem de yarımada içerisinde Ukraynalı olmayan halkların haklarını tam anlamıyla onlara vermiyordu.

6- Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş, Kırım'ı nasıl etkiliyor? Gelecekte bu savaşın yansımalarını Kırım'da nasıl göreceğiz. Savaşın sonuçları Kırım meselesinin de yeni tartışılmasını gündeme getirecektir. Biz bu konuda neler düşünüyoruz.

- Ukrayna’da geçen 2 sene boyunca süren özel askeri operasyon neticesinde Kırım da bundan kendine düşen nasibi maalesef alıyor. Zaman zaman bu süreç boyunca Kırım’a da saldırılar oldu. Kırım halkı, Ukraynalıların saldırılarına alışıktır. Kırım, 10 sene önce gerçekleşen demokratik referandum neticesinde Rusya Federasyonu’na bağlandıktan sonra Ukraynalılar defalarca Kırım’ın elektriğini ve suyunu kestiler. Hatta Cemilev gibi sözde Kırım Tatarları da buna destek verdiler. Oysa yarımadadaki diğer halklarla birlikte Kırım Tatarları da bu eylemlerden oldukça ciddi bir biçimde etkilendi.

Rusya’nın özel askeri operasyon neticesinde Herson boyunca ilerlemesi neticesinde Kırım’ın su sorunu çözüldü biliyorsunuz. Dinyeper Nehri’ne suni olarak inşa edilen baraj patlatıldı ve artık bugün Kırım’da su sorunu bulunmamaktadır.

Öte yandan şunu da unutmamak gerekir; özel askeri operasyon neticesinde Rusya’ya katılan yeni bölgeler, aslında yeni bölge değildir. Buralar tarihi olarak hem Rus hem de Kırım Tatar topraklarıydı. Bugün Kırım Tatarları, Rusya Federasyonu’nu oluşturan halklardan birisidir. Bu açıdan Rusya’ya yeni katılan bölgeleri, birer geri dönüş olarak nitelendirebiliriz.

7- Bütün bu konuştuklarımızdan ardından Türkiye, Kırım ile ilgili nasıl bir politika geliştirmeli. Hükümetle Kırım politikası hakkında görüş alış-verişi imkanı nedir.

- Türkiye’nin Kırım ile bağları bugünden yarına değişecek bağlar değildir. Ancak asırlardır süren devlet aklı 2014’te Kırım ile bağları resmi olarak kopartma noktasına geldi. Bundaki temel sorun, dönemin devlet idarecileridir. Unutmayalım 2014 yılında Kırım’da referandum oldu. O dönem, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet kademelerinde daha hala terör örgütü FETÖ’nün elemanları ve uzantıları görev alıyordu.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti, içerisinde bulunduğu konum, üyesi olduğu uluslararası örgütler ve dahil olduğu anlaşmalar neticesinde hala Kırım’ı Rusya toprağı olarak tanımıyor. Resmiyette burayı tanımasa da kamuoyunun bildiği gibi zaman zaman bölgeye resmi olmayan gözlemciler göndererek yarımada hakkında bilgi aldığı ortadadır.

Buna ek olarak; Diyanet İşleri Başkanlığı da Kırım Müftülüğü ile de-facto olarak nitelendirebileceğimiz arka kapı işbirliğini sürdürüyor. Nitekim bizler de bu işbirliğine zaman zaman önayak oluyoruz. Geçmiş yıllarda Diyanet’ten tedarik edilen Kur’an-ı Kerim tefsirlerini Kırım’da Müftülüğe teslim ettik. Kırım Müftülüğü yetkilileri, zaman zaman Diyanet’e gelerek burada temaslarda bulunuyorlar.

Bazı Türk akademisyenler, Kırım’a giderek burada çalışmalar gerçekleştiriyor. Kültür ve sanat çevreleri, Kırım ile Türkiye arasında projeler ortaya koyuyorlar.

Geçtiğimiz yıl, Kırım’ın Yalta Belediyesi Başkanı ve heyeti Konya’ya ve İstanbul’a gelerek, ortak projeler gerçekleştirmek üzere protokollere imza attılar.

