‘Sayın Öcalan’ neden terör propagandası değil?

‘Sayın Öcalan’ neden terör propagandası değil?

“SAYIN ÖCALAN NEDEN TERÖR PROPAGANDASI DEĞİL?"

Kalbimin acıdan suskunluğa büründüğü günlerden geçiyorum.

Çok yakın bir dostumu kaybettim. Kendisi terörle mücadele şube müdürlüğünde çalışan emektar bir polisti, kalp krizi geçirmesi sonucu rahmete kavuştu. Sabahlara kadar konuşurduk onunla bu konuları, bana hep vasiyet ederdi; “BİZLER GİTSEK BİLE SEN YASINI KALBİNE GÖMECEKSİN VE DEVAM EDECEKSİN.”

Öyle yapıyorum değerli dostum; yasımı içime gömerek, mücadelemizi kaldığımız yerden devam ettiriyorum ve kalemimi elime alıyorum.

Başlayalım o vakit...

“SAYIN ÖCALAN NEDEN TERÖR PROPAGANDASI DEĞİL?” bu soruyu “Çözüm Süreci” zamanlarından bugüne, çok sordum kendime. Hukuk felsefesi boyutunda değerlendirdim, suçun maddi ve manevi unsurları açısından analiz ettim fakat kendime verdiğim cevapların karşılığını hukuk normlarında göremedim.

*

Bütün terör örgütleri gibi PKK da çeşitli terör eylemleri gerçekleştirdikten sonra toplum içerisinde korku, ümitsizlik ve panik yaratmak için sosyal medyayı ve basını kullanmaktadır. Çünkü kamuoyunun dikkatini çekmeyen ve gündeme gelmeyen bir terör eylemi, nihai amacına ulaşamamaktadır. Dolayısıyla basının, sosyal medyanın ve toplumun dikkatinin nasıl çekilebileceği konusu, terör örgütleri için eylemin kendisini planlamaktan daha önemli hale gelmiştir.

Terör ve medya, öteden beri iç içe olmuş iki alandır.

Terör, medyayı kullanarak toplumsal infial yaratmaya çalışırken, medya da terör olaylarını manipülasyon malzemesi yapıp, algı operasyonlarına alet ederek ‘reyting’ ve maddi kazanç elde etmektedir. Hatta olaylar daha da dramatize edilerek, toplumda korku algısı yaratılmaktadır.

Bu sebeple terör ve medya arasındaki bu kritik dengeye çok dikkat edilmesi gerekir. Aksi takdirde basın, yeri geldiğinde terörizmin bir başka silahı haline gelebilir.

*

Ne yazık ki son zamanlarda sosyal medyada; toplumsal infial, kutuplaşma ve insanlar ve halklar arasında nefret tohumları saçma, reyting ve maddi kazançtan daha önemli bir konu haline gelmiş durumda.

Toplumsal infialler için terör örgütleri artık terör eylemi gerçekleştirmeye ihtiyaç duymuyor. Çünkü öyle bir hale geldik ki kamuoyunda yaşanılan en ufak adli bir vakadan bile algı operasyonları üzerinden toplumsal bir çatışma yaratılıyor ve terörizmin ivmesi arttırılıyor.

Nasıl mı?

Saçma bir örnek olacak fakat aklınıza yerleşsin diye… Mesela bir kedi, ağaçta mahsur kalıyor. Hemen ‘Twitter'dan bir paylaşım yapılıyor; “KEDİNİN SAHİBİ KÜRT OLDUĞU İÇİN, İTFAİYECİLER KEDİYİ KURTARMAYA GELMEDİ” bu ifadenin aslına astarına bakmadan, sosyal medya algı operasyon hesapları öyle bir paylaşıyor ki millet birbirini gırtlatlayacak hale geliyor.

Ardından bir bakıyorsunuz ki "SAYIN ÖCALAN, BURASI KÜRDİSTAN, JİN JİYAN AZADİ" sloganları havada uçuşmuş.

Yahu ne alaka konu nereden nereye geldi, o kedi neden orada mahsur kaldı, yardım istenilmedi mi diye kimse sormaz. İstenilen şey de tam olarak budur işte: “Kibriti çak ve ateşle birlikte külleri de yak!”

Halbuki bizim milletimizin öyle bir ruhu var ki; o kediyi ağaçtan indirmek için herkes adeta birbirine kenetlenir ne yapar ne eder o kediyi ağaçtan indirir. İşte bu türden operasyonlarla elimizden milli birlik ve beraberliğimiz alınmak isteniyor ve üniter devlet yapımız hedef haline getiriliyor.

Yapmayın, etmeyin, eylemeyin!.. Sonu olmayan bir ateşin içinde külleri de yakanlardan olmayın!..

Neyse.
*
Özellikle 2023 Genel Seçimlerinden bu günlere, sosyal medyada her mecradan kitleleri harekete geçiren öyle “Twitter/X”, “Instagram” vs. hesapları türedi ki; akıllara zarar. Her kimlikten her siyasi görüşten, çok takipçili, aşırı özgüvenli, önüne geleni ezip geçen, boyundan büyük laflar eden “ohooooooo” daha neleri neleri var!

