<h3><span><strong>Ateistlerin dikkatine!..</strong></span></h3> <div><strong>“İçinden uyarıcı geçmemiş hiçbir ümmet yoktur!..”</strong></div> <div><strong>Sümerlerle</strong> ilgili kitaplar yazmış olan <strong>Muazzez</strong> <strong>İlmiye</strong> <strong>Çığ</strong> başta olmak üzere <strong>Gönül Tekin, Celal Şengör, Ahmet Arslan</strong> ve son dönemde bunlara katılan <strong>İlber</strong> <strong>Ortaylı</strong> gibi isimler; kutsal kitapların <strong>Sümer</strong> tabletlerinden alıntı olduğunu belirterek; “<strong>Orada yazan ne varsa, bu kitapları yazanlar(!) oradan almışlar”</strong> diyerek, <strong>Muazzez</strong> <strong>İlmiye</strong> <strong>Çığ’ın</strong> “<strong>Kur’an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni</strong>” kitabından örnek veriyorlar!..</div> <div>Bunlar gibi sosyal medyada da birçok kişinin yanı sıra özel açılmış siteler, paylaşım ve tartışmalar yaparak, konuyu sürekli gündemde tutuyorlar!..</div> <div>Buna dayanarak, “<strong>Kur’an’ı, Muhammed yazdı</strong>” ısrar ve iddiasındalar!..</div> <div><strong>Hazreti</strong> <strong>Peygamber’in</strong>, kendinden binlerce yıl önce yaşamış bir kavmi bilip yazması mümkün değilken; bu ısrarlarını sürdürüyorlar!</div> <div><strong>Samuel</strong> <strong>Noah</strong> <strong>Kramer’in</strong>, “<strong>Tarih Sümer'de Başlar</strong>” kitabını okuyan bu kafadakiler; kitapta, <strong>Sümerlerin</strong> insanlık tarihine katkıda bulundukları <strong>39</strong> alanı görünce, gerçekten tarihin <strong>Sümerlerle</strong> başladığını zannediyorlar ki, “<strong>Dilmum Ülkesi</strong>”nde gezinip, duruyorlar!..</div> <div>Hem “<strong>Kur’an’ı Muhammed yazdı</strong>” diyorlar hem de tamamı “<strong>Sümer tabletlerinden alıntı</strong>” iddiasındalar!..</div> <div>Yıllardır aranan ve ne <strong>Sümer</strong> tabletlerinde ne <strong>Tevrat’ta</strong> ne <strong>İncil’de</strong> geçmeyip, sadece <strong>Kur'an-ı Kerim'de</strong> geçen; arayanlar tarafından da “<strong>Kumların Atlantisi</strong>” olarak isimlendirilen ve <strong>Kur’an’da</strong> “<strong>Ahkaf”</strong> adıyla anılan, <strong>Yemen</strong> ile <strong>Umman</strong> arasında katlı evleri, muhteşem sarayları, yüksek sütunları ve meşhur <strong>İrem</strong> <strong>bağlarıyla</strong> anılan; insanların ‘<strong>İrem’</strong> dediği şehir; <strong>Arkeolog</strong> <strong>Nicholas</strong> <strong>Clapp</strong> tarafından <strong>1990’lı</strong> yılların başında bulundu!..</div> <div>Kendilerine <strong>Hud</strong> <strong>Peygamber’in</strong> gönderildiği ve adına sure olan <strong>Ahkaf</strong> <strong>Bölgesi’nde</strong> yaşayan <strong>Ad</strong> <strong>Kavmi’nin</strong> kurduğu dünyadaki cennet <strong>İrem</strong> <strong>Şehri’nin</strong> kalıntılarında, bire bir <strong>Kur’an’da</strong> anlatıldığı gibi yüksek sütunlu şehir, yine <strong>Kur’an’ın</strong> belirttiği gibi <strong>helak</strong> <strong>edildiği</strong> anlaşılmıştır!..</div> <div>Ve <strong>Allah</strong>; “<strong>Görmedin mi Rabbin ne yaptı Ad Kavmi’ne?!.</strong></div> <div><strong>Sütunlar sahibi İrem’e?.. Ki, ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı!..