NATO devreye girince Asker başka telden, sivil başka telden mi çalıyor?
NATO devreye girince Asker başka telden, sivil başka telden mi çalıyor?
- 06-03-2019 05:39
- 1058
- 06-03-2019 05:39
- 1058
Mülkiyeliler Birliği'nin “Önce Mülkiye, sonra Türkiye” sloganı gibi NATO generallerinin de kendi içlerinde geliştirdikleri bir slogan var mı merak ediyorum!
Atlantik Antlaşması, yalnız bir askeri savunma aracı değil, müttefik ülkelerin çok geniş kapsamlı, maddi ve manevi yükselişini hedefleyen bir dayanışma ve işbirliği antlaşması olunca; siyasal, ekonomik, kültürel ve sosyal dayanışma, çeşitli burslar ve farklı imkanlarla desteklenmişti.
Türkiye, NATO üyesi olduktan sonra TSK mensubu olup da NATO'nun ve ABD’den yolu geçmeyen rütbeli sayısı, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır.
Anti-NATO’cu Orgeneral İsmail Metin Temel Paşa…
Bunlardan biri de Malatya merkezli 2. Ordu Komutanı iken Genelkurmay Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığı’na atanan Orgeneral İsmail Metin Temel Paşa.
TSK içindeki NATO’cu kanatla arası mesafeli.
Daha da önemlisi, resmi görevli olarak ne ABD'de ne de Avrupa'da müttefik kuvvetlerde görev yapmadı. NATO Genel Sekreteri’nden veya Pentagon'dan liyakat nişanı ile ödüllendirilmedi.
Bugünkü komuta kademesi ve Milli Savunma Bakanı ile ilişkileri limoni.
Hatta ona göre; 15 Temmuz darbe gecesi Akıncılar Hava Üssü’nde her ne şekilde olursa olsun bulunanlar, darbecilerin işbirlikçisi!
Değişen Suriye politikasının atamaya düşen gölgesi ve Pentagon faktörü?
Hatırlanırsa ABD'nin Suriye'den çekilmesine ihtimal verilmediği bir süreçte, TSK ile Pentagon arasında Suriye'deki ABD üslerinin TSK'ya devri ve Amerikan askerlerinin bölgeden tahliyesine ilişkin anlaşmadan ilk ben söz etmiştim.
O anlaşmanın detayları yavaş yavaş belli oluyor.
Türk siyasi iradesinin, Trump’ın, Suriye'den çekilme kararına dair açıklamasına paralel, Mümbic operasyonunu askıya alması çok da kolay olmamıştı.
Çünkü Fırat'ın doğusu ve Mümbic, 2. Ordu Komutanlığının operasyon bölgesinde yer alıyor ve İsmail Metin Temel, hazırlıkların hemen sonrasında, harekatın başlatılmasını istiyordu.
Amerikan ordusunu taktığı veya kaale aldığı yoktu!
Üstleri ve siyasi irade, ABD ile uyumlu Suriye politikasına dümen kırınca, “Dur" emrine ikna edilemeyen Metin Paşa'yı 2. Ordu Komutanlığından almaktan başka çözüm bulunamamıştı. “Pentagon'a kurban verildi” diyenler de çıktı.
Londra fotoğraflarından Pentagon fotoğraflarına…
Eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül, mevcut MSB Hulusi Akar ve hem Gül’ün hem de Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığını üstlenen Şükrü Karatepe’nin gençlik yıllarında Londra’da çekilmiş resimleri bir ara Türkiye'nin gündemine oturmuştu.
Referandum öncesinde Cumhurbaşkanının baş danışmanlarından Kayserili Şükrü Karatepe’nin eyalet yönetimi hakkındaki sözleri siyasal Kürt hareketinin eyalet talebiyle örtüştürülmüş ve anayasa değişikliğinin buna zemin hazırladığı tartışılmıştı.
Bu tartışmayla birlikte Fehmi Koru’nun basına servis ettiği bir resim oldukça ilginçti.
