Türkler’in ‘Güvenli Bölge’ ısrarına ABD’nin İdlib hava saldırısıyla cevabı!

Türkler’in ‘Güvenli Bölge’ ısrarına ABD’nin İdlib hava saldırısıyla cevabı!

Ankara ile Washington’un Fırat’ın Doğusu eksenli, farklı tellerden çaldıkları diyalog süreci, her an sürpriz bir gelişme ile sonlanabilir. 

ABD ile Türkiye arasındaki görüşmeleri, tarafların amacını Türkler’in “Koyun can, kasap mal derdinde” atasözü ifade etmiyor mu!..

Ankara çok şey değil, sadece uluslararası hukuka ve “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”ne uygun “Terörden arındırılmış güvenli bölge” istiyor.

Türkiye’nin, Suriye’de “Güvenli Bölge” oluşturulması tezi yeni değil ki; ta 2012'den beri gündeme getiriyor.

İpe un seren Amerikalılar.

Her seferinde başka bahane bulmakta veya çamura yatmakta Amerikalıların üstlerine yok.

ABD’nin postmodern Tom Amcası Obama; Türk muhatabının teklifine kulak tıkıyor, Pentagon bürokratları kasıla kasıla “Güç bende…” havası basıyordu. 

ABD'de bu yılın başına kadar hasıraltı edilen, Türkiye’nin Suriye’de "Güvenli Bölge" oluşturulması tezi, Trump yönetiminin “Suriye'den çekilme kararı”ndan sonra ne olduysa ele alınır oldu. 

Bugün dahi "Güvenli Bölge" için ABD ve Türkiye arasında görüşmeler, diplomatik ve askeri düzeyde sürüyor. Lakin mutabakat hak getire.

Neden mi? 

Çünkü iki ülkenin "Güvenli Bölge"den beklentileri ve hedefleri çok farklı. Bu nedenle henüz uzlaşmaya varılamamış olması doğal.

Türk yetkililer oyalandıklarını düşünmeye başladı. 

Suriye Ordusu, İdlip’te ateşkes ilan etti…

Suriye ordusu, ateşkes ilan ederek 31 Ağustos Cumartesi gününden itibaren İdlib gerilimi azaltma bölgesindeki operasyonu durduracağını açıkladı.

Bu açıklamanın hemen sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) ait askeri bir konvoy Türkiye'den İdlib'e geçiş yaptı. TSK'ya ait askeri konvoy, Kefr Lusin geçiş noktasından İdlib'e girdi. 

Hama'nın kuzeyindeki Morek yerleşiminde bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait 9 nolu gözlem noktasının Rusya ve Esed rejimi tarafından kuşatıldığı dönemde bir başka TSK konvoyu İdlib'e intikal etmişti.

TSK konvoyunun yakınlarının hava saldırısıyla hedef alınmasından sonra TSK güçleri Han Şeyhun'un kuzeyindeki “Hiş” beldesi yakınlarında geçici bir üs bölgesi inşa etme çalışmalarına başlamıştı. 

TSK konvoyu, Serakib ilçesine doğru ilerleyişini sürdürüyor. Amaç bölgede yeni bir gözlem noktası inşa edilmesi.

Türk-Rus mutabakatında veya ayrışmasında İdlib’deki gelişmelerin rolü…

“Astana Süreci”yle “Müşterek Koordinasyon Merkezi” oluşturulmasını bir hatırlayalım.

Çatışmasızlık Bölgeleri’nin kuvveden fiile geçmesiyle, Türkiye’nin üstlendiği kritik rol, sahada safların ayrışmasını tetikleyince Suriye’ye yansıyan küresel dengeler tepetaklak olmadı mı? 

Türkiye’nin sınır dışı askeri operasyonları, İran ve Rusya tarafından hatta üstü örtülü şekilde Suriye yönetimi tarafından anlaşılır kabul edilmesi de Astana Süreci’nin kazanımlarından. 

Ankara, o süreçte Halep'te kuşatma altındaki bölgenin, Suriye ordusunun kontrolüne geçmesinde rol üstlendi. Bazı muhalifleri Halep'ten  çekti. 

Silah ve mühimmat sevkıyatını dondurdu. 

Ruslar da Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekâtı'yla YPG'nin önünü kesmesine göz yummuştu. 

Günümüzde durum eskisinden daha karmaşık. 

İdlib ve Suriye’nin kuzeyinde, bu sorunu ivedilikle çözmek neredeyse mümkün değil, çünkü süreç ilerledikçe dondurulmuş çatışmalar birikiyor, katmerleşiyor.  

Bölgeye çöken küresel emperyalizm, işte bu biriktirilen çatışmalardan besleniyor. 

