Sevgi, merhamet, esenlik dolsun taşsın güzelim Ayasofya’dan…

Zerre sensin, aziz!

Yaptıkların, ettiklerinle uzak düşme, kendi kendinden... 

Yapıp, ettiklerimizi ıslah etme disiplini din; şu kısacık cümledeki gibi:

“Eline, diline, beline sahip ol!..”

Kolaylaştırsın Rabbimiz.

Cuma (cem günü; dağıldığımız tüm düşünce ve duygularımızı toparlayıp, farkedip; Resul’un sesine uyup/imama uyup; cem olduğumuz).

Allah’ım mübarek eyleye, tüm samimi kalplere, yolda kalmışlara, salavat ile karanlıklardan nura çıkmaya çalışanlara…

Ayasofya Camii’nin ibadete açılması hayırlı olsun.

Sultan Ahmet Camii gibi, tüm ziyaretçilere açıldığı bir zaman dilimi olacaktır, herhalde.

Çağın gelinen anlayışında; en güzelini, en dengeli, sevgili olanını ortaya koymak; geldiğimiz kâmil ahlâkın bir göstergesi olacaktır.

Söz hakkı bende olsa idi; güzelim Ayasofya’yı, Cuma günleri Müslümanlara, Pazar günleri Hristiyanlara, diğer günler tüm sevenlerinin ziyaretine açardım.

Tevhid anlayışına yükselenlerin tüm güzellikleri, renkleri temaşa edebileceği; dokusu, tarihi var çünkü.

Salât, yöneliş…

Aslında kesintisiz.

Amaç da bu.

Fiili namaz ile huşuya varıp, secdede (birimsel benliğin sembolü olan) başı yere koyup,La ilahe illa Allah” diyoruz. 

Selam verip, bu arınmışlıkla, saflıkla; selametle Hak’tan, Halk’a dönüyoruz. 

Bu arınmışlığı, secde halini gözetmek; halkın içinde de bu safiyetle bulunmak sâlat-ı dâim.

Ayasofya’nın, tevhidi yansıtan bu muhteşem, Aşklı vechi, bir şekilde korunmalı... Ama nasıl bilmiyorum. 

Güzel niyetle, Rabbimiz güzel kapılar açacaktır. 

Hazreti Meryem Annemize, Allah’ın mübarek kelimesi Hazreti İsa Efendimize, alemlere rahmet, cânımız, rehberimiz Hazreti Muhammed Mustafa’ya Salat ve selam olsun.

Allah mübarek eylesin; sevgi, merhamet, esenlik dolsun taşsın, güzelim Ayasofya’dan…

Bu gerçekten zirve fark ediş, arzuların görünür görünmez zincirleriyle bağlı beşere ağır gelse de:

“Hürriyet odur ki; ne nefsine, ne gayriye zararı dokunmasın.” -Saidi Nursi (ks)-

“İçi Hakk, dışı Halk” gerçekte hepsi “Bir” olsa da.

İçin tamamen Hakk olmadan, “haa bu halk zaten de Hak’tır”; değil Muhammedi yol (Hz. Muhammed, Hakkın irşad eden en âli tecellisi).

Önce içini Hakk eyle, sonra Halkı Hak eyle. Sonra ‘mertebelerine göre’ Hakk’ı gözet” demiş bizden önce göçen, çok sevgili büyüklerimiz, Resulumuzun mesajını zamanın ya da ehlinin geldiği seviyeye göre açanlar.

Allah'ım, tevhid ile Kur’an’ı ANlayanlardan eyle bizi.

Ve hayat kitabını yine tevhid bilinciyle okuyan, Kur’an ehlinden…

Kur’an’ın sırrı” denen Fatiha suresinde, tenzihte ve teşbihte haddi aşmamayı sürekli hatırlıyoruz, tevhid bilincini, Sıratı müstakıym üzere hidayeti, sürekli talep ediyoruz Rabbimizden.

Çünkü kesrette (çokluk algısında), içsel/dışsal pek çok saptırıcı mevcut; tâm kemâle erene dek.

Anlayışımızı açacak kilit işaret desek, yanlış olmaz sanırım.

Şems 9: “Kad efleha men zekkâhâ.”

(Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını -kötülükten sakınma yeteneğini- ilham edene andolsun ki) Nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.

*

Ahh erenlerden, kalp olmuş büyüklerimizden Alvarlı Efe hazretleri duası; 

“Allah’ım bizi insan eyle!..”

Amin.

.

Gülşah Aslı, dikGAZETE.com

...