Tarihsel perspektiften İsrail - Türkiye ilişkileri
Tarihsel perspektiften İsrail - Türkiye ilişkileri
- 16-07-2021 07:52
- 2400
- 16-07-2021 07:52
- 2400
Türk siyasetinin duayenlerinden, Dışişleri eski Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil'in Türkiye'nin Arap coğrafyası ve Ortadoğu politikasını en iyi şekilde özetleyen bir sözü var, “Ortadoğu'da önemli bir akşam yemeğine çağırılıp gittiğinizde adınızı davetli listesinde bulamazsanız kesin menü listesindesiniz”. Nitekim Lübnanlı yazar Amin Maalouf da derki "Orta Doğu’da umudu her zaman umutsuzluk takip eder”.
İsrail, sözde Kudüs Davasını bahane eden Arap devletleri arasındaki ilişkilerde tarihinde hiç olmadığı kadar rahat ve bir o kadar da başarılı. Özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan yönetimlerinin, AK Parti üzerinden Türkiye karşıtlığı, Telaviv/Kudüs yönetimi ile AK Parti hükümeti arasındaki Londra patentli Mavi Marmara krizi, körfezin fistanlı şeyhlerini İsrail’in kucağına oturttu.
Aynı şekilde BAE /Suud ittifakı, Ankara - Şam arasında tercihini çoktan yaptı ve Beşar Esat dedi. “Düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışı yalelli tayfasının şimdilik kılavuzu.
Türkiye’nin politik elitleri, Ortadoğu’da İsrail’e rağmen geliştirilecek politikaların uzun vadeli olmayacağını çok net şekilde anlamış durumdalar. Oysa asıl bilmedikleri İsrail'in fabrika ayarlarının gizli kodları Made İn Turkey ürünüdür.
Erdoğan - Herzog görüşmesi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mavi Marmara krizinde gerginleşen İsrail-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesine duyduğu isteği gizlemiyor. Nitekim 11 yıl sonra Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçiliğine atama yapılması normalleşmenin ilk adımı sayılabilir.
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz Pazartesi günü bir görüşme gerçekleştirdiler.
İki ülke liderleri, ilişkileri tamir etmenin bölgesel güvenlik ve istikrar için önemli olduğu konusunda mutabakata vardı.
Erdoğan ve Herzog, pandemiye rağmen İsrail ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilerin büyümeye devam edeceğini teyit ettiler. İki ülke liderlerinin siyasi farklılıklara rağmen diyaloğu sürdürmeyi kabul ettiği ve İsrail-Filistin ihtilafında çözüme ulaşmak için işbirliği yapma sözü verdiler.
İsrail medyasına göre Erdoğan’ın bir sonraki İsrail temasını, Başbakan Naftali Bennett ile gerçekleştirebilir.
Ortadoğu’daki gelişmeleri ‘Arapsaçı’ deyimi dahi karşılayamıyor. Kimin eli kimin cebinde, kimin gücü kime yetiyor belli değil. Tıpkı 1980 öncesi Türkiye Radyolarının haber bültenlerinde yer alan, “sağcı Hristiyanlarla solcu Müslümanlar çatıştı’” türünden ifadelerdeki zihin karışıklığı gibi, fiili durum söz konusu.
İsrail, Suriye’de Baas rejimine karşı ama aynı İsrail Irak’ta ortaya çıkan son durumdan oldukça memnun. İsrail, Kuzey Irak Kürtlerinin bağımsız bir devlet olmasına taraftar, İran İslam Cumhuriyetine sonuna kadar karşı. Bu nedenle İsrail’i anlama kılavuzunun hazırlanması şart.
Ortadoğu’ya Kraliçe’nin eteğinin altından bakanların İsrail - Türkiye ilişkilerine Ankara’nın zaviyesinden bakmasını boşuna beklemeyin. Bu yazıyı bir farkındalık kabul edin ve o gözle okuyun.
Kim ne derse desin, İsrail devletinin kuruluşu Türkiye’nin projesidir…
İsrail Devletinin kurulması Türk istihbaratının projesiydi. Çünkü İsrail devleti kurulduğunda o topraklar İngiliz mandasıydı ve İngiliz koloni valisince yönetiliyordu.
Türk Devleti, İngiliz işgal kuvvetlerine, kendisini modern bir Arap milliyetçisi gibi takdim eden Lawrence’in zihinlerini iğfal ettiği Arap Milislerle direnmenin beyhude olduğunu anlayınca, İngilizlerin petrol kaynaklarının yüzü suyu hürmetine defterden sildiği Musevi Türkleri/Yahudileri görevlendirdi.
Aslında tüm Arap toplumunu aynı potaya koymak yanlış olur. Filistin topraklarında İngiliz işgaline karşı çıkan Kudüs Müftüsü Emîn el-Hüseynî, Mustafa Kemal Paşa'nın direktifleri ile Ankara destekli 'Mukaddes Cihad Askerî Birliği'nin İngilizler’e karşı yapılan protesto hareketini yönlendirdi.
Protesto hareketinden sonra 25 Nisan 1936' da Kudüs’te Filistin’deki bütün siyasî grupların katıldığı bir toplantıda, yahudi amaçlarının gerçekleşmesini sağlayan Balfour planının kaldırılmasını, Arap ve yahudilerden meydana gelen bir Filistin hükümetinin oluşturulmasını isteyen el- Lecnetü’l- Arabiyyetü’l-ulyâ li-Filistin cemiyeti kuruldu.
Konsey başkanlığına getirilen Emîn el-Hüseynî, İngiltere’den gelen Lord Peel başkanlığındaki heyetin 7 Temmuz 1937’de kararlaştırdığı Filistin’i taksim planını reddetti.
Birleşik Krallık, Filistin Mandası’ndaki Yahudi yerleşimlerini korumak amacıyla kurulan ve 1920-1948 yılları arasında faaliyeti gösteren Yahudi paramiliter örgütü Haganah, İngiliz ordusunu hedef alan eylemlerde bulundu.
Yüzlerce İngiliz askeri öldürüldü. İkinci Dünya savaşı sonunda İngiliz Hükümetinin Siyonist karşıtı tavrını değiştirmeyeceği kesinlikle anlaşılınca, Haganah Filistin’deki İngiliz Manda yönetimine karşı çıkmaya karar verdi. İngilizlere karşı her alanda direnişler düzenlenmeye başladı.
Türk istihbaratı, Haganah aracılığı ile Avrupa’dan ve Kuzey Afrika’dan Filistin’e yasa dışı yollardan yapılan toplu Yahudi göçlerini örgütledi. 1940 yılı sonlarına doğru İngiliz Koloni yönetiminin terör örgütü ilan ettiği Haganah, 45 bin elemana ulaşmıştı.
İngilizler, Yahudilerin saldırılarını bertaraf etmek için Araplara yanaştı. Alman istihbaratından devşirdikleri isimler aracılığı ile Arap / Yahudi anlaşmazlığını körüklediler.
2. Dünya Savaşı’nın sonunda Avrupa’daki Holokost katliamından kurtulan Yahudilerin Filistin’e alınmamasının nedeni için İngiltere Başbakanı Bevin’e danışan bir arkadaşına Bevin şu cevabı vermişti: “Sevgili arkadaşım; ya biz, ya onlar” Biz, İngiliz Milletler Birliği (Common Wealth); onlar da, Filistin Yahudileri anlamındaydı.
Aslında, Haganah muzaffer oldukça, tüm Filistin’in Yahudilerin eline geçmesi işten bile değildi. Fakat İngiltere on yıl kadar öncesine dayanan Birleşmiş Milletler’in taksim kararına dahi itibar etmedi.
İngiltere 1917’de Balfour Deklârasyonunda temellerini attığı ‘Yahudi Devleti’ni hatırlamak bile istemiyordu. Çünkü Ortadoğunun enerji kaynaklarını denetim altında tutabilmek için Araplarla iyi geçinmeleri gerekiyordu.
Türk Cumhuriyeti; Yahudilerin İngilizlere karşı eylemlilik kararlarını okuduğunda her türlü desteği sundu. Öncelikle Türkiye topraklarından Filistin’e Yahudi göçünü teşvik etti. ‘Vatandaş Türkçe Konuş’ kampanyalarından rahatsız olan binlerce Türk Yahudi’si soluğu Filistin’de aldı ve demografik dengeyi Yahudiler lehine değiştirdi.
İsrail’e gönderilen Yahudilerin bir çoğu Hazar Türklerinin bakiyesiydi. Türkiye; Avrupa’da popülerleşen Hıristiyan geleneği antisemitizm karşıtı projeler gerçekleştirdi. Örneğin Hitler zulmünden kaçan Alman vatandaşı Yahudi bilim insanlarını üniversitelerde istihdam etti.
Savaşın devam ettiği yıllara Türk diplomatları görev yaptıkları ülkelerde binlerce Yahudi’nin hayatını onlara Türk pasaportu vererek kurtardılar. Yahudileri soykırımdan kurtaran bu diplomatlar “Türk Schindlerler” olarak anılıyorlar.
Türk konsoloslukları, Yahudi sığınmacıların çocuklarına da Türk vatandaşı kimliği vererek onları Nazi kamplarına gönderilmekten alıkoymuştu.
Türk istihbaratı; Türkiye’den göç ettirilen Yahudiler ile Türk diplomatların Avrupa’da toplama kamplarında imha edilmekten kurtardıkları Yahudiler aracılığıyla Filistin’de bağımsız İsrail devletinin kurulması için İngilizlere karşı savaşan Haganah benzeri örgütlere sızdı.
İngilizlerin cevabı gecikmedi, Araplar üzerinden Filistin davasını uluslararası krize dönüştürdüler.
Türkiye, 28 Mart 1949’da İsrail’i resmen tanıyan ilk Müslüman devlet oldu…
BM kararı üzerine İngiltere, 15 Mayıs 1948’ten itibaren Filistin’deki bütün güçlerini çekeceğini ilân etti. 14 Mayıs 1948’de Filistin’de İngiliz manda yönetimi sona erdi ve aynı gün, David Ben Gurion başkanlığındaki Yahudi Ulusal Konseyi, Filistin’de bağımsız bir İsrail devletinin kurulduğunu ilân etti.
İsrail devleti kurulur kurulmaz Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak orduları, 15 Mayıs’tan itibaren İsrail’in üzerine yürümeye başladı ve böylece, Birinci Arap-İsrail Savaşı gerçekleşti. Savaşın sonucunda İsrail, BM’nin “taksim” kararında kendisine verilen topraklardan çok daha fazlasını ve Kudüs kentinin de yarısını ele geçirmişti.
Türkiye, 28 Mart 1949’da İsrail’i resmen tanıyan ilk Müslüman devlet oldu. Türk Hükümeti bu kararını, “İsrail BM’ye üye olmuştur; dolayısıyla Türkiye de, yeni kurulan bu devleti BM örgütünün evrenselliği ilkesi çerçevesinde tanımıştır” şeklinde açıklamıştı. Türkiye’nin, İkinci Dünya Savaşı sonrasında izlemeye başladığı Batı yanlısı dış politika, Türkiye’nin İsrail devletini tanıma kararı almasında önemli bir rol oynamıştı.