Rus askeri uzmanları, Suriye rejimince özgürleştirilen bölgelerde rejimin kurumsallaşması ve egemenliğini güçlendirmesi adına yakın gelecekte sonuç alınamayacak yerleri zorlamaması gerektiği görüşünde. 

Türkçesi şu; “Sabırla koruk helva, dut yaprağı atlas olur.

Çünkü biliyorlar ki; tüm sorunları askeri yolla çözme fırsatı yok; ateşkes görüşmelerini kontrolsüz radikaller bozuyor. 

Bu nedenle bölgedeki aktörlerin, silahtan arındırma sürecini uygulamasını kademe kademe zamana yayması kaçınılmaz.

ABD, Türkiye’nin kontrolündeki “Çatışmasızlık Bölgesi” İdlib’e saldırdı…

ABD, Moskova ve Ankara'ya bildirimde bulunmadan İdlib gerilimi azaltma bölgesindeki, İdlib'e yakın Maaret-Misrin ve Kafer-Haya yerleşimlerine hava saldırısı düzenledi.

ABD'nin durup dururken Suriye'de silahlı isyancıların ve cihatçıların kontrolünde ama Türkiye’nin de “Astana Süreci”ne göre denetimle yükümlü olduğu İdlib'e hava saldırısı düzenlemesi gündemi alt üst eden bir gelişmeydi. 

Suriye ve Ortadoğu’daki istikrar arayışına düşen ABD bombaları…

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) hava saldırısında; El Kaide uzantısı Hurras ed-Din ile Ensar et-Tevhid ve diğer grupların liderlerinin toplantı amacıyla bulunduğu bir tesisi ve liderlerinin hedef alındığını savundu. 

Bu kişiler "ABD'nin vatandaşlarını (kiralık katil ordusu Blackwater) partnerlerini (PKK/SDG/YPG) ve masum sivilleri tehdit eden saldırılar”dan sorumluydu. 

Hava saldırısında 40 kişi öldü. 

Ölenler kimlerdi? 

Öldüğü söylenenler, ABD uçaklarınca kargaşa sırasında bölgeden mi çıkarıldı?

Acaba bombardıman sırasında bölgeye silah ve mühimmat mı atıldı? 

Oysa ABD'nin saldırısından önce Rusya'nın desteklediği Suriye Hükümeti, bölgede tek taraflı bir ateşkes ilan etmişti. 

Amerikalı sığır çobanlarının iddia ettiği gibi eğer El Kaide uzantısı Hurras ed-Din ile Ensar et-Tevhid gibi terörist grupların toplantıdaki liderlerini hedef aldılarsa, Ruslar ve Suriye Rejimi’nin bundan memnun olması gerekmez mi?

Hiç de öyle olmadığı anlaşıldı. 

Rusya, ABD'nin hava saldırısının, ateşkesin ardından bölgeye hakim olan sükuneti bozma riski taşıdığını duyurdu.

ABD, saldırı öncesi ne Moskova'ya ne de Ankara'ya bilgi vermemişti. 

ABD, Rusya ve Türkiye'ye bildirimde bulunmadan  sadece İdlib’i bombalamadı. 

Washington'da oturan beyaz adam, Suriye ve Ortadoğu’daki  istikrar arayışını bombaladı. 

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) tarafından, Kuzeybatı Suriye'nin El Kaide liderlerinin terörist faaliyetlerini aktif olarak yönettiği bir 'güvenli liman' haline geldiği iddia edilerek, 'şiddet ve aşırılık yanlılarını hedef almayı' sürdürecekleri ifade edildi.

İyi de bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? 

Ruslar, Şam yönetimi ve hatta Türkiye, ne zaman İdlib’e yönelik askeri operasyon düzenleyecek olsa bu Amerikalı sığır çobanları çıkıp, "Sakın ha, siviller var, çocuklar ölmesin, hem göç dalgası Türkiye sınırını zorlar…” demiyorlar mıydı? 

ABD, neden Türkiye’nin üstüne gelip duruyor? 

1-ABD bu saldırı ile Türkiye’ye "-Beni fazla sıkıştırma! Ben bölgede istediğimi yapabilecek durumdayım, çatışmayalım" mesajı ve üstü örtülü gözdağı verdi.

2-ABD bu saldırı ile Türkiye’nin kontrol ettiği muhalif unsurların, Fırat’ın doğusuna yapılacak Türk askeri harekatına karadan destek vermesinin önüne geçti.

3-ABD bu saldırı ile uzun süredir askıya aldığı Suriye operasyonlarını aktifleştirdi ve askeri varlığını hatırlattı.

4-ABD bu saldırı ile Türkiye’yi İdlip'teki yaptırımlar konusunda sürekli baskılayan Rusya’ya karşı rahat bir nefes almasını sağladı.

ABD'nin operasyonel  eylemliliği görüldüğü gibi çok olasılıklı. 

