- 20-05-2020 03:22
- 737
“Haysiyet ve şerefinizi, edep ve terbiye ile; dininizi ise ilimle koruyun”
Hz. Ali (kv)
*
Hz. Peygamber As’ın elinde yetiştirilen, ilmin şahı, ilim şehrinin kapısı (her şehre kapıdan girilir, Ali kapısından -Muhammedi- ilim şehrine giriniz) Hz. Ali, şöyle seslenir tüm çağlara:
“Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, yaşayacağı çağa göre yetiştirin.”
Kur’an’da sürekli tekrar eden ayeti de ekleyelim:
“Hala tefekkür etmeyecek misiniz”
*
Kur’an’ın çağlara hitap edebilme muhteşemliği de bu olsa gerek ki anneannelerimizin hatta dedelerimizin bile 14-17 yaş arası evlenmesi, o çağın normali idi…
En azından suç oluşturmayan bir durum idi, kendi şartları içinde; toplumun yaşa yüklediği anlam ile.
O çağın toplumunda o yaşta, evlilik yapabilme olgunluğu.
Hala bunu açıklamaya çalışıyor olmak üzücü olsa da; sadece biyolojik değil (yani sperm ya da yumurta üretiliyor olması değil) gencin, ruhsal olarak ‘RÜŞD’e ermiş yani evlilik sorumluluğunu üstlenecek olgunluğa, stabil ruh haline ermiş olması, asgari evlilik yaşı Kur’an’a göre..
-Evlilikteki İslami şartlardan biri ise iki tarafın da gönül rızası ile evliliği istemesi, onaylaması…
Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde (tam bir pişkinlikle) "Biz sadece (halkı, ahlâkı ve toplum nizamını düzeltip iyileştirmek isteyen) ıslah edicileriz" demekte(ve fesatlıklarına ıslah kılıfı geçirmekte)dirler. -Bakara:11-
Artık, evlilik ve yaş konusunda, insani norma uygun olmayanı İslam ile ilişkilendirmeyerek, altında yatan durumu tedavi ettirin.
Bu zihniyet, insanın/insanlığın sosyal, psikolojik, kültürel değişim ve gelişiminden habersiz olup; olayları, kendi zaman dinamikleri içinde değerlendiremiyor, ne yazık ki.
“Hala tefekkür etmeyecek misiniz?” diye tekrar eden bir ayet var.
Ancak ben artık anlıyorum ki bu ayet, bir tekliften ziyade tespit; belki de pek çok (çünkü tefekkür etmiyorlar) insan için…
*
Boş bulunulan konularda; arkasındaki düğüm “artık beni çöz” der ve daha insani, nezih, medeni bir çizgiye yükselmeye zorlar... Çünkü bu düğümlerin varlığı, hayatın verimle akışını kesmektedir.
Bunu anladığımızda, tozları, pislikleri halı altı yerine, çöpe atarız.
İnsani olan seçimler yapmak için,
- ya insan olmak lazım ya da
- referans kaynak olması lazım.
(Hz.) İnsan olmak; Hakkın seslenişi olan Resul’un sözünü, her şartta yazılı bir kaynak olmaksızın (“Herkes onaylasa da fetvayı kalbine sor” Hz. Muhammed Sav) duyabiliyor olmaktır.
İlim edinilebilir; görgü ile irfana dönüşmesi ise bir ömür ince işçilik...
Öz denetim mekanizmasını çalıştırmak için önce sorunu tespit ve kabul/yüzleşmek gerek.
Biz arındığımızda (Hz. İnsan-ı Kamil’in elinin, dilinin, belinin sahibi olmak için örnek olduğu bedensel ve ruhsal çalışmalar neticesi artık senden “emin olunması/mümin”) konuştuğumuzda ben(cil)lik değil, vicdanımız dile gelir, işte o Hakkın seslenişini dillendiren, yazılı olmayan kitaptan okuyan/söyleyen olur.
“Ben(cil)likten arınmışlığın” yolun çoğunu kısaltmış olmak olduğunu iyice idrak edebilsek...
Hayat o kadar kolay ve sevgiyle akacak ki…
Rabbimiz kolaylaştırsın…
.
Gülşah Aslı, dikGAZETE.com