NATO’ya üye olmayı isteyen Türk Hariciyesi, Ankara'nın dış politikasını olası müttefiklerinin dış politikalarıyla uyumlaştırmayı zorunlu görmekteydi. İkinci olarak, ABD’nin İsrail’le sıcak ilişkiler kurmasının Türkiye’nin İsrail’le ilişkilere olumlu yaklaşmasında payı olmuştu.
Üçüncü olarak, İsrail’in, 1950-1953 yıllarında gerçekleşen Kore Savaşı’na ABD ile birlikte asker gönderilmesini desteklemesi, Ankara’da İsrail’e duyulan güveni artırmıştı.
Türkiye’nin İsrail devletini tanımasında rol oynayan bir diğer etken de, Ankara’nın, İngilizlerin egemenliğini tercih eden Arap ülkelerine gönül kurgınlığınljğından kaynaklı bilinçli ilgisizliğiydi.
Cumhuriyet’i kuran asker/bürokrat kadrolar açısından bu bir anlamda, Batı emperyalizminin Türklere rol biçtiği Ortadoğu Jandarmalığına sırt dönmekti.
İsrail’in Arap devletlerinden daha çok şekilde Türkiye kadar ikili ilişkilerin gelişmesine önem vermesi ve bunu her uluslararası platformda gündeme getirmesi Türkiye’nin bu devleti tanımasını kolaylaştırdı.
MOSSAD İstanbul’da kuruldu…
Hayfa Üniversitesi Profesörlerinden Benjamin Beit-Hallahmi,1987’de New York’ta Pantheon Yayınlarında çıkan, ‘İsrail Kimleri Neden Silahlandırıyor?’ isimli kitabında “Türkiye’yle İsrail istihbarat ve güvenlik hizmetleri alanında sürekli işbirliği içinde olmuştur” diye yazar.
Yukarıda aktardığım bilgilerin ışığında Benjamin Beit-Hallahmi’nin bu iddiasının doğru olduğu söylenebilir. Nitekim 1958’de Türkiye -İsrail ABD arasında üçlü imzalanan, çok gizli bir anlaşmayla şifre adı Paslanmaz Demir olarak fısıldanan Mossad üssü Türkiye’de İstanbul Emirgan’da kuruldu, Türk istihbaratçılar burada özel eğitim verdiler ve aldılar.
Türk istihbaratı içinde bazı Yahudi gönüllüler de vardı. Mesela Mercan’da kösecilik yapan Nesim Danon, gizlice milli hükümete silah ve cephane sevkiyatına yardımcı olan Yahudilerden biriydi.
Mondros Anlaşması’nın imzalanmasından sonra İtilaf Devletleri’nin amirali Dickson’un İzmir’e gelmesi üzerine İzmirli Rumlar coşmuş ve Splandit Palas’taki Türk bayrağını indirip, yerine Yunan bandırasını çekmişlerdi.
Otel müşterilerinden Nissim Navaro adlı bir Yahudi vatandaşı, asılan bayrağı indirip çiğnemişti. Bayındır’da Jak Uziel, Mustafa Kemal Paşa’nın casusu olarak suçlanarak Yunanlılarca tutuklanmış; Söke Mal Müdürü Albert Kadranel vergi giderlerini İstanbul hükümeti yerine Ankara’daki Misak-ı Milli Hükümetine göndermeye başlamıştı.
Aydın’ın işgalinde Yahudiler Yunan bayrağı asmamış, Kuvay-ı Milliyecileri evlerinde saklayıp, onları Yunanlılara vermeyi reddeden Katan ailesinin evi ateşe verilmiş ve Katan ailesinin bazı fertleri ile evde saklanan bazı Kuvay-ı Milliyeciler yanarak ölmüştü.
Bunun üzerine Aydın Yahudilerinin çoğu civar illere göç etmişlerdi. İstanbul’un işgal altında bulunduğu dönemde Sirkeci Sinagogu’nun açılış töreninde Türk bayraklarını gören Merkez Komiseri Tahsin Bey, Yahudi unsurunun sadakatini dile getirmişti.
Karaköy İskelesi’nde yıllarca elinden binlerce bavul ve çanta geçen ‘Emanetçi Sultana’nın cepheye sandıklarla cephane, silah ve asker sevk ettiği de herkesçe bilinmez.
14 Haziran 1920’de Kilis’in Kefergani köyünde Fransızlara karşı direnen Kuvay-ı Milliye’ye katkı sağlama konusunda anlaşmaya varan Kilis’in ileri gelenleri ve seçkinleri arasında Kilis Yahudi Cemaati Başkanlığını yapmış Murdok Şireym de vardı. Şireym, üslendiği görevi yerine getirmiş, bu nedenle kendisine beyaz şeritli İstiklal Madalyası verilmişti. Murdok Şireym, bağışlarına karşılık 1942 yılında Türk Hava Kurumu’ndan da bir madalya ile ödüllendirilmişti. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
1958’de Türkiye -İsrail ABD arasında üçlü imzalanan anlaşmadan önce İsrail Gizli Servisi MOSSAD, İstiklal Caddesi’ndeki Mısır Apartmanı’nda bir dairede Türk İstihbaratının bilgisi ve oluru ile kuruldu.
Dairenin kiracısı, 1909 Kudüs doğumlu, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda görevli bir memur olan Reuven Shiloah’dı. İstanbul’un göbeğindeki bu tarihi operasyona, Shiloah ve Gurion imza attı.
Ancak kiracı kadar dairenin sahibi de dikkat çeken birisiydi. Sultan Abdülhamit, Sultan Vahdettin, Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar ve Adnan Menderes’in dişçiliğini yapan ve bu isimlerle yakın dostluklar kurmayı başaran Sami Günzberg’di.
1876 İstanbul doğumlu doğumlu Günzberg, bir rivayete göre ailesi Rus, bir rivayete göre ise Macar Yahudisi’ydi. Dişçilik eğitimini yurt dışında alarak Bahriye nezaretinde dişçilik yapmaya başlayan Günzberg’in sarayla olan ilişkisini Polonyalı bir Yahudi olan annesinin bohçacılık yaparken kurduğu söylenir.
Saraya gidip gelen Madam Günzberg, kadınefendilere nüfuz eder ve oğlunu saraya dişçibaşı yaptırır. Tanıklara göre Sami Günzberg hem Türk, hem de yabancı ülke siyasetçileriyle ilişkide olup, fazla göze batmayan bir nevi diplomatik kariyer sürdürmüştü.
Sami’nin dişçi dükkânı, İstanbul yüksek sosyetesinin Abdülhamit günlerinden beri randevulaştığı, nice aile ve politika sırlarının toplandığı bir santraldi.
Atatürk’ün biyografyacısı Lord Kinross’a göre Günzberg, Sultan Abdülhamid ve Sultan Vahidettin’in sırdaşı konumundaydı. Sultan Vahidettin “Diş Paşa” dediği Günzberg’le siyasi konuları konuşmayı adet haline getirmişti.
MOSSAD kurulmadan önce Türkler ne yaptı?
ABD’yi ziyaret eden Türk siyasilere ve devlet adamlarına Amerika’daki en güçlü Yahudi dernekleri tarafından ilgi gösterilmesi boşuna değil. Bunun tarihi bir arkaplanı var.
Türk Devletinin Yahudilerden sorumlu görevli ismi, Arusi Tarikatı şeyhi, emekli deniz kurmay Yarbay Ömer Fevzi Mardin idi. Askerliğini denizci olarak Hamidiye’de yaparken komutanı olan Rauf Orbay da müridiydi. Mareşal Fevzi Çakmak’ın da Ömer Fevzi Mardin ile yakın dostluğu vardı.
1878’de doğan Ömer Fevzi Efendi, yazar Cemal Kutay ve Kuşcubaşı Eşref arasında da akrabalık bağları vardır. Ömer Fevzi Efendi’nin annesi Zarife Hanım, Kürt Bedirhan Paşa kızıdır. Bedirhan Paşa’nın oğlu eski Trablus mutasarrıfı Bedri Paşa ise Kuşcubaşı Eşref’in teyzesinin kızının eşidir.
Ömer Fevzi Mardin, 20. yüzyılın başında, Erkanı Harp Yüzbaşısı ve Birinci Cihan Harbi’nde Teşkilatı Mahsusa’nın İran misyon Şefi olarak görev yapmıştı. Mektebi Harbiyye Alayı’nda bölük komutanı olduğu 1909 yılında Harbiye Mektebi Matbaası tarafından basılan “Osmanlı Efrâdına Maneviyatı Askeriyye Dersleri 1”, bir yıl sonra yine Harbiye Mektebi Matbaası’nda yayımlanan ilk eserin devamı niteliğindeki “Osmanlı EfrâdınaManeviyâtı Askeriyye Dersleri 2” ve 1911 yılında yayımlanan “Maneviyyâtı Askeriyye Makaleleri” adlı askeri konuları içeren eserleri vardı.
Harbiye Nezaretine bağlı olarak 17 Kasım 1913 tarihinde “Umur-ı Şarkıyye Dairesi” adıyla kurulan teşkilatın bir dönem başkanlığını yaptı. Ömer Fevzi Bey Osmanlı-İtalyan Harbi’ne katılmış; Irak, Filistin ve Suriye’de teşkilat yapmış; Umumi Karargâh Şark Şubesi Müdürlüğü vazifesini üstlenmiştir.
Kâzım Karabekir Paşa da Harbiye Nezareti Karargâhı’nda konuşlu olan “Şube-i Mahsusa (Özel Şube)”nın Ömer Fevzi Bey tarafından yönetildiğini ve Osmanlı Devleti’nin harbe girmesiyle birlikte bu şubenin “Teşkilât-ı Mahsusa”ya evrildiğini ifade etmektedir.
Harbiye Nazırı Enver Paşa adına Nisan 1914’de Katar’da örtülü faaliyetlerde bulunan Ömer Fevzi Bey’in, Osmanlı ordusu bu bölgeyi terk etmeden önce İngilizlere karşı koyabilecek bir milis kuvvetini organize etme yolunda girişimlerde bulunduğu da bilinmektedir.
Sultan Mehmed Reşad’ın mihmandarlık vazifesini gören ve Tahran Ateşemiliterlik vazifesinde bulunan Ömer Fevzi Bey, Teşkilat-ı Mahsusa'nın emriyle İran'ın İngiltere ve Rusya'nın nüfuzundan kurtarılması için çok önemli girişimlerde bulundu, hatta bu yüzden iki kez başarısız kalan suikastlara hedef olmuştu.
Mardin'in İran'daki faaliyetleri Almanlar'ı da rahatsız etti. Bu nedenle Mardin'e yönelik suikast girişimlerinde Almanlar'dan da kuşkulanıldı. İran'da iken Sünni ve Caferi mezhepleri arasındaki uzlaşmazlıkları çözümlemek için ulema ile temaslarda bulundu. Caferiler'in Hac taleplerinin karşılanması için Osmanlı Hükümeti nezdinde aracılık yaptı.
Teşkilatı Mahsusa'nın İran’daki Rus birliklerini mağlup etmesi üzerine, Ömer Fevzi Bey’in gayretiyle İslam birliğini savunan "Kirmanşah Defa-i İslam Cemiyeti" kuruldu.
