Mustafa Kemal’in Japonya’ya gönderdiği istihbaratçı kimdi! Öncesi, sonrası ile “İki devlet tek yürek”
Mustafa Kemal’in Japonya’ya gönderdiği istihbaratçı kimdi! Öncesi, sonrası ile “İki devlet tek yürek”
- 07-07-2018 09:06
- 2701
- 07-07-2018 09:06
- 2701
- Japon Büyükelçi Akio Miyajima’ya sormalı Atatürk’ün Japonya’ya gönderdiği İstihbaratçı kimdi?
:
Türkiye’deki görevine yaklaşık bir yıl önce başlayan Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Akio Miyajima büyükelçilik konutunda Japonya Öz Savunma Kuvvetleri Günü resepsiyonunda Türkçe, “-İki ülke arasındaki dostluğun ve iş birliğinin daha da ileri gideceğini, İki ülke arasındaki mesafenin uzak olmasının bir anlam ifade etmediğini” belirterek, “-Türkiye ve Japonya iki devlet tek yürektir” demesi dikkatimi çekti. (1)
Sıcak ve içten bir konuşma olduğunu söylemeye gerek yok.
Azerbaycan’da atasözü gibi ezberlenmiş ve benimsenmiş, “Bir millet iki devlet” sözüne ne kadar benziyor değil mi!
Japonya ilgili radarlarıma takılan bir başka haber Shoko Asahara’nın Japonya’da kurduğu ve metro istasyonlarına sarin gazı yayan Aum Şinrikyo (Aleph) örgütü ile ilgiliydi. (2)
Japonya’da, 1995’te Tokyo metrosunda 13 kişinin ölümüne ve bin kişinin yaralanmasına neden olan sarin gazı saldırısı düzenleyen Aum Şinrikyo tarikatının lideri Şoko Asahara birkaç gün önce idam edilmişti. (3)
Hatırlarsanız Nagazaki ve Hiroşima felaketinin 72. yılında, “1945ʹte Japonya’ya atılan atom bombası Türkiye’yi işgalden kurtardı” iddialarını da gündeme getirilmişti.
Bu iddialar, ‘istihbarat magazini’ denilebilecek türden yazılar kaleme alan istihbarat tarihçisi eski KGB yarbayı Igor Atamanenko’ya aitti. (4)
Bu açıdan bakılırsa II. Dünya Savaşı sırasında Japonlar atom bombasını göğüsleyerek Türkiye’yi Rusya’nın işgalinden kurtarmıştı.
Her neyse.
Japonya Büyükelçisi Akio Miyajima’nın sözleri üzerinden yürüyecek olursak Japonya ve Türkiye’nin iki devlet bir yürek olması temennisinin manevi mimarı, Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal Atatürk ile Teşkilatı Mahsusa mensubu, Batı Sibirya Tobolsk-Tara’da 23 Nisan 1857’de doğan, Konya Cihanbeyli Böğrüdelik köyüne yerleşen ama kendisine bizzat Atatürk’ün emri ile Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’ın tevcih ettiği mukaddes görevi yerine getirmek için ilerlemiş yaşına rağmen yollara düşen, 17 Ağustos 1944’te Tokyo’da hakkın rahmetine kavuşan, Teşkilatı Mahsusa’nın Ortadoğu masası şefi Mehmet Akif Ersoy’un kadim dostu Abdürreşid İbrahim’dir.
Onun teşkilattaki görevi, 1. Dünya Savaşı sırasında Almanların aldıkları esirler arasında bulunan Tatar, Başkurt Türklerinin Osmanlı ordusuna kazandırılmasıydı.
Berlin yakınlarında Zossen esir kampına yerleştirilen Türklerin, Osmanlı ordusuna devşirilmesi için Enver Paşa’nın talimatıyla Almanya’ya giderek esir kamplarında Müslüman Türklere verdiği vaazlarla onları Halifenin safında çarpışmaya ikna etmeye uğraşır.
Emeği zayi olmaz, başarılı da olur.
Bu esirlerden “Asya Taburu” adıyla bir tabur oluşturulur, 7 Mayıs 1916’da İstanbul’a gönderilen bu tabur, Irak Cephesinde İngilizlerle savaşmaya gönderilir.
Abdürreşid İbrahim ayrıca, savaş sırasında ve sonrasında Teşkilat-ı Mahsusa (istihbarat teşkilatı) adına verilen bazı görevleri yerine getirmiştir.
Onlar genelde Rusya Türkleri ile ilgili vazifelerdir.
JAPON PRENSİ’NİN ATATÜRK İLE GÖRÜŞMESİ VE SONRASI...
Atatürk’ün Asya/Pasifik’te askeri ve ekonomik bir güç olarak beliren Japonya ile Rusya ve Çin’e karşı geliştirmek istediği işbirliği fırsatı, Japon Prensi Takamatsu’nun 31 Ocak 1931’de Türkiye ziyaretiyle yakalandı.
Prens Takamatsu beraberinde getirdiği samuray kılıcını hediye olarak Mustafa Kemal Paşa’ya sundu.
Aynı günün akşamı Marmara Köşkü’nde prensin onuruna verilen ziyafette iki millet arasındaki bağlara değinen Mustafa Kemal Paşa; “Türk ve Japon milletleri, öteden beri birbirine karşı içten, dostça hislerle bağlıdır. Japon milletinin yüksek ve vatanseverce nitelikleri, uygarlık yolundaki dikkate değer uygulamaları ve gelişmeleri, Türkiye’de daima ilgiye ve içtenlikle izlenmiştir” dedi. (5)
31 Ocak 1931’de Japon imparatorunun kardeşi Prens Takamatsu,Türkiye’yi ziyaret ederek Atatürk ile görüşmesiyle iki ülke arasında oluşan dostluk havası içinde Japonya’da Türkoloji çalışmaları ilerledi. (6)
Bu ziyaret sonrasında Japonya’ya gönderilecek asker ve gizli, servis mensuplarının gönderilmesi hazırlığına girişilir.