Fehmi Koru’nun ilk paylaştığı fotoğrafta, Koru, Gül ve Karatepe Hyde Park’da görülüyordu.
-Hulusi Akar, Abdullah Gül, Şükrü Karatepe-
Bu fotoğrafı çekenin Akar olduğu iddia edilmişti.
Pentagon hesabına Akar ve Güler'in fotoğrafını koymak kime mesaj?
ABD Genelkurmay Başkanlığı, resmi Twitter hesabında kapak fotoğrafı olarak ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford, Savunma Bakan Yardımcısı Patrick Shanahan ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler'in 22 Şubat 2019’da gerçekleştirilen ziyarette çekilen toplu fotoğrafını kullanması dikkat çekti.
Bu fotoğraf sosyal medyada çok tartışıldı, çok yorumlandı.
ABD'nin bu fotoğraf ile hem Türkiye'deki mevcut siyasi iktidara ve Rusya'ya subliminal mesaj verdiği söylendi.
Kimileri de bu fotoğraf yayınlandıktan sonra İdlib’te, Türkiye'nin gözlem noktasına Suriye ordusunun saldırdığını ve şehitlerimizin olduğu iddiasında bulundu.
Bu ziyarette her iki ülkenin asker ve sivil yetkilileri, Suriye, terörle mücadele, Patriotlar ve iki ülke arasındaki işbirliğini konu alan bir dizi görüşmede bulundu.
Daha da ilginci ABD Genel Kurmay Başkanlığı'nın Twitter hesabındaki kapak fotoğrafının değişmesinden hemen sonra, Pentagon'dan da tehditvari bir S-400 açıklaması gelmesi.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü ABD’nin, Rusya'dan S-400 füze savunma sistemlerini satın almanın Washington ile Ankara arasındaki işbirliği için önemli sonuçları olacağı konusunda Türkiye’yi uyardı.
Düğün değil bayram değil MSB Akar ve Genelkurmay Başkanı Güler neden top atışlarıyla karşılandı?
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile geldiği ABD Savunma Bakanlığında (Pentagon) daha önce görülmedik şekilde askeri törenle ve top atışlarıyla karşılandı.
Bakan Akar da bu ilgiye karşılık "Türkiye olarak stratejik ortağımız ABD ile güçlü ve yakın ilişkilerimizi devam ettirmek istiyoruz" ifadeleri kullandı.
Hulusi Paşa, Pentagon'da neden çok tanınıyor?
ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan, Akar'ın “Pentagon'da herkes tarafından tanınan bir isim" olduğunu belirtmesi size de ilginç gelmiyor mu?
Shanahan ne ima ediyor acaba?
Benim kafamı kurcalayan ne biliyor musunuz!..
Bu kadar övgünün arkasında ne var?
Boşuna dememişler “ağzında bal olan arının kuyruğunda iğne vardır” diye..
Daha da ilginci Akar'ın, "Ben de sadece Joe Dunford'u tanıyorum." karşılığını vermesi.
Ahbablar yani.
ABD ordusu ile Türk ordusu arasında farklı bir ilişki olduğunu Shanahan'dan öğreniyoruz.
Shanahan diyor ki "Bugün bu ilişki Suriye, Afganistan, Irak ve Kosova'da devam etmektedir."
Türkiye’nin rotasını Avrasya’dan, Atlantiğe mi çevirmek istiyorlar?
Erdoğan’ın, Davutoğlu'na müdahalesiyle gerçekleştirilen hükümet değişikliği, Türkiye’nin yeniden Avrasyacı bir yörüngeye yerleşmesi için elzemdi.
Türkiye’de yaşanan siyasi atraksiyonun temel belirleyici etkeni Türk dış politikasında bir makas ve eksen değişikliği ihtiyacının ortaya çıkmasıydı. Ancak bu değişimin aktörlerinin uluslararası denge açısından Avrasyacı bir görüntü verme eğilimde oldukları söylenebilir. Fakat bu noktada TSK’nın çizgisiyle denk düşüldüğü söylenebilir mi bilemiyorum.