Mustafa Kemal Atatürk, Enver Paşa ile birlikte Trablusgarp Savunması'na gönüllü olarak katılan Ömer Fevzi Mardin, İtalyan’lar ile yapılan deniz cevelânında silah ve cephane sevkiyatıyla meşgul oldu.
Ömer Fevzi Efendi’nin Kadıköy Kalamış'taki evi dönemin fikir ve bilim adamlarının katıldığı sohbet halkasına sahiplik etti. Kadıköy Toplantıları'nın müdavimleri arasında Küçük Hüseyin Efendi'nin talebelerinden Prof. Hasan Reşat Sığındım ile Prof. Süheyl Ünver'in yanısıra Mehmet Ali Ayni, İbnü’l Emin Mahmud Kemal, Prof. İsmail Hakkı İzmirli ve Cami Baykut gibi ünlü isimler vardı.
Ömer Fevzi Mardin'in 1942’de Kadıköy’de kurduğu İlahiyat Kültür Telifleri Derneği, Müslümanlar ve gayr-ı müslimler arasındaki diyalogda etkili olur. Aynı dönemde Kitab-ı Mukaddes Yayınevi’nin sorumlusu Dr. Lee Mc Gallum bir mevlit kandilinde Süleymaniye Camii’ne gidip tebriklerde bulunurken, ünlü mevlithan Kani Karaca da Musevi Sinagogu’na giderek okunan Hallilere elleriyle ritim tutar. Pek çok Musevi de Ömer Fevzi Efendi’yi ziyaret eder.
Düşünsenize bu tarihlerde Avrupa genelinde Yahudiler toplama kamplarında yok ediliyor, insanlık tarihinde utanç vesikası olacak şekilde soykırıma tabi tutulurken, Türkler Yahudilere kol kanat geriyordu. Ömer Fevzi Mardin'in Şeyhi olduğu Arusiler. Varlık Vergisini ödeyemedikleri için Erzurum Aşkale'ye gönderilen Musevilerin ailelerine yardımlarda bulundular. Ömer Fevzi Mardin 1944’te, 64 sayfadan oluşan Musevilere Çıkar Yol isimli bir kitap yazdı.
Bu süreçte Musevilere en büyük yardım, Mareşal Fevzi Çakmak’tan geldi. Yahudi iş adamı, 500 Yıl Vakfı kurucusu, Profilo Holding’in patronu Jak Kamhi’ye göre Mareşal Çakmak, Yahudilerin en büyük savunucusuydu.
N. Rıfat Bali 'Bir Türkleştirme Serüveni: adlı kitabında Mareşal Fevzi Çakmak ile Yahudiler arasındaki ilişkiyi şöyle anlatır: "Azınlıklar arasında çok yaygın bir söylenti de (...) silah altına alınmalarının nedeninin kitlesel olarak imha edilmelerinin önlenmesi olduğu iddiasıydı. Bu söylentiye göre, azınlıkları kitlesel olarak imha etme tasarısı hükümetin bir planıydı. Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, bu tasarıdan haberdar olunca Nafıa Vekâleti'ne bağlı olarak askere alınan azınlıkları Millî Müdafaa Vekâleti emrine aldırarak kendi emir kumandası altına soktu ve böylece onları imha edilmekten kurtardı. Aynı kitapta Jak Kamhi, "Diyebiliriz ki, Mareşal Fevzi Çakmak Yahudilerin en büyük müdafiiydi" dediği aktarılıyor.
Fevzi Çakmak hakkında 1950’de bir Yahudi sefirine Çankaya’daki evini kiraya verdiği, Türk Tarihi'nde sağlığında konağını Yahudi tapınağı Havra yapılması için bağışlayan tek komutan olduğu söylenir.
1912’de Balkanları ziyaretinde İttihat ve Terakki’nin merkezine gittiğinde Rum Mektebi’ne ziyaret ettiği ve bir Yahudi yemeğine katıldığı bizzat kendi ifadesidir. Özel sohbetlerinde 1911’de Filistinde Yahudilerle Araplar arasında huzursuzluğu dile getirir.
1950’de bir Yahudi sefirine Çankaya’daki evini kiraya veriyor. Çakmak’ın ölümünden sonra karısının evini Yahudi/Musevi cemaatine bağışladığı ve sinagog yapıldığı söylentisi oldukça yaygın.
Oysa bilgi kısmen doğru kısmen yanlış. Bu olayı, İstanbul Yahudi cemaati kaynakları şöyle anlatır; 1950 evveli yazlıkçı olarak tabir ettiğimiz Galata, Şişli gibi yörelerden gelen Yahudiler, şimdiki sinagogun etrafındaki yerleşkeler olan Caddebostan, Göztepe, Şaşkınbakkal, Suadiye, Bostancı civarında kiraladıkları mevsimlik evlere yerleşirlerdi.
Yazlıkçı diye tanımladığımız bu halkın nüfusu 1948 sonrası çoğalmağa başlayınca ibadet gereksinmeleri için toplumun ileri gelenleri kısıtlı imkanlar dâhilinde olasılıkları araştırmağa başladılar. Yazlıkçıların bir kısmı, Cumartesi günleri, Şabat kuralları içinde Kadıköy / Yeldeğirmeni’nde bulunan Hemdat İsrael Sinagog’una gidip gelirlerken bir kısmı da Mösyö Yasef Behar’ın evinde toplanarak Sefer Tora’sız ibadetlerini yaparlardı.
O yılların yazlıkçı yahitleri, 1949 yılında Roş Aşana ve Yom Kipur günleri ibadetlerini mebusun evi olarak bilinen ve Nesim Karako tarafından kiralanan bir evde, 1950 yılında Yasef Behar’ın evinde, 1951 yılında da Demir Beyin evi kiralanarak icra edildi. 1952 yılında Mareşal Fevzi Çakmak’ın şatosu yaz aylarını geçirmek için yöreye gelen Yahudilerin dualarını yapabilmeleri için kiralandı.
Moiz Behar Ebeoğlu Caddebostan Taş Mektep Sokak’taki arsasının yarısını normal rayicin çok altında 10 bin lira gibi bir bedelle sinagog yapımı için komiteye verdi. Tapusunu da komiteden Nesim Kazado adına tescil etti. Bu arada da Göztepe yöresinde yazlıkçı yahitlerin ibadet gereksinmesinin karşılanması için bir sinagogun inşa edileceği duyumu Rav David Aseo tarafından topluma duyuruldu.
MOSSAD kurucu başkanı, Ömer Fevzi Mardin ile görüştü…
Mossad’ın ilk direktörü Reuven Shiloah, 1946’da o yıllarda “Casuslar Kenti” olarak bilinen, birçok filme konu olan İstanbul’a, İsrail’in kurucusu David Ben Gurion’un emriyle 1946’da geldiğinde ilk ziyaret ettiği isim Arusi Şeyhi emekli deniz kurmay Yarbay Ömer Fevzi Mardin oldu. Görüşmeye diş doktoru Sami Günzberg de eşlik etti.
Sami Günzberg’in; Milli Amale Hizmet kısaca MAH adıyla bilinen Milli İstihbarat Teşkilatında çalıştığına dair bazı söylentiler mevcut. Hatta Günzberg’e İstiklal madalyası verilmesinin gündeme geldiği ve İsmet Paşa’nın Günzberg’i adalet yerini buldu diye şahsen kutladığı biliniyor.
Sami’nin ofisi politik kulislerin merkeziydi. Menderes döneminin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’un Sami’nin desteğiyle o koltuğa oturduğu iddia edilmişti. Sami Günzberg Mısır Apartmanı’ndaki dairenin gerçek sahibi değildi. Dairenin gerçek sahibi, Sultan V. Mehmet Reşad’ın torunu Cömert Baykent’ti. Dişçi Sami daireyi, kendi adına Sultan V. Mehmet Reşad’ın torunundan kiralamış, David Ben Gurion’un referansıyla kendisine gönderilen Reuven Shiloah’a tahsis etmişti.
Mossad’ın ilk direktörü Reuven Shiloah'ı Türklerle görüşmeye gönderen David Ben Gurion, İstanbul’u iyi biliyordu, 1912-1914 yıllarında İstanbul Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi öğrencisiyken Beyoğlu’nda kalmıştı.
Gurion’un Reuven Shiloah’ı İstanbul’a göndermesinin nedeni; siyasi ve ekonomik güce sahip Yahudi cemaatinin desteğiyle Türk yetkilerle yakın ilişkiler kurmasını sağlamaktı. Reuven Shiloah; kısa bir süre otellerde kaldıktan sonra 1947’de 1910 yılından bu yana İstanbul’un en güzel yapılarından biri olarak bilinen, Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nın üçüncü katına yerleşti.
'İstiklal Caddesi’nin göz bebeği olarak da bilinen, birçok ünlünün sık sık gittiği Mısır Apartmanı Mossad’ın kuruluşuna da ev sahipliği yaptı.
Bu tarihi mekânda; İstiklal Marşı şairimiz, İhvanü’l-Müslimin teşkilatının kurulmasında büyük emeği geçen Mehmet Akif Ersoy 63 yaşında, İstanbul’un Beyoğlu Semti’ndeki İstiklal Caddesi’nde bulunan Mısır Apartmanı’nda ruhunu teslim etmişti.
Kaderin cilvesine bakın ki Akif’in vefat ettiği apartmanda, İsrail devletinin gizli servisi MOSSAD’ın temelleri atılmıştı. Ben Gurion’da Mısır Apartmanına gelir yardımcılarıyla birlikte İsrail’in kuruluş çalışmalarını yürütüldü. 18 Eylül 1947 tarihinde, İbranice adı ‘Ha-Mossad le-modi’in u-le-tafkidim meyuhadim’ yani İstihbarat ve Özel Harekât Enstitüsü, MOSSAD, işte resmen İstanbul’da Mısır Apartmanında kuruldu.
İsrail’in ilk Başbakanı Ben Gurion, devlet istihbarat kurumlarını koordine edecek bir teşkilat oluşturulması, talimatını vermesinden iki yıl sonra Mossad faaliyete geçebildi.
Shiloah, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda görevli bir memurdu. İsrail’in bölgedeki Müslüman ülkelerle kuracağı ittifakları o belirliyordu. Gizlilik temel esastı. İşte bütün bu yarı diplomatik yarı istihbarat çalışmaları Mısır Apartmanı’ndan yürütüldü. İsrail’in dış güvenlik konseptini ülkenin kurucusu Ben Gurion’la beraber hazırladı. İsrail Gizli Servisi MOSSAD da bu çalışmaların ürünü olarak Shiloah tarafından İstiklal Caddesi’ndeki Mısır Apartmanı’nda kuruldu. Gurion’dan tam destek alan Shiloah, servisin ilk başkanı oldu.
18 Eylül 1947 tarihinde Mısır Apartmanı’nda imzalanan belgelerle, kanlı eylemlere imza atacak örgüt artık resmi hale geldi. Shiloah, yaklaşık 1 yıl daha aynı apartmanda yaşadı ve birçok önemli görüşmeye imza attı. Türkiye’de rahat çalışması için bazı iş faaliyetlerinde de bulunan Shiloah, (1951-1952) 10 Mayıs 1959’da İngiliz istihbaratı tarafından düzenlenen trafik kazası süsü verilmiş suikasttan önce, İstanbul’da yaşadığı günlerde çok mutlu olduğunu açıklamıştı.