Görevlendirilecek personelin seçimiyle ilgili bizzat Mareşal Fevzi Çakmak ilgileniyordu.
O tarihlerde Japonya’nın Türkiye’de binbaşı rütbesinde; Imura isimli bir Ateşemiliteri vardır.
Mareşal Çakmak, Türkiye’nin de Japonya’da bir Atesemiliteri olmasını arzu eder, ama Japonca bilen tek bir Türk subayı yoktur orduda.
Bunun üzerine Binbaşı Imura’nın da yardımı ile genç bir Türk subayı; daha sonra Demokrat Parti zamanında Genel Kurmay Başkanlığına kadar yükselecek, Rüştü Erdelhun’u, Japonca öğrenmek ve Kraliyet ordusunda eğitim görmek üzere Japonya’ya yollarlar.
Rüştu Erdelhun, Japonya’da stajını başarı ile tamamlar ve Yarbayrütbesine terfi ettirilerek Türkiye’nin Tokyo Ateşemiliterliğine atanır.
Gene bu tarihlerde, bu defa Fevzi Çakmak Paşa, genç bir Türk Denizci subayı olan Şevket Cavit Bey’i, bu defa, Bahriye’ye katkısı olması için staj için Japonya’ya yollar.
1933 Kasım sonunda Şevket Cavit Bey, öğretimini başarıyla tamamlamak üzere iken aniden hastalanır ve verem teşhisi ile Amerikan hastanesine kaldırılır.
Kısa bir müddet sonrada vefat eder ve cenazesi Türkiye’ye getirilir. (7)
1930’da, konjonktüre göre II. Abdülhamid’in temelini attığı Türk-Japon dostluğunun kuvvetlendirilmesi gereğini duyan dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, Tokyo’ya, Japon lisanını bilen bir ataşemiliter arayışına yönelir.
O yıllarda Türk ordusunda Japonca bilen subay bulunmadığı gibi öğretecek ne bir okul ne de bir öğretmen vardır?
Ama ‘Türk yılmaz’ ilkesi gereğince Mareşal Çakmak hemen çözüm üretir ve Japonya’nın Türkiye’deki askerî ataşesi Binbaşı İmura’yı Ankara’ya davet ederek, bu isteğini iletir.
Japon askerî ataşe de mareşalin bu uzak görüşlü ve dostane arzusunu kendi ülkesine bildirir.
Japon Genelkurmayı da bu arzuyu büyük bir memnuniyetle kabul eder ve Binbaşı İmura’yı, Türk ordusunun göstereceği adaya, şahsen Japonca öğretmesi için görevlendirir.
Araştırma ve değerlendirmeler sonunda Harp Akademileri’nde tabiye öğretmen muavini olan Kurmay Binbaşı Rüştü Erdelhun’un da gönüllü olması üzerine 1931 yılından itibaren akademideki görevine devam şartıyla, haftada iki kez Binbaşı İmura’dan Japonca derslerialmak üzere seçilir.
Kıta hizmetine çıkıncaya kadar Japonca derslerine aksatmadan devam eden Kurmay Binbaşı Erdelhun’un, kıta hizmetinin dörtte birinin bir Japon kıtasında tamamlamasının da, hem lisanını pekiştirmek, hem de Japon ordusuyla daha yakın ilişki içine girebilmek açısından faydalı olacağı düşünülerek, Japon Genelkurmay Başkanlığı’na teklifte bulunulur.
Bu teklif de Japon Genelkurmay Başkanlığı’nca kabul edilir ve Kurmay Binbaşı Rüştü Erdelhun, 1932 yılı Temmuz’unda Japon Hassa Topçu Alayı’nın I.Tabur Komutanlığına atanarak göreve başlar.
Japonya’ya giden TSK’nın ilk kara subayı Kurmay Binbaşı Erdelhun, Japon Komutan Binbaşı Yoşinaka’yla emrinde görevdedir.
ERTUĞRUL ŞEHİTLERİNDEN SONRA JAPONYA’DA BAHRİYENİN İKİNCİ KAYBI...
Sınavları başarıyla vererek rütbesi yarbaylığa yükseltilince 1932 Aralıkayından itibaren Türk Büyükelçiliğinde askerî ataşedir.
Japon hükümetinin Ankara’ya jesti gecikmez, Binbaşı Yoşinaka,Ankara’ya askerî ataşe olarak atanır.
Ataşemiliter Yarbay Erdelhun, görevinin son yılında 1937’de, lisanını ilerletmesi ve usulleri öğrenmesi için Yüzbaşı Hayri Saner'le takviye edilir.
Erdelhun, Türkiye’ye dönünce ataşemiliterlik görevini Yüzbaşı Hayri Saner üstlenir.
Daha evvel belirttiğim gibi bunlardan önce Yüzbaşı Şevket Cavit,1931’de Japonya’ya gönderilmişti.
Gayet zeki, kabiliyetli ve vatansever bir genç olan bu Türk subayı bir yıl içinde Japoncayı öğrenmiş, sonra da topçuluk, torpido, telsiz ve seyir kurslarını aldıktan sonra, Japon Deniz Harp Akademisi’nde öğrenime başlamış, ancak öğreniminin sonunda, yakalandığı verem hastalığından tedavi gördüğü Tokyo’daki Amerikan Hastanesi’nde 28 Kasım 1933’te ölmüştü.
Şevket Cavit’in ölümü, Japon bahriyesi ve imparatorluk hükûmetini çok üzmüş, cenazesi büyük bir törenle Türkiye’ye gönderilmişti.
Ertuğrul şehitlerinden sonra, Türk bahriyesinin Japonya’daki ikinci kaybı Deniz Yüzbaşısı Şevket Cavit Bey’in ardından, Japon dili ve askeri eğitim görmek üzere, Deniz Harp Okulu mezunu Kıdemli Yüzbaşı Tafdil Zeki Bayat ve Deniz Harp Okulu mezunu Yüzbaşı Şerafettin Karapınar, Japonya’ya gönderilmişlerdir.
Yüzbaşı Şerafettin Karapınar, 1935 Temmuzunda, Kıdemli Yüzbaşı Tafdil Zeki Bayat da aynı yılın Ekim ayında Tokyo’ya gelmişler ve derhal Japon Bahriye Bakanlığı’nın seçtiği uzman lisan öğretmenlerinden ders almaya başlamışlardır.
ÇİN - JAPON SAVAŞININ EN ZOR GÜNLERİNDE MAREŞAL ÇAKMAK’IN GİZLİ GÖREVLİSİ ABDÜRREŞİD İBRAHİM….
Avrupa lisanlarına pek benzemeyen, bilhassa yazısı çok zor olan Japonca’yı öğrenmek için iki yıl daimî olarak çalışmanın gerektiğini söyleyen bu subayların avantajları; kendilerine yalnız Japonlarca meskûn olan bir mahallede ev kiralamaları ve lisan öğretmenlerinden ayrı olarak, onları adeta gölgeleri gibi izleyen ve hep beraber olan çok bilgili Kavabeti isminde bir kurmay yarbayın yardım etmesi olmuştur.
Her iki stajyer Türk deniz subayı, bir yılın sonunda Bahriye Bakanlığı’nda yapılan okuma-yazma sınavlarını başarıyla vermeleri üzerine, dersleri takip edebileceklerine kanaat getirildiğinden, Ocak 1936’da Yokosaka Deniz Üssü’nde Topçuluk Okulu’na alınmışlardır.
Bu okulu da başarıyla bitiren bu iki Türk subayı Nisan 1937’de sevk edildikleri muhabere kursundan da mezun olmuşlardır.
Aynı yılın Haziran ayında seyir harekât, ekim ayında da torpido ve mayın kurslarını başarıyla bitiren stajyer subaylar, Aralık ayında Tokyo’daki Deniz Harp Akademisi’nde öğrenime başladı.
Japon yetkililer, Çin-Japon Savaşı’nın en zor günlerinin yaşandığı günler olmasına rağmen, gerek okulda gerek Japon adalarında gerek Kore ve Çin topraklarında ve hatta savaş alanlarında yapılan kurmay gezileri sırasında türk subaylardan hiçbir bilgiyi esirgememiştir. (8)
Türk ve Japon ordusu arasında bu karşılıklı işbirliği devam ettiği yıllarda, Mareşal Fevzi Çakmak’ın gizli görevle Japonyaya gönderdiği Abdürreşid İbrahim’in Japonya’da bulunduğu yıllarda, Türkiye Cumhuriyeti’nin Tokyo Büyükelçiliğinde; Cevat Ezine 1 Ocak 1929 - 1 Ocak 1931, Nebil Batı 1 Ocak 1931 - 1 Ocak 1936, Hüsrev Gerede 1 Ocak 1936 - 1 Ocak 1939 ve Ferit Tek 1 Ocak 1939 - 1 Ocak 1943’te görev yapmışlardı. (9)
JAPONLAR VE TÜRKLER AYNI HEDEFE...
Teşkilatı Mahsusa raporlarına göre Japonlar İslâm’ı kabul ederlerse dünyada önemli bir açılım gerçekleşecektir.
Ayrıca, Asya kıtasında emperyalist emellerini gerçekleştirmek isteyen İngiltere, Rusya, Amerika'nın ancak Japonya ile durdurulabileceğidüşünülmüştür.
Japonların da kendilerine bu misyonu yükledikleri ve Türkleriyanlarına çekmek istedikleri anlaşılıyor.
Nitekim bu gaye ile ‘Asya Tehlikede’ başlıklı Japon istihbaratının kolektif çalışması HASAN HATANO UHO müstear ismiyle önce Japonca neşredilmiş, daha sonrada bu kitap Abdürreşid İbrahim ve M. Hilmi Nakava tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiş, İstanbul’dayayınlanmıştır.
Bazı kaynaklarda bu kitabın Rusya tehlikesine dikkat çekmek için İngiliz istihbaratının Hindistanlı Muhammed Barakatullah’a (Mevlana Abdul Hafız Muhammed Muhammed Barakatullah) yazdırdığı belirtilir.
Ancak bu doğru değildir çünkü Muhammed Barakatullah,Abdürreşid İbrahim’in yakın dostu ve Teşkilatı Mahsusa’nın Hindistan sorumlusudur.
Kitaba Japon asıllı yardımcısı Hassan U. Hatanao’nun ismini verilmesini kendisi uygun bulmuştur.
M. Hilmi Nakava’da Japon asıllı Müslümandır.
Gerçek ismi Hideo Nakao’dur. Genyousha Cemiyeti ve Kokuryuukai (Kara Ejderha) Derneği’nin lideri Toyama Mitsurutarafından Asya Müslümanlarını Ruslara ve İngilizlere karşı ayaklandırması için görevlendirilmiş, Japon istihbaratının önde gelen isimlerindendir.
Üniversite eğitimini Rusya’da tamamlayan kılıç ve döğüş ustası Hideo Nakao’nun ilk görev yeri Gürcistan’dı ve burada Müslümanolmuştu.
Kokuryuukai derneğine istihbarat akışını sağlamış ve göndermeye başlamış ve Gürcistan’da Panasyacılık propagandası yapmıştır.
Bu derneğin günümüzde ABD’de faal olduğu ve İslam Ulusu adı altında örgütlendiği söylenilmektedir.
Hideo Nakao, diğer ismiyle M. Hilmi Nakava da Gürcistan sonrasında İstanbul’a geçmiş, faaliyetleri ve gizli görevini İngilizistihbarat tarafından deşifre edilmesinden sonra Kurtuluş Savaşı sonrasında Ankara’da yaşamış, Japon ve Türk istihbaratı adına Latin Amerika ülkelerinde ve Meksika’da espiyonaj faaliyetlerinde bulunmuş, ölünce Cebeci Asri Mezarlığına gömülmüştür.
Abdürreşid İbrahim; sağlık durumundaki olumsuzluğa ve yaşlılığına rağmen ailesini de geride bırakarak 1933 Ağustos’unda İstanbul’danyola çıkar, 12 Ekim’de Tokyo’ya varır.
Japonya halkı, onu büyük coşku ile karşılar.
Japon basını büyük ilgi gösterir ve İslâm dünyası hakkında çok sayıda röportaj gerçekleştirilir.
Japonya’da, 1909’da yeri alınan caminin temelini attırır.
Hizmetleri hızlandırır.
Dört yılda tamamlanarak, Tokyo’da bir büyük camii açılmasına vesile olup, buranın fahri imamlığını yapar.
İslâm dininin Japon yönetimi tarafından resmen tanınmasını sağlar.
Tokyo’daki Tatar ve diğer Müslümanların çocuklarına din ve tarihdersleri verir.
Birçok Japon’un İslâm dinini seçmesine vesile olur.
Abdürreşit İbrahim’in Japonya’da dostluk kurduğu en önemli şahsiyetlerden biri de hiç kuşkusuz Toyama Mitsuru’dur.
Japon milliyetçiliğinin ve Asyacılığının öncülerinden Toyama Mitsuru, Mançurya’dan itibaren bütün Asya’nın Avrupalı emperyalistlerden temizlenerek bölgedeki Asyalıların Japonya liderliğinde birleşmesini amaçlayan Genyousha Cemiyeti’nin kurucusu ve aynı zamanda Kokuryuukai Derneği’nin de manevi lideri, Japon milliyetçiliği ve Asyacılığının fikir babalarından Toyama Mitsuru’yla da dostluk Genyousha cemiyetini kurmuş, Kokuryuukai derneğinin de manevi liderliğini yapmıştır.
Bu cemiyetler Mançurya’dan başlayarak tüm Asya’nın Batılılardan temizlenmesini ve Asyalıların Japonya liderliğinde birleşmesiniamaçlamıştır.
1909 yılında Abdürreşit İbrahim ve Toyama Mitsuru, bazı ileri gelen Japonlarla beraber Tokyo’da, Ajia Gikai (Asya Meclisi) adlı bir cemiyet kurmuştur. (10)
Abdürreşid İbrahim merhumun ismini anınca Japon dilbilimci ve İslam uzmanı Toshihiko İzutsu’yu hatırlamamak olmaz.
1930’da üniversite talebesi olan Toshihiko İzutsu, dil çalışmalarıyla ilgilenmeye başlar ve Okawa Shumei’nin teşvikiyle Arapçaöğrenmeye karar verir.
Ancak o dönemde kendisine Arapça öğretecek bir Japon hoca bulamaz.
Hoca arayışını sürdüren İzutsu, Tokyo’ya gelir.
Burada meşhur Sibiryalı âlim ve seyyah Abdürreşid İbrahim’den kendisine Arapça öğretmesini rica eder.
Abdürreşid İbrahim, İzutsu’nun ricasını kabul eder.
Böylece İzutsu, Abdürreşid İbrahim’in öğrencisi olur.
Dünyaca ünlü Japon ilim adamı İzutsu, ilk defa Arapça sesleri Abdürreşid İbrahim’den duyduğunu ve onun sayesinde sesleri telaffuz edebildiğini, yine onun sayesinde ilk defa Kur’an’ın Arapça okunuşunu dinleyebildiğini söyler.
İzutsu, hocası Abdürreşid İbrahim yorulup dersi kesene kadar ondan Arapça çalışmıştır.
Abdürreşid İbrahim bir gün ders esnasında, öğrencisi Toshihikoİzutsu’ya -tevazu ile- aslında kendisinin çok iyi bir Arapça hocası olmadığını, Arapça’nın asıl üstadının o hafta Tokyo’ya geleceğini ve artık daha bilgili bir hocadan Arapça öğrenebileceğini söyler.
İzutsu heyecanla Abdürreşid İbrahim’in bahsettiği hocayı beklemeye başlar ve Tokyo’daki Tatar cemaatinin önde gelenleriyle birlikte yeni hocasını Yokohama Limanı’nda karşılamaya gider.
İzutsu’nun yeni Arapça hocası, büyük Tatar âlimi Musa Carullah’tan başkası değildir. (11)
Ruhları şad mekânları cennet olsun!
Bir soru; günümüzün Abdürreşid İbrahim’i, Toyama Mitsuru’su kim?
Bakınız
1- https://www.yeniasya.com.tr/dunya/japon-buyukelci-turkiye-ve-japonya-iki-devlet-tek-yurektir_466518
2- https://www.haber-sanliurfa.com/yazarlar/omur-celikdonmez/musul-baraji-yikilirsa-ii-nuh-tufani-bekleniyor/18336
3- https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44733999
4- https://kafkassam.com/japonlar-oldu-turkler-kurtuldu-yasasin-amerika-mi-demeliyiz.html
5- https://www.turkhackteam.org/ataturk-bolumu/1404976-365-gun-mustafa-kemal-ataturk-14.html
6- https://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c23/c230285.pdf
7- Cem Özmeral/ Japonların 1934 İstanbul Ziyareti/ https://www.istanbullite.com/tarihtenkapaklar/japonlarin1934ziyareti.html
8- https://www.ertugrul.jp/pages/tarihte-ertugrul-history/tuerk-japon-iliskileri/tuerkiye-cumhuriyeti/tuerk-subaylari-nin-japonya-da-egitimleri.php
9- https://tokyo.be.mfa.gov.tr/Mission/MissionChiefHistory
10- https://apjjf.org/-Cemil-Aydin/2695/article.pdf
11- https://www.dunyabizim.com/portre/26827/musa-carullahin-japonya-seyahati-ve-toshihiko-izutsu-ile-iliskisi
.
Ömür Çelikdönmez
Twitter: @oc32oc39
dikGAZETE.com
- Japon Büyükelçi Akio Miyajima’ya sormalı Atatürk’ün Japonya’ya gönderdiği İstihbaratçı kimdi?
:
Türkiye’deki görevine yaklaşık bir yıl önce başlayan Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Akio Miyajima büyükelçilik konutunda Japonya Öz Savunma Kuvvetleri Günü resepsiyonunda Türkçe, “-İki ülke arasındaki dostluğun ve iş birliğinin daha da ileri gideceğini, İki ülke arasındaki mesafenin uzak olmasının bir anlam ifade etmediğini” belirterek, “-Türkiye ve Japonya iki devlet tek yürektir” demesi dikkatimi çekti. (1)
Sıcak ve içten bir konuşma olduğunu söylemeye gerek yok.
Azerbaycan’da atasözü gibi ezberlenmiş ve benimsenmiş, “Bir millet iki devlet” sözüne ne kadar benziyor değil mi!
Japonya ilgili radarlarıma takılan bir başka haber Shoko Asahara’nın Japonya’da kurduğu ve metro istasyonlarına sarin gazı yayan Aum Şinrikyo (Aleph) örgütü ile ilgiliydi. (2)
Japonya’da, 1995’te Tokyo metrosunda 13 kişinin ölümüne ve bin kişinin yaralanmasına neden olan sarin gazı saldırısı düzenleyen Aum Şinrikyo tarikatının lideri Şoko Asahara birkaç gün önce idam edilmişti. (3)
Hatırlarsanız Nagazaki ve Hiroşima felaketinin 72. yılında, “1945ʹte Japonya’ya atılan atom bombası Türkiye’yi işgalden kurtardı” iddialarını da gündeme getirilmişti.
Bu iddialar, ‘istihbarat magazini’ denilebilecek türden yazılar kaleme alan istihbarat tarihçisi eski KGB yarbayı Igor Atamanenko’ya aitti. (4)
Bu açıdan bakılırsa II. Dünya Savaşı sırasında Japonlar atom bombasını göğüsleyerek Türkiye’yi Rusya’nın işgalinden kurtarmıştı.
Her neyse.
Japonya Büyükelçisi Akio Miyajima’nın sözleri üzerinden yürüyecek olursak Japonya ve Türkiye’nin iki devlet bir yürek olması temennisinin manevi mimarı, Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal Atatürk ile Teşkilatı Mahsusa mensubu, Batı Sibirya Tobolsk-Tara’da 23 Nisan 1857’de doğan, Konya Cihanbeyli Böğrüdelik köyüne yerleşen ama kendisine bizzat Atatürk’ün emri ile Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’ın tevcih ettiği mukaddes görevi yerine getirmek için ilerlemiş yaşına rağmen yollara düşen, 17 Ağustos 1944’te Tokyo’da hakkın rahmetine kavuşan, Teşkilatı Mahsusa’nın Ortadoğu masası şefi Mehmet Akif Ersoy’un kadim dostu Abdürreşid İbrahim’dir.
Onun teşkilattaki görevi, 1. Dünya Savaşı sırasında Almanların aldıkları esirler arasında bulunan Tatar, Başkurt Türklerinin Osmanlı ordusuna kazandırılmasıydı.
Berlin yakınlarında Zossen esir kampına yerleştirilen Türklerin, Osmanlı ordusuna devşirilmesi için Enver Paşa’nın talimatıyla Almanya’ya giderek esir kamplarında Müslüman Türklere verdiği vaazlarla onları Halifenin safında çarpışmaya ikna etmeye uğraşır.
Emeği zayi olmaz, başarılı da olur.
Bu esirlerden “Asya Taburu” adıyla bir tabur oluşturulur, 7 Mayıs 1916’da İstanbul’a gönderilen bu tabur, Irak Cephesinde İngilizlerle savaşmaya gönderilir.
Abdürreşid İbrahim ayrıca, savaş sırasında ve sonrasında Teşkilat-ı Mahsusa (istihbarat teşkilatı) adına verilen bazı görevleri yerine getirmiştir.
Onlar genelde Rusya Türkleri ile ilgili vazifelerdir.
JAPON PRENSİ’NİN ATATÜRK İLE GÖRÜŞMESİ VE SONRASI...
Atatürk’ün Asya/Pasifik’te askeri ve ekonomik bir güç olarak beliren Japonya ile Rusya ve Çin’e karşı geliştirmek istediği işbirliği fırsatı, Japon Prensi Takamatsu’nun 31 Ocak 1931’de Türkiye ziyaretiyle yakalandı.
Prens Takamatsu beraberinde getirdiği samuray kılıcını hediye olarak Mustafa Kemal Paşa’ya sundu.
Aynı günün akşamı Marmara Köşkü’nde prensin onuruna verilen ziyafette iki millet arasındaki bağlara değinen Mustafa Kemal Paşa; “Türk ve Japon milletleri, öteden beri birbirine karşı içten, dostça hislerle bağlıdır. Japon milletinin yüksek ve vatanseverce nitelikleri, uygarlık yolundaki dikkate değer uygulamaları ve gelişmeleri, Türkiye’de daima ilgiye ve içtenlikle izlenmiştir” dedi. (5)
31 Ocak 1931’de Japon imparatorunun kardeşi Prens Takamatsu,Türkiye’yi ziyaret ederek Atatürk ile görüşmesiyle iki ülke arasında oluşan dostluk havası içinde Japonya’da Türkoloji çalışmaları ilerledi. (6)
Bu ziyaret sonrasında Japonya’ya gönderilecek asker ve gizli, servis mensuplarının gönderilmesi hazırlığına girişilir.
Görevlendirilecek personelin seçimiyle ilgili bizzat Mareşal Fevzi Çakmak ilgileniyordu.
O tarihlerde Japonya’nın Türkiye’de binbaşı rütbesinde; Imura isimli bir Ateşemiliteri vardır.
Mareşal Çakmak, Türkiye’nin de Japonya’da bir Atesemiliteri olmasını arzu eder, ama Japonca bilen tek bir Türk subayı yoktur orduda.
Bunun üzerine Binbaşı Imura’nın da yardımı ile genç bir Türk subayı; daha sonra Demokrat Parti zamanında Genel Kurmay Başkanlığına kadar yükselecek, Rüştü Erdelhun’u, Japonca öğrenmek ve Kraliyet ordusunda eğitim görmek üzere Japonya’ya yollarlar.
Rüştu Erdelhun, Japonya’da stajını başarı ile tamamlar ve Yarbayrütbesine terfi ettirilerek Türkiye’nin Tokyo Ateşemiliterliğine atanır.
Gene bu tarihlerde, bu defa Fevzi Çakmak Paşa, genç bir Türk Denizci subayı olan Şevket Cavit Bey’i, bu defa, Bahriye’ye katkısı olması için staj için Japonya’ya yollar.
1933 Kasım sonunda Şevket Cavit Bey, öğretimini başarıyla tamamlamak üzere iken aniden hastalanır ve verem teşhisi ile Amerikan hastanesine kaldırılır.
Kısa bir müddet sonrada vefat eder ve cenazesi Türkiye’ye getirilir. (7)
1930’da, konjonktüre göre II. Abdülhamid’in temelini attığı Türk-Japon dostluğunun kuvvetlendirilmesi gereğini duyan dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, Tokyo’ya, Japon lisanını bilen bir ataşemiliter arayışına yönelir.
O yıllarda Türk ordusunda Japonca bilen subay bulunmadığı gibi öğretecek ne bir okul ne de bir öğretmen vardır?
Ama ‘Türk yılmaz’ ilkesi gereğince Mareşal Çakmak hemen çözüm üretir ve Japonya’nın Türkiye’deki askerî ataşesi Binbaşı İmura’yı Ankara’ya davet ederek, bu isteğini iletir.
Japon askerî ataşe de mareşalin bu uzak görüşlü ve dostane arzusunu kendi ülkesine bildirir.
Japon Genelkurmayı da bu arzuyu büyük bir memnuniyetle kabul eder ve Binbaşı İmura’yı, Türk ordusunun göstereceği adaya, şahsen Japonca öğretmesi için görevlendirir.
Araştırma ve değerlendirmeler sonunda Harp Akademileri’nde tabiye öğretmen muavini olan Kurmay Binbaşı Rüştü Erdelhun’un da gönüllü olması üzerine 1931 yılından itibaren akademideki görevine devam şartıyla, haftada iki kez Binbaşı İmura’dan Japonca derslerialmak üzere seçilir.
Kıta hizmetine çıkıncaya kadar Japonca derslerine aksatmadan devam eden Kurmay Binbaşı Erdelhun’un, kıta hizmetinin dörtte birinin bir Japon kıtasında tamamlamasının da, hem lisanını pekiştirmek, hem de Japon ordusuyla daha yakın ilişki içine girebilmek açısından faydalı olacağı düşünülerek, Japon Genelkurmay Başkanlığı’na teklifte bulunulur.
Bu teklif de Japon Genelkurmay Başkanlığı’nca kabul edilir ve Kurmay Binbaşı Rüştü Erdelhun, 1932 yılı Temmuz’unda Japon Hassa Topçu Alayı’nın I.Tabur Komutanlığına atanarak göreve başlar.
Japonya’ya giden TSK’nın ilk kara subayı Kurmay Binbaşı Erdelhun, Japon Komutan Binbaşı Yoşinaka’yla emrinde görevdedir.
ERTUĞRUL ŞEHİTLERİNDEN SONRA JAPONYA’DA BAHRİYENİN İKİNCİ KAYBI...
Sınavları başarıyla vererek rütbesi yarbaylığa yükseltilince 1932 Aralıkayından itibaren Türk Büyükelçiliğinde askerî ataşedir.
Japon hükümetinin Ankara’ya jesti gecikmez, Binbaşı Yoşinaka,Ankara’ya askerî ataşe olarak atanır.
Ataşemiliter Yarbay Erdelhun, görevinin son yılında 1937’de, lisanını ilerletmesi ve usulleri öğrenmesi için Yüzbaşı Hayri Saner'le takviye edilir.
Erdelhun, Türkiye’ye dönünce ataşemiliterlik görevini Yüzbaşı Hayri Saner üstlenir.
Daha evvel belirttiğim gibi bunlardan önce Yüzbaşı Şevket Cavit,1931’de Japonya’ya gönderilmişti.
Gayet zeki, kabiliyetli ve vatansever bir genç olan bu Türk subayı bir yıl içinde Japoncayı öğrenmiş, sonra da topçuluk, torpido, telsiz ve seyir kurslarını aldıktan sonra, Japon Deniz Harp Akademisi’nde öğrenime başlamış, ancak öğreniminin sonunda, yakalandığı verem hastalığından tedavi gördüğü Tokyo’daki Amerikan Hastanesi’nde 28 Kasım 1933’te ölmüştü.
Şevket Cavit’in ölümü, Japon bahriyesi ve imparatorluk hükûmetini çok üzmüş, cenazesi büyük bir törenle Türkiye’ye gönderilmişti.
Ertuğrul şehitlerinden sonra, Türk bahriyesinin Japonya’daki ikinci kaybı Deniz Yüzbaşısı Şevket Cavit Bey’in ardından, Japon dili ve askeri eğitim görmek üzere, Deniz Harp Okulu mezunu Kıdemli Yüzbaşı Tafdil Zeki Bayat ve Deniz Harp Okulu mezunu Yüzbaşı Şerafettin Karapınar, Japonya’ya gönderilmişlerdir.
Yüzbaşı Şerafettin Karapınar, 1935 Temmuzunda, Kıdemli Yüzbaşı Tafdil Zeki Bayat da aynı yılın Ekim ayında Tokyo’ya gelmişler ve derhal Japon Bahriye Bakanlığı’nın seçtiği uzman lisan öğretmenlerinden ders almaya başlamışlardır.
ÇİN - JAPON SAVAŞININ EN ZOR GÜNLERİNDE MAREŞAL ÇAKMAK’IN GİZLİ GÖREVLİSİ ABDÜRREŞİD İBRAHİM….
Avrupa lisanlarına pek benzemeyen, bilhassa yazısı çok zor olan Japonca’yı öğrenmek için iki yıl daimî olarak çalışmanın gerektiğini söyleyen bu subayların avantajları; kendilerine yalnız Japonlarca meskûn olan bir mahallede ev kiralamaları ve lisan öğretmenlerinden ayrı olarak, onları adeta gölgeleri gibi izleyen ve hep beraber olan çok bilgili Kavabeti isminde bir kurmay yarbayın yardım etmesi olmuştur.
Her iki stajyer Türk deniz subayı, bir yılın sonunda Bahriye Bakanlığı’nda yapılan okuma-yazma sınavlarını başarıyla vermeleri üzerine, dersleri takip edebileceklerine kanaat getirildiğinden, Ocak 1936’da Yokosaka Deniz Üssü’nde Topçuluk Okulu’na alınmışlardır.
Bu okulu da başarıyla bitiren bu iki Türk subayı Nisan 1937’de sevk edildikleri muhabere kursundan da mezun olmuşlardır.
Aynı yılın Haziran ayında seyir harekât, ekim ayında da torpido ve mayın kurslarını başarıyla bitiren stajyer subaylar, Aralık ayında Tokyo’daki Deniz Harp Akademisi’nde öğrenime başladı.
Japon yetkililer, Çin-Japon Savaşı’nın en zor günlerinin yaşandığı günler olmasına rağmen, gerek okulda gerek Japon adalarında gerek Kore ve Çin topraklarında ve hatta savaş alanlarında yapılan kurmay gezileri sırasında türk subaylardan hiçbir bilgiyi esirgememiştir. (8)
Türk ve Japon ordusu arasında bu karşılıklı işbirliği devam ettiği yıllarda, Mareşal Fevzi Çakmak’ın gizli görevle Japonyaya gönderdiği Abdürreşid İbrahim’in Japonya’da bulunduğu yıllarda, Türkiye Cumhuriyeti’nin Tokyo Büyükelçiliğinde; Cevat Ezine 1 Ocak 1929 - 1 Ocak 1931, Nebil Batı 1 Ocak 1931 - 1 Ocak 1936, Hüsrev Gerede 1 Ocak 1936 - 1 Ocak 1939 ve Ferit Tek 1 Ocak 1939 - 1 Ocak 1943’te görev yapmışlardı. (9)
JAPONLAR VE TÜRKLER AYNI HEDEFE...
Teşkilatı Mahsusa raporlarına göre Japonlar İslâm’ı kabul ederlerse dünyada önemli bir açılım gerçekleşecektir.
Ayrıca, Asya kıtasında emperyalist emellerini gerçekleştirmek isteyen İngiltere, Rusya, Amerika'nın ancak Japonya ile durdurulabileceğidüşünülmüştür.
Japonların da kendilerine bu misyonu yükledikleri ve Türkleriyanlarına çekmek istedikleri anlaşılıyor.
Nitekim bu gaye ile ‘Asya Tehlikede’ başlıklı Japon istihbaratının kolektif çalışması HASAN HATANO UHO müstear ismiyle önce Japonca neşredilmiş, daha sonrada bu kitap Abdürreşid İbrahim ve M. Hilmi Nakava tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiş, İstanbul’dayayınlanmıştır.
Bazı kaynaklarda bu kitabın Rusya tehlikesine dikkat çekmek için İngiliz istihbaratının Hindistanlı Muhammed Barakatullah’a (Mevlana Abdul Hafız Muhammed Muhammed Barakatullah) yazdırdığı belirtilir.
Ancak bu doğru değildir çünkü Muhammed Barakatullah,Abdürreşid İbrahim’in yakın dostu ve Teşkilatı Mahsusa’nın Hindistan sorumlusudur.
Kitaba Japon asıllı yardımcısı Hassan U. Hatanao’nun ismini verilmesini kendisi uygun bulmuştur.
M. Hilmi Nakava’da Japon asıllı Müslümandır.
Gerçek ismi Hideo Nakao’dur. Genyousha Cemiyeti ve Kokuryuukai (Kara Ejderha) Derneği’nin lideri Toyama Mitsurutarafından Asya Müslümanlarını Ruslara ve İngilizlere karşı ayaklandırması için görevlendirilmiş, Japon istihbaratının önde gelen isimlerindendir.
Üniversite eğitimini Rusya’da tamamlayan kılıç ve döğüş ustası Hideo Nakao’nun ilk görev yeri Gürcistan’dı ve burada Müslümanolmuştu.
Kokuryuukai derneğine istihbarat akışını sağlamış ve göndermeye başlamış ve Gürcistan’da Panasyacılık propagandası yapmıştır.
Bu derneğin günümüzde ABD’de faal olduğu ve İslam Ulusu adı altında örgütlendiği söylenilmektedir.
Hideo Nakao, diğer ismiyle M. Hilmi Nakava da Gürcistan sonrasında İstanbul’a geçmiş, faaliyetleri ve gizli görevini İngilizistihbarat tarafından deşifre edilmesinden sonra Kurtuluş Savaşı sonrasında Ankara’da yaşamış, Japon ve Türk istihbaratı adına Latin Amerika ülkelerinde ve Meksika’da espiyonaj faaliyetlerinde bulunmuş, ölünce Cebeci Asri Mezarlığına gömülmüştür.