Zaten biz Kırım Tatarları olarak tarihi anavatanla ve akrabalarımızla bağlarımızı koparmadık. Her ne kadar Türkiye’de bazı STK’lar ve Ukrayna devleti, bağları koparmamız konusunda ısrarcı olsalar da biz yolumuzdan dönmeyeceğiz.

8- Türkiye'nin son 10 yıldır Rusya'yla çok iyi ilişkileri var. Bu, Kırım Türklerini de olumlu etkiliyor olabilir mi?

- Bu durum kesinlikle olumlu etkiler ortaya çıkarıyor diyebilirim. Çünkü bu durum, yalnızca Kırım Tatarları için geçerli değil, aynı zamanda Rusya Federasyonu’nu oluşturan halklardan Türkiye ile tarihi ve kültürel bağları olanları da olumlu etkiliyor.

Kırım Tatarları özelinde konuşursak, örneğin Türk inşaat şirketlerinin Kırım’a girişleri kolaylaşıyor. Türk şirketleri, malumunuz üzere, dünyada inşaat konusunda oldukça ön plandalar. Kırım’daki hem devlet projelerinde hem de bireysel yatırımlarda Türk inşaat şirketlerinin yaygınlaştığını görüyoruz. Buna ek olarak; diğer sektörlerdeki Türk yatırımcılar da Kırım’a gelerek burada iştiraklerini gerçekleştiriyorlar.

Türk akademik çevreleri ile Kırım’daki bilim insanları ortak projeler gerçekleştirmek üzere fikir alışverişinde bulunuyorlar. Bilimsel kongre ve konferanslar düzenleniyor. Sanat projelerinin gerçekleştirilmesi için planlar var. Dolayısıyla bu ilişkilerin iyi ilerlemesi karşılıklı kazanç sağlayan bir ortam sunuyor.

.

Ünver Sel, dikGAZETE.com

-Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı, Uluslararası Kırım Dostları Derneği Başkanı, Uluslararası Rusofili Hareketi Kurucu ve Koordinasyon Kurulu Üyesi, Nogay Kalkınma ve Kültür Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı-

Yazı aynı gün, İngilizce olarak şurada da yayınlandı: https://www.fikrikadim.com/2024/05/03/unveiling-the-layers-unpacking-the-crimean-issue-with-unver-sel.html

Kırım Tatarları ve Tarihi Gerçekler

Mayıs 2024 tarihi itibariyle sorular ve cevapları…

1- Osmanlı'nın son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarının ardından 2014 yılında Rusyanın Kırım'ı ilhak ermesiyle birlikte Kırım meselesi Türkiye'nin gündemine tekrar girmiş oldu. Bu tarihi kırılmayla ilgili olarak konumuza giriş yapalım.

- Kırım, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu zengin tarihi içerisinde yalnızca Türkler için değil aynı zamanda Ruslar için de oldukça büyük öneme sahip bir toprak oldu. Uzun yıllar boyunca Türk toprağı olan Kırım yarımadası, Rus Çariçesi Yekaterina’nın Kırım’ı almasıyla birlikte bu bölgede Rus hakimiyeti başladı ve bugüne kadar devam etti.

Rusya İmparatorluğu’nun Bolşevik Devrimi ile sona ermesinin ardından uzun süre Sovyetler Birliği toprağı olarak hayatına devam eden Kırım, SSCB’nin dağılmasının ardından 23 sene boyunca bir Ukrayna dönemi geçirdi. Bu dönem zarfında Anavatanımız Kırım’ı defalarca ziyaret etme şansı buldum. Hatta yarımadanın tamamını dolaşıp, saha çalışması neticesinde yazdığım 2 farklı kitabım da bulunuyor. Bu kitaplara bir yenisini eklemeyi de planlıyorum.

Kamuoyunun da bildiği üzere 2014 yılında Kırım’da bir referandum tertip edildi. Bu referandumun ardından yarımada halkı, önce bağımsızlık ilan etti. Ardından da Rusya Federasyonu’na katılım talebinde bulundu. Kremlin, bu talebi onayladı ve yarımada, Kırım Cumhuriyeti adıyla Rusya Federasyonu içerisine dahil oldu. Bu süreç zarfında da anavatanımızda bulundum. Referandumu yerinde takip ettim.

