- 09-10-2019 22:36
- 642
Delikli Fıçı halimiz yaptığımız tüm işlerimizi sarmalamış.
Fırat’ın Doğusuna yapılan Barış Pınarı planının gayesi nedir?
Hükümet açıklamalarını özetlersek; Bu bölgeyi işgal eden PKK’nın Suriye kolu SDG’nin Türkiye’nin Milli Güvenliğini tehdit eden varlığına son vermek.
Suriye topraklarında, derinliği üzerinde henüz mutabık olmadığımız bir güvenli bölge oluşturmak.
Türkiye’de yaşayan 4 milyona yakın Suriyeli mültecisayısının en az yarısını bu bölgeye “gönüllü” yerleştirmek.
Bu bölgeyi imar etmek.
İnşaat şirketlerimize yeni yatırım fırsatları yaratmak.
Ekonomimizi mahvetmekle tehdit eden ABD-İsrail’in Akdeniz’e açmak istediği koridoru engellemek.
Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak.
Suriye’de siyasi sürece katkı yapmak.
Bu görevi TSK’ya Afrin’de yardımcı olan, Suriye’nin Kuva-i Milliyesi (Suriye Milli Kuvveti), AK Parti hükümetinin onayıyla Gaziantep’te Müslüman Kardeşler Örgütünce kurulan Suriye Milli Hükümetin askeri örgütü Özgür Suriye Ordusu ile birlikte başarmak.
Hükümetin söylem ve eylemlerine yansıyan plan budur.
Bu plan, kendi içinde sorunlu, çelişkili ve delikli fıçı misalidir.
Sınır hattımız boyunca inşa edilecek ve derinliği henüz netleşmemiş güvenli bölge, PKK’yı bitirmemektedir.
Sınırımızdan uzaklaştırmaktadır.
PKK yok edilmiyor; aşağıya Güneye veya Doğuya sürülüyor.
Bu bölgeye TSK ve denetimindeki ÖSO varlığı sayesinde bir güvenli duvar örülüyor.
Kıssadan hisse, Türkiye-Suriye sınır hattına çektiğimiz duvarı, termal kameralı kontrolü ve hududu gözetleyen polis ve jandarma kuvvetini Suriye toprağının birkaç kilometre içine taşıyoruz.
Harekâtın Suriye’den yeni bir toprak parçası koparmak, “Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanamaz. Bölünecek. Bu bölünmeden biz de payımıza düşeni alalım. Şam’da Cuma namazı kılamadık ama Suriye’den birkaç parça koparabildik. Müslüman Kardeşler Örgütünü Şam’da iktidar yapamadık ama Güvenli bölgeler sayesinde onların hükmü ve yaşam tarzını sağlayacak parçalar sağladık” gayesiyle yapıldığı tezi işlenecek.
Suriye’ye yapılan her üç harekâtın esas amacının ÖSO ve siyasi temsilcisi İhvan Hareketi'ne meşruiyet kazandırmak üzere yapıldığı, ÖSO varlığı üzerinden Türkiye’nin kontrol ettiği Suriye parçalarında kalıcı olmak istediği, ÖSOsayesinde kendi hukukunu, ticaretini, kurumlarını ve egemenliğini tesis etmek ve zaman içinde bu bölgeleri tedricen (adım adım) Türkiye’ye ilhak etmek istediği savıgüçlenecek.
Ancak tersi de yaşanabilir.
ABD ve Türkiye tarafından “kandırıldığı ve satıldığı” inancı SDG’de (PKK) güçlenirse SDG’nin büyük parçası kopabilir ve Rusya üzerinden Şam ile diyaloga, genel aftan yararlanmaya, uzlaşmaya, birlikte hareket etmeye ve Suriye ordusunun denetiminde razı olmaya yönelebilir.
Bu da bizi 1998’de Adana Güvenlik Mutabakatı ile Türkiye-Suriye arasında sağlanan iki ülkeyi tehdit eden terör örgütlerine karşı işbirliğinden "eski tas eski hamam" misali, bir tarafta Türkiye, yoldaşı Müslüman Kardeşler Örgütü ve silahlı kolu ÖSO; beri tarafta Suriye PYD/SDG ve silahlı kolu YPG (PKK) ile yeniden karşı karşıya gelinecek.
Türkiye’nin Milli Güvenliğini hiçbir tehdide, şantaja boyun eğmeden korumak asli görevidir.
Barış Pınarı operasyonu, haklı bir gerekçeye dayanmaktadır ancak sağlıklı siyasi hedeflerle taçlandırılmazsa, Rusya ve İran gibi Suriye sahasında müttefik kabul ettiğimiz ülkelerin önerileri es geçilerek başarılı olamaz.
Aksine delikli fıçıya yeni delikler açar.
Elbette ki, Türkiye’nin Milli çıkarlarını gözetmesi ve sağlaması hükümetin yükümlülüğüdür.
Ancak bu ulvi görevler, BM nezdinde meşru olan komşu bir devletin milli güvenliği ve çıkarları nazar-i dikkate alınarak yapılır.
Bu yapılırsa yola çıkan kervan yolda dizilir.
Hayır amaç iddiaları destekleyecek mahiyeti taşıyorsa hafazanallah o vakit, bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete kehaneti tecelli olur.
.
Prof. Dr. Mehmet Yuva, dikGAZETE.com