Abdürreşid İbrahim; sağlık durumundaki olumsuzluğa ve yaşlılığına rağmen ailesini de geride bırakarak 1933 Ağustos’unda İstanbul’danyola çıkar, 12 Ekim’de Tokyo’ya varır.
Japonya halkı, onu büyük coşku ile karşılar.
Japon basını büyük ilgi gösterir ve İslâm dünyası hakkında çok sayıda röportaj gerçekleştirilir.
Japonya’da, 1909’da yeri alınan caminin temelini attırır.
Hizmetleri hızlandırır.
Dört yılda tamamlanarak, Tokyo’da bir büyük camii açılmasına vesile olup, buranın fahri imamlığını yapar.
İslâm dininin Japon yönetimi tarafından resmen tanınmasını sağlar.
Tokyo’daki Tatar ve diğer Müslümanların çocuklarına din ve tarihdersleri verir.
Birçok Japon’un İslâm dinini seçmesine vesile olur.
Abdürreşit İbrahim’in Japonya’da dostluk kurduğu en önemli şahsiyetlerden biri de hiç kuşkusuz Toyama Mitsuru’dur.
Japon milliyetçiliğinin ve Asyacılığının öncülerinden Toyama Mitsuru, Mançurya’dan itibaren bütün Asya’nın Avrupalı emperyalistlerden temizlenerek bölgedeki Asyalıların Japonya liderliğinde birleşmesini amaçlayan Genyousha Cemiyeti’nin kurucusu ve aynı zamanda Kokuryuukai Derneği’nin de manevi lideri, Japon milliyetçiliği ve Asyacılığının fikir babalarından Toyama Mitsuru’yla da dostluk Genyousha cemiyetini kurmuş, Kokuryuukai derneğinin de manevi liderliğini yapmıştır.
Bu cemiyetler Mançurya’dan başlayarak tüm Asya’nın Batılılardan temizlenmesini ve Asyalıların Japonya liderliğinde birleşmesiniamaçlamıştır.
1909 yılında Abdürreşit İbrahim ve Toyama Mitsuru, bazı ileri gelen Japonlarla beraber Tokyo’da, Ajia Gikai (Asya Meclisi) adlı bir cemiyet kurmuştur. (10)
Abdürreşid İbrahim merhumun ismini anınca Japon dilbilimci ve İslam uzmanı Toshihiko İzutsu’yu hatırlamamak olmaz.
1930’da üniversite talebesi olan Toshihiko İzutsu, dil çalışmalarıyla ilgilenmeye başlar ve Okawa Shumei’nin teşvikiyle Arapçaöğrenmeye karar verir.
Ancak o dönemde kendisine Arapça öğretecek bir Japon hoca bulamaz.
Hoca arayışını sürdüren İzutsu, Tokyo’ya gelir.
Burada meşhur Sibiryalı âlim ve seyyah Abdürreşid İbrahim’den kendisine Arapça öğretmesini rica eder.
Abdürreşid İbrahim, İzutsu’nun ricasını kabul eder.
Böylece İzutsu, Abdürreşid İbrahim’in öğrencisi olur.
Dünyaca ünlü Japon ilim adamı İzutsu, ilk defa Arapça sesleri Abdürreşid İbrahim’den duyduğunu ve onun sayesinde sesleri telaffuz edebildiğini, yine onun sayesinde ilk defa Kur’an’ın Arapça okunuşunu dinleyebildiğini söyler.
İzutsu, hocası Abdürreşid İbrahim yorulup dersi kesene kadar ondan Arapça çalışmıştır.
Abdürreşid İbrahim bir gün ders esnasında, öğrencisi Toshihikoİzutsu’ya -tevazu ile- aslında kendisinin çok iyi bir Arapça hocası olmadığını, Arapça’nın asıl üstadının o hafta Tokyo’ya geleceğini ve artık daha bilgili bir hocadan Arapça öğrenebileceğini söyler.
İzutsu heyecanla Abdürreşid İbrahim’in bahsettiği hocayı beklemeye başlar ve Tokyo’daki Tatar cemaatinin önde gelenleriyle birlikte yeni hocasını Yokohama Limanı’nda karşılamaya gider.
İzutsu’nun yeni Arapça hocası, büyük Tatar âlimi Musa Carullah’tan başkası değildir. (11)
Ruhları şad mekânları cennet olsun!
Bir soru; günümüzün Abdürreşid İbrahim’i, Toyama Mitsuru’su kim?
Bakınız
1- https://www.yeniasya.com.tr/dunya/japon-buyukelci-turkiye-ve-japonya-iki-devlet-tek-yurektir_466518
2- https://www.haber-sanliurfa.com/yazarlar/omur-celikdonmez/musul-baraji-yikilirsa-ii-nuh-tufani-bekleniyor/18336
3- https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44733999
4- https://kafkassam.com/japonlar-oldu-turkler-kurtuldu-yasasin-amerika-mi-demeliyiz.html
5- https://www.turkhackteam.org/ataturk-bolumu/1404976-365-gun-mustafa-kemal-ataturk-14.html
6- https://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c23/c230285.pdf
7- Cem Özmeral/ Japonların 1934 İstanbul Ziyareti/ https://www.istanbullite.com/tarihtenkapaklar/japonlarin1934ziyareti.html
8- https://www.ertugrul.jp/pages/tarihte-ertugrul-history/tuerk-japon-iliskileri/tuerkiye-cumhuriyeti/tuerk-subaylari-nin-japonya-da-egitimleri.php
9- https://tokyo.be.mfa.gov.tr/Mission/MissionChiefHistory
10- https://apjjf.org/-Cemil-Aydin/2695/article.pdf
11- https://www.dunyabizim.com/portre/26827/musa-carullahin-japonya-seyahati-ve-toshihiko-izutsu-ile-iliskisi
.
Ömür Çelikdönmez
Twitter: @oc32oc39
dikGAZETE.com