O günlerde gerek Rus gerek Türk gerekse Batı medyasına verdiğim demeçlerde de göreceğiniz üzere Kırım’da 10 sene önce gerçekleşen bu referandumun demokratik bir şekilde düzenlendiğini dile getirdim. Aradan geçen süreçte bu fikrimde değişen bir husus bulunmuyor.

O günlerde gerçekleşen referandumu “göreceli olarak” tanıdığımızı belirttim. Bu beyanatımı yaptığım anda Türk ve Ukrayna kamuoyunda bazı tartışmalar yaşandı. Buradaki beyanatı, şahsım adına değil; öncülüğünü üstlendiğim ve başkanlığını yürüttüğüm Kırım Tatar STK’larına üye olan dava arkadaşlarımla birlikte gerçekleştirdiğim istişareler sonucunda yaptım.

Kırım’da 10 sene önce gerçekleşen referandum sonrası Türkiye’de çeşitli tartışmalar sürdü.

Türkiye, o günden beri dünyanın birçok ülkesi gibi referandumu ve Kırım’ın Rus toprağı olduğunu resmi olarak kabul etmiyor. Kırım’ın Türkiye Cumhuriyeti tarafından resmi olarak kabul edilmemesi demek, Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kırım Tatar etnik kökenli vatandaşın bireysel olarak anavatanla bağlarını bir anda koparacağı anlamına gelmiyor.

Biz de bugün Türkiye’de yaşayan Kırım Tatarları olarak anavatanımızla bağlarımızı koparmak istemiyoruz.

2- Rusya'nın tezi Kırım'da, Kırımlılar'dan sonra en çok Ruslar'ın yaşadığı. O yüzden Ukrayna'nın elinden alıp, kendi topraklarına kattı. Bu doğru ve geçerli bir sebep midir?

Soruyu daha açmak gerekirse; DW'de 2014’de yayınlanan bir haberde, Kırım nüfusunun yüzde 15'i, kendilerini kültürel açıdan Sovyet olarak nitelendiriyor. Ankete katılanların yarısından çoğunun kendini kültürel olarak Rus gördüğü aktarılıyor. Kendini Ukraynalı görenlerin oranı yüzde 8’de kalıyor.

Oysa Türkiye'de ise Kırımlılar'ın Rusya'yı istemedikleri ve düşman gördükleri üzerine bir algı var. Medyadaki haberler ve makaleler; okuyabildiklerimiz bu algıyı besliyor. Bu çelişki hakkında neler düşünüyoruz.

- Kırım yarımadası üzerinde birçok etnik nüfus yaşamaktadır. Bunların en büyük çoğunluğunu Ruslar oluşturuyor. Rusların ardından etnik nüfusun büyüklüğüne göre: Ukraynalılar, Kırım Tatarları, Bulgarlar, Ermeniler, Almanlar, Rumlar, Karaimler, Kırımçaklar ve diğer birçok halklar yaşıyor.

Kırım nüfusu, kültürel açıdan kendini Sovyet olarak tarif etmiyor. Kırım nüfusu kültürel açıdan kendisini ait olduğu etnik nüfusla birlikte “Kırımlı” olarak nitelendiriyor. Kırımlı sözü, Sovyetler Birliği zamanında ortaya çıkan RusçaKırımçan” sözünden geliyor. Bunun tercümesi zaten Kırımlı demektir.

Kırım yarımadasında yaşayan halklar, Ukrayna hakimiyetindeki 23 yıllık süre boyunca pek de dostane şekilde bir arada yaşamadılar. Ukrayna, anayasal olarak kendini “Ulus Devleti” olarak nitelendiriyor. Ancak işin reel boyutu bunun tam tersi olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü, 1991 ile 2014 yılları arasındaki Ukrayna hakimiyeti altındaki süreçte Kırım yarımadasında Ukraynalı olmayan nüfuslara, yani hem Ruslara hem de bize Kırım Tatarlarına hiçbir hak tanınmadı.

İstediğimiz haklar nelerdi?

