- 25-01-2021 07:24
- 21594
Amerika Birleşik Devletleri’nde başkanlık devir teslim ve yemin töreni bitti bitmesine ancak başkanlık seçimi boyunca devam eden karşılıklı gerilim ve Kongre’de yaşanan şiddet olayları ile dört kişinin ölümü, hafızalarda derin izler bıraktı..
Trump’ın son dakikaya kadar, oyunu bozacağını zannedenler de ne yazık ki büyük hayal kırıklığı yaşadı..
Derin Pentagon tuzağına çekilerek halkı sokağa çağıran Trump, Kongre’de kan dökülmesinden sonra, yardımcısı Cumhuriyetçi senatörler ile Pentagon tarafından yalnız bırakıldı ve medya tarafından kuşatılarak halka erişimi engellendi.
O süre içerisinde “Küreselciler”le yapılan pazarlıklar neticesinde Trump, geri adım atmak zorunda kaldı.
Akabinde iyimser ve yatıştırıcı açıklamalar ile taraftarlarını sakinleştirmeye çağırdı ve sorunsuz bir “teslim” olacağının sözünü verdi..
Problemsiz bir devir-teslim olsa bile Trump, dört kişinin ölümünden sorumlu olarak “Yüksek Mahkeme” karşısına çıkarılacak mı beraber göreceğiz...
Gelelim yemin töreninde yaşananlara…
Yemin törenine davet edilen az sayıdaki seçkinler arasında en dikkat çeken konuklardan biri Biden’i seçim süreci boyunca yalnız bırakmayan ve destek mitingleri düzenleyen Barack ve Michelle Obama çiftinin yanı sıra kıyafetlerde tercih edilen renkler ile verilen spiritüel mesajlardı.
ABD’nin atanan ilk siyahi kadın Başkanı (evet ilk “kadın başkan”dır; çünkü ABD’de doğrudan kadın başkan seçilmesi, teamüllere aykırıdır ve 78 yaşındaki demans hastası Biden’in, kukla başkan olduğu, senaryonun devam eden pasajında başkanlık koltuğunun yakın dönemde KAMİLE HARİS’e devri üzerine tezgahlandığına şahit olacağız…) olarak Kamile Haris sahne aldı.
Görüntüdeki Başkan Joe Biden’den hemen önce, KAMİLE HARİS (KAMALA HARRİS) yemin ederek görevine başladı.
Jamaikalı mı Hindistanlı mı olduğu epeyce karışık olan “Başkan”ın tören için mor rengi tercih etmesi, oldukça dikkat çekiciydi..
Peki, küresel aklın tercih ettiği mor renk ile verilen mesaj neydi!..
ABD’de “mor bir devrim yapıldığını” simgeliyordu, aynı zamanda mor, “bilgeliğin rengi”dir ve “spiritüel dönemin başlangıcı”na vurgu yapar!..
“Seçkinler” ve “bilgeler” dönemine hoşgeldiniz!
Dünyada olduğu gibi bizim ana akım medyada da Biden döneminin başlamasına ithafen oldukça çarpıcı konuşmaların yapıldığı gözden kaçmadı…
Biden’in gelişiyle sevinç çığlıkları atan içimizdeki “Amerikancı Gladiocular”ın gözleri, “biz de nasiplenir miyiz” diye neredeyse sevinçten yuvalarından fırladı fırlayacak.
Ne de olsa Biden, açıktan Türkiye'deki mevcut iktidarı devirme konusunda muhalefeti destekleyeceğini söylemişti.
Biden güzellemeleri bir türlü bitmek bilmeyen içimizdeki bu koloni elitleri, geçmiş günlerde de Obama için “gizli Müslüman” güzellemeleri yapmıştı hatırlarsanız.
Burada bir parantez açıp, Barack Obama dönemine gitmekte fayda var.
Başkan Barack Obama ve Başkan Yardımcısı Joe Biden’in, Trump öncesi sekiz yıllık karnesine baktığımızda, adeta bir kurtarıcı gözü ile karşılanan Barack Obama’nın başkanlık dönemi, hiç de öyle beklenildiği gibi parlak geçmedi.
İç siyasette neler yaptığının ötesinde -ki vaat ettiği hiç bir şeyi gerçekleştiremeyen biri olarak kaldı- büyük umutlar bağlayıp, Amerikan halkına da aynı ölçüde umut verdiği en önemli projesi sağlık reformu elinde patladı.
Söylemleri “Obamacera” olmaktan öteye geçemeyerek sadece miting konuşmalarında kaldı.
Seçim sürecine damgasını vuran “Evet Yapabiliriz” sloganıyla başkanlık koltuğuna oturan Obama’nın tek başarısı, orduda görev yapan eşcinsellere tanıdığı hak ve özgürlükler oldu…
Amerikan dış siyasetinde ise Barack Obama dönemi, yeryüzünde silinmeyecek izler bıraktı!..
