Ümit Özdağ Rusya, Suriye ve sığınmacı ekseninde neyi başardı?

Ümit Özdağ Rusya, Suriye ve sığınmacı ekseninde neyi başardı?

Ümit Özdağ Rusya, Suriye ve sığınmacı ekseninde neyi başardı? Ümit Özdağ Rusya, Suriye ve sığınmacı ekseninde neyi başardı?

Uzun bir süredir sığınmacılar ve düzensiz göç sorunu, Türkiye'de en çok tartışılan konulardan biri. Sosyal medyada yapılan paylaşımlarda yabancı karşıtlığı toplumda arttığı gibi konu siyasetin gündemini de belirliyor.  Neden mi? Türkiye'nin, Suriyeli sığınmacılara yönelik kapsamlı uyum stratejisinin olmaması, iktidara yönelik eleştirilerden biri mesela. Bu kapsamda ne entegrasyon ne de asimile politikasından söz edilemez.

Sığınmacı karşıtı kampanyaya aşırı sağcı damga vurulmasını toplumun büyük kesimi doğru bulmuyor. Çünkü hemen her etniseteden birey, sığınmacılara tanınan ekonomik ayrıcalıkların kendilerine gösterilmemesinden şikayetçi. Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Arnavut Boşnak vs. Türkiye’de yaşayan ne kadar, farklı etnisiteye mensup yurttaş varsa hepsi aynı dertten muzdarip. İlk zamanlarda dini terminoloji kullanılarak yapılan Ensar - Muhacir edebiyatı, dindar kesimlerde dahi işlevselliğini çoktan kaybetti. Sokaktaki ortalama vatandaş, iktidarın Avrupa Birliği ile yapmak zorunda kaldığı sığınmacılarla ilgili anlaşma nedeniyle sığınmacılara hoşgörülü bakamıyor.

Sığınmacıların büyük çoğunluğu, Türkiye'de kendilerine sunulan ekonomik avantajlar, sağlık hizmetleri, yüksek hayat standardı gibi sebeplerden dolayı anlaşılır bir şekilde, savaşın hâlâ sürmekte olduğu Suriye’ye geri dönmek istemiyor. Türkiye ise Avrupa’ya geçmek isteyen sığınmacıları Yunanistan ve Bulgaristan sınırında engelliyor ve geri gönderiyor. Çünkü AB'nin, Türk Hükümetine küçümsenmeyecek miktarda ödeme yapması sözkonusu.

Özellikle Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın genel başkanlığını yaptığı Zafer Partisi'nin önayak olduğu sığınmacı karşıtı kampanya, son haftalarda büyük bir hız kazandı ve toplumun büyük bir kesiminde özellikle “z kuşağı” olarak adlandırılan genç kitlede farkındalık yarattı.

Kampanyanın iktidar üzerinde de baskı unsuruna dönüştüğü, AK Parti hükümetinin, 1 milyon Suriyeli sığınmacıyı, NATO’nun rejim değişikliğini amaçlayan vekil savaşının sürmekte olduğu Suriye’ye geri gönderme kararı almasından anlaşılıyor.

Bu kapsamda iç siyasette tansiyonun artmasına neden olan sığınmacılar meselesi için iktidar da tutum değişikliğine giderek, güvenli bölgelere gönüllü dönüş için yeni bir proje hazırladığını duyurdu. Demek ki hükümet çevrelerinin de bu konuda rahatsızlıkları ayyuka çıkmış.

Bu arada muhalefet de iktidarın, Türkiye’yi Avrupa’nın göçmen havuzu yaptığını iddia ederek sorunun çözümü için Şam yönetimi ile görüşülmesi gerektiğini savunuyor. Haksız da sayılmazlar. Suriye sorununun, Türkiye için temelde biri güvenlik biri de sığınmacılar olmak üzere iki boyutu mevcut. Savaş uzadıkça sığınmacı meselesi çok büyük sorun oldu. Sorunun çözümü, büyük ölçüde düzensiz göçmenlerin durdurulması ve sığınmacıların geri dönüşlerinin sağlanmasına bağlı olduğu kesin. Bunun içinde Ankara-Şam arasında diyalog kaçınılmaz.