</strong></div> <div><strong>Onlar soğuk ve şiddetli bir rüzgârla yok edildiler…</strong></div> <div><strong>Allah, o rüzgârı yedi gece, sekiz gündüz, aralıksız olarak başlarına sardı…</strong></div> <div><strong>Böylece o halk, içi boş hurma kütükleri gibi yere serildiler!..</strong>” diyerek, <strong>o kavmin</strong> haberini, elçisine vermiştir…</div> <div><strong>Kur’an</strong> dışındaki kutsal kitaplarda bahsi geçmeyen bu şehri, <strong>vahiy</strong> olmasa <strong>Hazreti</strong> <strong>Peygamber’in</strong> bilmesi mümkün olmadığı gibi, <strong>Kur’an’ın</strong> <strong>Sümerlerden</strong> alındığının da gerçek olmadığının ispatıdır!..</div> <div>Şüphesiz, <strong>Kur’an</strong>, <strong>Allah’ın</strong> vahiy yoluyla <strong>Hazreti</strong> <strong>Muhammed’e</strong> indirdiği bir kitaptır ve <strong>Hazreti</strong> <strong>Muhammed</strong> yazmamıştır; O da <strong>Kur’an’a</strong> uyup, tebliğ görevini yapmıştır!.. (*) (**)</div> <div><strong>*</strong></div> <h3><span><strong>Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan bir talep… Bir de öneri!..</strong></span></h3> <div><strong>“Ey iman edenler!.. Kendinizin, anne-babanızın ve yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak, adaleti ayakta tutun… …Adil olun… Allah, yaptıklarınızdan haberdardır!..”</strong></div> <div><strong></strong></div> <div><strong>58</strong> yaşındayım… <strong>86</strong> yaşında annem var benim… <strong>Anjiyo</strong> olmuştu kalp rahatsızlığı var… <strong>İlaç</strong> kullanıyor… <strong>Hiper</strong> tansiyonu var. <strong>Akciğerinde</strong> sorun var... <strong>Romatizma</strong> var, gözleri iyi görmüyor!.. Arada bir fenalaşır; iğne yaptırır... Bazen de <strong>serum</strong> takarlar!..</div> <div>Yaşadığı ilçede, ciddi anlamda ilgilenebilecek kimse olmadığı için <strong>sabah</strong>, <strong>öğle</strong> <strong>sonu</strong> ve <strong>akşam</strong> olmak üzere günde 3 defa ararım. Bazen 5 defa da ararım ama 3 kez kesin ararım!..</div> <div><strong>2 Haziran’da</strong> aradığımda, kendisini iyi hissetmediğini söyleyince; ben de, “<strong>gelirim</strong>” dedim ve gittim!..</div> <div><strong>4 Haziran</strong> sabahı saat 10:00 gibi, ilçe hastanesinin aciline götürdüm…</div> <div>Muayenesini yapan hekim, <strong>tahlil</strong> yaptırmamız gerektiğini söyledi… Elimize herhangi bir <strong>barkod</strong> filan verilmediği için çıkıp, görevli; sonradan da adının <strong>S.S.A.</strong> olduğunu ve polisin ‘<strong>ebe’</strong>, tanıyanların ‘<strong>başhemşire’</strong> dediği hanımefendinin oturduğu masaya gittik.</div> <div>İdrar tahlili için çıkış aldı, bardağa <strong>barkodu</strong> yapıştırıp, bana verdi…</div> <div>Kan tahlili için olan <strong>barkodu</strong> bize vermeyip, kendi aldı ve biraz <strong>asabi</strong> görüntüsüyle, eliyle işaret ettiği yere doğru gidip, sola dönünce karşıdaki koltuğa oturmasını istedi annemden… Koluna girip götürdüm… İki tüp kan aldı ve ‘<strong>zemin kata inin’</strong> dedi.</div> <div>Kan ve idrar tahlilini verdikten sonra, ne zaman çıkacağını sordum: “<strong>2 saat sonra</strong>” dediler… <strong>11:35’te</strong> telefonuma; “<strong>Tahlil sonucunuz çıkmıştır, lütfen muayene olduğunuz polikliniğe başvurunuz…</strong>” mesajı geldi ve 1 ya da 2 dakika sonra da ekranda yazdı… Kontrol için doktora gittik... <strong>Hekim</strong>, “<strong>Hani</strong> <strong>film</strong>?” dedi. “<strong>Bize film demedi kimse</strong>” dedim. Sonuçta filmi de çektirdik...</div> <div>Serum verilmesine karar vermiş…</div> <div>Kan alan <strong>asabi</strong> hanımefendi, elinde kağıtla konuşuyordu.</div> <div>“<strong>Serum harici, daha çabuk bir şey yapılma imkanı var mı</strong>” diye sordum…</div> <div>Köyler(Mahalle)den gelenlere bağırıp çağırmayı, kendini büyük görmeyi o kadar içine sindirmiş ki, <strong>bağırarak</strong> bir şeyler söyledi! Ben hem <strong>hiper</strong> <strong>tansiyon</strong> hem de günde iki defa farklı, ağır <strong>antidepresyon</strong> hapı alıyorum ve <strong>kahvaltı</strong> yapmadığım için almamıştım. Kağıdı masaya vurdu!</div> <div>“<strong>Hastaya bakmıyorum</strong>” dedi.</div> <div>Benim <strong>doktora</strong> <strong>hakaret</strong> ettiğimi söyledi… Daha sonra anladım ki, <strong>kameranın</strong> <strong>görüş</strong> <strong>alanına</strong> girmeyen ve <strong>kolon</strong> da bulunan bir yere yönünü dönüp, sırtı da bize gelecek şekilde <strong>hakarete</strong> devam edince; ilaç almadığım sorun çıkar korkusuyla, “<strong>Hakaret etme, böyle konuşma</strong>” dedim.</div> <div>Devam edince de, iki defa “<strong>Polis çağır, polis çağır</strong>” diye sesimi yükselttim… <strong>Hastane</strong> <strong>polisi</strong> bir kişi geldi. Memurun yanının gidip, “<strong>Beni götür, ifademi al</strong>” diyerek, gidecektim ki, halâ bulunduğu yeri terk etmeden <strong>hakaret</strong> ediyor, “<strong>İşine bak, kes sesini!..</strong>” şeklinde bağırdım!.. Hastane içerisindeki <strong>polis</strong> odasına gittik... Polis, 2 tane güvenlik görevlisi çağırıp, beni beklemelerini söyleyerek gitti!</div> <div>‘<strong>Beyaz Kod’</strong> vermişler!.. Epey zaman sonra <strong>sivil</strong> <strong>polisler</strong> geldi... Ben giderken bahsi geçen personelin, <strong>arkamdan</strong> <strong>küfür</strong> <strong>ettiği</strong> söylendi!..</div> <div>Bu arada, <strong>şikayetçi</strong> <strong>personel</strong> ne kendisi vermiş ne de diğer personele, annemin talebine rağmen yaklaşık <strong>35-40 dakika</strong> serum verdirtmemiş!</div> <div>Annem, <strong>hastane</strong> <strong>polisinden</strong> yardım istemiş ve daha sonra dışarı bizim yanımıza geldi… Saat: <strong>12:15</strong> ya da <strong>12.20</strong> arası, ben annemi götürmek isterken, hastane polisi yanımıza gelerek, “<strong>Teyze, nereye gidiyorsun, ben serum işini ayarladım, gel serum verecekle</strong>r” diyerek, benim de dışarıda bulunduğm yerden biraz daha uzağa gitmemi isteyerek, anneme serum verilmesini sağladı!</div> <div><strong>1990’lı</strong> yıllarda yeni kurulan ve benim de çalışmaya başladığım gazetenin tanıtımı için 2 defa illeri gezdim... Daha sonra, <strong>emekli</strong> olmama yakın dönemde, <strong>gazeteye</strong> ‘<strong>İl İl Türkiye’</strong> başlıklı yazı dizisi için bir defa daha ve ardından aynı isimle yayımlanan <strong>kitap</strong> için bir daha <strong>81</strong> <strong>ilin</strong> <strong>tamamı</strong>, <strong>922</strong> <strong>ilçenin</strong> <strong>500’ünü</strong> gezdim ve hiç bir <strong>hastanede</strong> ve hiç bir <strong>personelle</strong> <strong>tartışma</strong>, <strong>karokulluk</strong> olma ya da <strong>mahkemelik</strong> işim olmadı.</div> <div>Öte yandan; <strong>Bahçelievler</strong>-<strong>Yenibosna’da</strong> oturmam nedeniyle, eşimin hamileliğinin 5 buçuk aylık dönemdeki kontrollerini, evime yakın olan Hayrunnisa Hastanesi’nde yaptırdım… Son gidişimizde, bir sıkıntı olduğu ve çocuğun engelli ihtimali olma durumu nedeniyle <strong>Cerrahpaşa’ya</strong> gitmemizi tavsiye ettiler! Orada görüştüğümüz hekim, çocuğun doğsa bile <strong>yaşamayacağını</strong> söyleyerek, <strong>kürtaj</strong> yaptırmamız için <strong>Esenler’de</strong> bir özel hastane ismi verdi!..</div> <div>Oradan ayrıldık ve <strong>Bakırköy</strong> Yenimahalle Kadın Doğum Hastanesi’ne gittik... Kontrol ettiler ve <strong>zehirlenme</strong> olabileceği öngörüsüyle eşimi hastaneya yatırdılar…</div> <div>4 Ocak <strong>2004</strong> yılında, 6 aylık; <strong>pramatüre</strong> ve 1 kilo 125 gram, aynı zamanda ‘<strong>osteogenesis</strong> <strong>imperfekta’</strong> olarak çocuk dünyaya geldi. Çocuğumdan dolayı, <strong>sürekli</strong> <strong>hastanelere</strong> gittim ve gitmekteyim! Hatta ilk zaman hastaneden <strong>taburcu</strong> edildikten sonra <strong>gelişim</strong> göstermeyen çocuğun kuveze alınması gerektiği, alınması için de, kontrol yapan hekimin <strong>özel</strong> <strong>muayenehanesine</strong> gitmezsek, yatma imkanı olmadığı, anlayacağımız dille anlatıldı!..</div> <div>Gazeteden birilerini aratmadan, siyasetten bir talepte bulunmadan, hekimin Gaziosmanpaşa’daki <strong>özel</strong> <strong>muayenehansine</strong> bir cuma günü gittik, ücretini ödedik ve pazartesi, çocuğu kuveze aldılar!..</div> <div>Böyle bir zamanda bile sorun çıkarmayan ben; gece-gündüz hastanelerde olmama rağmen ne <strong>Türkiye’yi</strong> dolaşırken ne de çocuğumun tedavisi için uğraşırken <strong>karakolluk</strong>, <strong>ifadelik</strong> ve <strong>mahkemelik</strong> bir durum yaşamadım!</div> <div>Ta ki, <strong>4 Haziran 2024</strong> Salı gününe kadar…</div> <div>İfade için gittiğimiz <strong>karakolda</strong>, bizi bekleme salonunda <strong>90</strong> <strong>dakika</strong> <strong>bekletmeleri</strong>, bekleme salonunda <strong>ifade</strong> <strong>alma</strong> dayatması, (izlenmediği halde) ifade alan memurun başhekimle <strong>videoyu</strong> izlediğini, benim <strong>saldırdığımı</strong>, <strong>küfrettiğimi</strong>, hatta <strong>vurduğumu</strong>; annemin şikayetçi olmaması için sözlü şiddete maruz kaldığını, söylediklerimin bir kısmının <strong>yazdırılmadığını</strong>, bir kısmının <strong>eksik</strong> yazıldığını <strong>ifade</strong> <strong>özgürlüğünün</strong> ancak <strong>onun</strong> <strong>istediği</strong> <strong>şekilde</strong> ifade vermek olduğunu, … bize dayatmaya çalışan polis memuru için size söyleyeceğim bir şey yok! <strong>Başhekim</strong> ve <strong>polisin</strong> davaya dahil edilmesi için <strong>hukuki</strong> <strong>bütün</strong> <strong>yolları</strong> sonuna kadar zorlayacağım!..</div> <div>Kısacası; <strong>Yatağan’da</strong> görevli Uzman Çavuş Ali Aladağlı’ya, Muğla’da 14 Mart 2022 yılında kumpas kuran Doktor Tahir Tarımer olayının bir benzeri bize yaşatılmak istenmiştir!..</div> <div>Sayın <strong>Bakan</strong>, yazının başlığındaki talebim şudur: Bu tür <strong>davaların</strong> birçoğu “<strong>personelin şikayetinden vazgeçmesi</strong>” nedeniyle genellikle kamu davasına dönüşürken, bazen de <strong>savcılık</strong> tarafından <strong>takipsizlik</strong> verilmektedir!</div> <div>Ben, davaya <strong>takipsizlik</strong> verilmesini ve personelinizin <strong>şikayetinden</strong> <strong>vaz</strong> <strong>geçmesini</strong> istemiyorum!.. Personelinizin şikayetinden <strong>vazgeçmemesi</strong> için ne gerekiyorsa yapılmasını talep ediyorum!..</div> <div>Benim hayatımı da yaksa, ben bu davayı sonuna kadar sürdüreceğim!.. Suçluysam, verilecek bütün <strong>cezalar</strong> başım gözüm üstüne!..</div> <div><strong>Malcolm X’in</strong>; <strong>“</strong><strong>Ben gerçeğin peşindeyim; kimin söylediği önemli değil. Ben adaletin peşindeyim; kim için ve kime karşı olduğu önemli değil</strong><strong>”</strong><strong> </strong>dediği gibi; ben sadece <strong>kendim</strong> için değil, sağlık personeline karşı işlenen suçlarda <strong>cezalar</strong> yarı oranında <strong>artırılmasına</strong> rağmen, her gün gazetelerin üçüncü sayfasında bu konuda bir haber çıkmaktadır! Hapis yatmayı göze alan bu insanların tamamının <strong>suçlu</strong> olduğunu söylemek yanlış olur! Dolayısıyla, <strong>sağlık</strong> <strong>personeline</strong> <strong>diğer</strong> <strong>memurlardan</strong> <strong>farklı</strong> <strong>ceza</strong> <strong>iltiması</strong> sağlanmasına rağmen <strong>olaylar</strong> <strong>durmuyorsa</strong>, burada bir <strong>yanlışlık</strong> olduğu ve bazı sağlık personelinin sütten çıkmış ak kaşık olmadığı da aşikârdır!</div> <div>Bu konuda, <strong>herkes için adalet</strong> mücadelesinde gelebilecek bütün zorluklara hazır olarak davamın devam ettirilmesini talep ediyorum!..</div> <div>Bu vesileyle, <strong>hekimleri</strong> olayın içine katmadan; bana ve başkalarına uygulanırken şahit olduğum; <strong>bordo</strong>, <strong>yeşil</strong>, <strong>mavi</strong>, <strong>lacivert</strong>, <strong>kahverengi</strong>, <strong>kırmızı</strong> önlüklülerle, temizlik görevlilerinin, kantincilerin, güvenlikçilerin hasta ve hasta yakınlarına; “<strong>Geri dur, yaklaşma, kapının dışında bekle, girme dedik, o çizgiyi geçme, sağır mısın, bağırmadan konuş, haddini bil, oradan söyle, ben insanlık yapıp, 4 ay sonrasına ultrasyon tarihi veriyorum sana, masaya yaklaşma dedim; çık dışarı, sen kiminle konuştuğunu bilmiyorsun galiba, mal mal bakma dayı, ne dedin sen, defol git o zaman</strong>” türü, insanlara “insanlık dışı” muamele (Okuyan-yazan biri olarak hayatta en nefret ettiğim şey bu ve kendilerini dünyanın en üstün insanları görenlerdir) yapan ve kendilerini “<strong>tanrı</strong>-<strong>tanrıça”</strong> ilan etmiş kişilerin zulmünün durmasına bu davayla vesile olabilirsem, hayatımın onur kaynağı olacak!..</div> <div>(Olay mahkemeye intikal ettiği için, sıkıntı olmaması açısından yer ve isimleri yazmadım... Talep olursa, bahtiyarakcicek@hotmail.com adresinden her türlü bilgi almak mümkün…)</div> <div><strong>Önerim de şudur:</strong></div> <div><strong>Ekonominin</strong> her şeyin önüne geçtiği günümüzde, <strong>hastanelerde</strong> <strong>yaşanan</strong> <strong>kavgaların,</strong> <strong>vergi</strong> <strong>dairelerinde</strong> yaşanması gerekirken, maalesef <strong>hastanelerde</strong> yaşanmaktadır!.. Ben mesleğimden dolayı bütün <strong>haberleri</strong> takip etmekteyim… Yanılmıyorsam; <strong>vergi</strong> <strong>daireleri</strong> ile ilgili en son olay <strong>90’ların</strong> sonu ya da <strong>2000’lerin</strong> başlarıdır… Büyük ihtimalle <strong>Ankara</strong> idi… Kendisinden <strong>rüşvet</strong> isteyen bir vergi memurunu <strong>esnaf</strong>, tabancayla vurmuştu!..</div> <div>Aradan <strong>20</strong> yıldan fazla zaman geçti ve ben bu konuda benzer başka bir <strong>haber</strong> görmedim. Hastaneler ve sağlık personeliyle ilgili ise “<strong>asayiş</strong> <strong>haberi”</strong> çıkmayan gün yok!..</div> <div>Bence sağlık personeline <strong>halkla</strong> <strong>ilişkiler</strong> eğitimi verilmelidir!</div> <div><strong>Hastane müdürü bir arkadaşımdan</strong> dinlediğim bir olayla yazımı bitireyim…</div> <div><strong>50’li</strong> yaşların üstünde bir hastaya, elinde <strong>paspas</strong> olan ve sürekli yerleri paspaslayan biri; “<strong>Dikilme, o tarafa geç, paspasın önüne niye geçiyorsun, burada durma!.</strong>.” gibi sözlerle bağırmış ve hakaret etmiş!</div> <div>Hastanın itirazına da <strong>paspaslı</strong> kişi; “<strong>Ben sağlık personeliyim, itiraz edemezsin</strong>” filan diyerek, olayı büyütmüş.</div> <div>Hasta, muayeneden vazgeçip, kişinin kim olduğunu öğrenme peşine düşmüş ve öğrenmiş. “<strong>Şikayet edecek”</strong> birini sormuş... “<strong>Niye</strong> <strong>şikayet</strong> <strong>edeceksin</strong>?” tepkisine ve farklı yerlere yönlendirilmesine karşı vazgeçmemiş, <strong>hastane</strong> <strong>müdürü</strong> arkadaşa ulaşmış!</div> <div>Hastane müdürü, ‘<strong>Hasta haklıydı’</strong> dedi.</div> <div>Hastanın bir şekilde gönlünü alıp, gitmiş o elindeki <strong>paspaslı</strong> <strong>temizlik</strong> <strong>görevlisine</strong>; “<strong>Sen sağlık personeli değilsin!.. Hasta nerede durursa dursun, müdahale senin işin değil; bizim personelimiz gerekeni yapar! Sen temizlikçisin; buranın temizliğinden sorumlusun. Bir daha şikayet gelirse, burada olmazsın</strong> demiş!..</div> <div>Olayın özeti budur!..</div> <div>Çalışmalarınızda başarılar diliyorum…</div> <div>.</div> <div><strong>Ali Mevlüt Kaya, dikGAZETE.com</strong></div> <div>(*) https://sorularlarisale.com/video/irem-sehri</div> <div>(**) https://youtu.be/pGP61aeDEuM</div> <div></div>