Çünkü bazı çevreler, dönemin Genelkurmay Başkanını, Balyoz Davası sanıklarının suçlanmasında kendisini itham etmiş ve bazıları da hızını alamayarak kendisini ve çalışma ekibini; “Türkiye’nin çıkarının ABD ve NATO ile sıkı bağları sürdürmekte olduğunu kabul eden Atlantikçiler” nitelendirmesinde bulunmuştu.
Hatta Abdulkadir Selvi, "FETÖ'cüler tasfiye edildikten sonra NATO'cu generallerin darbe tehdidi var” duyumunu köşesinden paylaşmıştı.
Kim bu NATO’cu darbeci generaller?
Yeri gelmişken bilgi notu:
Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesinde Mayıs 2016'da Dion Nissenbaum imzalı analizde ordunun gücünü, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, siyasi rakiplerini gözden düşürmesiyle” canlandırdığı yorumu yapılmıştı.
WSJ analizinde, “Konuya yakın isimlerin aktardığına göre, Türk ordusunun etkisini yeniden inşa etmesi, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda generallerin, Erdoğan’ı devirmeye çalışabileceği endişeleri de doğdu” denilmişti.
“Yeni jenerasyon Türk askeri yetkilileri yeniden inşaya doğru ilerlerken, Türkiye’nin IŞİD’le mücadelede yakın çalıştığı ABD ve NATO’yla da güçlü bağlar oluşturdu.” tespiti ABD’li bir yetkilinin, “Ordular arası ilişki, ABD hükümetinin Türkiye’yle geleneksel olarak sahip olduğu en güçlü ilişki. Belki de şimdi, hiç olmadığı kadar güçlü” sözleriyle temellendiriliyor ve “ABD ordusu ve diplomatlar, Türkiye’nin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı ordunun etkisini arttırdığı için övüyor.
İngilizce konuşan Akar, askeri mevkidaşlarıyla yakın ilişkiler kurduğu NATO’da farklı görevlerde hizmet etti.” deniliyor.
Hulusi Akar'ın Genelkurmay Başkanlığına getiriliş süreci Kenan Paşayı aratmıyor…
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın terfi sürecinin, Kenan Evren Paşa’nın Genelkurmay Başkanı olmasıyla benzeştiğini biliyor muydunuz?
Önce, Kenan Paşa’nın hikâyesini anlatayım.
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Namık Kemal Ersun darbe hazırlığı içerisinde olduğu gerekçesiyle Milliyetçi Cephe hükümeti Başbakanı Süleyman Demirel’in isteğiyle emekliye sevk edildi.
Ersun’un yerine geçecek yeni isim için Demirel, Ali Fethi Esener’i, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ise Adnan Ersöz’ü destekledi.
İnatlaşma, sürünce her iki paşa da emekli oldu.
En kıdemli ‘orgeneral’ olan Kenan Evren’e emeklilik beklentisine girdiği günlerde Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın yolu açıldı.
Semih Sancar’ın emekliye ayrılmasıyla birlikte de Genelkurmay Başkanı oldu. 12 Eylül 1980 askeri darbesini yaptı.
Hulusi Akar’ın da benzer hikâyesi var.
Subay Sicil Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle, orgenerallerin kıta hizmeti yapma zorunluluğu kalktı. Önceki düzenlemeye göre; general ve amiral rütbelerinin her birinde (tuğgeneral, tümgeneral, korgeneral ve orgeneral) en az 10 ay süreyle kıta hizmeti yapılması gerekiyordu.
Düzenlemeyle, 2011’deki Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının toplu istifası üzerine ordu komutanlığı yapmaksızın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gelen Hulusi Akar’ın, Genelkurmay Başkanlığı’nın önündeki “mevzuat engeli” de kaldırıldı.
2011 yılında Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının toplu olarak istifa etmesi üzerine, Orgeneral Hulusi Akar’ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı iki yıl erkene çekilmişti.