Rusya, Suriye’den kontrollü çekilme ile Türkiye'ye fırsat sunuyor!..

Rusya'nın Ukrayna'da verdiği kayıplar, işgal operasyonunun zayıflaması, istenen ilerleyişin bir türlü sağlanamıyor olması, Moskova yönetiminin Suriye’den asker çekme seçeneğini gündeme taşıdı.

Nedenine gelince, Rusya; ABD baskısı ile Batı'nın yaptırımlarıyla ekonomik açıdan köşeye sıkıştı. Ayrıca Ukrayna'ya sevk edilen askeri kapasitesinde büyük kayıplar yaşıyor. Tüm bu açıkları kapatmak, kayıpları telafi etmek için bulunan çözüm, Suriye'den asker çekmek. Rusya'nın ülke dışındaki varlığı, temel olarak iki eksene dayanıyor. Bunlardan ilki düzenli Rus askeri birimleri diğeri ise Wagner bünyesindeki paralı askerler.

Örneğin Rusya Mali, Orta Afrika ve Libya gibi Afrika ülkelerinde daha çok Wagner unsurlarıyla varlık gösterirken, Suriye'deki Rus varlığı ise daha çok düzenli Rus ordu güçlerine dayanıyor. Bu durum, ayrıca Suriye'deki savaşın çok daha maliyetli olmasına kapı aralıyor.

Esed, Tahran ziyaretinde Rusya'nın çekilmesini mi konuştu?

Esed'in Tahran ziyaretinde ana meselenin, Rusya'nın çekilmesi sonrasında boşluğu İran'ın doldurmasına yönelik istişareler olduğu söylenebilir. Muhtemelen Rusya, Suriye'deki kara unsurlarının tamamını ve hava unsurlarının birçoğunu çekebileceği gibi askeri varlığını yalnızca, eskiden olduğu gibi Lazkiye-Tartus hattıyla sınırlayabilir.

Nitekim askeri uzmanlara göre Rusya'nın hava saldırılarının sona ermesi, karada Esed rejimine verdiği bombardıman ve kurmay desteğin kesilmesi, rejim güçlerinin operasyonel kabiliyetine büyük bir darbe vurabilir.

Doğal bir süreçte bu durum Suriyeli muhaliflerin yanı sıra Türkiye'nin de Suriye'nin kuzeydoğusunda Rusya-rejim himayesindeki YPG bölgelerine yeni bir operasyon başlatmasına alan açabilir.  Zaten Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ın kuzeyinde sürdürdüğü Pençe Kilit operasyonu, büyük ölçüde Suriye - Irak ve Suriye - Türkiye sınır bölgesinde kara hakimiyetinde üstünlük sağlamak amaçlı.

Rusya'nın Suriye'nin güneyindeki varlığı İsrail açısından İran'ı dengeleyici bir unsurdu. Bunun ortadan kalkması, İsrail'in Suriye'ye müdahalelerinde ve İran'ın vereceği karşılıklardaki görüntüyü de değiştirebilir.

Şam-Tahran diyaloğunda yeni süreç…

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in en yakın bölgesel müttefiki olan İran ziyaretinin, Rusya’nın çekilmesi sonrasında Suriye’de doğabilecek otorite boşluğunun doldurulması noktasında İran’ın desteğini almasına yönelik olduğu söyleniyor.

İran’ın önceliği, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra değişen küresel atmosfer kapsamında, Rusya’nın Suriye’den çekilmesi ile oluşabilecek istikrasızlığa meydan vermemek. Bu kapsamda Suriye ile stratejik ilişkileri güçlendirmenin yolunu arıyorlar. Ancak bu yol arayışında Türk Ordusu ile çatışmayı göze alabilecekler mi?

2011’de Suriye savaşının patlak vermesinden bu yana Tahran’ı ikinci kez ziyaret eden Beşşar Esed, İran ziyaretinde dini lider Ali Hamaney tarafından kabul edildi ve ayrıca Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile görüştü. İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi'ne (SNSC) bağlı bir yayın organı olan Nournews Haber Ajansı’na göre Esed, aynı gün, Suriye'ye dönmek üzere Tahran'dan ayrıldı.

