- 01-02-2022 20:18
- 5092
Derin Amerika’nın sözü; “Akıllı adam stratejisini kurar, zeki adam ise lojistiğini kurar”
İran, kendi güvenliğini artırabilmek için Çin ile geliştirdiği ticari bağlantılar üzerinden bir denklem kurma stratejisini hayata geçirirken, Çin’den alacağı askeri desteği, Batı ile yaptığı pazarlıklar sırasında masanın bir kenarında tutmaktadır.
Bundan dolayı İran, aynı zamanda Çin’in coğrafyada yayılmasına üstü örtülü desteğini de ister istemez sunmaktadır.
Çin’in coğrafyada yayılmasına karşı duran Batı ittifakının yerel bileşenleri ise kısmen benzer bir dengeyi de ister istemez uygulamak durumunda kalmaktadırlar.
“İran, bu desteği kesmez ise federal bölgelere ayrıştırılması kaçınılmaz olacak mıdır?” sorusu da sürekli olarak aynı masada durmaktadır diyebiliriz.
Bilindiği üzere, askeri operasyonları zorlaştıran önemli unsurlardan birisi de zorlu hava şartlarıdır.
Irak’ın, İran içlerine burun misali giren bölgesi PENJWEN, dağlık bir bölge olduğu için midir bilinmez ama bölgenin “- 24” derece soğukluğu görmüş olması ilk defa görülen bir durumdur.
Askeri teknoloji olarak adlandırılan “HAARP” teknolojisini bilmeyeniniz kalmamıştır diye düşünüyoruz.
“HAARP” bilindiği üzere hava şartlarını kontrol edebildiği iddia edilen bir teknoloji olarak bilinmektedir.
“Kurak bölgelerin yağışlara kavuşturulması için bu teknoloji kullanılmaktadır” şeklinde yumuşak tanıtımlar yapılırken, sert ve zorlu hava şartlarının oluşmasına da sebep olabildiğini dünya üzerinde karşılaşılan devasa hortumlara ve meteorolojik sebepli yıkımlara tanıklık ettikçe, etkilerini daha iyi kavramaktayız maalesef.
ABD’nin kış sezonunda, lojistiğini kurmakla meşgul olduğunu herkes bilir.
Hatta meşhur bir sözleri vardır bu konuda; “Akıllı adam stratejisini kurar, zeki adam ise lojistiğini kurar” sözü, Amerika’nın derin yapısına aittir diye bilinir.
Sert hava koşullarının bahsettiğimiz “Penjwen” bölgesindeki sivil hareketliliği minimum seviyeye çekmiş olması, insanın aklına ister istemez askeri bir hareketliliğin olup olmadığını da getirmektedir.
Öyle ya, bölgede yoğun sis tabakasının varlığı, yoğun kar yağışı ve Sibirya’yı aratmayacak soğuk hava şartlarının görülüyor olması, bölgede bir askeri lojistiğin rahatlıkla yapılabilmesine zemin sunmaktadır diyebiliriz.
Şayet böyle bir hazırlık yapılıyorsa bile, bu hazırlığın İran’a karşı mı, Uzak Doğudan gelen İngiltere, Çin, Hindistan konsorsiyumuna karşı mı yapıldığını araştırmak bir yana, İran coğrafyasına getireceği yıkımlar, başta İranlı idarecilerin, ardından çevre ülkeleri tarafından iyice hesaplanması gerekmektedir.
Batı ittifakı, kendi açısından bakarak bir planlama yaparken, Uzak Doğu ittifakı da kendi açısından bakarak bir planlama yapmaktadır kanaatindeyiz.
Bu noktada, üzerinde planlamalar yapılan coğrafya olarak görülen Anadolu, Mezopotamya ve yakın Asya bölgesi de ortalarında kalınan her iki güç unsurunu çatıştırmayacak şekilde planlamalar yapmak durumundadır diyebiliriz.
“EN UZUN YAŞAYANLAR, HERKESLE İYİ İLİŞKİ KURABİLENLERDİR” sözü kulaklarımıza küpe olmalıdır artık.
Bundan dolayı Rusya Federasyonu ve Türk Devletleri Teşkilatının eşgüdümlü şekilde çalışarak, yeni bir sıcak dünya savaşının çıkmasını önleyebilecek güç oluşturmaları olmazsa olmazlardandır.
Türkiye, NATO konseptini çok iyi tanıyan hatta içerisinde bulunmasından dolayı önemli tecrübeye ve etkiye sahiptir.
Rusya, Uzak Doğudan gelen güç dengesini çok iyi tanıyan hatta ilişki içerisinde olmasından dolayı önemli tecrübeye ve etkiye sahiptir.
Dünya, BATI VE UZAK DOĞU şeklinde iki kutuplu bir dengeye sürüklenmeye çalışılırken, bu iki gücün dengelenmesini sağlayabilecek yeni bir güç merkezinin orta noktada oluşturulması, tüm sinir uçlarını soğutarak çatışmasızlığı tetikleyecektir öngörüsü hiç de haksız bir öngörü olmasa gerek.
Batı İttifakı ve Uzakdoğu ittifakı, oluşturulması elzem olan üçüncü ve denge unsuru olarak görebileceğimiz güç merkezinin hayata geçmesini engellemek adına İran’ı çatışma sahası yapmayı göze almış durumdadır!..
Şayet üçüncü güç unsuru hayata geçirilebilirse, “İSTANBUL BİR ŞEHİT ŞİRKET” olma yolunda son noktayı koymuş olacaktır.
Nasıl mı!?.
Irak’ın petrol ve doğalgazı satılsın veya satılmasın, Türkiye’den parasını almaktadır.
Rusya’nın petrol ve doğalgazı satılsın veya satılmasın Türkiye’den parasını almaktadır.
Peki İran neden bu yöntem ile uluslararası piyasaya girmez!..
Öyle ya, petrolü ve doğalgazı satılsın veya satılmasın parasını Türkiye’den alacaktır.
Yoksa bu durumu öngörenler; “İran alacağını alamadığı için doğal gazı kesti” diye mi demektedirler!?
Son Söz;
İstanbul bir “Şehir Şirket” olacak ve tarihte hak ettiği yerini alacak.
Buna ortak olmak isteyenler buyurur gelir, gelmeyenler de kendilerine yeni geçiş yolları arar dururlar artık…