Türkiye siyaseti ve “Sıraca Eşeği”

Türkiye siyaseti ve “Sıraca Eşeği”

Ülkemizin güzel illerinden biri olan Bilecik’in Söğüt ilçesine bağlı bir köyünün adıdır “Sıraca-Sırhoca”. 

Türkiye siyaseti ile Sırhoca Köyü’nün ne alakası var” diyebilirsiniz. Sadece bir kinaye veya benzetme. Biraz tebessüm, biraz ise düşündürme.

Malumunuz, ülkemiz siyaseten birbirleri ile kavgalı, her fırsatta iktidarın muhalefete, muhalefetin ise iktidara laf ebeliği yapıp; izleyen genel kitlenin ise ekran başında egosunu tatmin ettiği bir saha durumunda.

Doğruyu iki farklı alandan ‘eğri’ olarak yorumlayan kesim (siyaset), halkın aklıyla bile dalga geçmekte. 

Doğru” dediğimiz mefhum, riskleri belli, görünen, fayda sağlayan, genele çıkar üreten, ulaşılacağı yolun tek ve aynı olması münasebeti ile dolambaçlı, virajlı yollar seçmeyen bir durum.

Lakin ülkemiz siyasetinde, iktidarın siyah dediğine, muhalefet beyaz; muhalefetin ve iktidarın mavi dediğine Avrupa ve dünya yeşil demekte. 

Hal böyle olunca doğru denilen hedefe ulaşmak, meşakkatli ve zaman almakta.

Bu konuyla alakalı olarak, Bilecik’in Söğüt ilçesinde anlatılagelen bir gerçek ve yaşanmış olayı sizlere aktarıp, beraber tebessüm edelim…

***

Bilecik’in, Söğüt ve Bozüyük ilçelerini çoğumuz biliriz. 

Bu iki ilçe arasına karayolu yapılmasına karar verilir. 

Uzman mühendisler “yolu nasıl yapalım” diye kafa yorarlar.

En kestirme yolu yapmak ve böylece masrafı en aza indirip, işi bir an önce bitirmek isterler.

Ortaya birçok fikir çıkar. 

Kimi “şu köyden…”, kimi “bu köyden geçsin yol…” der. 

Tüm bunları dinleyen geleneksel bağlarına sıkı bir şekilde bağlı olan mühendisin biri, diğer arkadaşlarına:

-Arkadaşlar! Bence atalarımızın yaptığı gibi yapalım!..

Diğer mühendisler, eski atalarının yol yapımında nasıl bir metot izlediklerini bu arkadaşlarına sorarlar. 

Mühendis:

-Şimdi bir köy eşeği bulacağız. Eşeği Bozüyük’ten Söğüt’e doğru önümüze katacağız. Yolda her geçtiğimiz yere bir işaret koyacağız. Söğüt’e varınca, yol haritamız ortaya çıkmış olacak.

Mühendis bir nebze olsun haklıydı.

Çünkü hayvanlar, bir yerden bir yere gider iken en kestirme ve sağlam yolu kullandıkları, bilimin de mutabık kaldığı bir hadiseydi. 

O vakit, mühendislere bir eşek gerekliydi. 

Aramaya başladılar… 

Aradan bir hafta geçti, lakin çevre köylerde ve etrafta eşek bulamadılar. 

Sonunda Söğüt’ün Sırhoca (Sıraca) köyünde neslinin son ırki kodlarını taşıyan bir eşek bulup, vatan görevi için devletin zimmetine geçirip çalışmaya başladılar.

Ama unuttukları ve göz ardı ettikleri bir şey vardı. 

Tabiatı gereği, her hayvanın bir olmadığı gibi; Sıraca’nın eşeği de ne Kıbrıs’ın, Heybeli Ada’nın ne de Merzifon’un eşeğine benziyordu. 

Karakter bakımından çok inatçı bir yapıda olan Sıraca Eşeği, yol yapımındaki mühendislere kök söktürecekti.

Aradan aylar geçti. 

Yol yapımına başlanmış, Sıraca Eşeği, yol yapım ekibinin önünde bir orası bir burası Söğüt’e doğru yol alıyordu.

Sonunda Söğüt’e varıldı ve yol çizim işlemi tamamlanmış oldu.

Sıra yolun yapımına gelecekti ve yol yapımı, başlaması ile bir çırpıda tamamlandı.

Ama bir aksilik vardı. 

Yolun düzgün olması gereken her yeri virajlı, yokuş ve engebeli idi… 

Acaba atalarımızın izlemiş olduğu bu metot yanlış mıydı?” diye düşündüler.