18 milyon genç seçmen Hükümetin Suriye politikasını değiştirtiyor!..

Sığınmacı karşıtı kampanyada son zamanlarda en çok öne çıkan Zafer Partisi olmuştur. Aşırı sağcı İYİ Parti’den FETÖ’cülerin partiyi ele geçirdiği iddia edilince PKK'nın siyasi uzantısı HDP ile işbirliği yapıldığı ithamlarını gündeme getirerek ayrılan Ümit Özdağ önderliğinde kurulan bu orta sınıf partisi, sığınmacıları Türkiye’nin başlıca problemi olarak görüyor ve geri gönderilmeleri için etkili bir kampanya yürütüyor.

Sığınmacıların kalması halinde Türkiye’de iç savaş yaşanacağını iddia eden Zafer Partisi, kampanyasıyla aşırı sağcı çevreleri etrafında toplamayı başardı. Ayrıca Cumhur İttifakı karşıtı seçmen kitlesinin özellikle sağ merkez partisi olmaya hazırlanan İYİ Parti’ye geçişlerini büyük oranda dondurdu. Şimdi seküler sağ seçmenin kendisine yakın gördüğü yeni bir parti var, o parti de Ümit Hocanın lideri olduğu Zafer Partisi. Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın çıkışı ve söylemleri Z kuşağını yakalamış gözüküyor.

İşsizlik ve gelecek kaygısı ile boğuşan genç jenerasyon Ümit Hocaya gösterdiği ilgi ile Millet İttifakının muhalefet eylemliliğini beğenmediğini ortaya koymuş oldu. Bunun anlamı ne biliyor musunuz? 2023 seçimlerinde 64 milyon seçmenin 18 milyonunu oluşturan, yüzde 16’sı ilk defa oy kullanacak Z kuşağından oluşuyor. Bu da siyaset sahnesindeki önemlerini ortaya koyuyor. Yapılan kamuoyu araştırmalarından, Z kuşağının oy tercihlerinde, bu gençlerin yüzde 87,5’inin, anne babalarının tercih yönlendirmelerine uymayacakları anlaşılıyor.

Bu gençlerin daha çevreci, daha merhametli, daha hassas, daha bilinci açık olarak tercihlerini dile getirecekleri bekleniliyor. Sosyal medya kullanımlarına bakılırsa, yüzde 76’sının instagram, yüzde 28’i youtube kullanıyor. Twitter kullananların oranı ise yüzde 37. 

Bunun da oy kullanma tercihleri açısından önemli olduğu görülebilir. Uzmanlara göre yeni genç seçmen kitlesi kendisinden önceki kuşaklara göre oy kullanma davranışlarında çok daha esnek bir siyasal bakış açısına sahip. Oyları da kimlikleri gibi esnek. Oy kullanım tercihlerinde çok rahat bir şekilde farklı partilere ve kişilere yönelebilirler.

Zafer Partisi’nin PKK karşıtı Cumhur İttifakı içinde yer alma ihtimali hangi çevreleri rahatsız ediyor?

Ancak yükselişin bedeli geciktirilmedi. Hükümete yakın bazı medya kuruluşlarında Ümit Özdağ, kaos ve istikrarsızlık yaratmakla itham edilmekle kalmadı, ASAM bütçesiyle gerçekleştirdiği İsrail gezilerinde MOSSAD ve Yahudi lobileriyle ayrıca ABD’deki Yahudi think-tank kuruluşu JINSO ile kurduğu gizli ilişkilerle, Rant Corporation ile görüşmelerde bulunmakla suçlandı.

Ümit Özdağ ise “ben bir stratejik araştırma kuruluşunun başkanı olarak Rus istihbaratıyla da, Rus Genelkurmayı’yla da, Rus akademik çevreleri ile de, İran’la da, İran askeri istihbaratıyla da, Çinlilerle de, Amerikalılarla da, İsraillilerle de, Mısırlılarla da, hepsiyle görüştüm” dedi.

