- 12-09-2019 23:32
- 3034
Çocuk istismarı, kadına şiddet, hayvan hakları ve hemen her konuda barış, demokrasi, kardeşlik adına açıklamalarda bulunan sözde sanatçılar, enteller ve sivil toplum kuruluşları neden Diyarbakır annelerinin çığlığı karşısında suskunlar?
Diyarbakır annelerinin çığlığı, Türkiye’de barışın,kardeşliğin ve kürt sorununa doğru bakışın fırsatı ve umududur.
Kadim medeniyetimiz, dünyadaki tüm yaratılmışlara; ağaca, hayvana değer verdiği gibi, Eşref-i Mahlukat olan insana özel bir değer verir ve bu değeri verirken de “Senin ağacın... Benim insanım…" diye ayrım yapmaz.
Türkiye, dünyanın her neresinde olursa olsun ülkelerinde yaşama ümidini kesen insanlar için nefes olmuş, 5 milyona yakın mülteciyi, muhacir olarak kabul edip, imkanları nispetinde sahiplenmiştir.
Yaklaşık 30 yıl önce, Halepçe katliamına maruz kalan Kürtler’e kapılarını açarken, bugün Suriye’den gelen 3.6 milyon mülteciye ev sahipliği yaparken, "Türkiye’de Kürt sorunu vardır” denemez; zira sorun "KÜRT SORUNU DEĞİL, PKK SORUNU”dur.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) tarafından yayımlanan rapora göre "Türkiye, dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke" iken, ortak tarih ve kader birliği yaptığımız Kürt halkı ile Türk halkı arasında sorun olduğunu söylemek alçak bir provokasyon ve projenin ürünüdür, vatan hainliğidir.
Halkların kardeşliği esastır; Mü’min Mü’minin kardeşidir.
Kürt halkının olduğu kadar Türk halkının da bu topraklarda yaşayan tüm halkaların da bir takım sorunları vardır, ancak bunlar ortak akıl ile çözülemeyecek sorunlar değildir.
Oynanan oyun evangelistler, siyonistler ve onların baronlarının, dünya hakimiyeti kurma amacıyla Ortadoğu’da krizler çıkararak “ARMEGADON", kıyamet savaşını hızlandırıp sözde “Tanrı Krallığı"nı kurma hayali ile yurt içindeki PKK vb. taşeronları üzerinden yürütülen “Böl, parçala, yut" projesinin Türkiye versiyonudur.
Her fırsata ekonomik ve siyasi krizlerle veya suni etnik, siyasi ve dini ayrıştırmalarla ülkemizi kaosa sürüklemeye çalışan emperyalist devletlerin ve onların piyonlarının, ülkemiz üzerindeki hain emelleri asla gerçekleşmeyecektir.
Çanakkale’de, İstiklal Harbi’ndeki ruh, 15 Temmuz’da şahlanmış, ülkemizin özgürlük ve bağımsızlığına yönelik savaşlara, darbelere karşı, necip milletimizin kahraman halkları, tüm vatandaşlarımız, ferasetle canı pahasına mücadele ederek tarihte eşi benzeri olmayan destanlar yazmıştır.
Ancak "Taksim’de ağaç olmak", "Diyarbakır’da anne olmak"tan daha mı önemli ki sanatçılar, STK’lar, yabancı basın, sayıları 20'yi geçen ve Diyarbakır HDP binası önünde oturan annelerin, ailelerin çığlığını neden duymuyor!..
Attıkları “Tweetler"le gençleri sokağa döken sözde aydınlar nerede?
Diyarbakır annelerin çığlığı, ülkemiz üzerinde oynanan oyunlara karşı kardeşliğimizin, geleceğimizin çığlığıdır, duyarsız kalmayalım.
Evlatlarına kavuşma arzusuyla atılan, tertemiz beyaz örtüleri gibi saf, masum Diyarbakır annelerinin çığlığını, gerçek kardeşliğin ve barışın sembolü, sesi yapalım.
Hepimiz, Diyarbakır annelerinin çığlığı ile açılan kapıdan gerçekleri görerek, ortak akıl ve vicdanla elimizi taşın altına koymalıyız.
Elbirliği ile mücadele ederek özlediğimiz, kardeşlik türkülerinin söylendiği, demokratik ve müreffeh bir ülke olma yolundaki fırsatı kaçırmayalım.
Mesleğim itibari ile hekimlerin haklarından ziyade her toplumsal ve sosyal olayda doktorlar adına açıklamalarda bulunan; "Savaş halk sağlığı sorunudur" açıklamaları yapan, "Ermenilere özür mektubu" yazan, Cizre’den koordinat veren, LGBTİ’li bireyler için panel düzenleyen, dahası "Cumartesi Anneleri" adına "İnsan hakları, barış ve demokrasi ödülü" veren Türk Tabipler Birliği (TTB) ve İstanbul Tabip Odası'ndan aynı duyarlılığı Diyarbakır Anneleri için de bekliyorum.
Bu çığlık, tarihi bir fırsattır!
Eğer tüm bu iddialarında samimi iseler; buyursunlar Diyarbakır anneleri için de destek açıklamasında bulunsunlar, yanlarındayım; şayet böyle bir açıklama yapamıyorlarsa kendilerini ve vicdanlarını sorgulasınlar.
Bizler bu coğrafyada dün vardık, bugün varız, yarın da var olacağız.
Son sözü hep birlikte biz söyledik; yine bizler söyleyeceğiz.
.
Dr. Nevzat Elmalı, dikGAZETE.com