Öncelikle ana dilde eğitim hakkıydı. Bu hak verilmedi. Yeni camiler inşa etmek istedik. Bu hakkı da tanımadılar. “Körfez ülkelerinden ve Afganistan’dan gelen aşırılıkçı dini örgütlerin yarımadaya gelişlerine engel olun, gençlerimizi zehirliyorlar” dedik. Dinlemediler. Üstelik bu terör örgütlerinin, özellikle Hizbut Tahrir terör örgütünün yarımadada yaygınlaşmasına ön ayak oldular.

23 yıllık Ukrayna hakimiyetinin ardından gerçekleşen referandum sonrası Rusya’ya bağlanma sürecinin akabinde Rusya’yı istemeyenler yok muydu?

Vardı.

Bunlar kimlerdi?

İşte tam da bahsettiğim süre boyunca yarımadadaki Ukraynalılar dışındaki kimseye haklarını vermeyenler, mevzubahis aşırılıkçı örgütler ve terör örgütleri ile birlikte onlarla iltisaklı olanlar ve tabi son olarak bu düzen çarkından nemalananlar.

Ortada bir çelişki olduğunu düşünüyorsak, ki ben öyle düşünmüyorum, bu çelişkinin temel sebebi, kamuoyunun yanlış bilgilendirmesi olabilir.

3- Türkiye'deki bazı Kırım Türkleri Vakıf ve Dernekler, bizi Rus taraftarı olmakla suçluyor. Peki biz onları nasıl görüyor ve nasıl tanımlıyoruz.

- Bu tamamen yanlış ve gerçekleri yansıtmayan bir ithamdır. Biz 2014 yılında “Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasını göreceli olarak kabul ediyoruz” dediğimiz günden beri sıklıkla hem şahsıma hem de mensubu olduğum tüm STK’lara ve onların diğer mensuplarına bu ithamlarda bulunuldu.

Kırım’ın 2014 yılında statüsünün değişmesi, uluslararası toplum tarafından kabul görmedi. Referandumun sonucunu ve Kırım’ın Rusya Federasyonu’na bağlanmasını devletimiz de resmi olarak kabul etmiyor. Ancak Türkiye’de milyonlarca Kırım Tatarı bulunuyor. Kırım Tatarlarının, tarihi anavatanlarıyla bağlarını bireysel olarak koparması mümkün değildir.

Bağları sürdürmek, akrabalarıyla görüşmeye devam etmek, yarımadadaki yerel Kırım Tatarlarının haklarının iadesinin yapıldığını denetlemek gibi doğrudan ve doğal olarak dahil olduğu bazı hususlar var. Biz geçen 10 sene boyunca bu düsturla hareket ettik.

Türkiye’deki Kırım Tatar diasporasının temsilcileri olarak, yarımadadaki resmi makamlar ile temas ederek soydaşlarımızın haklarının iadesi hususunda kamu diplomasisi yürüttük. Bu çalışmalarımızın olumlu sonuçlandığını düşünüyoruz. Bunu yarımadada bulunan Kırım Tatarları ile yaptığımız istişareler sonucunda da görüyoruz. “Meyve veren ağaç, taşlanır.” derler. Bizim durumumuz da tam olarak budur.

4- Türkiye'de Kırım meselesi denince ilk akla gelen isim Mustafa Cemilev. Kendisiyle ilgili çeşitli spekülasyonlar var. Hatta dikGAZETE’de Mustafa Cemilev'in FETÖ ile bağlantılı olduğu iddialarını içeren Ömür Çelikdönmez ve Dimitri Kherson'un yazıları yayınlandı.

- Mustafa Cemilev denilince akla gelen bazı sorular var: Hangi Mustafa Cemilev?

“Kırım Tatar Milli Hareketi’nin yolbaşçısı, Sovyetlere direnen Mustafa Cemilev mi?”

“Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa Cemilev mi?”

“Kırım’da Kırım Tatarları dışında herkese yardım eden Mustafa Cemilev mi?”

“Kırım Tatarları için tahsis edilen yardımları zimmetine geçiren Mustafa Cemilev mi?”