Aslında metot, pratik bir sonuç alma yöntemiydi. 

Lakin eşeğin cinsi, karakteri, bölgesel konumu, rengi vs. yolun karakteristik yapısı ve uzunluğu ile yakinen alakalıydı. 

Çünkü Sıraca Eşeği, “Dünyanın en inatçı hayvanları” arasında sıralamaya girdiğinde, ilk üçün arasında yer alıyordu (!)

Söğüt - Bozüyük yolu” bitmiş, insanlar arabalarıyla yolda seyahat etmeye başlamışlardı. 

Anlatıldığına göre, bir gün Almanya’dan Bilecik’e misafir olarak yol mühendisleri gelmiş. 

Bozüyük’ten Söğüt’e gider iken virajlardan dolayı mideleri ağızlarına gelmiş. 

Alman mühendislerden biri dayanamayıp, bizim Türk mühendise sormuş:

-Arkadaş, bu yolu nasıl yaptınız?

Bizim civanım yakışıklı Türk mühendis cevap vermiş:

-İlk önce bir eşek bulduk. Sonra eşeği Söğüt’e kadar yürütüp yolun çizimini yaptık. Sonra ise yol kazımı ve asfalt çalışması. demiş.

Alman mühendis hayretler içinde anlatılanları dinlemiş ve kinayeli bir şekilde sormuş:

-Peki eşek bulamazsanız ne yapıyorsunuz?

Bizim yakışıklı yağız Anadolu genci mühendis, sorunun içindeki hainliği sezmiş ve cevaben:

-Eşek bulamadığımız vakit, Almanya’dan mühendis çağırıyoruz’’ demiş. (*)

***

Üzülerek belirtmeliyim ki ülkemizdeki siyaset ve politika aynen Bozüyük, Söğüt arasındaki yol yapımı ve son haline benziyor.

İnsanlarımız ekonomik sıkıntılar içerisindeler. 

Ülkeyi yönetenler ile muhalif olan kesim, halkın sorunlarından ve geleceğinden kaygılı değiller. 

Çünkü toklar…

Kısacası; tok, açın halinden anlamıyor…

Rabbim milletimizin yardımcısı olsun!

Saygılarımla…

.

Emrah Bekçi, dikGAZETE.com

Yazar / Yönetmen

(*) Alıntı, Söğüt, Sıraca’dan (Sırhoca Köyü) Hasan Yıldız.

Ülkemizin güzel illerinden biri olan Bilecik’in Söğüt ilçesine bağlı bir köyünün adıdır “Sıraca-Sırhoca”. 

Türkiye siyaseti ile Sırhoca Köyü’nün ne alakası var” diyebilirsiniz. Sadece bir kinaye veya benzetme. Biraz tebessüm, biraz ise düşündürme.

Malumunuz, ülkemiz siyaseten birbirleri ile kavgalı, her fırsatta iktidarın muhalefete, muhalefetin ise iktidara laf ebeliği yapıp; izleyen genel kitlenin ise ekran başında egosunu tatmin ettiği bir saha durumunda.

Doğruyu iki farklı alandan ‘eğri’ olarak yorumlayan kesim (siyaset), halkın aklıyla bile dalga geçmekte. 

Doğru” dediğimiz mefhum, riskleri belli, görünen, fayda sağlayan, genele çıkar üreten, ulaşılacağı yolun tek ve aynı olması münasebeti ile dolambaçlı, virajlı yollar seçmeyen bir durum.

Lakin ülkemiz siyasetinde, iktidarın siyah dediğine, muhalefet beyaz; muhalefetin ve iktidarın mavi dediğine Avrupa ve dünya yeşil demekte. 

Hal böyle olunca doğru denilen hedefe ulaşmak, meşakkatli ve zaman almakta.

Bu konuyla alakalı olarak, Bilecik’in Söğüt ilçesinde anlatılagelen bir gerçek ve yaşanmış olayı sizlere aktarıp, beraber tebessüm edelim…

***

Bilecik’in, Söğüt ve Bozüyük ilçelerini çoğumuz biliriz. 

Bu iki ilçe arasına karayolu yapılmasına karar verilir. 

Uzman mühendisler “yolu nasıl yapalım” diye kafa yorarlar.

En kestirme yolu yapmak ve böylece masrafı en aza indirip, işi bir an önce bitirmek isterler.

Ortaya birçok fikir çıkar. 

Kimi “şu köyden…”, kimi “bu köyden geçsin yol…” der. 

Tüm bunları dinleyen geleneksel bağlarına sıkı bir şekilde bağlı olan mühendisin biri, diğer arkadaşlarına:

-Arkadaşlar! Bence atalarımızın yaptığı gibi yapalım!..

