Kurban Bayramı

Kurban Bayramı

Bayram kelimesi toplanmak ve özel olarak kutlanılan gün anlamlarına gelir.

Bayramlar hatırlamak, hatırlanmak, bağları güçlendirmek, kırgınlıkların son bulması gibi fırsatlar sunan coşku ve neşe içerisinde kutlanılan özel günlerdir. Her bayramın kendine münhasır geleneği ve enerjisi vardır.

Kurban, bütün dinlerde ve inanç sistemlerinde vardır.

İslam’da ilk Kurban ibadeti Âdem (a.s.)’ın iki oğlunun kurbanı ile başlar.

Hz. İbrahim, oğlunu kurban etmekten kurtuluşu sebebiyle şahsen bayram etmiştir ve oğlu İsmail yerine, gönderilen kurbanı kesmiştir.

Allah Rasulü de oğullarını daha küçük yaşlarda ecelin takdirine kurban vermiş, adeta onun yerine verilen Kevser sebebiyle namaz kılıp kurban kesmek suretiyle şahsen bayram etmiştir.

Resûl-i Ekrem (sav) de: “Kurban kesiniz! Zira kurban kesmek, atanız Hz. İbrahim (as)’in sünnetidir.” buyurmuştur

Kurban Bayramı'nda maddi durumu imkanlarına göre, Allah rızası için kurban kesimi yapılır. Belli bir kısmı, ihtiyaç sahiplerine pay edilir. Yardımlaşma ön plandadır.

Yüce Allah, Hacc Süresi 36. Ayeti kerimesinde; “Biz, kurbanlık sığırları ve develeri de sizin için Allah’ın dininin işaretlerinden kıldık. Onlarda sizin için pek çok hayır vardır. Onlar boğazlanmak üzere ayakta dururken üzerlerine Allah’ın adını anarak kurban edin. Nihâyet yan üstü yere yıkılıp canları çıkınca da onlardan hem siz yiyin, hem kanaat edip istemeyen fakirlere, hem de açıkça isteyen fakirlere yedirin. İşte böylece biz, o kocaman hayvanları sizin emrinize verdik ki şükredesiniz.” buyurmuştur.

Kurban kesmek, Allah'a inanışın, şükretmenin, samimiyetin, itaatin, hayatı kutsamanın, korunmanın ve Allah'a olan teslimiyetin sembolik bir göstergesidir.

Kurban ibadetinin temelinde kurbiyet (Allah'ın rızasına ermek) ve O'na yakınlaşmak vardır.

Kurban'ın hayvanı kesip yemekten, dağıtmaktan, tatilden, bir araya gelmekten başka daha derin anlamları vardır.

Tasavvufta, kurban kesmek iç alemimizin hayvani yönlerini Allah için Allah'a kurban etmek demektir.

Kurban, kişinin kendi ile hesaplaşması, kendine seslenmesidir.

İnsanın malından, mülkünden, sahip olduklarından, en sevdiklerinden, tutunduklarından daha değerli olan tek şey kendi "nefsi"dir.

Kurban, nefs terbiyesidir.

Allah Teâlâ, Kur'an-ı Kerim Şems, 91/9 ayetinde, “Nefsini terbiye eden kurtulur, edemeyen batar” buyurmuştur.

Batıni olarak nefsinden feragat edebilmek kurbanların en yücesidir.

Tekamül yolumuzda, içimizde iyiliğe olduğu gibi, kötülüğe de meyilli olan nefsimizle mücadele etmek, nefsin arzuları ve isteklerinin peşinden koşmak, artık bizlere hizmet etmeyen ve bizi aşağı çeken, alışkanlık edindiğimiz ya da sarıldığımız, duygularımız (kin, öfke, kıskançlık, kırgınlık bencillik, hırs , Kibir,  merhametsizlik, öğrenilmiş çaresizlik, şiddet), bağımlılıklarımız yani kısacası bizi Allah'tan uzaklaştıran her ne varsa Allah için feda etmek, terk etmek bizim kurbanımız demektir.

İbn-i Arabi, Fususu’l Hikem kitabında şöyle der; “En büyük kurban nefistir, esas mesele onu boğazlamaktır.”

Hazreti İbrahim gibi tüm dünyevi kimliklerimizi kurban edemeyiz ama yavaş yavaş her bayram, birer birer kurban edeceğimiz bir şeylerimiz vardır mutlaka.

Mevlana'nın dediği gibi, “nefsini kurban et, ruhun dirilsin.”

 Bayramımız kutlu, Kurbanımız kabul olsun.

.

Zübeyde Kızılyer Aslan, dikGAZETE.com

...