‘Küçük Kara Balık’taki anne gibi…

‘Küçük Kara Balık’taki anne gibi…

11. Sınıfta ateist olmuş bunu ailesine,arkadaşlarına, kaldığı yurt yetkililerine söyleyememiş bir genç, bunun kendisinde oluşturduğu yükle baş edemedi.

Tıp fakültesi kazanabilecek kadar akıllı, zeki bir genç, kendine bu ikiyüzlü yaşamı yakıştıramadı belki de. Açıkça deseydi “ben ateistim” diye, ateist bir derneğin yurdunda kalsaydı mesela, ateist arkadaşları ile yaşamaya, okumaya devam etseydi bunun kime ne zararı olurdu?

Ateist, deist olanların bunu açıklayamayıp ikiyüzlü bir yaşam sürmelerinin ve bundan dolayı bunalıma girme ve belki de onları intihara götüren sebeplerin başında biz müminler geliyoruz. Allah'ın onlara bu özgürlüğü verdiğini unutup, Allah adına ahkâm kesip onların hayatını zehr ediyoruz.

Biz müminlerin bundan vazgeçmesi gerekiyor zira bu da bir vebal.

Bırakalım dileyen dilediği gibi inansın, açıklasın, yaşasın, ölsün.

Kimse kimseyi ölümüne sebep, gerekçe göstermesin. Yasakladıkça, kınadıkça biz, onların bize ve hayata karşı kinleri artıyor. 

Buna hakkımız yok!

Herkes sunsun argümanlarını, açıkça, iyi olan kazansın...

Biz bunlara dikkat edelim, tamam da, inancını değiştiren arkadaşlara da söylemek istediğim bazı şeyler var.

KelimeArapça kökenli biliyorsunuz, kök anlamı “iz, yara izi” demekmiş, yeni öğrendim ben de. 

Kelimeler insan ruhunun, dimağının, zihninin, kalbinin, gönlünün birebir etkilendiği yapı taşı, kurucusu, inşa edicisi ama aynı zamanda inşa ettiği her şeyi bazen bir çırpıda bazen de yavaş yavaş yok edici bir etkiye sahip.

Hele hele ergenlik dediğimiz süreçte, iletişim dili yüzde 80-90 yazı dili olan kesimde kelime çok daha etkiliyor.

İnançlarımızla ilgili sarf ettiğimiz her kelime de gençler üzerinde bu kadar etkili olabiliyor.

Bu yüzden Allah’a imandan vazgeçen her insanda özellikle gençlerde her birimizin kelime izi var. Bu hassasiyeti, dini terk eden arkadaşlara da anımsatmak isterim.

13 yaşındaki oğlum, Enes'in haberini almadan bir gün önce bana ortada hiçbir konusu yokken şunu sordu; “Anne, ateist olsam beni sever misin?

Mutfaktaydık, o masada, ben de ayakta iş yapıyordum, sırtım ona dönük…

Soruyu duyunca ilk önce tarifsiz bir acı hissettim, durdum, dondum bir süre. Kalbim yandı, vücudum dondu, kaldım öylece bir an.

Yüzümün ifadesini oğlum görsün istemedim; “iyi ki sırtım dönük, iş yaparken sordu bu soruyu” diye şükrettim. 

Sonra hızlıca toparladım kendimi, yine dönmeye cesaret edemedim ve “tabii ki severim oğlum” dedim. 

Konu kapandı. Sorunun da cevabın da devamı gelmedi. 

Ertesi gün Enes yavrumuzun intihar haberini alınca bu an geldi aklıma. Aynı yangını hissettim kalbimde, yine aynı hareketsiz, donup kaldı bütün bedenim.

Bu haberin ertesinde, bir dostumun daha artık Müslüman olmaktan vaz geçtiğini öğrendim. 

400’e yakın öğrencimin notlarını girmem gerekiyor, okulda yoğun bir dönemdeyiz, ben yine dondum kaldım. 

O gece, bebeğini Nil'e bırakıp gönlü bomboş sabahlayan Musa’nın annesi gibiydim. 

Engel olamadığım bir kalp yangını, vurgun yemiş misali bir bedenle sabahladım.

- Siz de bizleri anlayın lütfen.

Bu bir ihanet acısı gibi. 

Bir terk edilmişlik hissi adeta…

Sizi değil belki de hayatı var edeni, yaşamı sana bahşedeni yaşamından çıkarana şahitlik hiç kolay bir şey değil. 

Beraber yüzdüğünüz, beraber dehlizlerde boğulma tehlikesi geçirdiğiniz, beraber güneşe nazır su üstünde hoplayıp zıplayıp yarenlik ettiğiniz arkadaşınız birgün sudan karaya çıkmaya karar veriyor. 

Siz şaşkınlıkla kalakalıyorsunuz. 

Biliyor ve inanıyorsunuz ki arkadaşınız yanlış karar verdi, arkanızı dönüp çekip gidemiyorsunuz bir anda. 

Çırpınıyorsunuz…

Üzülüyorsunuz…

- Siz de bizleri anlayın lütfen...

Bazen bu acıyla, kelimeleri hoyratça sarf edip, yaraları derinleştirdiğimin farkındayım.

Ama bunun sebebi bendeki yaranın derinliği. 

Siz de bizleri anlayın lütfen.

Kolay değil bir anda kabullenip, hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam etmek.

Sadece şunu bilmenizi istiyorum. 

Tepkim, Allah adına değil. Onun dini adına değil. 

Dostluk, kardeşlik, insan olmaklık adına.

Samed Bahrengi'nin “Küçük Kara Balık” hikayesini bilir misiniz? Oradaki anne gibi hissediyorum her seferinde. 

Umarım, fikirlerimiz artık aynı olmasa da gönül kapımız hep açık kalsın birbirimize. İnşallah.

Allah'a emanet olunuz.

Zira O, kendisine inanmayanların da Rabbidir.

.

Sevim Korkmaz, dikGAZETE.com

...