Genelkurmay İkinci Başkanlığı görevinden ordu komutanlığı yapmaksızın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gelen Akar’ın ataması, diğer orgenerallerden daha kıdemli olması nedeniyle gerçekleşmişti. Sonrası malûm.
Hızını almayan muarız münekkitler, Hulusi Akar’ın, Kara Kuvvetleri Komutanı olarak Washington’a gittiğinde Pentagon’un “Liyakat Lejyonu” madalyasını almasını dillerine doladı.
Pentagon’un bu madalyanın Akar’a verilme gerekçesini NATO’ya sağladığı “sıra dışı katkılar” olarak açıkladığını yazdılar. Ama tek eleştirdikleri ayrıntı bu değildi.
Akar’a madalyasını ABD Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Raymond Odierno takmıştı.
Madalyayı takan bu isim, Türkiye ve TSK açısından dikkat çekiciydi.
Çünkü Türkiye kamuoyunda ve Silahlı Kuvvetlerde tepkilere neden olan 4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren Albay Bill Mayville’in komutanıydı. Hatta Yılmaz Özdil dahi bu konuda kalem oynatmıştı.
İtalya’daki Müttefik Kuvvetler Güney Bölge Komutanlığı Karargâhında İstihbarat Subaylığı görevlerinde bulunan, Hulusi Akar’ın; 1994-1997 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem müdürlüğü görevini, Genelkurmay Başkanlığı görevinde bulunan Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın emri altında yapması dikkat çekici.
Bu tarihler 28 Şubat post modern darbe sürecinin yaşandığı dönem olması itibarıyla önemli.
1997-1998 yıllarında Bosna-Hersek Türk Görev Kuvvet Komutanlığı görevini de unutmayın.
Hulusi Akar’ın hayatı ve mesleğiyle ilgili detaylar ise oldukça renkli.
TSK içinde lakabı ‘Seri Paşa’.
TSK içinde detaylara takılmadan verdiği hızlı kararlarla ve “Sivil gibi düşünüp asker gibi hareket etme” prensibiyle de tanınıyor. Analitik bakışı yüksek birisi.
Son ABD gezisi daha çok konuşulur.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete
Mülkiyeliler Birliği'nin “Önce Mülkiye, sonra Türkiye” sloganı gibi NATO generallerinin de kendi içlerinde geliştirdikleri bir slogan var mı merak ediyorum!
Atlantik Antlaşması, yalnız bir askeri savunma aracı değil, müttefik ülkelerin çok geniş kapsamlı, maddi ve manevi yükselişini hedefleyen bir dayanışma ve işbirliği antlaşması olunca; siyasal, ekonomik, kültürel ve sosyal dayanışma, çeşitli burslar ve farklı imkanlarla desteklenmişti.
Türkiye, NATO üyesi olduktan sonra TSK mensubu olup da NATO'nun ve ABD’den yolu geçmeyen rütbeli sayısı, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır.
Anti-NATO’cu Orgeneral İsmail Metin Temel Paşa…
Bunlardan biri de Malatya merkezli 2. Ordu Komutanı iken Genelkurmay Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığı’na atanan Orgeneral İsmail Metin Temel Paşa.
TSK içindeki NATO’cu kanatla arası mesafeli.
Daha da önemlisi, resmi görevli olarak ne ABD'de ne de Avrupa'da müttefik kuvvetlerde görev yapmadı. NATO Genel Sekreteri’nden veya Pentagon'dan liyakat nişanı ile ödüllendirilmedi.
Bugünkü komuta kademesi ve Milli Savunma Bakanı ile ilişkileri limoni.
Hatta ona göre; 15 Temmuz darbe gecesi Akıncılar Hava Üssü’nde her ne şekilde olursa olsun bulunanlar, darbecilerin işbirlikçisi!
Değişen Suriye politikasının atamaya düşen gölgesi ve Pentagon faktörü?