İşte bu gibi soruların cevapları önemli. Soğuk Savaş yılları boyunca hem bize hem de Türk milliyetçileri nezdinde Türk kamuoyuna anlatılan Mustafa Cemilev figürü ile bugünkü karşımızdaki Mustafa Cemilev arasında dağlar kadar fark var.

Bizler gençken, Soğuk Savaş yılları yaşanırken, yalnızca bize yani Kırım Tatar diasporasına değil aynı zamanda Türk kamuoyundaki Milliyetçi, Sağcı diye nitelendirebileceğimiz kesimlere anlatılan Cemilev, Sovyetlere karşı direnen bir özgürlük savaşçısı, Türk milliyetçisi figürdü. Oysa biz bu durumun ne derece gerçek olduğunu daha sonra öğrendik.

Mustafa Cemilev, özünde Sovyetler Birliği döneminde kamuoyuna anlatıldığı gibi zindanlarda yatmış bir özgürlük savaşçısı değildi. O dönemde Sovyetler’in ideolojisine karşı herkesin alındığı çalışma kamplarında, zindanda kalmayan, hatta çalışma kampında çalışmayan biriydi.

Mustafa Cemilev, uzun yıllar Kırım’da KTMMKırım Tatar Milli Meclisi’nin Başkanlığını yaptı. Türk kamuoyu KTMM’yi gerçekten bir meclismiş gibi görüyor. KTMM, bir STK idi. Hatta öyle ki bu STK, resmi olarak kayıtlı olmayan bir STK idi. Cemilev ve şürekası, 23 senelik Ukrayna döneminde Kırım’da KTMM’yi de-facto bir STK olarak resmi olmayan bir şekilde bıraktılar.

KTMM, Kırım Tatarlarının bir meclisi falan değildi. “KTMM, Cemilev’in tek kişilik gösteri yaptığı bir sahneydi” desek yeridir. Üstelik Cemilev, Türkiye Cumhuriyeti devletinden KTMM’ye bir sürü yardım parası aldı. Resmiyette var olmayan bir kuruma aktarılan bu fonlar nereye gitti? Cevap çok basit: Birilerinin cebine gitti.

Cemilev, daha sonrasında KTMM üzerinden aldığı fonlar ve Batılılardan aldığı politik destek neticesinde Ukrayna milletvekili oldu. Örneğin Cemilev, Kırım’dan Ukrayna milletvekili seçilmedi. Kiev’den seçildi. Zaten Kırım’dan aday olsa, seçilemezdi. Cemilev, Kırım’da hiçbir zaman sevilmedi. Türk kamuoyuna anlatılan Mustafa Cemilev, büyük bir yalan hikayesidir.

5- 2014 Kırım'ın Rusya'ya ilhakı ve ardından yapılan referandumdan bu yana Kırım’daki siyasal ve kültürel atmosfer nasıl?

- Kırım’da Kırım Tatarları 10 sene önceki referandumun ardından birçok hak elde ettiler. Bunları teker teker sıralayalım:

- Kırım Tatarcası resmi dil oldu. Bu ne demek? Kırım Tatarcası resmi dairelerde resmi dil olarak kullanılabiliyor. Yani dilekçeler Kırım Tatarcası ile yazılabilir. İlk, orta ve yüksek öğretimde Kırım Tatarcası ile eğitim alınabiliyor. Yani yalnızca dil eğitimi değil; örneğin ilkokulda matematik dersini veya lisede fizik dersini Kırım Tatarcası dilinde öğrenebiliyor çocuklar. Kırım Tatar üniversitesi KİPU var. Buradaki akademisyenlerin ekseriyeti Kırım Tatarı. Rektörü de çok değerli bir Kırım Tatar akademisyen olan değerli kardeşim Cengiz Yakubov’dur.

- Ukrayna terkibindeki 23 sene boyunca Kırım Tatarları, dinlerini özgürce yaşayamadılar. Bugün Akmescit ya da Rusça adıyla Simferopol şehrinde inşa edilen Büyük Cuma Camisi dahil olmak üzere bir sürü yeni camiler inşa edildi ve edilmeye devam ediyor. Eski camilerimiz tadilattan geçiriliyor. Yarımada boyunca faaliyet gösteren Vahabbist terör örgütlerinin faaliyetleri durduruldu. Böylece bu terör örgütlerinin beyinlerini yıkamaya çalıştığı gençlerimiz, bu tehlikeden artık uzak durabiliyorlar. Önceleri bu vahabbist terör örgütlerinden Hizb-ut Tahrir yasaklı değildi. Bugün Kırım’da Hizb-ut Tahrir yasaklı bir terör örgütüdür.