“Soğuk Savaş Dönemi”nin kontrgerilla modelini yeniden hortlatarak bir çok bölge üzerinde eyleme geçirdi.
Terör örgütlerine sağladığı mühimmat ve eğitimlerin yanında gladyocuların da tam desteği ile Ortadoğu’yu adeta kan gölüne çevirdi…
11 Eylül planı ile kendisinden önceki başkan George W. Bush'un dış politikalarını devam etmeyi sürdürdü…
Libya'da da tezgahlanan “Arap Baharı”nın ardından, Muammer Kaddafi'yi devirmek için Amerika’nın hava gücünü kullanmaktan çekinmeyen Obama ile Libya, tarihinin en kanlı dönemlerini yaşadı;
kışkırtılan halk kesimlerinin “demokrasi ve özgürlük hayalleri” ile başlatılan iç çatışmalar, iç savaşa dönüşerek kan, kaos ve dehşetin kol gezdiği hayalet bir ülke haline geldi Libya.
Afganistan’da vahşet politikaları hız kesmedi…
Irak ise başlı başına bir dehşet senaryosunun sahası oldu.
Amerikan askerlerinin yanı sıra PKK-PYD-YPG, DEAŞ gibi terör örgütleri eliyle kızlara kadınlara tecavüz edildi; çocuklar kaçırıldı, erkeklere akıl almaz işkenceler yapıldı; her gün her yerde patlayan bombalar, suikastler, faili meçhuller, toplu ölümler ile cehennemi yaşayan Irak halkının “demokrasi rüyası”da kabusa dönüştü.
Suriye savaşını destekleyen Rusya’nın, Beşar Esed ile Suriye halkını katletmesine göz yuman Biden’in de Başkan Yarımcısı olarak aralarında bulunduğu Obama yönetimi döneminde, dünya üzerinde masum kanı akmayan yer ve gün geçmedi dersek hiç de abartmış olmayız.
Barack Obama’nın -Trump ile 4 yıl ara vererek- yarım bıraktığı yerden devam edecek olan Biden döneminde dünya, yine aynı şekilde karışmaya, karıştırılmaya devam edecek.
Her ülkede konuşlandırdıkları “Amerikancı gladio yapılar” ile hükümetleri devirme planları bu yönetimin ajandalarının ilk sırasında.
Ortadoğu ve Asya başta olmak üzere “Gladio” kökenli askeri darbeler, çeşitli şekillerde bombalama ve suikastler ile dünyayı karıştırmayı, sınırları her şekilde zorlamayı ve ulus devletlerin çöküşünü hızlandırmaya yönelik dış politikaları uygulamaya koymakla seri bir başlangıç yaparak geldi Biden dönemi...
İlk yaptığı işlerden biri, Ortadoğu ve Afrika masasına, başlıca görevi PKK ve uzantıları terör örgütlerine Pentagon aracılığı ile silah temin etmek olan ve PKK elebaşları ile poz vererek Türkiye’ye meydan okuyan, -Obama döneminde de görevde olan- azılı Müslüman ve Türk düşmanı o subayı, -bıraktığı yerden devam etsin diye- göreve yeniden atamak oldu.
Bu atama ile Türkiye’ye karşı verilen ilk mesaj; “terör örgütlerine tam destek verileceği ve siyasi-askeri müttefiklerinin de terör örgütleri olacağı” şeklinde gerçekleşti.
Görünürde ilk karıştıracakları ülke Lübnan olacaksa da ilk bomba geçtiğimiz gün Irak’ta bir pazar yerinde patlatıldı bile...
Peki Amerika’da neler olacak!..
Yahudi sermayesini Çin’e taşıyan şeytani komitenin, üstlendiği görevi zamanında yerine getirmeyen ABD’ye de bir sürprizi olacak mı Mart ayını bekleyip görelim!
“Biden geldi kurtulduk!” gözüyle bakan içimizdeki hainler de hiç heveslenmesin boşuna!..
“S-400”ler üzerinden gündemi meşgul eden ve “Aman ABD’yi kızdırmayalım!..” demeye getiren Amerikancı kalemi ile yazan ve yazıp konuşacaklarının bedelini peşin alan, satılmış art niyetli kişileri görünce bir kere daha Türk devletinin derin siyasi zekâsına hayran olmamak elde değil.
Kalp ilacınızı alın!..
“S-400”ler aktive edileli çok oldu!..
DARBE sevici, NATO subaylarının postallarını parlatan içinizdeki ezik satılmışlar da bilsinler ki;
ABD, Türkiye’ye söz geçiremeyecek!
Bunun bir devlet politikası olduğu önümüzdeki süreçte daha iyi anlaşılacak…
Artık karşılarında tek ayak üstünde bekleyen bir TÜRKİYE yok!
İçeride - dışarıda kim varsa ve her ne planlıyorsa artık!