Hatırlanırsa ABD'nin Suriye'den çekilmesine ihtimal verilmediği bir süreçte, TSK ile Pentagon arasında Suriye'deki ABD üslerinin TSK'ya devri ve Amerikan askerlerinin bölgeden tahliyesine ilişkin anlaşmadan ilk ben söz etmiştim.
O anlaşmanın detayları yavaş yavaş belli oluyor.
Türk siyasi iradesinin, Trump’ın, Suriye'den çekilme kararına dair açıklamasına paralel, Mümbic operasyonunu askıya alması çok da kolay olmamıştı.
Çünkü Fırat'ın doğusu ve Mümbic, 2. Ordu Komutanlığının operasyon bölgesinde yer alıyor ve İsmail Metin Temel, hazırlıkların hemen sonrasında, harekatın başlatılmasını istiyordu.
Amerikan ordusunu taktığı veya kaale aldığı yoktu!
Üstleri ve siyasi irade, ABD ile uyumlu Suriye politikasına dümen kırınca, “Dur" emrine ikna edilemeyen Metin Paşa'yı 2. Ordu Komutanlığından almaktan başka çözüm bulunamamıştı. “Pentagon'a kurban verildi” diyenler de çıktı.
Londra fotoğraflarından Pentagon fotoğraflarına…
Eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül, mevcut MSB Hulusi Akar ve hem Gül’ün hem de Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığını üstlenen Şükrü Karatepe’nin gençlik yıllarında Londra’da çekilmiş resimleri bir ara Türkiye'nin gündemine oturmuştu.
Referandum öncesinde Cumhurbaşkanının baş danışmanlarından Kayserili Şükrü Karatepe’nin eyalet yönetimi hakkındaki sözleri siyasal Kürt hareketinin eyalet talebiyle örtüştürülmüş ve anayasa değişikliğinin buna zemin hazırladığı tartışılmıştı.
Bu tartışmayla birlikte Fehmi Koru’nun basına servis ettiği bir resim oldukça ilginçti.
Fehmi Koru’nun ilk paylaştığı fotoğrafta, Koru, Gül ve Karatepe Hyde Park’da görülüyordu.
-Hulusi Akar, Abdullah Gül, Şükrü Karatepe-
Bu fotoğrafı çekenin Akar olduğu iddia edilmişti.
Pentagon hesabına Akar ve Güler'in fotoğrafını koymak kime mesaj?
ABD Genelkurmay Başkanlığı, resmi Twitter hesabında kapak fotoğrafı olarak ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford, Savunma Bakan Yardımcısı Patrick Shanahan ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler'in 22 Şubat 2019’da gerçekleştirilen ziyarette çekilen toplu fotoğrafını kullanması dikkat çekti.
Bu fotoğraf sosyal medyada çok tartışıldı, çok yorumlandı.
ABD'nin bu fotoğraf ile hem Türkiye'deki mevcut siyasi iktidara ve Rusya'ya subliminal mesaj verdiği söylendi.
Kimileri de bu fotoğraf yayınlandıktan sonra İdlib’te, Türkiye'nin gözlem noktasına Suriye ordusunun saldırdığını ve şehitlerimizin olduğu iddiasında bulundu.
Bu ziyarette her iki ülkenin asker ve sivil yetkilileri, Suriye, terörle mücadele, Patriotlar ve iki ülke arasındaki işbirliğini konu alan bir dizi görüşmede bulundu.
Daha da ilginci ABD Genel Kurmay Başkanlığı'nın Twitter hesabındaki kapak fotoğrafının değişmesinden hemen sonra, Pentagon'dan da tehditvari bir S-400 açıklaması gelmesi.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü ABD’nin, Rusya'dan S-400 füze savunma sistemlerini satın almanın Washington ile Ankara arasındaki işbirliği için önemli sonuçları olacağı konusunda Türkiye’yi uyardı.
Düğün değil bayram değil MSB Akar ve Genelkurmay Başkanı Güler neden top atışlarıyla karşılandı?
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile geldiği ABD Savunma Bakanlığında (Pentagon) daha önce görülmedik şekilde askeri törenle ve top atışlarıyla karşılandı.