- Kırım Tatarlarının iştirakleri kendilerine ait resmi televizyon kanalı, radyo kanalı, günlük gazetesi, politik ve kültürel mecmuaları bulunuyor. Öte yandan her sene daha da fazla artan Kırım Tatar dilinde basılan kitaplar var. Bu yazılı, görsel ve işitsel yayınlara devletin desteği de söz konusu. Devlet, resmi fonları aracılığıyla halkı bu konuda teşvik ediyor.

- Kırım Tatar spor kulüpleri kuruldu. Bu spor kulüpleri, yarımada boyunca üst ve alt liglerde Kırım Tatar sporcularla müsabakalara katılıyorlar.

- Kırım Tatar halk dansları ve folklor grupları, devlet desteğiyle yalnızca yarımadada değil aynı zamanda umumi Rusya’nın diğer bölgelerinde ve yurtdışında gösteriler sergiliyor. Kırım Tatar tiyatroları hem dünyaca ünlü klasik oyunları hem de Kırım Tatar yerel oyunlarını sahneye koyuyorlar.

- Kırım Tatarları da diğer etnik halklar gibi yalnızca Kırım’da değil aynı zamanda tüm Rusya genelinde herkesle eşit haklara sahip oldular. Bu durum, Ukrayna döneminde geçerli değildi. Çünkü Ukrayna hükumeti hem yarımadaya gerekli yatırımları gerçekleştirmiyor hem de yarımada içerisinde Ukraynalı olmayan halkların haklarını tam anlamıyla onlara vermiyordu.

6- Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş, Kırım'ı nasıl etkiliyor? Gelecekte bu savaşın yansımalarını Kırım'da nasıl göreceğiz. Savaşın sonuçları Kırım meselesinin de yeni tartışılmasını gündeme getirecektir. Biz bu konuda neler düşünüyoruz.

- Ukrayna’da geçen 2 sene boyunca süren özel askeri operasyon neticesinde Kırım da bundan kendine düşen nasibi maalesef alıyor. Zaman zaman bu süreç boyunca Kırım’a da saldırılar oldu. Kırım halkı, Ukraynalıların saldırılarına alışıktır. Kırım, 10 sene önce gerçekleşen demokratik referandum neticesinde Rusya Federasyonu’na bağlandıktan sonra Ukraynalılar defalarca Kırım’ın elektriğini ve suyunu kestiler. Hatta Cemilev gibi sözde Kırım Tatarları da buna destek verdiler. Oysa yarımadadaki diğer halklarla birlikte Kırım Tatarları da bu eylemlerden oldukça ciddi bir biçimde etkilendi.

Rusya’nın özel askeri operasyon neticesinde Herson boyunca ilerlemesi neticesinde Kırım’ın su sorunu çözüldü biliyorsunuz. Dinyeper Nehri’ne suni olarak inşa edilen baraj patlatıldı ve artık bugün Kırım’da su sorunu bulunmamaktadır.

Öte yandan şunu da unutmamak gerekir; özel askeri operasyon neticesinde Rusya’ya katılan yeni bölgeler, aslında yeni bölge değildir. Buralar tarihi olarak hem Rus hem de Kırım Tatar topraklarıydı. Bugün Kırım Tatarları, Rusya Federasyonu’nu oluşturan halklardan birisidir. Bu açıdan Rusya’ya yeni katılan bölgeleri, birer geri dönüş olarak nitelendirebiliriz.

7- Bütün bu konuştuklarımızdan ardından Türkiye, Kırım ile ilgili nasıl bir politika geliştirmeli. Hükümetle Kırım politikası hakkında görüş alış-verişi imkanı nedir.

