Ölümü tadamayanlar -Batini nefesler-

Soruyorlar bana “Sen Kimsin?” diye…

“Hangi cemaat, hangi tarikat, hangi seyda, hangi şeyh-molla?”…

Benim cemaatim yok ey Can!

Bildiğim tek yol var o da Hak…

Anlatayım size ben kimim…

O bile diz çöktü, sanmayın iblis eğilmedi önümde…

Ben, on sekiz bin alemde meleklerin secde ettiğiyim…

Kadın erkek oldum “Levh ve Kalem”den doğdum…

Siz Âdem dediniz bana, ama ben Âdem değilim…

****

Çok eskiden Nuh’a yoldaş kılavuz oldum…

Fırtınalar kopardım denizleri taşırdım…

Nuh’un cemaatine iblisi kattım…

Ama Nuh bile görmedi beni…

****

İbrahim’i kılavuz ettiler benimle beraber…

Kabe’nin harcını ben kardırttım…

İsmail bahaneydi, bıçağa yatan kurban oldum…

İbrahim kesti beni ama canım çıkmadı…

****

Yusuf’u kuyuya ben attım…

Sonra tacir oldum, O’nu Mısır’da köle diye sattım…

Köleliğini beğenmedim firavuna kardeş, mısıra sultan yaptım…

****

Hastalığın her birini ben ürettim…

Musallat ettim bütün sevdiklerinize…

Eyyüb’ü döşeklere düşürdüm…

Sonra acıdım, himmet ettim şifa verdim…

****

Çöle can veren, Nil nehrine sabi yavruyu atan benim…

Mısır sarayının sultanına bulduran, yine ben…

Adını “Sudan Gelen” manasında ‘Musa’ koyan yine benim…

Musa’yı büyüttüm, besledim, firavuna kardeş eyledim…

Eline kılıç verip, suçsuz bir köleye katil eyledim…

Ceza olarak, kılıcı aldım, eline asa verdim çöllere yolladım…

****

Bir zamanlar Davud adında kulun yoldaşı oldum…

Rebab çaldık, beraber taş topladık, saray yaptık…

Oğlu Süleyman’a karınca dilini ben öğrettim…

Saba ülkesine haberi yetiren, yine bendim…

****

Süleyman’ın soyundan İmran’ı…

İmran’dan Meryem’i…

Cibril ile İsa’yı dünyaya getirttim…

İsa’yı çok sevdiniz, elinizden göğe yine ben aldım…

****

Hani demiştim ya…

İbrahim’e İsmail’i kes, kurban et diye…

Sonra da kurban ben oldum diye…

İşte O İsmail’den Adnan’ı…

Adnan’ın soyundan ise Ahmed’in geleceği günü bekledim…

****

Siz O’na El-Emin dediniz…

Siz O’na Mustafa dediniz…

Siz O’na Muhammed dediniz…

Bu isimleri size ben öğrettim…

****

Sonra Türkistan Yesi’de Ahmed’e yoldaş oldum…

Biraz zaman geçti Necmeddin-i Kübra’ya dost oldum…

Bahaeddin Veled’e “Sultan-ül Ulema” dedim…

Mansur’u dillendirip “En-el Hak” dedirttim…

Cahil fakihlere asi geldirttim…

Dar’a asan yine benim, istersen inanma!

****

Endülüs’te Arabi dediniz bana…

Şam’da kıydım Muhiddin’in canına…

Sonra Nesimi oldum…

Kasaplara teslim ettim İmameddin’i, yüzsünler diye derisini…

****

Burhan oldum Erciyes eteklerinde…

Ali Dağı’nda çilehane kurdum…

Seyyid dediniz bana…

Tirmiz’li Burhaned’din’e talimat verdim…

Mevlana’yı karanlık çukura ben attım…

Sonra acıdım, çıkardım Anadolu’ya gönüller sultanı yaptım…

Konya’ya döndüğünde Muhammed Celaled’din…

Alamud’un varisi Şemsed’din ile tanıştırdım…

Çok sevdiler birbirlerini, ayna oldular tüm gönüllere…

Sonra Şemsin ölüm fermanını imzalayıp…

Derin kuyulara attırttım…

****

Kırşehir’de açlık, kıtlık yarattım…

Cefasını genç Yunus Emre’ye çektirttim…

Buğdayı verdim, ruhundan aşkı aldım…

Aldığımı bulması için, diyar diyar dolaştırıp şair yaptım…

****

Bektaş’ı Nişabur’da dünyaya getirttim…

Horasan’dan alıp Anadolu’ya götürttüm…

4 Kapı, 40 Makam öğrettim…

Sonra onun dilinden size Hacı Bektaş diye seslendim…

****

Çok uzun yaşadım ben, çok…

Halen gencim, hep genç kalacağım…

Gördünüz mü ‘Emrah’ oldum yine dillendim…

Benim cezam aranızda kalmak…

Cennetim ise Kıyamet…

Biz iki bahtsız canız…

Adımız Hızır ile İlyas…

.

Emrah Bekçi, dikGAZETE.com

-Tefekkür Notları 28 Nisan 2018-

...