Örnek insan Metin Öztürk ve sevimli dostlarımız

Örnek insan Metin Öztürk ve sevimli dostlarımız

Dünya, üzerinde yaşayan canlılara ev sahipliği yapan bir gezegen. Ev sahibimizin evinde konukları var. 

Zihnini kullanan, yaşamak için bazen birbirini kıran, savaşlar çıkartan, ağaçları kesen, kendisi ile beraber aynı alanda yaşamaya çalışan hayvanların çevresinde olduğu, bazen onlara yaşama hakkı tanımayan en vahşi misafir “beşer”.

Beşer” ile “İnsan” arasında ilk bakışta fark yok…

Ama biraz derinlere indiğimiz vakit, çok fark olduğuna şahitlik ediyoruz. Beşer, zihni ve vicdani tekamülünü tamamladığı vakit rütbe alıyor ve “İnsan” oluyor.

Etrafımızda zihnini ve vicdanını kullanmayan kaç beşer var?

İnsanların-İnsanlığın az olduğu bir coğrafyada, aynı gezegeni paylaştığımız dostlarımız olan hayvanlara yaşama hakkı tanımıyoruz. Evlerimizde haber vaktinde şehir, kasaba, köylerde hayvanlara yapılan işkence ve kötü muamele üzerine birçok hadisenin cereyan ettiğini gözlemliyor ve duyuyoruz.

Bu tür davranışlara meydan vermemek adına neler yapılmalı?

Toplumla beraber yaşamaya çalışan hayvanları mı korumalı?

Yoksa, hayvanlara zarar veren insan olamamış beşerî mi eğitmeli?

Hayvanlar şartlanarak eğitilen varlıklar ve iyi-kötü ayrımı yapamazlar. Hal böyle olunca insan olarak evrimini tamamlayamayanları veterinerlerin ve hayvan eğiticilerinin mektebine yazdırmakta fayda var (!)

Bu makalemde örnek bir davranışla beraber, yerel yönetimlerin farkındalık adı altında projeye dönüştürebilecekleri bir konudan bahsetmek istiyorum.

Konumun öznesi Sayın Metin Öztürk Bey…

Metin Bey, İstanbul’da hazır yemek sektöründe faaliyet gösteren ve ayrıca sivil toplum örgütü başkanı. Duyarlı bir insan, topluma iyi örnek olmak-sunmak için ruhunun ve vicdanının sesini dinleyen koca yürekli biri.

Neden mi?

Metin Bey’in hazır yemek konusunda ticari faaliyet gösterdiğini belirtmiştim. Kendisi iş yerinde artan yemekleri “Sıfır Atık” dediği ve doğru değerlendirilmesi gereken bir şekilde, sokak hayvanlarına-kuşlara kendi imkanları ile ulaştıran bir kişi.

İş yerinde artan yemekleri tasnif edip, pilav, kuru bakliyat, sulu yemek, etli atıkları İstanbul’un insandan uzak yerlerine hapsettiğimiz (Şehirde yerlerini işgal ettiğimiz) hayvanlara götürüyor. Yaptığı bu insanlıktan dolayı da kendini huzurlu hissediyor, hayvan sever bizleri de huzurlu hissettiriyor.

Asıl konu şu:

Sayın Metin Öztürk gibi Türkiye’de kaç sektör yeme, içme, gıda gibi işlerle ilgileniyor?

Şöyle bir hayal edelim!

Ülkemizin belediyeleri, her ilde ilçede bir aracını lokanta, hazır yemek, gıda sektörü ile ilgilenen yerlere gönderip, burada bulunan ve tasnif edilmiş yiyecek atıklarını toplasa ve kendi bölgelerinde yaşayan sahipsiz hayvanlara-barınakta yaşayan hayvanlara verse, nasıl olur?

Böyle bir konuyu ele alan ilk belediyenin, toplum vicdanında başköşeye oturacağına kesinlikle şüphem yok. Ülkemizde, hazır yemek, lokanta, gıda sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin sahipleri bile bu projeye gönüllü olacaklardır. Sizlere sunmuş olduğum bu düşünce, ülkemizde ivedi hayata geçirmeli.

Beni bu konuda tefekküre sevk eden Sayın Metin Öztürk’e teşekkür etmek isterim. Çünkü, sokak hayvanları üzerine bu vakte kadar hiç makale kaleme almamıştım. Her kalemi vicdan olan yazar arkadaşlara mutlak suretle Metin Öztürk gibi bir çıkış noktası bulup yazı yazmalarını temenni ederim.

Ülkemizde, hayvanları koruma konusunda kanunların ciddi yaptırımlar ile ivedi çıkması gerekmektedir. Sokak hayvanlarının beslenmesi konusunda yukarıda Sayın Metin Öztürk örneğindeki gibi projelerin hayata geçirilmesi konusunda, ilgili vicdan sahibi yerel yönetimlerden sorumlu arkadaşları davet ederim.

Sayın Metin Öztürk’e ise örnek insani davranışından dolayı teşekkür eder, sağlık ve sıhhat dilerim. (Ayrıca, yazıyı kaleme alırken kendisinden izin almadım. Gıyabından ismini ve yaptıklarını burada anlattığım için şimdiden teşekkür ederim.)

Unutmayalım!

Hayvanlar bizim dünyamızı değil, bizler hayvanların dünyasını işgal ettik. 

Sizce kime ‘hayvan’ denilmeli?

.