Bakan Akar da bu ilgiye karşılık "Türkiye olarak stratejik ortağımız ABD ile güçlü ve yakın ilişkilerimizi devam ettirmek istiyoruz" ifadeleri kullandı.
Hulusi Paşa, Pentagon'da neden çok tanınıyor?
ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan, Akar'ın “Pentagon'da herkes tarafından tanınan bir isim" olduğunu belirtmesi size de ilginç gelmiyor mu?
Shanahan ne ima ediyor acaba?
Benim kafamı kurcalayan ne biliyor musunuz!..
Bu kadar övgünün arkasında ne var?
Boşuna dememişler “ağzında bal olan arının kuyruğunda iğne vardır” diye..
Daha da ilginci Akar'ın, "Ben de sadece Joe Dunford'u tanıyorum." karşılığını vermesi.
Ahbablar yani.
ABD ordusu ile Türk ordusu arasında farklı bir ilişki olduğunu Shanahan'dan öğreniyoruz.
Shanahan diyor ki "Bugün bu ilişki Suriye, Afganistan, Irak ve Kosova'da devam etmektedir."
Türkiye’nin rotasını Avrasya’dan, Atlantiğe mi çevirmek istiyorlar?
Erdoğan’ın, Davutoğlu'na müdahalesiyle gerçekleştirilen hükümet değişikliği, Türkiye’nin yeniden Avrasyacı bir yörüngeye yerleşmesi için elzemdi.
Türkiye’de yaşanan siyasi atraksiyonun temel belirleyici etkeni Türk dış politikasında bir makas ve eksen değişikliği ihtiyacının ortaya çıkmasıydı. Ancak bu değişimin aktörlerinin uluslararası denge açısından Avrasyacı bir görüntü verme eğilimde oldukları söylenebilir. Fakat bu noktada TSK’nın çizgisiyle denk düşüldüğü söylenebilir mi bilemiyorum.
Çünkü bazı çevreler, dönemin Genelkurmay Başkanını, Balyoz Davası sanıklarının suçlanmasında kendisini itham etmiş ve bazıları da hızını alamayarak kendisini ve çalışma ekibini; “Türkiye’nin çıkarının ABD ve NATO ile sıkı bağları sürdürmekte olduğunu kabul eden Atlantikçiler” nitelendirmesinde bulunmuştu.
Hatta Abdulkadir Selvi, "FETÖ'cüler tasfiye edildikten sonra NATO'cu generallerin darbe tehdidi var” duyumunu köşesinden paylaşmıştı.
Kim bu NATO’cu darbeci generaller?
Yeri gelmişken bilgi notu:
Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesinde Mayıs 2016'da Dion Nissenbaum imzalı analizde ordunun gücünü, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, siyasi rakiplerini gözden düşürmesiyle” canlandırdığı yorumu yapılmıştı.
WSJ analizinde, “Konuya yakın isimlerin aktardığına göre, Türk ordusunun etkisini yeniden inşa etmesi, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda generallerin, Erdoğan’ı devirmeye çalışabileceği endişeleri de doğdu” denilmişti.
“Yeni jenerasyon Türk askeri yetkilileri yeniden inşaya doğru ilerlerken, Türkiye’nin IŞİD’le mücadelede yakın çalıştığı ABD ve NATO’yla da güçlü bağlar oluşturdu.” tespiti ABD’li bir yetkilinin, “Ordular arası ilişki, ABD hükümetinin Türkiye’yle geleneksel olarak sahip olduğu en güçlü ilişki. Belki de şimdi, hiç olmadığı kadar güçlü” sözleriyle temellendiriliyor ve “ABD ordusu ve diplomatlar, Türkiye’nin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı ordunun etkisini arttırdığı için övüyor.
İngilizce konuşan Akar, askeri mevkidaşlarıyla yakın ilişkiler kurduğu NATO’da farklı görevlerde hizmet etti.” deniliyor.
