Hey FETÖ nereye?

Hey FETÖ nereye?

ŞAM, SURİYE

Türk Siyasi tarihinin unutulmayacak olaylarından biri olan “15 Temmuz darbe girişimi” esnasında Türkiye’de idim, fakat o dönemlerde Suriye’de gazetecilik yapıyor, zamanımın bir kısmını orada geçiriyordum.

Türkiye’ye döneli birkaç gün olmuştu. Çocukluk arkadaşlarımla İstanbul’da buluşmak üzere bir arkadaşımın evinde toplandık.
Konu hep Suriye idi.

Arkadaşlarım, meraktan orada günlük yaşam, ekonomi ve askeri vaziyet gibi durumlarla ilgili soruyor ben de gördüğüm kadarını anlatıyordum.

Onlara, özellikle devlet otoritesinin zayıflamasının, vatandaşlara nasıl bir kâbus yaşattığını anlatıyor ve “Allah kimseyi devletsiz bırakmasın” dileğimi her konunun sonunda tekrar ediyordum.

Sorular genelde insani boyutlarda olduğundan siyasi kısımlardan bağımsız bir sohbet dönüyordu.



Bir anda televizyonda “Ordu Yönetime El Koydu” haberini gördük.

Şaka gibiydi.

21. Yüzyılda, Ordu nasıl, neden darbe yapar?

Hepimiz endişelendik.

Daha sonra “İstanbul Boğaz Köprüsünün kapatıldığı…” haberi geldi.

Arkadaşlar bu konuyla ilgili de yorumumu sordu.

Bölgemiz bu derece tehlike altındayken anti demokratik eylemlerin Milletçe bizi istikrarsızlığa götüreceği yorumunu yaptım.

Hepimiz endişeli bir şekilde süreci takip ettik.

Ankara’dan Meclis’in bombalanma görüntüleri gelirken, öte yandan Boğaz Köprüsünde demokrasiyi savunmak üzere orada toplanan insanların katledildiği haberi geldi.

Darbeye karşı çıkan Ordu mensubu görevliler ve halk şehit oluyordu.

Türkiye’deki ortam, Suriye’yi aratmıyordu.

Varlığına, daha az önce şükrettiğim Devletim, adeta bir saldırı altındaydı ve devlet otoritesinin zayıflamasının ne anlama geldiğini pratikte gördüğüm için bir daha yaşamak istemeyeceğim çok farklı duygular içindeydim.

Gecenin ilerleyen saatlerinde siyasetçilerin, darbeyi teker teker kınamasıyla darbe girişiminin başarısız olduğunu anladık ama Ankara’da çatışmalar devam ediyordu.

Sabaha karşı, darbe girişimi engellenmiş ve FETÖ’cü hainlerin teker teker düşman mevzilerine doğru kaçtığı haberleri gelmeye başladı.

Kimisi Yunanistan’a kimisi ABD’ye sığındı.

Kimisi Gürcistan gibi ülkelere firar etti.

Birilerinin, zamanında FETÖ’cülerin vatan severlere kurduğu kumpasları aklamak için söylediği “Devlet bağırsaklarını temizliyor” sözü, bu sefer gerçek oluyor gibiydi.

Devletin içindeki kanser yapının üyeleri, teker teker kaçıyordu.

Bu bizi bir nebze rahatlatsa de içimizde endişeler yok değildi.

Bu burada bitecek mi?” “Şimdi ne olacak” gibi sorular da vardı aklımızda.

Ta ki Muhalefet ve iktidarın benzer açıklamayı yapmasına kadar bu endişelerimiz devam etti.

Demokrasiyi, sahipleri yani asil Türk Milleti, bütün kurumlarıyla demokratik düzeni korumuş ve Türkiye’ye dış müdahalelerle yönetimi ele geçirmenin mümkün olmayacağını dünyaya ilan etmişti.

Ortadoğu ülkelerini takip ettim o dönemde, Muhalefetin bile iktidara karşı yapılan bir eylemi neden desteklemediğini bana sordular.

Anlam veremiyorlardı.

Ben de her seferinde; “Türk Milleti’nin Devletçi bir yapısı vardır. İktidara muhalif olanlar bile iktidarın gayri demokratik yollarla ya da başka ülkelerin desteğiyle indirilmesine karşıdır. Biz Milletçe yönetimimiz kim olursa olsun, kendisine uzanacak her yabancı eli kırarız. Bu bizi diğer devlet ve milletlerden ayıran en önemli unsurdur” cevabını veriyordum, veriyorum.

Türkiye’de mevcut hükümete muhalif olduğumu bilenler cevabımı takdirle karşılıyor ve birçoğu “Keşke biz de öyle olabilsek” karşılığını çekinmeden veriyorlardı.

15 Temmuz başarılı olsaydı bizim için yüzyıllarca sürecek utanç kaynağı olacaktı ama neyse ki olmadı, ve bugün Milletimizin ve Devletimizin dik duruşuyla gurur duyduğumuz bir kaynak oldu.

FETÖ paralel devlet yapılanmasında vatansever generallerimize kumpaslar kurdu, kozmik oda bilgilerini Yunanistan’a pazarladı, sınav sorularını kendi militanlarına vererek en az iki neslimizin geleceğini çaldı, coğrafyamızı etnik kimlik ve mezheplere bölmeyi hedefleyen “Arap Baharı” denen bataklığın içerisine girmemiz için yönlendirmeler yaptı.

Bizi olmamız gerek seviyeden uzaklaştırdı ve en önemlisi sözde açılımlar yaptırtarak ulus yapımıza saldırdı, ne kadar milli değerlerimiz varsa ayaklar altına alınmasını istedi.

Ama gelin görün ki bu Millet yeniden uyandı.

Vatanseverlerimize kumpas kurup “hain” yakıştırması yaptıklarında bu vatanseverler bu ithama dayanamayıp intihar ediyorlardı. Bu alçaklar da küstahça “Nereye” diye soran yazılar yazıyordu.

FETÖ elebaşının ölümle pençeleştiği bugünlerde sorma sırası Türk Milleti’nde…

- Aldığın ahların karşılığını görmeden nereye?

- Bizi sürüklemeye çalıştığın bataklıkların hesabını vermeden nereye?

- Sığınmacılar üzerinden yapmaya uğraştığınız örgütlenme çalışmasının hesabını vermeden nereye?

- Gençliğini çaldığın bir neslin ayakları altında kalmadan gitmemelisin, nereye?

Belki hesap vermeden gideceksin ama sen ve artıkların tarihimizde her daim hain olarak hatırlanacak.


Hesabımızı da hakkımızı da sizden tarih alacak…

Bu vesileyle Demokrasi şehitlerimiz ve Cumhuriyet tarihimizde şehit düşen bütün kahramanlarımızı saygı ve minnetle anıyorum…

.

Deniz Büstani, dikGAZETE.com

...