Şahsi düşüncem evet Ümit Hoca, İstihbaratçı olabilir ama mensubu olduğu istihbarat birimini, okyanus ötesinde, kraliçenin eteği altında yani uzaklarda aramayın, Ankara’da arayın. 

Ümit Hoca hakkında bu tür mesnetsiz iddiaların ortaya atılması, Zafer Partisini Cumhur İttifakı içinde görmek istemeyen odakların işi olabileceği hiç de uzak bir ihtimal sayılmaz.

Türkiye ile Yunanistan sığınmacı hapishanesine dönüştü…

Aslında Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın çıkışları, iktidar partisinin de işine gelecek şekilde sonuçlar verebilir. Neden mi? Çünkü Türkiye’de artan işsizlik, hayat pahalılığı, ekonomik kriz ekseninde her geçen gün yükselen sığınmacı karşıtı toplumsal muhalefet kimin aklına gelirdi ki AK Parti hükümetinin elini Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)’e karşı güçlendirsin?

Evet iktidar bu sığınmacı karşıtı toplumsal muhalefeti dışarıya karşı elini güçlendiren kart olarak görüyor ve koz olarak kullanıyor. Çünkü Avrupa Birliği ve UNHCR; hazırladıkları projelerle Türkiye ile Yunanistan’ın sığınmacı hapishanesine dönüştürdü.

Türkiye, dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke olmadaki birinciliği hiçbir ülkeye kaptırmıyor. Türkiye, yaklaşık 3,6 milyon kayıtlı Suriyeli mültecinin yanı sıra 320.000 kadar diğer uyruklardan UNHCR’nin ilgi alanına giren kişiye de ev sahipliği yapıyor.

Ankara; coğrafi sınırlandırmayı sürdürerek ve bu bağlamda Avrupa dışında gerçekleşen olaylardan dolayı Türkiye’ye gelmiş mülteciler için üçüncü ülkeye yerleştirmeyi en çok tercih edilen çözüm olarak koruyarak; 1951 Sözleşmesi ve 1967 Protokolü’ne taraftır.

Bu tür anlaşmalarlaTürkiye, uluslararası standartlara uygun etkin bir ulusal sığınma sistemi inşa edebilmek için yasal ve kurumsal reformlar gerçekleştirmeye zorlandı.

2013 Nisan ayında, Türkiye’nin ilk sığınma kanunu olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından uygun bulunmuş ve 11 Nisan 2014’te yürürlüğe girmiştir. Kanun, Türkiye’nin ulusal sığınma sisteminin temel dayanaklarını ortaya koyup; politika oluşturma ve Türkiye’deki tüm yabancılara ilişkin işlemlerden sorumlu olan başlıca kurum olarak Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nü kurmuştur.

Türkiye, aynı zamanda, Türkiye’de geçici koruma sağlanan kişilerin hakları, yükümlülükleri ve bu kişilere ilişkin prosedürleri ortaya koyan Geçici Koruma Yönetmeliği’ni 22 Ekim 2014 tarihinde kabul etmiştir. 

Bunlar iyi güzel de karakolda ayna var!

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Seçilmiş Kaynakça

https://www.wsws.org/tr/articles/2022/05/07/iopc-m07.html

https://www.mepanews.com/rusya-suriyeden-cekiliyor-mu-13800yy.htm

https://www.dunya.com/kose-yazisi/2023-secimleri-ve-z-kusaginin-onemi/614643

https://tr.sputniknews.com/20210129/arastirma-2023teki-secimde-z-kusagi-secmen-orani-yuzde-16-1043688976.html

https://www.yenisafak.com/yazarlar/bulent-orakoglu/zafer-partisi-lideri-umit-ozdag-mossad-ajani-mi-2062852

https://turkish.aawsat.com/home/article/3635531/hamaney-savaşın-yıkıntıları-esed’-kararlı-duruşuyla-yeniden-inşa-edilecek

https://www.dw.com/tr/önhon-sığınmacılar-meselesini-kaynağında-suriyede-çözmeliyiz/a-61728521

https://www.dw.com/tr/türkiyenin-sığınmacılarla-imtihanı-uyum-programlarının-iyileştirilmesi-gerekiyor/a-61523911