Peki bunlar kim, amaçları ne?

Açıkçası çoğu, sadece kısa yoldan para kazanmak için yabancı istihbarat servislerinin kucağına düşen, kanı hızlı kaynayan gençler.

Mesela geçtiğimiz günlerde MİT'in Emniyet ile birlikte düzenlediği operasyonla MOSSAD adına uluslararası casusluk faaliyetleri yürüten 34 kişi yakalandı. Şüphelilere ait dokümanlar incelendiğinde MHP'ye karşı birçok kez sosyal medya üzerinden algı operasyonu yapılmaya çalışıldığı tespit edildi. Bu operasyonları da dediğimiz gibi bu gençler üzerinden gerçekleştiriyorlar. Yazık ki ne yazık, gençlerimiz nasıl bu duruma geldi bir sormamız lazım...

*

Yabancı istihbarat servislerinin Türkiye'de faaliyet gösterdiği alanlar arasında özellikle sosyal medya danışmanlığı şirketleri var. Bu şirketler, “bot hesaplar”la ya da fonladıkları sosyal medya kullanıcıları ile Türkiye'de hedef kitle olarak belirledikleri gruplara algı operasyonları düzenliyor. Böylelikle hedef kitle ya itibarsızlaştırılıyor ya da yok ediliyor.

Bu şirketler ayrıca; “Uluslararası sosyal projeler üretiyoruz!.. Yabancı öğrencileri Türkiye'ye adapte etmeye çalışıyoruz!.. Avrupa'daki üniversitelerde eğitim gören öğrencilerle Türkiye'de üniversitelerde eğitim gören öğrenciler arasında iletişim bağları oluşturuyoruz” gibi birçok projeleri kamufle ederek, istihbarata karşı koyma çalışmaları gösteren etki ajanlarını içimize kadar yerleştiriyorlar.

Ayrıca dedektiflik ve güvenlik şirketlerine de dikkat etmek lazım.

Kayıp aile bireylerini arayanlar, faili meçhul cinayetlerin çözülmesini isteyenler, eşlerini izletenler, iş ortağının kimlerle görüştüğünü takip ettirenler, Irak'ta bir iş adamını korumak için “özel koruma istiyorum” vesaire diyenler bu tarz şirketlere başvuruyorlar.

Bu şirketlerde de eski NATO çalışanları, askeri istihbarat danışmanlığı yapan emekliler, Ortadoğu uzmanları, uluslararası adli vakaları araştıran danışmanlar ve daha niceleri çalışıyor.

Adeta MOSSAD, CIA, BND üssü gibi...

Tabi bunların hepsi çeşitli istihbarat faaliyetleri için birer maske takan etki ajanları. “Ütopik konuşuyorsun avukat hanım” diyebilirsiniz fakat gerçekleri konuşuyorum.

MOSSAD'a çalışan, Ürdünlü bir kadın, İstanbul/Yenibosna'da bir evde aylarca kalıp, sadece telefonu üzerinden sosyal medyada algı operasyonları yaparak Türkiye'de birçok kitleyi zehirleyebilir.

Durum ne yazık ki aynen bu şekilde, bu yüzden çok dikkat etmek gerekir.

*

Terör eylemleri, toplumları şekillendiren dinamik kavramları bulup, zayıf yönlerini saptadıktan sonra bunlara saldırarak yok edip değiştirmeyi, en elverişli taktik olarak görür.

Propaganda bu taktikte, yıkıcı silah vazifesidir ve böylece kitleye yönelik ciddi bir tehlikedir.

Terör örgütünün her bir eylemi, gerçekte propaganda niteliğindedir. Dolayısıyla, sosyal medya, basılı yayın gibi her türden medya organları, kitlelere ulaşabilme ve etki oluşturabilme yeteneği ile terörizm için olağanüstü işlevsel unsurlardır. Bu unsurlar, terör örgütlerinin propaganda yapmalarına doğrudan veya dolaylı yoldan katkı sağlar.

Sadede gelirsek; terörizm, sosyal medya algı operasyonları ile öyle bir normalleştirilmeye çalışılıyor ki; hukuk normunda karşılık bulamadığımız şeyleri artık toplum normunda da bulamıyoruz.

SAYIN ÖCALAN” ifadesi, bazı “içtihatlarda suçu ve suçluyu övme ve terör örgütü propagandası” suçuna girmezken bazı içtihatlarda suç sayılıyor.

Aradaki bu çelişkiyi bilen etki ajanları da ; meclisteki DEM (HDP) vekillerini de kullanarak sosyal medyada öyle algı operasyonları yapıyor ki hiç ummadığımız insanlardan bile “YAHU İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ!.. BENCE DE SAYIN ÖCALAN” gibi cümleleri duymaya başlıyoruz.

Yazık ki ne yazık.

Neyse sizleri daha fazla sıkmadan şunu söylemek isterim ki; ifade özgürlüğü sadece bu devleti ve milleti delicesine sevenlere yok...

İster kabul edin ister etmeyin kiminiz ‘sitem’ deyin kiminiz ‘şımarıklık’. Gerçek bu.
Saygılar.

.

Avukat Ayşenaz Çimen, dikGAZETE.com

...