Diğer mühendisler, eski atalarının yol yapımında nasıl bir metot izlediklerini bu arkadaşlarına sorarlar. 

Mühendis:

-Şimdi bir köy eşeği bulacağız. Eşeği Bozüyük’ten Söğüt’e doğru önümüze katacağız. Yolda her geçtiğimiz yere bir işaret koyacağız. Söğüt’e varınca, yol haritamız ortaya çıkmış olacak.

Mühendis bir nebze olsun haklıydı.

Çünkü hayvanlar, bir yerden bir yere gider iken en kestirme ve sağlam yolu kullandıkları, bilimin de mutabık kaldığı bir hadiseydi. 

O vakit, mühendislere bir eşek gerekliydi. 

Aramaya başladılar… 

Aradan bir hafta geçti, lakin çevre köylerde ve etrafta eşek bulamadılar. 

Sonunda Söğüt’ün Sırhoca (Sıraca) köyünde neslinin son ırki kodlarını taşıyan bir eşek bulup, vatan görevi için devletin zimmetine geçirip çalışmaya başladılar.

Ama unuttukları ve göz ardı ettikleri bir şey vardı. 

Tabiatı gereği, her hayvanın bir olmadığı gibi; Sıraca’nın eşeği de ne Kıbrıs’ın, Heybeli Ada’nın ne de Merzifon’un eşeğine benziyordu. 

Karakter bakımından çok inatçı bir yapıda olan Sıraca Eşeği, yol yapımındaki mühendislere kök söktürecekti.

Aradan aylar geçti. 

Yol yapımına başlanmış, Sıraca Eşeği, yol yapım ekibinin önünde bir orası bir burası Söğüt’e doğru yol alıyordu.

Sonunda Söğüt’e varıldı ve yol çizim işlemi tamamlanmış oldu.

Sıra yolun yapımına gelecekti ve yol yapımı, başlaması ile bir çırpıda tamamlandı.

Ama bir aksilik vardı. 

Yolun düzgün olması gereken her yeri virajlı, yokuş ve engebeli idi… 

Acaba atalarımızın izlemiş olduğu bu metot yanlış mıydı?” diye düşündüler.

Aslında metot, pratik bir sonuç alma yöntemiydi. 

Lakin eşeğin cinsi, karakteri, bölgesel konumu, rengi vs. yolun karakteristik yapısı ve uzunluğu ile yakinen alakalıydı. 

Çünkü Sıraca Eşeği, “Dünyanın en inatçı hayvanları” arasında sıralamaya girdiğinde, ilk üçün arasında yer alıyordu (!)

Söğüt - Bozüyük yolu” bitmiş, insanlar arabalarıyla yolda seyahat etmeye başlamışlardı. 

Anlatıldığına göre, bir gün Almanya’dan Bilecik’e misafir olarak yol mühendisleri gelmiş. 

Bozüyük’ten Söğüt’e gider iken virajlardan dolayı mideleri ağızlarına gelmiş. 

Alman mühendislerden biri dayanamayıp, bizim Türk mühendise sormuş:

-Arkadaş, bu yolu nasıl yaptınız?

Bizim civanım yakışıklı Türk mühendis cevap vermiş:

-İlk önce bir eşek bulduk. Sonra eşeği Söğüt’e kadar yürütüp yolun çizimini yaptık. Sonra ise yol kazımı ve asfalt çalışması. demiş.

Alman mühendis hayretler içinde anlatılanları dinlemiş ve kinayeli bir şekilde sormuş:

-Peki eşek bulamazsanız ne yapıyorsunuz?

Bizim yakışıklı yağız Anadolu genci mühendis, sorunun içindeki hainliği sezmiş ve cevaben:

-Eşek bulamadığımız vakit, Almanya’dan mühendis çağırıyoruz’’ demiş. (*)

***

Üzülerek belirtmeliyim ki ülkemizdeki siyaset ve politika aynen Bozüyük, Söğüt arasındaki yol yapımı ve son haline benziyor.

İnsanlarımız ekonomik sıkıntılar içerisindeler. 

Ülkeyi yönetenler ile muhalif olan kesim, halkın sorunlarından ve geleceğinden kaygılı değiller. 

Çünkü toklar…

Kısacası; tok, açın halinden anlamıyor…

Rabbim milletimizin yardımcısı olsun!

Saygılarımla…

.

Emrah Bekçi, dikGAZETE.com

Yazar / Yönetmen

(*) Alıntı, Söğüt, Sıraca’dan (Sırhoca Köyü) Hasan Yıldız.