Ancak; Türk'e kefen biçilmez. Türkler şerbetli.

Bu tür tehditler, vız gelir tırıs gider.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

Ankara ile Washington’un Fırat’ın Doğusu eksenli, farklı tellerden çaldıkları diyalog süreci, her an sürpriz bir gelişme ile sonlanabilir. 

ABD ile Türkiye arasındaki görüşmeleri, tarafların amacını Türkler’in “Koyun can, kasap mal derdinde” atasözü ifade etmiyor mu!..

Ankara çok şey değil, sadece uluslararası hukuka ve “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”ne uygun “Terörden arındırılmış güvenli bölge” istiyor.

Türkiye’nin, Suriye’de “Güvenli Bölge” oluşturulması tezi yeni değil ki; ta 2012'den beri gündeme getiriyor.

İpe un seren Amerikalılar.

Her seferinde başka bahane bulmakta veya çamura yatmakta Amerikalıların üstlerine yok.

ABD’nin postmodern Tom Amcası Obama; Türk muhatabının teklifine kulak tıkıyor, Pentagon bürokratları kasıla kasıla “Güç bende…” havası basıyordu. 

ABD'de bu yılın başına kadar hasıraltı edilen, Türkiye’nin Suriye’de "Güvenli Bölge" oluşturulması tezi, Trump yönetiminin “Suriye'den çekilme kararı”ndan sonra ne olduysa ele alınır oldu. 

Bugün dahi "Güvenli Bölge" için ABD ve Türkiye arasında görüşmeler, diplomatik ve askeri düzeyde sürüyor. Lakin mutabakat hak getire.

Neden mi? 

Çünkü iki ülkenin "Güvenli Bölge"den beklentileri ve hedefleri çok farklı. Bu nedenle henüz uzlaşmaya varılamamış olması doğal.

Türk yetkililer oyalandıklarını düşünmeye başladı. 

Suriye Ordusu, İdlip’te ateşkes ilan etti…

Suriye ordusu, ateşkes ilan ederek 31 Ağustos Cumartesi gününden itibaren İdlib gerilimi azaltma bölgesindeki operasyonu durduracağını açıkladı.

Bu açıklamanın hemen sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) ait askeri bir konvoy Türkiye'den İdlib'e geçiş yaptı. TSK'ya ait askeri konvoy, Kefr Lusin geçiş noktasından İdlib'e girdi. 

Hama'nın kuzeyindeki Morek yerleşiminde bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait 9 nolu gözlem noktasının Rusya ve Esed rejimi tarafından kuşatıldığı dönemde bir başka TSK konvoyu İdlib'e intikal etmişti.

TSK konvoyunun yakınlarının hava saldırısıyla hedef alınmasından sonra TSK güçleri Han Şeyhun'un kuzeyindeki “Hiş” beldesi yakınlarında geçici bir üs bölgesi inşa etme çalışmalarına başlamıştı. 

TSK konvoyu, Serakib ilçesine doğru ilerleyişini sürdürüyor. Amaç bölgede yeni bir gözlem noktası inşa edilmesi.

Türk-Rus mutabakatında veya ayrışmasında İdlib’deki gelişmelerin rolü…

“Astana Süreci”yle “Müşterek Koordinasyon Merkezi” oluşturulmasını bir hatırlayalım.

Çatışmasızlık Bölgeleri’nin kuvveden fiile geçmesiyle, Türkiye’nin üstlendiği kritik rol, sahada safların ayrışmasını tetikleyince Suriye’ye yansıyan küresel dengeler tepetaklak olmadı mı? 

Türkiye’nin sınır dışı askeri operasyonları, İran ve Rusya tarafından hatta üstü örtülü şekilde Suriye yönetimi tarafından anlaşılır kabul edilmesi de Astana Süreci’nin kazanımlarından. 

Ankara, o süreçte Halep'te kuşatma altındaki bölgenin, Suriye ordusunun kontrolüne geçmesinde rol üstlendi. Bazı muhalifleri Halep'ten  çekti. 

Silah ve mühimmat sevkıyatını dondurdu. 

Ruslar da Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekâtı'yla YPG'nin önünü kesmesine göz yummuştu. 

Günümüzde durum eskisinden daha karmaşık. 

İdlib ve Suriye’nin kuzeyinde, bu sorunu ivedilikle çözmek neredeyse mümkün değil, çünkü süreç ilerledikçe dondurulmuş çatışmalar birikiyor, katmerleşiyor.  

Bölgeye çöken küresel emperyalizm, işte bu biriktirilen çatışmalardan besleniyor. 

Rus askeri uzmanları, Suriye rejimince özgürleştirilen bölgelerde rejimin kurumsallaşması ve egemenliğini güçlendirmesi adına yakın gelecekte sonuç alınamayacak yerleri zorlamaması gerektiği görüşünde. 