1952’de istifa ettikten sonra, Shiloah Washington DC’deki İsrail büyükelçiliğinde temsilci ve Dışişleri Bakanı’na siyasi danışman olarak görev yaptı. İsrailli yetkililer İstanbul’daki Mısır Apartmanı’yla bağlantılarının olduğu hiçbir açıklamayı yalanlamadı. Uluslarası istihbarat uzmanları da, İsrail’in kuruluş döneminde İstanbul’da ne kadar güçlü olduğunu defalarca kaleme aldı.
İsrail’i resmen tanıyan ülkeler arasında Türkiye de vardır. Eğer doğruysa İsmet İnönü İsrailli yetkililerle bir başına, kuruluşundan hemen sonra Türkiye’de görüşmüştü. Tek görüşen İnönü değildi. Ben Gurion’un 1958’de Türkiye’de Başbakan Adnan Menderes’le görüştüğü biliniyor. Uçağı Türkiye hava sahasında arızalanır, Ankara’ya zorunlu iniş yapar ve görüşme bu sırada gerçekleşir. Bu buluşmayı hazırlayan da Reuven Shiloah’dan başkası değildir.
Mossad’la bir Türk Başbakanı ilk kez 1964 yılında Paris’te görüşür. İsmet İnönü, İsrail Başbakanı Levi Eskol ve Mossad Başkanı Meir Amit’le bir araya gelir. Kıbrıs’ta katliamların yapıldığı bir süreçte gerçekleştirilen bu görüşmede de nelerin konuşulduğu hiçbir zaman dile getirilmemiştir.
Bu görüşmeden neredeyse otuz yıl sonra 14 Kasım 1993’te Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin İsrail’i ziyaret eder, Şimon Perez’le bir dizi anlaşma imzalar. Bunların arasında Mossad’la MİT’in işbirliğini çerçeveleyen 12 maddelik bir anlaşma da vardır. Ortadoğu’lu kaynaklara göre bu anlaşmayla Mossad’ın Suriye ve İran’a sızarak bazı çalışmalar yapması kolaylaştırılıyor, İsrail savaş uçaklarına Konya’da üs verilmesinin de yolu açılıyordu.
Hikmet Çetin’le yapılan bu anlaşmadan sonra 1994 Kasım’ında Başbakan Tansu Çiller, İsrail’i ziyaret etti. İran, Irak, İsrail’e su satışı gibi konuların yanı sıra yine çeşitli kaynaklar, Mossad/MİT işbirliğinin gözden geçirildiği de belirtiyor.
Aslına bakarsanız 1958’de Mossad’a üs verilmesiyle başlayan, Başbakan İnönü ve Çiller’le gelişen Türkiye-Mossad ilişkileri hep gizli kalmış, kimse çıkıp da sır perdesini aralayamamıştır.
Kıbrıs meselesinde Türkiye destekçisi…
İsrail’in istihbarat teşkilatı MOSSAD; 1967'de Orta Doğu'yu sarsan 6 gün savaşı sonrasında Arapların müttefiki Kıbrıs Cumhuriyeti’ni hesaba katması gerektiğini öğrenmişti. Maruniler, Ortodosklar ve Ermeniler, İsrail'e karşı düşmanca tavır içindeydiler. Ayrıca Kıbrıs adasının stratejik konumu İsrail’in güvenliği açısından önemliydi.
Adada askeri üsleri bulunan İngilizler’in, İsrail karşıtı Arap rejimleriyle yakın ilişkisi ve Ürdün’le ittifakı İsrail’i endişelendiren bir durumdu. MOSSAD, 1967 savaşı sonrasında Kıbrıs’ta boy göstermeye başladı. MOSSAD’ın Kıbrıs’taki kendisini gösterdiği ilk eylem, 1972 Münih Olimpiyatları’nda İsrailli sporcuların öldürülmesinden sorumlu tutulan Filistinli El-Şir'in Lefkoşa’daki Olympic Otel’de yatağının altına yerleştirilen uzaktan kumandalı bir bomba ile 25 Ocak 1973 tarihinde MOSSAD tarafından infaz edilmesidir. Güney Kıbrıs - İsrail ilişkileri casusluk iddiaları nedeniyle çok gergin.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda EOKA ve Yunan ordusunun en büyük destekçisi kimdi biliyor musunuz? “Firavunlarıyla ünlü Mısır” desem. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Mısır, Türkiye karşıtı söylemlerde bulunmakla yetinmemiş, hatta Mısır Firavunu Enver Sedat’ın özel talimatıyla, İsrail karşısında paçası sıkmayan Mısırlı komandoları EOKA’cılara yardıma göndermişti.
Mısır, Kıbrıs’ta Müslüman Türkiye'nin yanında değil, Başpiskopos Makarios’un safında el bağlamıştı. İsrailli Kaptan Reuven, İsrail Denizcilik Okulu'nun küçük bir teknesiyle, 1974 yılının 22 Temmuz günü Akdeniz sularında seyrederken yaklaştığı askeri botta bulunan Kocatepe muhribinin komutanı Güven Erkaya ve 41 subay, astsubay, eri kurtarmıştı. “Siyonizm.. İşgalci İsrail…” söylemlerinin arkasında unutmayın İngiliz gizli servisi var.
Yahudiler, İngilizler’in bizden çaldığı Filistin topraklarını kanları pahasına İngilizler’den aldılar. Dolayısıyla İngiliz emperyalizminin onları “Siyonist işgalci” diye nitelemesi doğal. Ama benim için değil. Ben ilan ediyorum “İngiliz İslamcısı” değilim.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/israil-basini-erdogan-bir-sonraki-temasini-basbakan-bennett-ile-gerceklestirecek-1852168
https://www.timeturk.com/tr/makale/omur-celikdonmez/filistin-de-yahudileri-kim-olduruyor.html
Dr. Çağla Gül Yesevi, (2014). İsrail İstihbaratı ve Mossad. İstihbarat Örgütleri. Editör: Ümit Özdağ Ankara: Kripto Yayınları, 217-270
https://kafkassam.com/israil-devletinin-kurulusu-turkiyeni-projesi-olabilir-mi.html
https://openaccess.iku.edu.tr/bitstream/handle/11413/3160/%C4%B0srail%20istihbarat%C4%B1%20ve%20MOSSAD.pdf?sequence=1&isAllowed=y
https://www.milligazete.com.tr/haber/7409390/mossad-turkiyede-us-kurdu-12-maddelik-gizli-anlasma
https://www.dikgazete.com/fevzi-cakmak-ve-cumhuriyet-karsitligi-makale,3690.html
https://arkaguverte.com/gundem/serif-mardinin-ardindaki-gercekler-musevileri-koruyan-tarikat-arusiler-kaynak-abdullah-muradoglu-garih-siradisi-bir-musevinin-portresi-bakis-yayinlari-kasim-2001-istanbul-sh121-32583
https://core.ac.uk/download/pdf/38315522.pdf
https://bpakman.wordpress.com/inanc-dunyasi/dinler-arasi-diyalog/musevi-islami-cemaat-iliskileri/
https://larende.com/kose-yazilari/arusilik_ve_kripto_yahudilik_-55277.html
https://www.radikal.com.tr/yorum/okuryazarlarin-seyhi-608082/
https://medium.com/@MehmetFahriSertkaya/derin-tarih-dergisinin-%C3%A7irkin-y%C3%BCz%C3%BC-kimmi%C5%9F-kahraman-32e80332dde9
https://www.dikgazete.com/mossad-guney-kibris-ta-turklere-mi-calisiyor-makale,1988.html
https://www.blackcube.com/
https://www.dunyabulteni.net/haber/360371/romanya-yetkililerini-izleyen-mossad-ajanlarina-sorusturma
https://medium.com/romania-corruption-watch/black-cube-how-did-an-israeli-intelligence-agency-land-contracts-worth-1-5-million-in-romania-f1383c9257b1
https://tr.euronews.com/2017/11/16/israill-aktris-stella-penn-casuslukla-suclaniyor
https://tr.sputniknews.com/kultur/201711071030918512-weinstein-kendisini-taciz-ve-tecavuzle-suclayanlarin-pesine-ajan-takti/
https://ethnoglobus.az/eng/index.php/near-east/israil/item/898-mossad-black-cube-t%C3%BCrkiye%E2%80%99de-kimlerle-irtibatl%C4%B1
Lütfü Özşahin/ Atatürk İsrail’e nasıl bakıyordu?/ 31 Temmuz 2006/ Milli Gazete – https://www.millicozum.com/mc/subat-2012/erbakanin-ataturk-degerlendirmesi-ve-mustafa-kemalin-filistin-endisesi
https://www.stratejikortak.com/2016/08/israil-teror-orgutleri.html
https://www.salom.com.tr/haber-103991-Israilarap_savasinin_bas_sorumlusu_Ingiltere.html
Desperate Hours: Yahudileri kurtaran Türk diplomatlar / https://www.hasturktv.com/anti_semitizm/1526.htm
https://kafkassam.com/mossad-mehmet-akif-ersoyun-oldugu-evde-kuruldu.html
https://www.yenisafak.com/kitap/dunyanin-en-kudretli-discisi-73957
https://kafkassam.com/akifin-kurdugu-ihvani-muslimi-turkiye-mi-bitirdi.html
Aziz Üstel, Mossad İstanbul’da kuruldu/ 28 Aralık 2013 Cumartesi/ https://www.star.com.tr/yazar/mossad-istanbulda-kuruldu-yazi-822064/
https://www.yenisafak.com/kitap/dunyanin-en-kudretli-discisi-73957
https://www.gazete5.com/haber/mossad-beyoglunda-kurulmus-21884
https://www.mossad.gov.il/eng/history/Pages/Reuven-Shiloah.aspx
https://www.mynet.com/haber/guncel/mossad-istanbul-beyoglunda-kuruldu-650441-1
https://www.dikgazete.com/fevzi-cakmak-ve-cumhuriyet-karsitligi-makale,3690.html
https://core.ac.uk/download/pdf/38315522.pdf
https://www.hepsiburada.com/osmanli-ordusu-nda-propaganda-binbasi-omer-fevzi-mardin-pm-HB00000KSQFL
İbrahim Özcoşar, Makalelerle Mardin Iv Önemli Simalar Dini Topluluklar, https://isamveri.org/pdfdrg/D171452/2007/2007_BUYUKERK.pdf
https://www.habervakti.com/teskilati-mahsusa
https://turaneli.wordpress.com/teskilat-i-mahsusa/teskilat-i-mahsusa-6/
Zeynel Levent, Binbaşı Hüseyin Rauf (Orbay) Müfrezesi’nin Faaliyetlerinin Modern Gayrinizami Harp Teorisi Açısından Değerlendirilmesi, Troyacademy 5 (2),159-186, 2020, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1222302
https://www.milliyet.com.tr/gundem/osmanli-da-katar-da-milis-gucu-kuracakti-2467343
https://www.aydinlik.com.tr/turkiye-nin-israil-i-tanimasi-ozgurluk-meydani-mart-2018-1
https://web.archive.org/web/20150227201025/https://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=64632
https://web.archive.org/web/20150227203335/https://www.salom.com.tr/haber-89742-i_dunya_savasi_milli_mucadele_yillari_ve_cumhuriyet_bagliliga_ragmen_antisemitizm.html
Türk siyasetinin duayenlerinden, Dışişleri eski Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil'in Türkiye'nin Arap coğrafyası ve Ortadoğu politikasını en iyi şekilde özetleyen bir sözü var, “Ortadoğu'da önemli bir akşam yemeğine çağırılıp gittiğinizde adınızı davetli listesinde bulamazsanız kesin menü listesindesiniz”. Nitekim Lübnanlı yazar Amin Maalouf da derki "Orta Doğu’da umudu her zaman umutsuzluk takip eder”.