https://www.unhcr.org/tr/unhcrnin-tarihcesi

https://www.unhcr.org/tr/turkiyedeki-multeciler-ve-siginmacilar

Uzun bir süredir sığınmacılar ve düzensiz göç sorunu, Türkiye'de en çok tartışılan konulardan biri. Sosyal medyada yapılan paylaşımlarda yabancı karşıtlığı toplumda arttığı gibi konu siyasetin gündemini de belirliyor.  Neden mi? Türkiye'nin, Suriyeli sığınmacılara yönelik kapsamlı uyum stratejisinin olmaması, iktidara yönelik eleştirilerden biri mesela. Bu kapsamda ne entegrasyon ne de asimile politikasından söz edilemez.

Sığınmacı karşıtı kampanyaya aşırı sağcı damga vurulmasını toplumun büyük kesimi doğru bulmuyor. Çünkü hemen her etniseteden birey, sığınmacılara tanınan ekonomik ayrıcalıkların kendilerine gösterilmemesinden şikayetçi. Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Arnavut Boşnak vs. Türkiye’de yaşayan ne kadar, farklı etnisiteye mensup yurttaş varsa hepsi aynı dertten muzdarip. İlk zamanlarda dini terminoloji kullanılarak yapılan Ensar - Muhacir edebiyatı, dindar kesimlerde dahi işlevselliğini çoktan kaybetti. Sokaktaki ortalama vatandaş, iktidarın Avrupa Birliği ile yapmak zorunda kaldığı sığınmacılarla ilgili anlaşma nedeniyle sığınmacılara hoşgörülü bakamıyor.

Sığınmacıların büyük çoğunluğu, Türkiye'de kendilerine sunulan ekonomik avantajlar, sağlık hizmetleri, yüksek hayat standardı gibi sebeplerden dolayı anlaşılır bir şekilde, savaşın hâlâ sürmekte olduğu Suriye’ye geri dönmek istemiyor. Türkiye ise Avrupa’ya geçmek isteyen sığınmacıları Yunanistan ve Bulgaristan sınırında engelliyor ve geri gönderiyor. Çünkü AB'nin, Türk Hükümetine küçümsenmeyecek miktarda ödeme yapması sözkonusu.

Özellikle Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın genel başkanlığını yaptığı Zafer Partisi'nin önayak olduğu sığınmacı karşıtı kampanya, son haftalarda büyük bir hız kazandı ve toplumun büyük bir kesiminde özellikle “z kuşağı” olarak adlandırılan genç kitlede farkındalık yarattı.

Kampanyanın iktidar üzerinde de baskı unsuruna dönüştüğü, AK Parti hükümetinin, 1 milyon Suriyeli sığınmacıyı, NATO’nun rejim değişikliğini amaçlayan vekil savaşının sürmekte olduğu Suriye’ye geri gönderme kararı almasından anlaşılıyor.

Bu kapsamda iç siyasette tansiyonun artmasına neden olan sığınmacılar meselesi için iktidar da tutum değişikliğine giderek, güvenli bölgelere gönüllü dönüş için yeni bir proje hazırladığını duyurdu. Demek ki hükümet çevrelerinin de bu konuda rahatsızlıkları ayyuka çıkmış.

Bu arada muhalefet de iktidarın, Türkiye’yi Avrupa’nın göçmen havuzu yaptığını iddia ederek sorunun çözümü için Şam yönetimi ile görüşülmesi gerektiğini savunuyor. Haksız da sayılmazlar. Suriye sorununun, Türkiye için temelde biri güvenlik biri de sığınmacılar olmak üzere iki boyutu mevcut. Savaş uzadıkça sığınmacı meselesi çok büyük sorun oldu. Sorunun çözümü, büyük ölçüde düzensiz göçmenlerin durdurulması ve sığınmacıların geri dönüşlerinin sağlanmasına bağlı olduğu kesin. Bunun içinde Ankara-Şam arasında diyalog kaçınılmaz.

Rusya, Suriye’den kontrollü çekilme ile Türkiye'ye fırsat sunuyor!..