Emrah Bekçi, dikGAZETE.com 

-Araştırmacı / Yazar / Yönetmen-

Dünya, üzerinde yaşayan canlılara ev sahipliği yapan bir gezegen. Ev sahibimizin evinde konukları var. 

Zihnini kullanan, yaşamak için bazen birbirini kıran, savaşlar çıkartan, ağaçları kesen, kendisi ile beraber aynı alanda yaşamaya çalışan hayvanların çevresinde olduğu, bazen onlara yaşama hakkı tanımayan en vahşi misafir “beşer”.

Beşer” ile “İnsan” arasında ilk bakışta fark yok…

Ama biraz derinlere indiğimiz vakit, çok fark olduğuna şahitlik ediyoruz. Beşer, zihni ve vicdani tekamülünü tamamladığı vakit rütbe alıyor ve “İnsan” oluyor.

Etrafımızda zihnini ve vicdanını kullanmayan kaç beşer var?

İnsanların-İnsanlığın az olduğu bir coğrafyada, aynı gezegeni paylaştığımız dostlarımız olan hayvanlara yaşama hakkı tanımıyoruz. Evlerimizde haber vaktinde şehir, kasaba, köylerde hayvanlara yapılan işkence ve kötü muamele üzerine birçok hadisenin cereyan ettiğini gözlemliyor ve duyuyoruz.

Bu tür davranışlara meydan vermemek adına neler yapılmalı?

Toplumla beraber yaşamaya çalışan hayvanları mı korumalı?

Yoksa, hayvanlara zarar veren insan olamamış beşerî mi eğitmeli?

Hayvanlar şartlanarak eğitilen varlıklar ve iyi-kötü ayrımı yapamazlar. Hal böyle olunca insan olarak evrimini tamamlayamayanları veterinerlerin ve hayvan eğiticilerinin mektebine yazdırmakta fayda var (!)

Bu makalemde örnek bir davranışla beraber, yerel yönetimlerin farkındalık adı altında projeye dönüştürebilecekleri bir konudan bahsetmek istiyorum.

Konumun öznesi Sayın Metin Öztürk Bey…

Metin Bey, İstanbul’da hazır yemek sektöründe faaliyet gösteren ve ayrıca sivil toplum örgütü başkanı. Duyarlı bir insan, topluma iyi örnek olmak-sunmak için ruhunun ve vicdanının sesini dinleyen koca yürekli biri.

Neden mi?

Metin Bey’in hazır yemek konusunda ticari faaliyet gösterdiğini belirtmiştim. Kendisi iş yerinde artan yemekleri “Sıfır Atık” dediği ve doğru değerlendirilmesi gereken bir şekilde, sokak hayvanlarına-kuşlara kendi imkanları ile ulaştıran bir kişi.

İş yerinde artan yemekleri tasnif edip, pilav, kuru bakliyat, sulu yemek, etli atıkları İstanbul’un insandan uzak yerlerine hapsettiğimiz (Şehirde yerlerini işgal ettiğimiz) hayvanlara götürüyor. Yaptığı bu insanlıktan dolayı da kendini huzurlu hissediyor, hayvan sever bizleri de huzurlu hissettiriyor.

Asıl konu şu:

Sayın Metin Öztürk gibi Türkiye’de kaç sektör yeme, içme, gıda gibi işlerle ilgileniyor?

Şöyle bir hayal edelim!

Ülkemizin belediyeleri, her ilde ilçede bir aracını lokanta, hazır yemek, gıda sektörü ile ilgilenen yerlere gönderip, burada bulunan ve tasnif edilmiş yiyecek atıklarını toplasa ve kendi bölgelerinde yaşayan sahipsiz hayvanlara-barınakta yaşayan hayvanlara verse, nasıl olur?

Böyle bir konuyu ele alan ilk belediyenin, toplum vicdanında başköşeye oturacağına kesinlikle şüphem yok. Ülkemizde, hazır yemek, lokanta, gıda sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin sahipleri bile bu projeye gönüllü olacaklardır. Sizlere sunmuş olduğum bu düşünce, ülkemizde ivedi hayata geçirmeli.

Beni bu konuda tefekküre sevk eden Sayın Metin Öztürk’e teşekkür etmek isterim. Çünkü, sokak hayvanları üzerine bu vakte kadar hiç makale kaleme almamıştım. Her kalemi vicdan olan yazar arkadaşlara mutlak suretle Metin Öztürk gibi bir çıkış noktası bulup yazı yazmalarını temenni ederim.

Ülkemizde, hayvanları koruma konusunda kanunların ciddi yaptırımlar ile ivedi çıkması gerekmektedir. Sokak hayvanlarının beslenmesi konusunda yukarıda Sayın Metin Öztürk örneğindeki gibi projelerin hayata geçirilmesi konusunda, ilgili vicdan sahibi yerel yönetimlerden sorumlu arkadaşları davet ederim.

Sayın Metin Öztürk’e ise örnek insani davranışından dolayı teşekkür eder, sağlık ve sıhhat dilerim. (Ayrıca, yazıyı kaleme alırken kendisinden izin almadım. Gıyabından ismini ve yaptıklarını burada anlattığım için şimdiden teşekkür ederim.)

Unutmayalım!

Hayvanlar bizim dünyamızı değil, bizler hayvanların dünyasını işgal ettik. 

Sizce kime ‘hayvan’ denilmeli?

.

Emrah Bekçi, dikGAZETE.com 

-Araştırmacı / Yazar / Yönetmen-