Hulusi Akar'ın Genelkurmay Başkanlığına getiriliş süreci Kenan Paşayı aratmıyor…
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın terfi sürecinin, Kenan Evren Paşa’nın Genelkurmay Başkanı olmasıyla benzeştiğini biliyor muydunuz?
Önce, Kenan Paşa’nın hikâyesini anlatayım.
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Namık Kemal Ersun darbe hazırlığı içerisinde olduğu gerekçesiyle Milliyetçi Cephe hükümeti Başbakanı Süleyman Demirel’in isteğiyle emekliye sevk edildi.
Ersun’un yerine geçecek yeni isim için Demirel, Ali Fethi Esener’i, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ise Adnan Ersöz’ü destekledi.
İnatlaşma, sürünce her iki paşa da emekli oldu.
En kıdemli ‘orgeneral’ olan Kenan Evren’e emeklilik beklentisine girdiği günlerde Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın yolu açıldı.
Semih Sancar’ın emekliye ayrılmasıyla birlikte de Genelkurmay Başkanı oldu. 12 Eylül 1980 askeri darbesini yaptı.
Hulusi Akar’ın da benzer hikâyesi var.
Subay Sicil Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle, orgenerallerin kıta hizmeti yapma zorunluluğu kalktı. Önceki düzenlemeye göre; general ve amiral rütbelerinin her birinde (tuğgeneral, tümgeneral, korgeneral ve orgeneral) en az 10 ay süreyle kıta hizmeti yapılması gerekiyordu.
Düzenlemeyle, 2011’deki Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının toplu istifası üzerine ordu komutanlığı yapmaksızın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gelen Hulusi Akar’ın, Genelkurmay Başkanlığı’nın önündeki “mevzuat engeli” de kaldırıldı.
2011 yılında Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının toplu olarak istifa etmesi üzerine, Orgeneral Hulusi Akar’ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı iki yıl erkene çekilmişti.
Genelkurmay İkinci Başkanlığı görevinden ordu komutanlığı yapmaksızın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gelen Akar’ın ataması, diğer orgenerallerden daha kıdemli olması nedeniyle gerçekleşmişti. Sonrası malûm.
Hızını almayan muarız münekkitler, Hulusi Akar’ın, Kara Kuvvetleri Komutanı olarak Washington’a gittiğinde Pentagon’un “Liyakat Lejyonu” madalyasını almasını dillerine doladı.
Pentagon’un bu madalyanın Akar’a verilme gerekçesini NATO’ya sağladığı “sıra dışı katkılar” olarak açıkladığını yazdılar. Ama tek eleştirdikleri ayrıntı bu değildi.
Akar’a madalyasını ABD Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Raymond Odierno takmıştı.
Madalyayı takan bu isim, Türkiye ve TSK açısından dikkat çekiciydi.
Çünkü Türkiye kamuoyunda ve Silahlı Kuvvetlerde tepkilere neden olan 4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren Albay Bill Mayville’in komutanıydı. Hatta Yılmaz Özdil dahi bu konuda kalem oynatmıştı.
İtalya’daki Müttefik Kuvvetler Güney Bölge Komutanlığı Karargâhında İstihbarat Subaylığı görevlerinde bulunan, Hulusi Akar’ın; 1994-1997 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem müdürlüğü görevini, Genelkurmay Başkanlığı görevinde bulunan Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın emri altında yapması dikkat çekici.
Bu tarihler 28 Şubat post modern darbe sürecinin yaşandığı dönem olması itibarıyla önemli.
1997-1998 yıllarında Bosna-Hersek Türk Görev Kuvvet Komutanlığı görevini de unutmayın.
Hulusi Akar’ın hayatı ve mesleğiyle ilgili detaylar ise oldukça renkli.
TSK içinde lakabı ‘Seri Paşa’.
TSK içinde detaylara takılmadan verdiği hızlı kararlarla ve “Sivil gibi düşünüp asker gibi hareket etme” prensibiyle de tanınıyor. Analitik bakışı yüksek birisi.
Son ABD gezisi daha çok konuşulur.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete