Tekzip’e tekzip!..

Tekzip’e tekzip!..

Tekzip’e tekzip!..

Sosyal medya hesabımdan paylaştığım ve “Ensonhaber” tarafından yayımlanan “Bayrampaşa Belediye Başkanı Hasan Mutlu görevden uzaklaştırıldı” haberine, yazdıkları daha çok görülsün ve okunsun diye 16 Eylül’de ekleme yapılmış…

Gündeme Dair Açıklamalar” adıyla bir ‘blog’ ve “@he_lin94” hesabını kullanan kişi tarafından yapılan ekleme aynen şöyle:

“Dikgazete Yazarı Ali Mevlüt Kaya'ya Tekziptir

Dikgazete yazarı Ali Mevlüt Kaya, 23.08.2025 tarihinde, “Diyanet İşleri Başkanına” başlıklı bir yazı yayınlamış ve bu yazıda, İslam'da olmayan şeyleri dinin bir gereği gibi anlatan hurafe anlatıcılarını eleştirmiş ve bu zihniyetteki kişilerin ülkemizde ateist ve deistlerin oluşumuna katkı sağladıklarını, ülkeye büyük bir zarar verdiklerini izah etmiştir.

Ali Mevlüt Kaya, bu tespitlerinde oldukça haklıdır. Hurafe dini yüzyıllardır İslam camiasına büyük zarar vermekte ve bu zarar, günümüzde daha vahim boyutlara ulaşmaktadır. İnsanların dinden çıkmasının, dindarlara ciddi cephe alınmasının ve insanların ateizm ve deizme yönelmelerinin da en başlıca sebebidir.

Ancak bu tespitlerini yaparken Sn. Ali Mevlüt Kaya, bu konuyla ilgili olarak son 40 yıldır oldukça güçlü bir mücadele veren, bağnazlık dininin sakıncalarını anlatmak için sayısız kitap yazan, konferenslar veren, canlı yayınlar gerçekleştiren, sayısız ilmi çalışmada imzası olan müvekkil Adnan Oktar’ı bu yönleriyle gündeme getirmekten çekinmiştir. Onun yerine müvekkilin adını bir-iki eleştirel cümle ile gündeme getirmiş, bu şekilde köşe yazısının dikkat çekmesini sağlayacak bir hamle yaptığını düşünmüştür. Oysa kendisinden beklenen, konu itibariyle asıl hurafelere karşı mücadele edenin müvekkil olduğunu dile getirmesi, müvekkilin bu konudaki başarısını gündeme getirmesi olmalıydı.

Müvekkil Adnan Oktar'ı yakından takip ettiğini anladığımız Sn. Ali Mevlüt Kaya, eminiz ki bugüne kadar müvekkilin; Kuran Müslümanlığını çok açık şekilde savunduğunu,

Tüm muhafazakar-bağnaz kesimin savunduğu hurafelere karşı ciddi bir mücadele verdiğini,

Ateist ve Deist felsefelerin kaynağı olan Darwinizm ve materyalizme karşı tüm dünyada müthiş etkili bir mücadele verdiğini de çok iyi bilmektedir.

Aslında bunu, kuşkusuz ki Türkiye'de bilmeyen yoktur. Ancak Sn. Ali Mevlüt Kaya'nın eleştirisini yaptığı husus dikkate alındığında, müvekkilin bu konudaki başarılarından neden bahis yoktur, anlamak mümkün değildir.

Bugüne kadar, pek çok muhafazakar cenahın tepkisini çekmesine rağmen Kuran'ın yeterliliğini mümkün olan her yerde anlatan Adnan Oktar’dır.

…..

İnsanlara, nasıl bir hayat sürüyor olurlarsa olsunlar, Allah'ı sevebileceklerini, Allah ile dost yaşayabileceklerini, iman edebileceklerini gösteren, onları ibaret etmekten alıkoyan tüm hurafelerden uzaklaştıran Adnan oktar’dır.

Şu bir gerçektir ki, müvekkil, şayet istese, dindar bir insan olarak diğer pek çok hocanın benimsediği hayat biçimini uygular, başında sarık ve üzerinde cübbe ile bir camide hadis okumakla yetinir, kadınlara yaşam hakkı vermeyerek, camiden çıkmayarak, insanların imani durumlarıyla ilgilenmeyerek, cami cemaatini esas alarak münzevi bir hayat sürebilirdi. Şayet bunu yapsaydı, şu an kesin olarak hapiste olmayacak, yüz yüze kaldığı kumpas, kendisine yaşatılmayacaktı. Derin devletler, onun varlığından rahatsız olmayacak, hatta hurafe dininin bir temsilcisi olarak gördükleri için kendisini destekleyeceklerdi. Dolayısıyla, müvekkil için böyle bir yaşam, son derece kolay ve tehlikesiz olurdu.

….

….hurafe dinini eleştirirken Sn. Ali Mevlüt Kaya'nın, müvekkil Adnan Oktar'ı, onun çalışmalarını ve onun bu uğurda göze aldıklarını dile getirmesi asıl olması gerekendir. Sn. Ali Mevlüt Kaya'nın, bu konuda en büyük mücadeleyi vermiş olan müvekkili savunup desteklemesi, takdir etmesi, onun çalışmalarını örnek alması ve bunları dile getirmesi gerekirken, eleştirel bir tutum takınması, şaşılacak bir durumdur.

…..

Müvekkil Adnan Oktar'ın son 40 yıldır gerçekleştirdiği çalışmalardan herhangi birini gerçekleştirmeyip, gençleri ve Türk haklını büyük ölçüde İslam'a kazandırma misyonunu başaramayıp, can yakan hurafe dinini sadece eleştirerek konuyu geçiştirmek, kanaatimizce işin kolaya kaçma kısmıdır. Sn. Ali Mevlüt Kaya'yı bu konuda samimi davranmaya davet ediyoruz.

Konuyla ilgili açıklamaları kamuoyunun takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.16.09.2025"

Cevap vermeden önce belirteyim ki; 2016 yılında başka bir yerde yazdığım yazıdan dolayı, yazının amacını ve içeriğini anlamayan bir ilin yerel iki gazetesi, kendi üzerlerine alarak yazıdaki fotoğrafımı büyülterek basmış ve ‘İşte bu’ diye haber yaparak beni hedef göstermişti!..

“Bu kişiyi arayıp soralım” ya da “fotoğraftaki bu mu” filan diye düşünmeden hedefe koymuşlardı!

Bu yazımı paylaşan da yine fotoğrafımı büyülterek koymuş ve bana yön vermeye, ne yazacağımı dayatmaya çalışıyor!

Anadolu’da; “Amacı kap kalaylamak değil, kıç çalkalamak” diye bir söz vardır buna uyan!..

Cevap veriyorum…

Siz ne okuduğunuzu anlamamış, Adnan Oktar'ın hurafelerle mücadele ettiğini filan yazmışsınız! Yazının içeriğinde Adnan Oktar'ın hurafe ile mücadele etmediğine veya hurafe anlattığına dair bir işaret ya da konu yoktur. Ayrıca benim Adnan Oktar hakkında kimsenin bilgisine de ihtiyacım yoktur. Kendisi hakkında yeterli bilgim var ve özellikle Harun Yahya ve devamında ‘Beyaz Seri’ olarak isimlendirilen Cavit Yalçın kitaplarından ki; 90’lı yıllara dayanır; bütün çalışmaları hakkında hem yayıncısı hem kitap ekibi hem de kendisi hakkında her türlü bilgiye sahibim. İçlerinde arkadaşım olanlar var; kitap tanıtımı yaptırmak için o zaman sürekli gelen ve sohbet ettiklerim var.

Yazınızda; “dininin sakıncalarını anlatmak için sayısız kitap yazan…. sayısız ilmi çalışmada imzası olan müvekkil Adnan Oktar’ı bu yönleriyle gündeme getirmekten çekinmiştir. Onun yerine müvekkilin adını bir-iki eleştirel cümle ile gündeme getirmiş, bu şekilde köşe yazısının dikkat çekmesini sağlayacak bir hamle yaptığını düşünmüştür” demişsiniz.

Ben hayatım boyunca “dikkat çekeyim, yazım okunsun, buradan maddi bir beklentim” olsun düşüncesinde olmadım. Profesyonel olarak gazetecilik yaparken yazdığım gibi, şimdi de canımın istediği, kendime ve topluma göre yanlış olduğuna inandığım şeyleri yazıyorum!

Sayısız kitap yazan Adnan Oktar” demeniz, en hafif haliyle bir hikâyeden ibarettir… Sahtekârlık diyenler de çıkabilir!.. Zannedersem kendisi de bir TV konuşmasında bunu açıklamıştır fakat ben yine de söyleyeyim: Adnan Oktar'ın kendi yazdığı tek kitap yoktur, hatta satır da yoktur!..

Başta Bedri ve İsa olmak üzere kitap yazım ekibini, kaç kişi olduklarını, kitapları kimlerin yazdıklarını, baskı, kapak, grafik ve mizanpaj işleriyle kimlerin ilgilendiklerini isim isim açıklarım, ağzınız açık kalır!.. Hatta Aziz’e veya matbaaya baskıya hazır halde teslim edildiğini bilmiyor değilim!..

Yazıda, Adnan Oktar'dan bahsedilmesinin tek nedeni, kendisinin de açıkladığı ve yine Oktar Babuna’nın; “Adnan Oktar 33. derece Mason ve Loca kurma yetkisi vardır” dediğinden kaynaklı İsrail ile karşılıklı ilişkileridir ki; Oktar Babuna’nın İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile neredeyse sarmaş dolaş fotoğrafı vardır! Bunu ima ederek, yazıda adı geçen kişinin de İsrail ile ilişkisi mi var ki, dokunulmuyor denilmiştir. Adnan Oktar’ın İsrail ile bazı konularda aracı olabileceğine dair geçmişte kendi ağzından haberler yayımlanmış ve Mason olduğunu da inkar etmemiş hatta övmüş ve övünmüştür! Daha sonra kimlerle ilişkileri olduğu deşifre olmuş ve haber olarak da yayımlanmıştır!

Yazıda genel bakış açısıyla buna vurgu yapılarak; bahsi geçen isim için, “Bütün yaşananları değerlendirdikten ve bugüne kadar bir şey yapmadığınız ya da yapamadığınız düşünüldükten sonra, bir dönem aynı dokunulmazlık içerisinde görünen ve birilerinin aparatı olan Adnan Oktar’ın, bünyenizde görev yapan yeni versiyonu mudur?!.” denilmiştir.

Adnan Oktar’ın ismi, yazı içerisinde sadece tırnak içerisindeki kısımda ve bir defa geçmiştir!..

Oktar’ın dini veya başka yönü yazı konusu değildir. Olsaydı geniş ve farklı yazardık. Sadece İsrail ile ilişkilerinden dolayı adı geçmiştir!

Dini beni ilgilendirmediği gibi, Mason birinin İslam dinine ne katkı yapacağı da ayrıca tartışılır! Yazıda, ilgilendiren konular, tarikat ve cemaat olarak detaylı yazılmıştır.

Bu arada; “Ali Mevlüt Kaya'nın eleştirisini yaptığı husus dikkate alındığında, müvekkilin bu konudaki başarılarından neden bahis yoktur, anlamak mümkün değildir”e dair ise şunu söyleyebiliriz:

Adnan Oktar, yazı konusu olsaydı başta Mehdilik ve kendisinin Mehdi olduğu ima ve işaretini yazar ve eleştirirdik!

Çünkü Kur’an’a göre Mehdi diye bir şey yoktur!..

Ahir Zamanın 656 Alameti’ni de aynı şekilde eleştirirdik!

Ayrıca; “Müvekkil Adnan Oktar'ın son 40 yıldır gerçekleştirdiği çalışmalardan herhangi birini gerçekleştirmeyip, gençleri ve Türk haklını büyük ölçüde İslam'a kazandırma misyonunu başaramayıp, can yakan hurafe dinini sadece eleştirerek konuyu geçiştirmek, kanaatimizce işin kolaya kaçma kısmıdır. Sn. Ali Mevlüt Kaya'yı bu konuda samimi davranmaya davet ediyoruz” şeklindeki satırlarınıza da cevabım da şudur:

Siz(ler) ve savunmaya çalıştığınız kişiler TV ekranlarında dans ederken, en zor zamanlarda biz baskın yiyor, zulme uğruyorduk! Ben hayatım boyunca kolaycılığa kaçmadım ve şöhret olayım diye İsrail sermayesiyle başkalarına kitap yazdırıp, Siyonizm’in sesi ve İsrail’in aparatı olmadığım gibi, ulusal gazetelere 90-2000 yılları arası bir sayfa için santim sütun hesabıyla reklam parası öder gibi en düşük, o günün şartlarında 2.5 milyar TL sayfa parası ödeyip, yazılarımı yayımlatmadım. Yahudi sermayesiyle baskı parasını ödeyip, sözde İslami kitap basıp, gazetelere hiçbir karşılık almadan promosyon dağıttırmadığım gibi, kendi kiraladığım araçlarla kitapları gazete binalarına da taşıtmadım!

Kimin kolaycı olduğunu, kimin İsrail için çalıştığını yazarsam verecek cevap bulamazsınız! Asıl ben size söylüyorum: Okuduğunuz yazıyı tekzip edecekseniz önce yazıyı anlayacak ve “yağmur yağacak” yazılmış diye “bana ördek dedi” demeyecek kapasiteye sahip olacaksınız. Sonra “biri buraya yazmış ama büyük ihtimal bu maldır, buna giydireyim” demeyeceksiniz! Kimseye “şunu yazacaktın, bunu yazacaktın” talimatı vermeyeceksiniz! Ben birilerine yazı beğendirmek için yazmadığım gibi, size ya da Adnan Oktar’a da beğendirmek için yazı yazmam!

Çünkü ben hem adaletli olmaya ve hem de kimseye gebe kalmamaya gayret ettiğim için Silivri Fenerköy'deki Pembeköşk isimli çiftlikteki veya Çırağan’daki ziyafetlerle işim olmadı. Seyir Kulesi’nde kahve de yudumlamadım. Kimseyi övme karşılığı para alarak yazı da yazmadım!..

90’larda Adnan Oktar’ınhocam’ dedikleri ve onların da Oktar’ahocam’ dediği şahıslara ücret ödeyerek, lehte haber yaptırıp, yazdırdıklarınızı ve yazanları da tek tek biliyorum!..

Bir tane örnek yeter sanırım…

Hüseyin Üzmez abiniz öldü!..

Yaşasaydı, şimdi zor durumda olduğunuz ve sizden maddi manevi faydalanamayacağı için yazmazdı!..

Benim yazdıklarımı üzerinize alıp, gündem oluşturmak amacıyla bana tekzip, filan-fıstık ayağıyla cevap vermeyin, muhatap da olmayın!..

Ben kimseye bulaşmak ya da sataşmak istemiyorum!..

Bana da bulaşmayın!..

Ama benimle ilgili bir şey bir şey yazacaksanız, önce araştıracaksınız, sonra düzgün bir üslupla yazacaksınız. Bulaşacaksanız da; ben öyle içeceğine ilaç koyup, görüntülerini çektiğiniz Ebru Şimşek veya montajla, şantajla, kumpasla, gizli kamera kayıtlarıyla susturduklarınızdan ya da susturabileceklerinizden değilim!..

Yazmaya başlarsam, kendi kokunuza dayanamaz, maskeyle bile kendinizi ve kokunuzu gizleyemezsiniz!..

.

Ali Mevlüt Kaya, dikGAZETE.com

 

...