Türkçesi şu; “Sabırla koruk helva, dut yaprağı atlas olur.

Çünkü biliyorlar ki; tüm sorunları askeri yolla çözme fırsatı yok; ateşkes görüşmelerini kontrolsüz radikaller bozuyor. 

Bu nedenle bölgedeki aktörlerin, silahtan arındırma sürecini uygulamasını kademe kademe zamana yayması kaçınılmaz.

ABD, Türkiye’nin kontrolündeki “Çatışmasızlık Bölgesi” İdlib’e saldırdı…

ABD, Moskova ve Ankara'ya bildirimde bulunmadan İdlib gerilimi azaltma bölgesindeki, İdlib'e yakın Maaret-Misrin ve Kafer-Haya yerleşimlerine hava saldırısı düzenledi.

ABD'nin durup dururken Suriye'de silahlı isyancıların ve cihatçıların kontrolünde ama Türkiye’nin de “Astana Süreci”ne göre denetimle yükümlü olduğu İdlib'e hava saldırısı düzenlemesi gündemi alt üst eden bir gelişmeydi. 

Suriye ve Ortadoğu’daki istikrar arayışına düşen ABD bombaları…

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) hava saldırısında; El Kaide uzantısı Hurras ed-Din ile Ensar et-Tevhid ve diğer grupların liderlerinin toplantı amacıyla bulunduğu bir tesisi ve liderlerinin hedef alındığını savundu. 

Bu kişiler "ABD'nin vatandaşlarını (kiralık katil ordusu Blackwater) partnerlerini (PKK/SDG/YPG) ve masum sivilleri tehdit eden saldırılar”dan sorumluydu. 

Hava saldırısında 40 kişi öldü. 

Ölenler kimlerdi? 

Öldüğü söylenenler, ABD uçaklarınca kargaşa sırasında bölgeden mi çıkarıldı?

Acaba bombardıman sırasında bölgeye silah ve mühimmat mı atıldı? 

Oysa ABD'nin saldırısından önce Rusya'nın desteklediği Suriye Hükümeti, bölgede tek taraflı bir ateşkes ilan etmişti. 

Amerikalı sığır çobanlarının iddia ettiği gibi eğer El Kaide uzantısı Hurras ed-Din ile Ensar et-Tevhid gibi terörist grupların toplantıdaki liderlerini hedef aldılarsa, Ruslar ve Suriye Rejimi’nin bundan memnun olması gerekmez mi?

Hiç de öyle olmadığı anlaşıldı. 

Rusya, ABD'nin hava saldırısının, ateşkesin ardından bölgeye hakim olan sükuneti bozma riski taşıdığını duyurdu.

ABD, saldırı öncesi ne Moskova'ya ne de Ankara'ya bilgi vermemişti. 

ABD, Rusya ve Türkiye'ye bildirimde bulunmadan  sadece İdlib’i bombalamadı. 

Washington'da oturan beyaz adam, Suriye ve Ortadoğu’daki  istikrar arayışını bombaladı. 

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) tarafından, Kuzeybatı Suriye'nin El Kaide liderlerinin terörist faaliyetlerini aktif olarak yönettiği bir 'güvenli liman' haline geldiği iddia edilerek, 'şiddet ve aşırılık yanlılarını hedef almayı' sürdürecekleri ifade edildi.

İyi de bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? 

Ruslar, Şam yönetimi ve hatta Türkiye, ne zaman İdlib’e yönelik askeri operasyon düzenleyecek olsa bu Amerikalı sığır çobanları çıkıp, "Sakın ha, siviller var, çocuklar ölmesin, hem göç dalgası Türkiye sınırını zorlar…” demiyorlar mıydı? 

ABD, neden Türkiye’nin üstüne gelip duruyor? 

1-ABD bu saldırı ile Türkiye’ye "-Beni fazla sıkıştırma! Ben bölgede istediğimi yapabilecek durumdayım, çatışmayalım" mesajı ve üstü örtülü gözdağı verdi.

2-ABD bu saldırı ile Türkiye’nin kontrol ettiği muhalif unsurların, Fırat’ın doğusuna yapılacak Türk askeri harekatına karadan destek vermesinin önüne geçti.

3-ABD bu saldırı ile uzun süredir askıya aldığı Suriye operasyonlarını aktifleştirdi ve askeri varlığını hatırlattı.

4-ABD bu saldırı ile Türkiye’yi İdlip'teki yaptırımlar konusunda sürekli baskılayan Rusya’ya karşı rahat bir nefes almasını sağladı.

ABD'nin operasyonel  eylemliliği görüldüğü gibi çok olasılıklı. 

Ancak; Türk'e kefen biçilmez. Türkler şerbetli.

Bu tür tehditler, vız gelir tırıs gider.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete