- 24-12-2021 07:54
- 6202
“İlahi sevgiye mazhar olmak, adil olmaya bağlıdır.”
Muhyiddin İbn Arabi (ks)
Muhammedilikte;
- Tekliğe erene kadar; Museviyet,
- Teklik ve saf sevgide; İseviyet,
- Sonra bu bilişle hayata dönebilenlere; bekabillah; Muhammedilik yolu açılır. Manaların, birbirine göreliliği ile var oluşuna izin ve kabul vardır bu anlayışta.
Ve adalet ortaya çıkar, bu anlayışta. Yok sayma yoktur. Adaletle uygun yerlere koyma vardır.
Her daim Hakkın huzurunda olduğundan da, haya ehlidir.
Şer’i sınırları, nefsi ezmeden gözetir. Çünkü edepsizlik; Haktan perdeler; kör taassup da yine Hakikatimizden ayrı düşürür..
Hz. Ali Haydar’ın (kv) duası ile;
“Hakikatten sonra dalalete düşmekten Allah’a sığınırım.”
Allah, aşıklık ile zındıklık arasındaki farkı görebilenlerden ve korununlardan eylesin…
Büyüklerimiz bizi bu konuda hep uyardılar.
Tehlikeler yaklaştıkça artar, çünkü değerlinin pahası, bedeli yüksek olur…
Kabe (Kalp makamı) yanında da düşüncelerinden bile sorumlusun diye..
“Sıratı müstakım üzere” diye okuduğumuz Fatiha’da; ne “şekil”de biz, beşer olmakla sınırlı değiliz.
(Hz. Musa’nın getirdiği Hakikat, kendisinden sonra şekilcilikte ağır bastı; Hz. İsa’nın getirdiği Hakikat, ruhbanlık gibi -dünyadan eli ayağı çekmek gibi- gösterilerek zorlaştırıldı, halkın yapamayacağı kadar ruhani bir hal imiş gibi; ruhbanlık sınıfı oluşturuldu. Halbuki insan, beşer/hayvan bedeninde ruhaniyetini/ meleki boyutunu şuurlu taşıyan; Allah halifesi yeryüzünde. “Bizi sıratı müstakıym üzere doğru yola ilet.”) parantezi kapatalım…
Ne de bedensiz ruhanileriz.
“Ben de sizin gibi beşerim” diyen Hz. Muhammed (sav); “İnsan’dan İnsan-ı Kâmil’e dönüşümün” rehberi; hem de kolaylığa ve orta yola/dengeye davet eder.
Dinde aşırı giderseniz size galebe çalar (yani güç yetiremezsiniz) salıverirsek de olmaz.
“İyi-kötü” ayrımını hakkaniyetle yapamazsak, “hepsi aslında iyidir” diye geçersek; bu tespit noktalarında seçimlerimizle ve eylemlerimizle açılacak dönüşüm potansiyelini aktive edemeyiz.
Hikmetini okumak veyahut sevgi, “yoldaki taşı kaldırmak” prensibinden alıkoymamalı.
Ve gönlümüzden gelerek, sevinçle ve coşkuyla yaptıklarımız yaşama enerjimize enerji katar…
“Üç sınıf Allah’ın sevgisinden uzak tutulmuştur;
- Zalimler
- Onlara yardım edenler
- Zulmü hoş karşılayanlar” Hz. Ali (kv)
*
Kul hakkına giren kişi, saf Aşk yolunun kalbinde yanan ışığını kendi elleri ile söndürmüş olur…
Adalet ilkesi, Kur’an ahlakı; bireysel ve toplumsal seviyede adaleti korumak, Hakk’ı gözetmek demek.
Aşıklar ve ahmaklar muaf gibi görünüyor!..
Din, akıl sahiplerine teklif edilmiş; aşıkların aklı başından gitmiş, ahmakların gafleti ile ise nice oluşum, dünya hayatı, devran devam…
*
“Ya Enes, sabah kalktığında ve gece yattığında kimseye karşı kalbinde kin olmamasına özen göster.” Mürşidi Azam (sav)
Kin duymaktan uzak durmayı (ki bu anlamaktan kaynaklanıyor olsa gerek) başardığımızda, hayatımızda yeni sayfalar açılır.
Özür dilemeyenlerin kapasitelerini/ hallerini bir özür olarak kabul et.
“Biz onların (cennet ehlinin) gönüllerinden bütün kini çıkardık.” (Hicr, 47)
Yüzleşmek / farketmek / özür dilemek olmaksızın kimse yenilenemez.
İnsanı Kâmil (as) ve kâmiller; şu alemde, insanın aczinin, hata yapabilirliğinin farkındadırlar.
Bu biliş, kendimizden kibri giderdiği gibi, insan ilişkilerinde anlayış ve bu anlayıştan da çözüm doğurur.