- 04-04-2023 17:33
- 1836
EN ÖNEMLİ SEÇİM HANGİSİ -2
Geçen yazıda;
Cumhuriyet tarihinin en önemli seçiminin 1950 seçimleri olduğunu, ondan önceki seçimlere “seçim” bile denemeyeceğini yazmıştım.
1950 seçimleri ile;
Halk, jandarma dipçiğinden ve CHP’nin zalim baskıcı bürokrasisinden kısmen de olsa kurtulmuş rahat bir nefes almıştı.
MİLLİ KODLARA DÖNÜŞ HAREKETİ…
1973 seçimleri ise;
Yok olmakla karşı karşıya kalmış mütedeyyin halkın, dirilme, ayağa kalkma ve tekrar devletle barışma sürecinin başlangıç tarihidir.
Bu seçim sonucudur ki;
Devletimizin milli ve manevi kodlarına tekrar dönmesi için verilen mücadeleye umut olmuştur.
Bu dönüş vetiresini (sürecini) anlatmak uzun sürer.
Ancak;
Akılda kalması için küçük bir örnek vermek istiyorum.
Adalet Partisi’nin tek başına iktidar olduğu 1960’lı yılların sonlarında yapılan bütçe görüşmelerinde devlet bakanı, kendisine bağlı olan Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesini sunduktan sonra “inşallah gerçekleştiririz..” diyerek konuşmasını bitirir.
Konuşmacı, sözünü bitirir bitirmez CHP sıralarından protesto sesleri yükselir ve meclis başkanından Devlet Bakanı’nın sözünü geri almasını, burasının laik bir ülke olduğunu, “inşallah” kelimesini geri almasını talep ederler.
Bu hadiseden çok değil 5-6 yıl sonra;
Erbakan Hoca “Ağır Sanayi Hamlesi” çerçevesinde başlattığı 200 fabrikanın temellerini atmak veya açılışlarını yaparken, besmele selvele ve dualarla yapılmıştı.
Tek başına bu örnek;
73 seçimlerinde alınan sonucun ne kadar önemli olduğunu gösterir.
1983 SEÇİMLERİNİN ÖNEMİ…
1980’de darbe olmuş ve siyasi partiler kapatılmıştı.
Yeni kurulan partilerin çoğuna askeri cunta onay vermemişti.
Bundan dolayı;
Seçime ancak 3 parti katılabildi.
Askeri Cunta lideri Evren, yine asker kökenli olan T. Sunalp’ın lideri olduğu MDP’nin seçimi kazanıp, askeri vesayetin devam etmesini istiyordu.
Ama halk, T. Özal’ı ezici bir oy farkıyla (%45) seçerek Evren’i mosmor etmeyi bilmişti.
Askeri Cunta’nın desteklediği parti (MDP) üçüncü parti olmuştu.
Özal’ın kazanması ile Türkiye’nin çehresi değişti.
Bir yandan Milli ve manevi kodlarımıza dönüş süreci hızla devam ederken…
Diğer yandan;
Yatırımlar ile ülke kalkınıyor, bürokrasideki kilit açılıyor ve insanlar aynen 1950’de olduğu gibi özgürlük havasını soluyordu.
ÖZAL, BUNU HAYATIYLA ÖDÜYOR!..
Rahmetli Özal, bir yandan bürokrasinin belini kırmaya çalışırken,
Diğer yandan; Yeniden Büyük Türkiye’yi kurmak için adımlarlar atıyor…
Ama…
O günkü CHP (SHP) aynen bugün olduğu gibi yapılan yatırımlara karşı çıkıyor, çamur atıyordu.
Bu arada; Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte Türk Cumhuriyetleri ile yeni birlikler kurmaya çalışıyordu.
Ancak…
“Su uyur düşman uyumaz”dı…
Türk Cumhuriyetleri ziyaretinden döndükten sonra kalp krizi geçirip vefat etmişti.
Sevenleri ve yakın çevresi bu ani vefatın bir suikast sonucu olduğunu düşündü.
Bunun için yeni tetkikler istendi. Bazı bulgulara ulaşıldı ama hepsi hasıraltı edildi.
NEDEN?
Çünkü;
Özal iktidara geldiğinde çivisi çıkmış bir Türkiye vardı.
Mesela;
İstanbul’un en işlek cadde ve meydanlarında, elinde siyah torbası ile “Kent var.. Mallboro var!” diyen öbek öbek tombalacılar görmek sıradan bir işti.
Bunlar kaçak sigara satıyor, herkesin gözü önünde gençleri kumara ve kaçak sigaraya alıştırıyor ama kimse karışmıyordu.
Bakkallar da kaçak sigara satıyor, sınır illeri kaçak elektronik eşya, çay ve akla ne gelirse satıyorlar ama devletin buna müdahalesi yoktu.
Yani ülkemiz;
Uyuşturucu, sigara ve silah kaçakçılığı başta olmak üzere kaçakçıların cirit attığı bir ülke olmuştu.
Kaçakçıların bu işleri tek başlarına yapması mümkün değildi.
Yüksek ve alçak bazı bürokratlar ile birlikte ülkeyi soyuyor gençlerimizi zehirliyorlardı.
Rahmetli Özal; bu işe son vermek için büyük bir mücadele başlattı…
Ancak…
Karşısındaki güç, yerli görünse de uluslararası bağlantıları olan, sermaye ve medyaya hakim büyük bir güçtü.
SIR…
Baronlar, başlattığı bu mücadeleyi sonlandırması için Özal’a mesaj vermeleri gerektiğini düşündüler.
Bunun üzerine, profesyonel birine görev verip Özal’ı vurmaya kalktılar.
Özal’ın ANAP kongresinde herkesin gözü önünde kurşunlanması yakın Türk tarihi seyri içinde önemli bir hadisedir…
Ama unutulup gitti.
Olay, “Herkesin bildiği sır” olarak kalmaya devam ediyor.
Rahmetli Özal’ın işadamlarını uçağına alıp yurtdışına götürmesi, ihracatın artması vs. ayrıca incelenmesi gereken önemli icraatlarıdır.
Ancak…
İNGİLİZ SÖMÜRGE BÜROKRASİSİ…
Ancak Rahmetli Özal, bir yandan yukarıda anlattığım yani işin karanlık yüzü ile mücadele ederken diğer yandan ülkemizin kalkınmaması için İngilizlerin sömürge ülkelerinde uyguladıkları hantal bürokrasiyi bitirmesi gerektiğine inanıyordu.
Mevzuya açıklık getirmesi için buna da küçük bir örnek vermek istiyorum:
Özal’dan önce sürücü belgesi (ehliyet) almak için tam teşeküllü devlet hastanesi raporu gerekiyordu.
Birçok ilimizde ihtisas doktorları bulunmadığından, Ehliyet almak isteyenler komşu illere koşturmak zorunda kalıyor, bu da hem masraflı hem de uzun bir süre alıyordu.
Bürokrasinin bu uygulamasını Özal, gelir gelmez kaldırdı.
Daha bunun gibi işlerimizi alabildiğine ağırlaştıran, önümüzde lök gibi duran binlerce uygulamayı KHK’lerle kaldırdı ki, saymaya kalksak kitap olur.
NETİCE OLARAK…
Eğer Özal, 1983 seçimlerini kazanmasaydı…
Askeri vesayet devam edecek ve bugün sahip olduğumuz maddi-manevi kazanımlar uzun bir süre daha ertelenmiş olacaktı.
Özal, Bürokrasiyi bu kadar hafifletmesine rağmen
İHA-SİHA ve Milli Muharip Savaş Uçağı yapımına giden yolda bürokratların, Selçuk Bayraktar’a neler yaptığını, bir TV programında kendi ağzından dinledik.
Demek ki, bürokrasinin beli kırılmış ama hala direndiğini gördük.
Rahmetli Özal, bugün sahip olduğumuz teknoloji harikası silahlarımızın gelişmesine öncülük etmiştir.
Bu yolu Erbakan Hoca, taa 70’li yıllarda koalisyon ortağı olduğu ve Sanayi Teknoloji Bakanlığına dava arkadaşlarını getirerek 70’li yıllarda açtı ama iletişim ve ulaşımda devrim yapan Özal oldu.
12 EYLÜL… 28 ŞUBAT…
Erbakan Hocamızın başlattığı Ağır Sanayi Hamlesi, 12 Eylül ile sonlandırıldı.
Özal’ın başlattığı iletişim teknolojisi ise 28 Şubat ile nihayete erdirildi.
Bu askeri ve postmodern darbelerle, uluslararası şebeke ve yerli işbirlikçileri işimizi bitirdiklerini sanmıştı…
Ama…
Recep Tayyip Erdoğan gibi bir liderin gelip, hem 12 Eylül’ü hem de 28 Şubat’ı gömeceğini kimse hesap edememişti.
94-95-2002 ve 2023
Seçimleri inşallah gelecek yazıda…
.
Emin Batur, dikGAZETE.com
NOT:
Yakında fırlatılacak olan 6A uydusuna bir vefa nişanesi olarak Turgut Özal ismi verilmesinin bir kadirşinaslık örneği olur diye düşünüyorum.
EB