Rusya'nın Ukrayna'da verdiği kayıplar, işgal operasyonunun zayıflaması, istenen ilerleyişin bir türlü sağlanamıyor olması, Moskova yönetiminin Suriye’den asker çekme seçeneğini gündeme taşıdı.

Nedenine gelince, Rusya; ABD baskısı ile Batı'nın yaptırımlarıyla ekonomik açıdan köşeye sıkıştı. Ayrıca Ukrayna'ya sevk edilen askeri kapasitesinde büyük kayıplar yaşıyor. Tüm bu açıkları kapatmak, kayıpları telafi etmek için bulunan çözüm, Suriye'den asker çekmek. Rusya'nın ülke dışındaki varlığı, temel olarak iki eksene dayanıyor. Bunlardan ilki düzenli Rus askeri birimleri diğeri ise Wagner bünyesindeki paralı askerler.

Örneğin Rusya Mali, Orta Afrika ve Libya gibi Afrika ülkelerinde daha çok Wagner unsurlarıyla varlık gösterirken, Suriye'deki Rus varlığı ise daha çok düzenli Rus ordu güçlerine dayanıyor. Bu durum, ayrıca Suriye'deki savaşın çok daha maliyetli olmasına kapı aralıyor.

Esed, Tahran ziyaretinde Rusya'nın çekilmesini mi konuştu?

Esed'in Tahran ziyaretinde ana meselenin, Rusya'nın çekilmesi sonrasında boşluğu İran'ın doldurmasına yönelik istişareler olduğu söylenebilir. Muhtemelen Rusya, Suriye'deki kara unsurlarının tamamını ve hava unsurlarının birçoğunu çekebileceği gibi askeri varlığını yalnızca, eskiden olduğu gibi Lazkiye-Tartus hattıyla sınırlayabilir.

Nitekim askeri uzmanlara göre Rusya'nın hava saldırılarının sona ermesi, karada Esed rejimine verdiği bombardıman ve kurmay desteğin kesilmesi, rejim güçlerinin operasyonel kabiliyetine büyük bir darbe vurabilir.

Doğal bir süreçte bu durum Suriyeli muhaliflerin yanı sıra Türkiye'nin de Suriye'nin kuzeydoğusunda Rusya-rejim himayesindeki YPG bölgelerine yeni bir operasyon başlatmasına alan açabilir.  Zaten Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ın kuzeyinde sürdürdüğü Pençe Kilit operasyonu, büyük ölçüde Suriye - Irak ve Suriye - Türkiye sınır bölgesinde kara hakimiyetinde üstünlük sağlamak amaçlı.

Rusya'nın Suriye'nin güneyindeki varlığı İsrail açısından İran'ı dengeleyici bir unsurdu. Bunun ortadan kalkması, İsrail'in Suriye'ye müdahalelerinde ve İran'ın vereceği karşılıklardaki görüntüyü de değiştirebilir.

Şam-Tahran diyaloğunda yeni süreç…

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in en yakın bölgesel müttefiki olan İran ziyaretinin, Rusya’nın çekilmesi sonrasında Suriye’de doğabilecek otorite boşluğunun doldurulması noktasında İran’ın desteğini almasına yönelik olduğu söyleniyor.

İran’ın önceliği, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra değişen küresel atmosfer kapsamında, Rusya’nın Suriye’den çekilmesi ile oluşabilecek istikrasızlığa meydan vermemek. Bu kapsamda Suriye ile stratejik ilişkileri güçlendirmenin yolunu arıyorlar. Ancak bu yol arayışında Türk Ordusu ile çatışmayı göze alabilecekler mi?

2011’de Suriye savaşının patlak vermesinden bu yana Tahran’ı ikinci kez ziyaret eden Beşşar Esed, İran ziyaretinde dini lider Ali Hamaney tarafından kabul edildi ve ayrıca Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile görüştü. İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi'ne (SNSC) bağlı bir yayın organı olan Nournews Haber Ajansı’na göre Esed, aynı gün, Suriye'ye dönmek üzere Tahran'dan ayrıldı.

18 milyon genç seçmen Hükümetin Suriye politikasını değiştirtiyor!..

Sığınmacı karşıtı kampanyada son zamanlarda en çok öne çıkan Zafer Partisi olmuştur. Aşırı sağcı İYİ Parti’den FETÖ’cülerin partiyi ele geçirdiği iddia edilince PKK'nın siyasi uzantısı HDP ile işbirliği yapıldığı ithamlarını gündeme getirerek ayrılan Ümit Özdağ önderliğinde kurulan bu orta sınıf partisi, sığınmacıları Türkiye’nin başlıca problemi olarak görüyor ve geri gönderilmeleri için etkili bir kampanya yürütüyor.

Sığınmacıların kalması halinde Türkiye’de iç savaş yaşanacağını iddia eden Zafer Partisi, kampanyasıyla aşırı sağcı çevreleri etrafında toplamayı başardı. Ayrıca Cumhur İttifakı karşıtı seçmen kitlesinin özellikle sağ merkez partisi olmaya hazırlanan İYİ Parti’ye geçişlerini büyük oranda dondurdu. Şimdi seküler sağ seçmenin kendisine yakın gördüğü yeni bir parti var, o parti de Ümit Hocanın lideri olduğu Zafer Partisi. Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın çıkışı ve söylemleri Z kuşağını yakalamış gözüküyor.

İşsizlik ve gelecek kaygısı ile boğuşan genç jenerasyon Ümit Hocaya gösterdiği ilgi ile Millet İttifakının muhalefet eylemliliğini beğenmediğini ortaya koymuş oldu. Bunun anlamı ne biliyor musunuz? 2023 seçimlerinde 64 milyon seçmenin 18 milyonunu oluşturan, yüzde 16’sı ilk defa oy kullanacak Z kuşağından oluşuyor. Bu da siyaset sahnesindeki önemlerini ortaya koyuyor. Yapılan kamuoyu araştırmalarından, Z kuşağının oy tercihlerinde, bu gençlerin yüzde 87,5’inin, anne babalarının tercih yönlendirmelerine uymayacakları anlaşılıyor.

Bu gençlerin daha çevreci, daha merhametli, daha hassas, daha bilinci açık olarak tercihlerini dile getirecekleri bekleniliyor. Sosyal medya kullanımlarına bakılırsa, yüzde 76’sının instagram, yüzde 28’i youtube kullanıyor. Twitter kullananların oranı ise yüzde 37. 

Bunun da oy kullanma tercihleri açısından önemli olduğu görülebilir. Uzmanlara göre yeni genç seçmen kitlesi kendisinden önceki kuşaklara göre oy kullanma davranışlarında çok daha esnek bir siyasal bakış açısına sahip. Oyları da kimlikleri gibi esnek. Oy kullanım tercihlerinde çok rahat bir şekilde farklı partilere ve kişilere yönelebilirler.

Zafer Partisi’nin PKK karşıtı Cumhur İttifakı içinde yer alma ihtimali hangi çevreleri rahatsız ediyor?

Ancak yükselişin bedeli geciktirilmedi. Hükümete yakın bazı medya kuruluşlarında Ümit Özdağ, kaos ve istikrarsızlık yaratmakla itham edilmekle kalmadı, ASAM bütçesiyle gerçekleştirdiği İsrail gezilerinde MOSSAD ve Yahudi lobileriyle ayrıca ABD’deki Yahudi think-tank kuruluşu JINSO ile kurduğu gizli ilişkilerle, Rant Corporation ile görüşmelerde bulunmakla suçlandı.

Ümit Özdağ ise “ben bir stratejik araştırma kuruluşunun başkanı olarak Rus istihbaratıyla da, Rus Genelkurmayı’yla da, Rus akademik çevreleri ile de, İran’la da, İran askeri istihbaratıyla da, Çinlilerle de, Amerikalılarla da, İsraillilerle de, Mısırlılarla da, hepsiyle görüştüm” dedi.

Şahsi düşüncem evet Ümit Hoca, İstihbaratçı olabilir ama mensubu olduğu istihbarat birimini, okyanus ötesinde, kraliçenin eteği altında yani uzaklarda aramayın, Ankara’da arayın. 

Ümit Hoca hakkında bu tür mesnetsiz iddiaların ortaya atılması, Zafer Partisini Cumhur İttifakı içinde görmek istemeyen odakların işi olabileceği hiç de uzak bir ihtimal sayılmaz.

Türkiye ile Yunanistan sığınmacı hapishanesine dönüştü…

Aslında Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın çıkışları, iktidar partisinin de işine gelecek şekilde sonuçlar verebilir. Neden mi? Çünkü Türkiye’de artan işsizlik, hayat pahalılığı, ekonomik kriz ekseninde her geçen gün yükselen sığınmacı karşıtı toplumsal muhalefet kimin aklına gelirdi ki AK Parti hükümetinin elini Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)’e karşı güçlendirsin?

Evet iktidar bu sığınmacı karşıtı toplumsal muhalefeti dışarıya karşı elini güçlendiren kart olarak görüyor ve koz olarak kullanıyor. Çünkü Avrupa Birliği ve UNHCR; hazırladıkları projelerle Türkiye ile Yunanistan’ın sığınmacı hapishanesine dönüştürdü.

Türkiye, dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke olmadaki birinciliği hiçbir ülkeye kaptırmıyor. Türkiye, yaklaşık 3,6 milyon kayıtlı Suriyeli mültecinin yanı sıra 320.000 kadar diğer uyruklardan UNHCR’nin ilgi alanına giren kişiye de ev sahipliği yapıyor.

Ankara; coğrafi sınırlandırmayı sürdürerek ve bu bağlamda Avrupa dışında gerçekleşen olaylardan dolayı Türkiye’ye gelmiş mülteciler için üçüncü ülkeye yerleştirmeyi en çok tercih edilen çözüm olarak koruyarak; 1951 Sözleşmesi ve 1967 Protokolü’ne taraftır.

Bu tür anlaşmalarlaTürkiye, uluslararası standartlara uygun etkin bir ulusal sığınma sistemi inşa edebilmek için yasal ve kurumsal reformlar gerçekleştirmeye zorlandı.

2013 Nisan ayında, Türkiye’nin ilk sığınma kanunu olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından uygun bulunmuş ve 11 Nisan 2014’te yürürlüğe girmiştir. Kanun, Türkiye’nin ulusal sığınma sisteminin temel dayanaklarını ortaya koyup; politika oluşturma ve Türkiye’deki tüm yabancılara ilişkin işlemlerden sorumlu olan başlıca kurum olarak Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nü kurmuştur.

Türkiye, aynı zamanda, Türkiye’de geçici koruma sağlanan kişilerin hakları, yükümlülükleri ve bu kişilere ilişkin prosedürleri ortaya koyan Geçici Koruma Yönetmeliği’ni 22 Ekim 2014 tarihinde kabul etmiştir. 

Bunlar iyi güzel de karakolda ayna var!

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Seçilmiş Kaynakça

https://www.wsws.org/tr/articles/2022/05/07/iopc-m07.html

https://www.mepanews.com/rusya-suriyeden-cekiliyor-mu-13800yy.htm

https://www.dunya.com/kose-yazisi/2023-secimleri-ve-z-kusaginin-onemi/614643

https://tr.sputniknews.com/20210129/arastirma-2023teki-secimde-z-kusagi-secmen-orani-yuzde-16-1043688976.html

https://www.yenisafak.com/yazarlar/bulent-orakoglu/zafer-partisi-lideri-umit-ozdag-mossad-ajani-mi-2062852

https://turkish.aawsat.com/home/article/3635531/hamaney-savaşın-yıkıntıları-esed’-kararlı-duruşuyla-yeniden-inşa-edilecek

https://www.dw.com/tr/önhon-sığınmacılar-meselesini-kaynağında-suriyede-çözmeliyiz/a-61728521

https://www.dw.com/tr/türkiyenin-sığınmacılarla-imtihanı-uyum-programlarının-iyileştirilmesi-gerekiyor/a-61523911

https://www.unhcr.org/tr/unhcrnin-tarihcesi

https://www.unhcr.org/tr/turkiyedeki-multeciler-ve-siginmacilar