Hâlâ "bağcıyı dövme" peşinde koşuyorlar!..

Ülkemizde yıllarca yüzde birlik azınlık, yüzde 99'un üzerinde; elinde bulunan imkân ile kanun ve yönetmeliklerle devamlı tahakküm etmiştir... 

Ele avuca gelmeyen meselelerde bile farklı uygulamalarla baskı altına alma ve dayatmalarda bulunmuşlardır...

Böyle davrandıklarında, kendilerini hep haklıymış gibi gösteren tutum ve hareket içerisinde zannediyorlardı…

İtiraz etmeye kalkanlara da ellerindeki gücü kullanmaktan imtina etmezlerdi...

"Sadece bizim istediğimiz şeyler olur" onun haricinde, "hiçbir uygulama, hiçbir talep kabul edilemez" havasında icraatlar yaşanırdı...

İster kabul edin, ister etmeyin kanun böyle!” derler, işin içinden sıyrılırlardı...

Tabii dayandıkları, güvendikleri nokta, devletin kurumları idi... Buralarda yetkili olanlar da onların ya “emir eri” ya da “dalkavukları” olurdu...

 “Siz nasıl uygun görürseniz” diye önlerinde, düğme iliklerlerdi...

Geçenlerde yine böyle zamanlarda yaşadığını hayal eden, kırk yılda “birgün” doğru-düzgün haber vermeyen- yorumlar yapmayan; Karadeniz'de “doğalgaz” bulunduğunda dahi okuyucularına memnuniyetsizliklerini gösteren, sözde gazetecilik yaptığını zanneden, yüzde birlik güruh içinde yer alan, ellerinde bir atımlık “barut” olanlar (!); yine meydanı boş bulmuşçasına Müslümanlara saldırıyordu... 

Neymiş efendim, öğrencilerin sokağa çıkma kısıtlaması “Cuma Namazı'na göre” ayarlanmış(!)... 

Bunu hazmedememiş beyler... 

Kendi ülkemizin yerli enerji üretme” konusunda da aynı hazımsızlıkları vardı bu güruhun...

Kasalar dolusu maden suyu içseler bile, bunlar bu “gaz” sancılarından  kurtulamazlar!... 

Artık “güneş balçıkla sıvanmaz”!..

Çünkü bu ülkede, yaşayanların yüzde 99'u Müslüman; uygulamalar da, tedbirler de ve kısıtlamalar da bu insanları mağdur etmeyecek şartlarda olması gerekiyor...

Demokrasiyle yönetilen Türkiye'de de bu şartların uygulanır olması gayet yerindedir...

Kimsenin buna itiraz etmesi düşünülemez...

Ancak, kendilerini başka diyarlar, başka “birgün”lerde  zannedenler ve “o gün”lerde hayal edenler, bu uygulamaları hazmetmede zorlanırlar(!)...

Yarım saatlik bir zaman dilimini böyle dillerine dolayarak; demokrasi ve insan haklarını paspas gibi, “ayaklar altına alma” anlayışı kabul edilebilir değil... 

 Yâhu, zaten Türkiye'nin çoğu bölgesinde bu vakit dilimi, nerdeyse baş başa gelir. Çünkü İç Anadolu, Doğu, Güney ve Güneydoğu bölgelerimizde öğle ezanı, yani bahsedilen Cuma Namazı vakti, neredeyse 13.00 - 13.15'de biter. 

Bu kadar basiretsizlik yapılmamalı!..

Sanki ellerine büyük bir “haksız” uygulama geçmiş de, onun “hakkını arar” gibi davranış sergileyişi, kundaktaki bebekleri bile güldürür...

Lâkin, onların derdi “o” değil...

Onlar, “üzüm yeme” derdinde değil, onlar, “bağcıyı nasıl tuzağa düşürüp döveriz” derdindeler(!)...

İnşaallah, Cenab-ı Hakk sizlere böyle fırsatları göstermez!..

Kendini, haddini ve yerini bilmeyen böylesi güruhlara, Müslümanlara ve değerlerine her fırsatta saldırmalarına devletimiz tarafından imkân verilmemeli...

Onların yaptıkları, kanunlar karşısında yanlarına kâr kalmamalı...

Müslüman, İslâm beldesinde çeşitli şartlarda ibadetlerini layıkıyla yapmalı... 

Buna itiraz olmaz!..

Rahatsız olanlara kapılar arkasına kadar açık, istedikleri yerlere gidebilirler...

ÇEVİKÖZ'DEN BÜYÜK HADSİZLİK!...

Hani, bir söz var ya dostlar; “Al birini vur ötekine” diye... 

Aynen bunun gibi, yukarıda bahsettiğim mevzuya benzer  bir durum da CHP'li Ünal Çeviköz'den geldi...

Bu zat-ı muhterem, henüz daha resmi olarak “Başkan” olmayan; ABD'nin yeni seçilen başkanından medet umuyor(!)... Hani "denize düşmüş de yılana sarılmış" misali...

Arkadaş(!), “demokrasi, hak ve özgürlük” konularında daha çok “vurgu” yapılması için, Sayın Biden'ın yardımını istiyor... 

Adam taaa okyanuslar ötesinden Çeviköz'ün talebini işitip hemencecik yardıma koşacak(!)... 

Acil konumuyla harekete geçecek Biden, “hak ve özgürlükler” konusunda masaya şöyleee bir yumruk vuracak ki, Türkiye'nin aklı çıkacak(!)...

-"Hemen efendim" diye önünü ilikleyip, el-pençe divan duracak(!)...

Ben sizin aklınıza yanayım e mi!?.

O Türkiye, geride kaldı...

1.5 milyar dolar kredi almak için IMF kapılarını aşındıran, Clinton'un karşısında düğme ilikleyip, ayakta bekleyen Başbakan'ın bulunduğu Türkiye yok artık...

Bunu kimse anlamış değil yâhu!..

Yeter beeee!...

Hani vardır ya!.. Yaramaz çocuklar gibi, kendi istekleri yerine getirilmediği zaman, hemencecik büyüklerine şikayette bulunurlar; “Bak bu çocuk benim misketlerimi aldı” diye ortalığı ayağa kaldırırlar...

Ayen öyle...

Bu CHP'liler de yaramaz çocuklar gibi, hemen başlarına bir şey gelmişçesine, sanki  Türkiye'de bunlar yokmuşçasına, Biden'dan “masaya yumruk atmasını” umuyorlar(!)...

Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde’ye" derler adama!

Sen nerede yaşıyorsun CHP'li Ünal Çeviköz?... 

Hangi ülkenin milletvekilisin?..

Senin mensubu olduğun parti, muhalefette değil mi?...

İktidar adayı bir parti değil mi?...

Neden ellerinizde; ülke yararına olacak, insanların menfaatlerine katkı sağlayacak, yeni yatırımlar oluşturacak, ufuklar açacak, çağ açıcı projeleriniz yoookkkkkk?...

Varsa yoksa hep dışarıdan birileri gelsin, hükümeti, iktidarı sizin kucağınıza koysun... Siz de hiç proje ve icraatınız olmadan güllük-gülistanlık(!) ve hazır  bir şekilde ülkeyi yönetin...

Yok öyle “üç kuruşa beş köfte” sayın Bey!..

Artık bu köprülerin altından çoookkkk sular aktıııııııııı geçtiiiiiiiiii!..

Haydi işine bak!...

.

Osman Ovacıklı, dikGAZETE.com

...