- Türkiye’nin Kırım ile bağları bugünden yarına değişecek bağlar değildir. Ancak asırlardır süren devlet aklı 2014’te Kırım ile bağları resmi olarak kopartma noktasına geldi. Bundaki temel sorun, dönemin devlet idarecileridir. Unutmayalım 2014 yılında Kırım’da referandum oldu. O dönem, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet kademelerinde daha hala terör örgütü FETÖ’nün elemanları ve uzantıları görev alıyordu.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti, içerisinde bulunduğu konum, üyesi olduğu uluslararası örgütler ve dahil olduğu anlaşmalar neticesinde hala Kırım’ı Rusya toprağı olarak tanımıyor. Resmiyette burayı tanımasa da kamuoyunun bildiği gibi zaman zaman bölgeye resmi olmayan gözlemciler göndererek yarımada hakkında bilgi aldığı ortadadır.

Buna ek olarak; Diyanet İşleri Başkanlığı da Kırım Müftülüğü ile de-facto olarak nitelendirebileceğimiz arka kapı işbirliğini sürdürüyor. Nitekim bizler de bu işbirliğine zaman zaman önayak oluyoruz. Geçmiş yıllarda Diyanet’ten tedarik edilen Kur’an-ı Kerim tefsirlerini Kırım’da Müftülüğe teslim ettik. Kırım Müftülüğü yetkilileri, zaman zaman Diyanet’e gelerek burada temaslarda bulunuyorlar.

Bazı Türk akademisyenler, Kırım’a giderek burada çalışmalar gerçekleştiriyor. Kültür ve sanat çevreleri, Kırım ile Türkiye arasında projeler ortaya koyuyorlar.

Geçtiğimiz yıl, Kırım’ın Yalta Belediyesi Başkanı ve heyeti Konya’ya ve İstanbul’a gelerek, ortak projeler gerçekleştirmek üzere protokollere imza attılar.

Zaten biz Kırım Tatarları olarak tarihi anavatanla ve akrabalarımızla bağlarımızı koparmadık. Her ne kadar Türkiye’de bazı STK’lar ve Ukrayna devleti, bağları koparmamız konusunda ısrarcı olsalar da biz yolumuzdan dönmeyeceğiz.

8- Türkiye'nin son 10 yıldır Rusya'yla çok iyi ilişkileri var. Bu, Kırım Türklerini de olumlu etkiliyor olabilir mi?

- Bu durum kesinlikle olumlu etkiler ortaya çıkarıyor diyebilirim. Çünkü bu durum, yalnızca Kırım Tatarları için geçerli değil, aynı zamanda Rusya Federasyonu’nu oluşturan halklardan Türkiye ile tarihi ve kültürel bağları olanları da olumlu etkiliyor.

Kırım Tatarları özelinde konuşursak, örneğin Türk inşaat şirketlerinin Kırım’a girişleri kolaylaşıyor. Türk şirketleri, malumunuz üzere, dünyada inşaat konusunda oldukça ön plandalar. Kırım’daki hem devlet projelerinde hem de bireysel yatırımlarda Türk inşaat şirketlerinin yaygınlaştığını görüyoruz. Buna ek olarak; diğer sektörlerdeki Türk yatırımcılar da Kırım’a gelerek burada iştiraklerini gerçekleştiriyorlar.

Türk akademik çevreleri ile Kırım’daki bilim insanları ortak projeler gerçekleştirmek üzere fikir alışverişinde bulunuyorlar. Bilimsel kongre ve konferanslar düzenleniyor. Sanat projelerinin gerçekleştirilmesi için planlar var. Dolayısıyla bu ilişkilerin iyi ilerlemesi karşılıklı kazanç sağlayan bir ortam sunuyor.

.

Ünver Sel, dikGAZETE.com

-Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı, Uluslararası Kırım Dostları Derneği Başkanı, Uluslararası Rusofili Hareketi Kurucu ve Koordinasyon Kurulu Üyesi, Nogay Kalkınma ve Kültür Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı-

Yazı aynı gün, İngilizce olarak şurada da yayınlandı: https://www.fikrikadim.com/2024/05/03/unveiling-the-layers-unpacking-the-crimean-issue-with-unver-sel.html