İsrail, sözde Kudüs Davasını bahane eden Arap devletleri arasındaki ilişkilerde tarihinde hiç olmadığı kadar rahat ve bir o kadar da başarılı. Özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan yönetimlerinin, AK Parti üzerinden Türkiye karşıtlığı, Telaviv/Kudüs yönetimi ile AK Parti hükümeti arasındaki Londra patentli Mavi Marmara krizi, körfezin fistanlı şeyhlerini İsrail’in kucağına oturttu.
Aynı şekilde BAE /Suud ittifakı, Ankara - Şam arasında tercihini çoktan yaptı ve Beşar Esat dedi. “Düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışı yalelli tayfasının şimdilik kılavuzu.
Türkiye’nin politik elitleri, Ortadoğu’da İsrail’e rağmen geliştirilecek politikaların uzun vadeli olmayacağını çok net şekilde anlamış durumdalar. Oysa asıl bilmedikleri İsrail'in fabrika ayarlarının gizli kodları Made İn Turkey ürünüdür.
Erdoğan - Herzog görüşmesi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mavi Marmara krizinde gerginleşen İsrail-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesine duyduğu isteği gizlemiyor. Nitekim 11 yıl sonra Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçiliğine atama yapılması normalleşmenin ilk adımı sayılabilir.
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz Pazartesi günü bir görüşme gerçekleştirdiler.
İki ülke liderleri, ilişkileri tamir etmenin bölgesel güvenlik ve istikrar için önemli olduğu konusunda mutabakata vardı.
Erdoğan ve Herzog, pandemiye rağmen İsrail ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilerin büyümeye devam edeceğini teyit ettiler. İki ülke liderlerinin siyasi farklılıklara rağmen diyaloğu sürdürmeyi kabul ettiği ve İsrail-Filistin ihtilafında çözüme ulaşmak için işbirliği yapma sözü verdiler.
İsrail medyasına göre Erdoğan’ın bir sonraki İsrail temasını, Başbakan Naftali Bennett ile gerçekleştirebilir.
Ortadoğu’daki gelişmeleri ‘Arapsaçı’ deyimi dahi karşılayamıyor. Kimin eli kimin cebinde, kimin gücü kime yetiyor belli değil. Tıpkı 1980 öncesi Türkiye Radyolarının haber bültenlerinde yer alan, “sağcı Hristiyanlarla solcu Müslümanlar çatıştı’” türünden ifadelerdeki zihin karışıklığı gibi, fiili durum söz konusu.
İsrail, Suriye’de Baas rejimine karşı ama aynı İsrail Irak’ta ortaya çıkan son durumdan oldukça memnun. İsrail, Kuzey Irak Kürtlerinin bağımsız bir devlet olmasına taraftar, İran İslam Cumhuriyetine sonuna kadar karşı. Bu nedenle İsrail’i anlama kılavuzunun hazırlanması şart.
Ortadoğu’ya Kraliçe’nin eteğinin altından bakanların İsrail - Türkiye ilişkilerine Ankara’nın zaviyesinden bakmasını boşuna beklemeyin. Bu yazıyı bir farkındalık kabul edin ve o gözle okuyun.
Kim ne derse desin, İsrail devletinin kuruluşu Türkiye’nin projesidir…
İsrail Devletinin kurulması Türk istihbaratının projesiydi. Çünkü İsrail devleti kurulduğunda o topraklar İngiliz mandasıydı ve İngiliz koloni valisince yönetiliyordu.
Türk Devleti, İngiliz işgal kuvvetlerine, kendisini modern bir Arap milliyetçisi gibi takdim eden Lawrence’in zihinlerini iğfal ettiği Arap Milislerle direnmenin beyhude olduğunu anlayınca, İngilizlerin petrol kaynaklarının yüzü suyu hürmetine defterden sildiği Musevi Türkleri/Yahudileri görevlendirdi.
Aslında tüm Arap toplumunu aynı potaya koymak yanlış olur. Filistin topraklarında İngiliz işgaline karşı çıkan Kudüs Müftüsü Emîn el-Hüseynî, Mustafa Kemal Paşa'nın direktifleri ile Ankara destekli 'Mukaddes Cihad Askerî Birliği'nin İngilizler’e karşı yapılan protesto hareketini yönlendirdi.
Protesto hareketinden sonra 25 Nisan 1936' da Kudüs’te Filistin’deki bütün siyasî grupların katıldığı bir toplantıda, yahudi amaçlarının gerçekleşmesini sağlayan Balfour planının kaldırılmasını, Arap ve yahudilerden meydana gelen bir Filistin hükümetinin oluşturulmasını isteyen el- Lecnetü’l- Arabiyyetü’l-ulyâ li-Filistin cemiyeti kuruldu.
Konsey başkanlığına getirilen Emîn el-Hüseynî, İngiltere’den gelen Lord Peel başkanlığındaki heyetin 7 Temmuz 1937’de kararlaştırdığı Filistin’i taksim planını reddetti.
Birleşik Krallık, Filistin Mandası’ndaki Yahudi yerleşimlerini korumak amacıyla kurulan ve 1920-1948 yılları arasında faaliyeti gösteren Yahudi paramiliter örgütü Haganah, İngiliz ordusunu hedef alan eylemlerde bulundu.
Yüzlerce İngiliz askeri öldürüldü. İkinci Dünya savaşı sonunda İngiliz Hükümetinin Siyonist karşıtı tavrını değiştirmeyeceği kesinlikle anlaşılınca, Haganah Filistin’deki İngiliz Manda yönetimine karşı çıkmaya karar verdi. İngilizlere karşı her alanda direnişler düzenlenmeye başladı.
Türk istihbaratı, Haganah aracılığı ile Avrupa’dan ve Kuzey Afrika’dan Filistin’e yasa dışı yollardan yapılan toplu Yahudi göçlerini örgütledi. 1940 yılı sonlarına doğru İngiliz Koloni yönetiminin terör örgütü ilan ettiği Haganah, 45 bin elemana ulaşmıştı.
İngilizler, Yahudilerin saldırılarını bertaraf etmek için Araplara yanaştı. Alman istihbaratından devşirdikleri isimler aracılığı ile Arap / Yahudi anlaşmazlığını körüklediler.
2. Dünya Savaşı’nın sonunda Avrupa’daki Holokost katliamından kurtulan Yahudilerin Filistin’e alınmamasının nedeni için İngiltere Başbakanı Bevin’e danışan bir arkadaşına Bevin şu cevabı vermişti: “Sevgili arkadaşım; ya biz, ya onlar” Biz, İngiliz Milletler Birliği (Common Wealth); onlar da, Filistin Yahudileri anlamındaydı.
Aslında, Haganah muzaffer oldukça, tüm Filistin’in Yahudilerin eline geçmesi işten bile değildi. Fakat İngiltere on yıl kadar öncesine dayanan Birleşmiş Milletler’in taksim kararına dahi itibar etmedi.
İngiltere 1917’de Balfour Deklârasyonunda temellerini attığı ‘Yahudi Devleti’ni hatırlamak bile istemiyordu. Çünkü Ortadoğunun enerji kaynaklarını denetim altında tutabilmek için Araplarla iyi geçinmeleri gerekiyordu.
Türk Cumhuriyeti; Yahudilerin İngilizlere karşı eylemlilik kararlarını okuduğunda her türlü desteği sundu. Öncelikle Türkiye topraklarından Filistin’e Yahudi göçünü teşvik etti. ‘Vatandaş Türkçe Konuş’ kampanyalarından rahatsız olan binlerce Türk Yahudi’si soluğu Filistin’de aldı ve demografik dengeyi Yahudiler lehine değiştirdi.
İsrail’e gönderilen Yahudilerin bir çoğu Hazar Türklerinin bakiyesiydi. Türkiye; Avrupa’da popülerleşen Hıristiyan geleneği antisemitizm karşıtı projeler gerçekleştirdi. Örneğin Hitler zulmünden kaçan Alman vatandaşı Yahudi bilim insanlarını üniversitelerde istihdam etti.
Savaşın devam ettiği yıllara Türk diplomatları görev yaptıkları ülkelerde binlerce Yahudi’nin hayatını onlara Türk pasaportu vererek kurtardılar. Yahudileri soykırımdan kurtaran bu diplomatlar “Türk Schindlerler” olarak anılıyorlar.
Türk konsoloslukları, Yahudi sığınmacıların çocuklarına da Türk vatandaşı kimliği vererek onları Nazi kamplarına gönderilmekten alıkoymuştu.
Türk istihbaratı; Türkiye’den göç ettirilen Yahudiler ile Türk diplomatların Avrupa’da toplama kamplarında imha edilmekten kurtardıkları Yahudiler aracılığıyla Filistin’de bağımsız İsrail devletinin kurulması için İngilizlere karşı savaşan Haganah benzeri örgütlere sızdı.
İngilizlerin cevabı gecikmedi, Araplar üzerinden Filistin davasını uluslararası krize dönüştürdüler.
Türkiye, 28 Mart 1949’da İsrail’i resmen tanıyan ilk Müslüman devlet oldu…
BM kararı üzerine İngiltere, 15 Mayıs 1948’ten itibaren Filistin’deki bütün güçlerini çekeceğini ilân etti. 14 Mayıs 1948’de Filistin’de İngiliz manda yönetimi sona erdi ve aynı gün, David Ben Gurion başkanlığındaki Yahudi Ulusal Konseyi, Filistin’de bağımsız bir İsrail devletinin kurulduğunu ilân etti.
İsrail devleti kurulur kurulmaz Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak orduları, 15 Mayıs’tan itibaren İsrail’in üzerine yürümeye başladı ve böylece, Birinci Arap-İsrail Savaşı gerçekleşti. Savaşın sonucunda İsrail, BM’nin “taksim” kararında kendisine verilen topraklardan çok daha fazlasını ve Kudüs kentinin de yarısını ele geçirmişti.
Türkiye, 28 Mart 1949’da İsrail’i resmen tanıyan ilk Müslüman devlet oldu. Türk Hükümeti bu kararını, “İsrail BM’ye üye olmuştur; dolayısıyla Türkiye de, yeni kurulan bu devleti BM örgütünün evrenselliği ilkesi çerçevesinde tanımıştır” şeklinde açıklamıştı. Türkiye’nin, İkinci Dünya Savaşı sonrasında izlemeye başladığı Batı yanlısı dış politika, Türkiye’nin İsrail devletini tanıma kararı almasında önemli bir rol oynamıştı.
NATO’ya üye olmayı isteyen Türk Hariciyesi, Ankara'nın dış politikasını olası müttefiklerinin dış politikalarıyla uyumlaştırmayı zorunlu görmekteydi. İkinci olarak, ABD’nin İsrail’le sıcak ilişkiler kurmasının Türkiye’nin İsrail’le ilişkilere olumlu yaklaşmasında payı olmuştu.
Üçüncü olarak, İsrail’in, 1950-1953 yıllarında gerçekleşen Kore Savaşı’na ABD ile birlikte asker gönderilmesini desteklemesi, Ankara’da İsrail’e duyulan güveni artırmıştı.
Türkiye’nin İsrail devletini tanımasında rol oynayan bir diğer etken de, Ankara’nın, İngilizlerin egemenliğini tercih eden Arap ülkelerine gönül kurgınlığınljğından kaynaklı bilinçli ilgisizliğiydi.
Cumhuriyet’i kuran asker/bürokrat kadrolar açısından bu bir anlamda, Batı emperyalizminin Türklere rol biçtiği Ortadoğu Jandarmalığına sırt dönmekti.
İsrail’in Arap devletlerinden daha çok şekilde Türkiye kadar ikili ilişkilerin gelişmesine önem vermesi ve bunu her uluslararası platformda gündeme getirmesi Türkiye’nin bu devleti tanımasını kolaylaştırdı.
MOSSAD İstanbul’da kuruldu…
Hayfa Üniversitesi Profesörlerinden Benjamin Beit-Hallahmi,1987’de New York’ta Pantheon Yayınlarında çıkan, ‘İsrail Kimleri Neden Silahlandırıyor?’ isimli kitabında “Türkiye’yle İsrail istihbarat ve güvenlik hizmetleri alanında sürekli işbirliği içinde olmuştur” diye yazar.
Yukarıda aktardığım bilgilerin ışığında Benjamin Beit-Hallahmi’nin bu iddiasının doğru olduğu söylenebilir. Nitekim 1958’de Türkiye -İsrail ABD arasında üçlü imzalanan, çok gizli bir anlaşmayla şifre adı Paslanmaz Demir olarak fısıldanan Mossad üssü Türkiye’de İstanbul Emirgan’da kuruldu, Türk istihbaratçılar burada özel eğitim verdiler ve aldılar.
Türk istihbaratı içinde bazı Yahudi gönüllüler de vardı. Mesela Mercan’da kösecilik yapan Nesim Danon, gizlice milli hükümete silah ve cephane sevkiyatına yardımcı olan Yahudilerden biriydi.
Mondros Anlaşması’nın imzalanmasından sonra İtilaf Devletleri’nin amirali Dickson’un İzmir’e gelmesi üzerine İzmirli Rumlar coşmuş ve Splandit Palas’taki Türk bayrağını indirip, yerine Yunan bandırasını çekmişlerdi.
Otel müşterilerinden Nissim Navaro adlı bir Yahudi vatandaşı, asılan bayrağı indirip çiğnemişti. Bayındır’da Jak Uziel, Mustafa Kemal Paşa’nın casusu olarak suçlanarak Yunanlılarca tutuklanmış; Söke Mal Müdürü Albert Kadranel vergi giderlerini İstanbul hükümeti yerine Ankara’daki Misak-ı Milli Hükümetine göndermeye başlamıştı.
Aydın’ın işgalinde Yahudiler Yunan bayrağı asmamış, Kuvay-ı Milliyecileri evlerinde saklayıp, onları Yunanlılara vermeyi reddeden Katan ailesinin evi ateşe verilmiş ve Katan ailesinin bazı fertleri ile evde saklanan bazı Kuvay-ı Milliyeciler yanarak ölmüştü.
Bunun üzerine Aydın Yahudilerinin çoğu civar illere göç etmişlerdi. İstanbul’un işgal altında bulunduğu dönemde Sirkeci Sinagogu’nun açılış töreninde Türk bayraklarını gören Merkez Komiseri Tahsin Bey, Yahudi unsurunun sadakatini dile getirmişti.
Karaköy İskelesi’nde yıllarca elinden binlerce bavul ve çanta geçen ‘Emanetçi Sultana’nın cepheye sandıklarla cephane, silah ve asker sevk ettiği de herkesçe bilinmez.
14 Haziran 1920’de Kilis’in Kefergani köyünde Fransızlara karşı direnen Kuvay-ı Milliye’ye katkı sağlama konusunda anlaşmaya varan Kilis’in ileri gelenleri ve seçkinleri arasında Kilis Yahudi Cemaati Başkanlığını yapmış Murdok Şireym de vardı. Şireym, üslendiği görevi yerine getirmiş, bu nedenle kendisine beyaz şeritli İstiklal Madalyası verilmişti. Murdok Şireym, bağışlarına karşılık 1942 yılında Türk Hava Kurumu’ndan da bir madalya ile ödüllendirilmişti. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
1958’de Türkiye -İsrail ABD arasında üçlü imzalanan anlaşmadan önce İsrail Gizli Servisi MOSSAD, İstiklal Caddesi’ndeki Mısır Apartmanı’nda bir dairede Türk İstihbaratının bilgisi ve oluru ile kuruldu.
Dairenin kiracısı, 1909 Kudüs doğumlu, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda görevli bir memur olan Reuven Shiloah’dı. İstanbul’un göbeğindeki bu tarihi operasyona, Shiloah ve Gurion imza attı.
Ancak kiracı kadar dairenin sahibi de dikkat çeken birisiydi. Sultan Abdülhamit, Sultan Vahdettin, Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar ve Adnan Menderes’in dişçiliğini yapan ve bu isimlerle yakın dostluklar kurmayı başaran Sami Günzberg’di.
1876 İstanbul doğumlu doğumlu Günzberg, bir rivayete göre ailesi Rus, bir rivayete göre ise Macar Yahudisi’ydi. Dişçilik eğitimini yurt dışında alarak Bahriye nezaretinde dişçilik yapmaya başlayan Günzberg’in sarayla olan ilişkisini Polonyalı bir Yahudi olan annesinin bohçacılık yaparken kurduğu söylenir.
Saraya gidip gelen Madam Günzberg, kadınefendilere nüfuz eder ve oğlunu saraya dişçibaşı yaptırır. Tanıklara göre Sami Günzberg hem Türk, hem de yabancı ülke siyasetçileriyle ilişkide olup, fazla göze batmayan bir nevi diplomatik kariyer sürdürmüştü.
Sami’nin dişçi dükkânı, İstanbul yüksek sosyetesinin Abdülhamit günlerinden beri randevulaştığı, nice aile ve politika sırlarının toplandığı bir santraldi.
Atatürk’ün biyografyacısı Lord Kinross’a göre Günzberg, Sultan Abdülhamid ve Sultan Vahidettin’in sırdaşı konumundaydı. Sultan Vahidettin “Diş Paşa” dediği Günzberg’le siyasi konuları konuşmayı adet haline getirmişti.
MOSSAD kurulmadan önce Türkler ne yaptı?
ABD’yi ziyaret eden Türk siyasilere ve devlet adamlarına Amerika’daki en güçlü Yahudi dernekleri tarafından ilgi gösterilmesi boşuna değil. Bunun tarihi bir arkaplanı var.
Türk Devletinin Yahudilerden sorumlu görevli ismi, Arusi Tarikatı şeyhi, emekli deniz kurmay Yarbay Ömer Fevzi Mardin idi. Askerliğini denizci olarak Hamidiye’de yaparken komutanı olan Rauf Orbay da müridiydi. Mareşal Fevzi Çakmak’ın da Ömer Fevzi Mardin ile yakın dostluğu vardı.
1878’de doğan Ömer Fevzi Efendi, yazar Cemal Kutay ve Kuşcubaşı Eşref arasında da akrabalık bağları vardır. Ömer Fevzi Efendi’nin annesi Zarife Hanım, Kürt Bedirhan Paşa kızıdır. Bedirhan Paşa’nın oğlu eski Trablus mutasarrıfı Bedri Paşa ise Kuşcubaşı Eşref’in teyzesinin kızının eşidir.
Ömer Fevzi Mardin, 20. yüzyılın başında, Erkanı Harp Yüzbaşısı ve Birinci Cihan Harbi’nde Teşkilatı Mahsusa’nın İran misyon Şefi olarak görev yapmıştı. Mektebi Harbiyye Alayı’nda bölük komutanı olduğu 1909 yılında Harbiye Mektebi Matbaası tarafından basılan “Osmanlı Efrâdına Maneviyatı Askeriyye Dersleri 1”, bir yıl sonra yine Harbiye Mektebi Matbaası’nda yayımlanan ilk eserin devamı niteliğindeki “Osmanlı EfrâdınaManeviyâtı Askeriyye Dersleri 2” ve 1911 yılında yayımlanan “Maneviyyâtı Askeriyye Makaleleri” adlı askeri konuları içeren eserleri vardı.
Harbiye Nezaretine bağlı olarak 17 Kasım 1913 tarihinde “Umur-ı Şarkıyye Dairesi” adıyla kurulan teşkilatın bir dönem başkanlığını yaptı. Ömer Fevzi Bey Osmanlı-İtalyan Harbi’ne katılmış; Irak, Filistin ve Suriye’de teşkilat yapmış; Umumi Karargâh Şark Şubesi Müdürlüğü vazifesini üstlenmiştir.
Kâzım Karabekir Paşa da Harbiye Nezareti Karargâhı’nda konuşlu olan “Şube-i Mahsusa (Özel Şube)”nın Ömer Fevzi Bey tarafından yönetildiğini ve Osmanlı Devleti’nin harbe girmesiyle birlikte bu şubenin “Teşkilât-ı Mahsusa”ya evrildiğini ifade etmektedir.
Harbiye Nazırı Enver Paşa adına Nisan 1914’de Katar’da örtülü faaliyetlerde bulunan Ömer Fevzi Bey’in, Osmanlı ordusu bu bölgeyi terk etmeden önce İngilizlere karşı koyabilecek bir milis kuvvetini organize etme yolunda girişimlerde bulunduğu da bilinmektedir.
Sultan Mehmed Reşad’ın mihmandarlık vazifesini gören ve Tahran Ateşemiliterlik vazifesinde bulunan Ömer Fevzi Bey, Teşkilat-ı Mahsusa'nın emriyle İran'ın İngiltere ve Rusya'nın nüfuzundan kurtarılması için çok önemli girişimlerde bulundu, hatta bu yüzden iki kez başarısız kalan suikastlara hedef olmuştu.
Mardin'in İran'daki faaliyetleri Almanlar'ı da rahatsız etti. Bu nedenle Mardin'e yönelik suikast girişimlerinde Almanlar'dan da kuşkulanıldı. İran'da iken Sünni ve Caferi mezhepleri arasındaki uzlaşmazlıkları çözümlemek için ulema ile temaslarda bulundu. Caferiler'in Hac taleplerinin karşılanması için Osmanlı Hükümeti nezdinde aracılık yaptı.
Teşkilatı Mahsusa'nın İran’daki Rus birliklerini mağlup etmesi üzerine, Ömer Fevzi Bey’in gayretiyle İslam birliğini savunan "Kirmanşah Defa-i İslam Cemiyeti" kuruldu.
Mustafa Kemal Atatürk, Enver Paşa ile birlikte Trablusgarp Savunması'na gönüllü olarak katılan Ömer Fevzi Mardin, İtalyan’lar ile yapılan deniz cevelânında silah ve cephane sevkiyatıyla meşgul oldu.
Ömer Fevzi Efendi’nin Kadıköy Kalamış'taki evi dönemin fikir ve bilim adamlarının katıldığı sohbet halkasına sahiplik etti. Kadıköy Toplantıları'nın müdavimleri arasında Küçük Hüseyin Efendi'nin talebelerinden Prof. Hasan Reşat Sığındım ile Prof. Süheyl Ünver'in yanısıra Mehmet Ali Ayni, İbnü’l Emin Mahmud Kemal, Prof. İsmail Hakkı İzmirli ve Cami Baykut gibi ünlü isimler vardı.
Ömer Fevzi Mardin'in 1942’de Kadıköy’de kurduğu İlahiyat Kültür Telifleri Derneği, Müslümanlar ve gayr-ı müslimler arasındaki diyalogda etkili olur. Aynı dönemde Kitab-ı Mukaddes Yayınevi’nin sorumlusu Dr. Lee Mc Gallum bir mevlit kandilinde Süleymaniye Camii’ne gidip tebriklerde bulunurken, ünlü mevlithan Kani Karaca da Musevi Sinagogu’na giderek okunan Hallilere elleriyle ritim tutar. Pek çok Musevi de Ömer Fevzi Efendi’yi ziyaret eder.
Düşünsenize bu tarihlerde Avrupa genelinde Yahudiler toplama kamplarında yok ediliyor, insanlık tarihinde utanç vesikası olacak şekilde soykırıma tabi tutulurken, Türkler Yahudilere kol kanat geriyordu. Ömer Fevzi Mardin'in Şeyhi olduğu Arusiler. Varlık Vergisini ödeyemedikleri için Erzurum Aşkale'ye gönderilen Musevilerin ailelerine yardımlarda bulundular. Ömer Fevzi Mardin 1944’te, 64 sayfadan oluşan Musevilere Çıkar Yol isimli bir kitap yazdı.
Bu süreçte Musevilere en büyük yardım, Mareşal Fevzi Çakmak’tan geldi. Yahudi iş adamı, 500 Yıl Vakfı kurucusu, Profilo Holding’in patronu Jak Kamhi’ye göre Mareşal Çakmak, Yahudilerin en büyük savunucusuydu.
N. Rıfat Bali 'Bir Türkleştirme Serüveni: adlı kitabında Mareşal Fevzi Çakmak ile Yahudiler arasındaki ilişkiyi şöyle anlatır: "Azınlıklar arasında çok yaygın bir söylenti de (...) silah altına alınmalarının nedeninin kitlesel olarak imha edilmelerinin önlenmesi olduğu iddiasıydı. Bu söylentiye göre, azınlıkları kitlesel olarak imha etme tasarısı hükümetin bir planıydı. Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, bu tasarıdan haberdar olunca Nafıa Vekâleti'ne bağlı olarak askere alınan azınlıkları Millî Müdafaa Vekâleti emrine aldırarak kendi emir kumandası altına soktu ve böylece onları imha edilmekten kurtardı. Aynı kitapta Jak Kamhi, "Diyebiliriz ki, Mareşal Fevzi Çakmak Yahudilerin en büyük müdafiiydi" dediği aktarılıyor.
Fevzi Çakmak hakkında 1950’de bir Yahudi sefirine Çankaya’daki evini kiraya verdiği, Türk Tarihi'nde sağlığında konağını Yahudi tapınağı Havra yapılması için bağışlayan tek komutan olduğu söylenir.
1912’de Balkanları ziyaretinde İttihat ve Terakki’nin merkezine gittiğinde Rum Mektebi’ne ziyaret ettiği ve bir Yahudi yemeğine katıldığı bizzat kendi ifadesidir. Özel sohbetlerinde 1911’de Filistinde Yahudilerle Araplar arasında huzursuzluğu dile getirir.
1950’de bir Yahudi sefirine Çankaya’daki evini kiraya veriyor. Çakmak’ın ölümünden sonra karısının evini Yahudi/Musevi cemaatine bağışladığı ve sinagog yapıldığı söylentisi oldukça yaygın.
Oysa bilgi kısmen doğru kısmen yanlış. Bu olayı, İstanbul Yahudi cemaati kaynakları şöyle anlatır; 1950 evveli yazlıkçı olarak tabir ettiğimiz Galata, Şişli gibi yörelerden gelen Yahudiler, şimdiki sinagogun etrafındaki yerleşkeler olan Caddebostan, Göztepe, Şaşkınbakkal, Suadiye, Bostancı civarında kiraladıkları mevsimlik evlere yerleşirlerdi.
Yazlıkçı diye tanımladığımız bu halkın nüfusu 1948 sonrası çoğalmağa başlayınca ibadet gereksinmeleri için toplumun ileri gelenleri kısıtlı imkanlar dâhilinde olasılıkları araştırmağa başladılar. Yazlıkçıların bir kısmı, Cumartesi günleri, Şabat kuralları içinde Kadıköy / Yeldeğirmeni’nde bulunan Hemdat İsrael Sinagog’una gidip gelirlerken bir kısmı da Mösyö Yasef Behar’ın evinde toplanarak Sefer Tora’sız ibadetlerini yaparlardı.
O yılların yazlıkçı yahitleri, 1949 yılında Roş Aşana ve Yom Kipur günleri ibadetlerini mebusun evi olarak bilinen ve Nesim Karako tarafından kiralanan bir evde, 1950 yılında Yasef Behar’ın evinde, 1951 yılında da Demir Beyin evi kiralanarak icra edildi. 1952 yılında Mareşal Fevzi Çakmak’ın şatosu yaz aylarını geçirmek için yöreye gelen Yahudilerin dualarını yapabilmeleri için kiralandı.
Moiz Behar Ebeoğlu Caddebostan Taş Mektep Sokak’taki arsasının yarısını normal rayicin çok altında 10 bin lira gibi bir bedelle sinagog yapımı için komiteye verdi. Tapusunu da komiteden Nesim Kazado adına tescil etti. Bu arada da Göztepe yöresinde yazlıkçı yahitlerin ibadet gereksinmesinin karşılanması için bir sinagogun inşa edileceği duyumu Rav David Aseo tarafından topluma duyuruldu.
MOSSAD kurucu başkanı, Ömer Fevzi Mardin ile görüştü…
Mossad’ın ilk direktörü Reuven Shiloah, 1946’da o yıllarda “Casuslar Kenti” olarak bilinen, birçok filme konu olan İstanbul’a, İsrail’in kurucusu David Ben Gurion’un emriyle 1946’da geldiğinde ilk ziyaret ettiği isim Arusi Şeyhi emekli deniz kurmay Yarbay Ömer Fevzi Mardin oldu. Görüşmeye diş doktoru Sami Günzberg de eşlik etti.
Sami Günzberg’in; Milli Amale Hizmet kısaca MAH adıyla bilinen Milli İstihbarat Teşkilatında çalıştığına dair bazı söylentiler mevcut. Hatta Günzberg’e İstiklal madalyası verilmesinin gündeme geldiği ve İsmet Paşa’nın Günzberg’i adalet yerini buldu diye şahsen kutladığı biliniyor.
Sami’nin ofisi politik kulislerin merkeziydi. Menderes döneminin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’un Sami’nin desteğiyle o koltuğa oturduğu iddia edilmişti. Sami Günzberg Mısır Apartmanı’ndaki dairenin gerçek sahibi değildi. Dairenin gerçek sahibi, Sultan V. Mehmet Reşad’ın torunu Cömert Baykent’ti. Dişçi Sami daireyi, kendi adına Sultan V. Mehmet Reşad’ın torunundan kiralamış, David Ben Gurion’un referansıyla kendisine gönderilen Reuven Shiloah’a tahsis etmişti.
Mossad’ın ilk direktörü Reuven Shiloah'ı Türklerle görüşmeye gönderen David Ben Gurion, İstanbul’u iyi biliyordu, 1912-1914 yıllarında İstanbul Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi öğrencisiyken Beyoğlu’nda kalmıştı.
Gurion’un Reuven Shiloah’ı İstanbul’a göndermesinin nedeni; siyasi ve ekonomik güce sahip Yahudi cemaatinin desteğiyle Türk yetkilerle yakın ilişkiler kurmasını sağlamaktı. Reuven Shiloah; kısa bir süre otellerde kaldıktan sonra 1947’de 1910 yılından bu yana İstanbul’un en güzel yapılarından biri olarak bilinen, Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nın üçüncü katına yerleşti.
'İstiklal Caddesi’nin göz bebeği olarak da bilinen, birçok ünlünün sık sık gittiği Mısır Apartmanı Mossad’ın kuruluşuna da ev sahipliği yaptı.
Bu tarihi mekânda; İstiklal Marşı şairimiz, İhvanü’l-Müslimin teşkilatının kurulmasında büyük emeği geçen Mehmet Akif Ersoy 63 yaşında, İstanbul’un Beyoğlu Semti’ndeki İstiklal Caddesi’nde bulunan Mısır Apartmanı’nda ruhunu teslim etmişti.
Kaderin cilvesine bakın ki Akif’in vefat ettiği apartmanda, İsrail devletinin gizli servisi MOSSAD’ın temelleri atılmıştı. Ben Gurion’da Mısır Apartmanına gelir yardımcılarıyla birlikte İsrail’in kuruluş çalışmalarını yürütüldü. 18 Eylül 1947 tarihinde, İbranice adı ‘Ha-Mossad le-modi’in u-le-tafkidim meyuhadim’ yani İstihbarat ve Özel Harekât Enstitüsü, MOSSAD, işte resmen İstanbul’da Mısır Apartmanında kuruldu.
İsrail’in ilk Başbakanı Ben Gurion, devlet istihbarat kurumlarını koordine edecek bir teşkilat oluşturulması, talimatını vermesinden iki yıl sonra Mossad faaliyete geçebildi.
Shiloah, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda görevli bir memurdu. İsrail’in bölgedeki Müslüman ülkelerle kuracağı ittifakları o belirliyordu. Gizlilik temel esastı. İşte bütün bu yarı diplomatik yarı istihbarat çalışmaları Mısır Apartmanı’ndan yürütüldü. İsrail’in dış güvenlik konseptini ülkenin kurucusu Ben Gurion’la beraber hazırladı. İsrail Gizli Servisi MOSSAD da bu çalışmaların ürünü olarak Shiloah tarafından İstiklal Caddesi’ndeki Mısır Apartmanı’nda kuruldu. Gurion’dan tam destek alan Shiloah, servisin ilk başkanı oldu.
18 Eylül 1947 tarihinde Mısır Apartmanı’nda imzalanan belgelerle, kanlı eylemlere imza atacak örgüt artık resmi hale geldi. Shiloah, yaklaşık 1 yıl daha aynı apartmanda yaşadı ve birçok önemli görüşmeye imza attı. Türkiye’de rahat çalışması için bazı iş faaliyetlerinde de bulunan Shiloah, (1951-1952) 10 Mayıs 1959’da İngiliz istihbaratı tarafından düzenlenen trafik kazası süsü verilmiş suikasttan önce, İstanbul’da yaşadığı günlerde çok mutlu olduğunu açıklamıştı.
1952’de istifa ettikten sonra, Shiloah Washington DC’deki İsrail büyükelçiliğinde temsilci ve Dışişleri Bakanı’na siyasi danışman olarak görev yaptı. İsrailli yetkililer İstanbul’daki Mısır Apartmanı’yla bağlantılarının olduğu hiçbir açıklamayı yalanlamadı. Uluslarası istihbarat uzmanları da, İsrail’in kuruluş döneminde İstanbul’da ne kadar güçlü olduğunu defalarca kaleme aldı.
İsrail’i resmen tanıyan ülkeler arasında Türkiye de vardır. Eğer doğruysa İsmet İnönü İsrailli yetkililerle bir başına, kuruluşundan hemen sonra Türkiye’de görüşmüştü. Tek görüşen İnönü değildi. Ben Gurion’un 1958’de Türkiye’de Başbakan Adnan Menderes’le görüştüğü biliniyor. Uçağı Türkiye hava sahasında arızalanır, Ankara’ya zorunlu iniş yapar ve görüşme bu sırada gerçekleşir. Bu buluşmayı hazırlayan da Reuven Shiloah’dan başkası değildir.
Mossad’la bir Türk Başbakanı ilk kez 1964 yılında Paris’te görüşür. İsmet İnönü, İsrail Başbakanı Levi Eskol ve Mossad Başkanı Meir Amit’le bir araya gelir. Kıbrıs’ta katliamların yapıldığı bir süreçte gerçekleştirilen bu görüşmede de nelerin konuşulduğu hiçbir zaman dile getirilmemiştir.
Bu görüşmeden neredeyse otuz yıl sonra 14 Kasım 1993’te Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin İsrail’i ziyaret eder, Şimon Perez’le bir dizi anlaşma imzalar. Bunların arasında Mossad’la MİT’in işbirliğini çerçeveleyen 12 maddelik bir anlaşma da vardır. Ortadoğu’lu kaynaklara göre bu anlaşmayla Mossad’ın Suriye ve İran’a sızarak bazı çalışmalar yapması kolaylaştırılıyor, İsrail savaş uçaklarına Konya’da üs verilmesinin de yolu açılıyordu.
Hikmet Çetin’le yapılan bu anlaşmadan sonra 1994 Kasım’ında Başbakan Tansu Çiller, İsrail’i ziyaret etti. İran, Irak, İsrail’e su satışı gibi konuların yanı sıra yine çeşitli kaynaklar, Mossad/MİT işbirliğinin gözden geçirildiği de belirtiyor.
Aslına bakarsanız 1958’de Mossad’a üs verilmesiyle başlayan, Başbakan İnönü ve Çiller’le gelişen Türkiye-Mossad ilişkileri hep gizli kalmış, kimse çıkıp da sır perdesini aralayamamıştır.
Kıbrıs meselesinde Türkiye destekçisi…
İsrail’in istihbarat teşkilatı MOSSAD; 1967'de Orta Doğu'yu sarsan 6 gün savaşı sonrasında Arapların müttefiki Kıbrıs Cumhuriyeti’ni hesaba katması gerektiğini öğrenmişti. Maruniler, Ortodosklar ve Ermeniler, İsrail'e karşı düşmanca tavır içindeydiler. Ayrıca Kıbrıs adasının stratejik konumu İsrail’in güvenliği açısından önemliydi.
Adada askeri üsleri bulunan İngilizler’in, İsrail karşıtı Arap rejimleriyle yakın ilişkisi ve Ürdün’le ittifakı İsrail’i endişelendiren bir durumdu. MOSSAD, 1967 savaşı sonrasında Kıbrıs’ta boy göstermeye başladı. MOSSAD’ın Kıbrıs’taki kendisini gösterdiği ilk eylem, 1972 Münih Olimpiyatları’nda İsrailli sporcuların öldürülmesinden sorumlu tutulan Filistinli El-Şir'in Lefkoşa’daki Olympic Otel’de yatağının altına yerleştirilen uzaktan kumandalı bir bomba ile 25 Ocak 1973 tarihinde MOSSAD tarafından infaz edilmesidir. Güney Kıbrıs - İsrail ilişkileri casusluk iddiaları nedeniyle çok gergin.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda EOKA ve Yunan ordusunun en büyük destekçisi kimdi biliyor musunuz? “Firavunlarıyla ünlü Mısır” desem. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Mısır, Türkiye karşıtı söylemlerde bulunmakla yetinmemiş, hatta Mısır Firavunu Enver Sedat’ın özel talimatıyla, İsrail karşısında paçası sıkmayan Mısırlı komandoları EOKA’cılara yardıma göndermişti.
Mısır, Kıbrıs’ta Müslüman Türkiye'nin yanında değil, Başpiskopos Makarios’un safında el bağlamıştı. İsrailli Kaptan Reuven, İsrail Denizcilik Okulu'nun küçük bir teknesiyle, 1974 yılının 22 Temmuz günü Akdeniz sularında seyrederken yaklaştığı askeri botta bulunan Kocatepe muhribinin komutanı Güven Erkaya ve 41 subay, astsubay, eri kurtarmıştı. “Siyonizm.. İşgalci İsrail…” söylemlerinin arkasında unutmayın İngiliz gizli servisi var.
Yahudiler, İngilizler’in bizden çaldığı Filistin topraklarını kanları pahasına İngilizler’den aldılar. Dolayısıyla İngiliz emperyalizminin onları “Siyonist işgalci” diye nitelemesi doğal. Ama benim için değil. Ben ilan ediyorum “İngiliz İslamcısı” değilim.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/israil-basini-erdogan-bir-sonraki-temasini-basbakan-bennett-ile-gerceklestirecek-1852168
https://www.timeturk.com/tr/makale/omur-celikdonmez/filistin-de-yahudileri-kim-olduruyor.html
Dr. Çağla Gül Yesevi, (2014). İsrail İstihbaratı ve Mossad. İstihbarat Örgütleri. Editör: Ümit Özdağ Ankara: Kripto Yayınları, 217-270
https://kafkassam.com/israil-devletinin-kurulusu-turkiyeni-projesi-olabilir-mi.html
https://openaccess.iku.edu.tr/bitstream/handle/11413/3160/%C4%B0srail%20istihbarat%C4%B1%20ve%20MOSSAD.pdf?sequence=1&isAllowed=y
https://www.milligazete.com.tr/haber/7409390/mossad-turkiyede-us-kurdu-12-maddelik-gizli-anlasma
https://www.dikgazete.com/fevzi-cakmak-ve-cumhuriyet-karsitligi-makale,3690.html
https://arkaguverte.com/gundem/serif-mardinin-ardindaki-gercekler-musevileri-koruyan-tarikat-arusiler-kaynak-abdullah-muradoglu-garih-siradisi-bir-musevinin-portresi-bakis-yayinlari-kasim-2001-istanbul-sh121-32583
https://core.ac.uk/download/pdf/38315522.pdf
https://bpakman.wordpress.com/inanc-dunyasi/dinler-arasi-diyalog/musevi-islami-cemaat-iliskileri/
https://larende.com/kose-yazilari/arusilik_ve_kripto_yahudilik_-55277.html
https://www.radikal.com.tr/yorum/okuryazarlarin-seyhi-608082/
https://medium.com/@MehmetFahriSertkaya/derin-tarih-dergisinin-%C3%A7irkin-y%C3%BCz%C3%BC-kimmi%C5%9F-kahraman-32e80332dde9
https://www.dikgazete.com/mossad-guney-kibris-ta-turklere-mi-calisiyor-makale,1988.html
https://www.blackcube.com/
https://www.dunyabulteni.net/haber/360371/romanya-yetkililerini-izleyen-mossad-ajanlarina-sorusturma
https://medium.com/romania-corruption-watch/black-cube-how-did-an-israeli-intelligence-agency-land-contracts-worth-1-5-million-in-romania-f1383c9257b1
https://tr.euronews.com/2017/11/16/israill-aktris-stella-penn-casuslukla-suclaniyor
https://tr.sputniknews.com/kultur/201711071030918512-weinstein-kendisini-taciz-ve-tecavuzle-suclayanlarin-pesine-ajan-takti/
https://ethnoglobus.az/eng/index.php/near-east/israil/item/898-mossad-black-cube-t%C3%BCrkiye%E2%80%99de-kimlerle-irtibatl%C4%B1
Lütfü Özşahin/ Atatürk İsrail’e nasıl bakıyordu?/ 31 Temmuz 2006/ Milli Gazete – https://www.millicozum.com/mc/subat-2012/erbakanin-ataturk-degerlendirmesi-ve-mustafa-kemalin-filistin-endisesi
https://www.stratejikortak.com/2016/08/israil-teror-orgutleri.html
https://www.salom.com.tr/haber-103991-Israilarap_savasinin_bas_sorumlusu_Ingiltere.html
Desperate Hours: Yahudileri kurtaran Türk diplomatlar / https://www.hasturktv.com/anti_semitizm/1526.htm
https://kafkassam.com/mossad-mehmet-akif-ersoyun-oldugu-evde-kuruldu.html
https://www.yenisafak.com/kitap/dunyanin-en-kudretli-discisi-73957
https://kafkassam.com/akifin-kurdugu-ihvani-muslimi-turkiye-mi-bitirdi.html
Aziz Üstel, Mossad İstanbul’da kuruldu/ 28 Aralık 2013 Cumartesi/ https://www.star.com.tr/yazar/mossad-istanbulda-kuruldu-yazi-822064/
https://www.yenisafak.com/kitap/dunyanin-en-kudretli-discisi-73957
https://www.gazete5.com/haber/mossad-beyoglunda-kurulmus-21884
https://www.mossad.gov.il/eng/history/Pages/Reuven-Shiloah.aspx
https://www.mynet.com/haber/guncel/mossad-istanbul-beyoglunda-kuruldu-650441-1
https://www.dikgazete.com/fevzi-cakmak-ve-cumhuriyet-karsitligi-makale,3690.html
https://core.ac.uk/download/pdf/38315522.pdf
https://www.hepsiburada.com/osmanli-ordusu-nda-propaganda-binbasi-omer-fevzi-mardin-pm-HB00000KSQFL
İbrahim Özcoşar, Makalelerle Mardin Iv Önemli Simalar Dini Topluluklar, https://isamveri.org/pdfdrg/D171452/2007/2007_BUYUKERK.pdf
https://www.habervakti.com/teskilati-mahsusa
https://turaneli.wordpress.com/teskilat-i-mahsusa/teskilat-i-mahsusa-6/
Zeynel Levent, Binbaşı Hüseyin Rauf (Orbay) Müfrezesi’nin Faaliyetlerinin Modern Gayrinizami Harp Teorisi Açısından Değerlendirilmesi, Troyacademy 5 (2),159-186, 2020, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1222302
https://www.milliyet.com.tr/gundem/osmanli-da-katar-da-milis-gucu-kuracakti-2467343
https://www.aydinlik.com.tr/turkiye-nin-israil-i-tanimasi-ozgurluk-meydani-mart-2018-1
https://web.archive.org/web/20150227201025/https://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=64632
https://web.archive.org/web/20150227203335/https://www.salom.com.tr/haber-89742-i_dunya_savasi_milli_mucadele_yillari_ve_cumhuriyet_bagliliga_ragmen_antisemitizm.html