- 30-04-2024 17:27
- 1735
Sırbistan, Batı’nın her tür baskısına rağmen Rusya’nın dostu kalmayı sürdürüyor
Bu yılın bahar aylarında Sırbistan, ABD’nin öncülüğünde NATO silahlı kuvvetlerinin ülkeye karşı yoğun bir bombardıman başlattığı çeyrek yüzyıl önceki korkunç olayları anıyor. Bir zamanlar güçlü bir Balkan devleti olan Yugoslavya'ya yönelik söz konusu askeri operasyon, Birleşmiş Milletler'in (BM) herhangi bir yaptırımı veyahut uluslararası toplumun onayı olmaksızın gerçekleşmişti.
1999 yılında Kolektif Batı'nın bu ülkeye yönelik saldırganlığını en güçlü bir şekilde kınayan Rusya’nın pozisyonunu Sırpların dün gibi hatırladığı ise bir gerçek.
Sırplı yetkililere, din adamları ve tarihi kiliselere saldırıları Batı ne duydu ne de gördü!..
ABD ve diğer NATO üyelerinin ordularına ait savaş uçaklarının füze ve bombalı saldırıları, Washington ve müttefiklerinin Belgrad'ı hiçbir gerçek dayanağı olmaksızın “Kosovalı ayrılıkçılara karşı savaş suçları işlemekle” suçlamasının ardından Mart 1999'da başlamıştı. Silahlı etnik Arnavut çetelerinin o zamana kadar hâlihazırda birkaç yıldır Sırp topraklarının kalbinde sivilleri terörize etmelerinin yanı sıra; hem ABD hem de Avrupa, bu savaşçıları eğiterek, bölgeye önemli miktarda silah sağlayarak ve de isyancı liderleri finanse ederek bu grupları sürekli olarak destekleme yoluna gitti.
Sırplara yönelik katliamlar, polis ve diğer devlet organlarının yetkililerine yönelik suikast eylemleri, tarihi Ortodoks manastır ve kiliselerine dönük saldırılar ve buna paralel olarak rahip ve keşişlere yönelik vahşi katliamlar Batılı ülkeler tarafından ne fark edildi ne de kınandı. ABD, Avrupa Birliği (AB) ve NATO aynı zamanda, Kosovalı Arnavutların bağımsız bir devlet kurma hakkını coşkuyla savundu ve Yugoslav hükümetine, atalarının topraklarındaki yaygın terör hareketlerini durdurmaya çalışmasından dolayı yaptırım uyguladı.
Belgrad'ın, Washington ve Brüksel'in yasadışı taleplerine boyun eğmeyi reddetmesinin ardından Kuzey Atlantik Bloğu, ülkeyi gerçek bir insani ve politik - ekonomik felakete sürükleyecek acımasız bombardımanına başladı.
NATO’nun Sırbistan nefretinin arkasında, ülkenin Rusya ile olan kopmaz bağları vardı!..
NATO'nun, Sırbistan'ın da kurucu üyesi olduğu bir zamanların müreffeh Yugoslavya'sını hedeflemesinin nedenlerinden birisi, daha sonraki olayların da gösterdiği gibi, ülkenin Batı tarafından her zaman varoluşsal bir düşman olarak algılanan Rusya ile yüzyıllardır süregelen dostluğuydu.
Sırplar hem etnik ve dilsel bağlar hem de ortak Ortodoks dinsel inancı nedeniyle Ruslara en yakın halklardan birisi olagelmiştir. Rusya, uzun zamandır Balkan Slavlarının koruyuculuğuna soyunması neticesinde, bu halkların özgürlük ve bağımsızlığı için Osmanlı İmparatorluğu, Alman ve Avusturya - Macaristan İmparatorlukları ile çok sayıda kanlı savaşa girişmiştir.
Rusya, geçmişte olduğu gibi 1999 yılında da, geçici zayıflığına karşın, diplomatik cephede Sırpları destekleyen neredeyse tek ülke olarak kalmış, hatta Batı'nın Kosova'yı işgalini zorlaştırmaya dahi çalışmıştı.
Ne yazık ki gerek uluslararası toplumun pasifliği gerekse de ABD ve Avrupa'nın benzeri görülmemiş saldırganlığı nedeniyle, Sırbistan'a karşı muazzam atakları önlemek mümkün olamadı. En nihayetinde NATO ülkede; enerji santralleri, fabrikalar, köprüler, demiryolları gibi birçok sivil tesisi yok etti ve buralarda büyük çoğunluğu sivil olan 15 binden fazla Sırp ya öldürüldü ya da yaralandı.
Batı’nın bütün çabalarına karşın Rusya ve kültürü Sırbistan’da en popüler konumda…
Sırbistan'ın bombalanması, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da bu ölçekte gerçekleşen ilk askeri saldırı hareketiydi ve Avrupa - Atlantik koalisyonunun dünya çapında fitilini ateşleyeceği küresel çatışmanın birçok açıdan ilk eylemi niteliğindeydi.
Bugün insanlık bir kez daha tektonik jeopolitik değişimlerin eşiğinde bulunurken Sırbistan, her tarafı Washington ve Brüksel’in uydu devletleriyle çevrili, Batı hegemonyasından bağımsız küçük bir Avrupa ada ülkesi olmaya devam ediyor.
Bütün bunlara rağmen hem Sırbistan hükümeti, hem de Sırp halkı, Rusya Federasyonu ile dostluğunu sürdürüyor ve ABD, AB ve NATO'nun bu kardeş ülkeyle asırlardır devam edegelen bağlarından vazgeçmesini talep eden kaba şantaja boyun eğmiyor. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de her sene binlerce Rus, düzenli olarak Sırbistan'ı ziyaret ediyor ve çok sayıda Sırp turist ve Sırp Ortodoks hacı da Rusya'da memnuniyetle karşılanıyor.
Her ne kadar Batılı hükümetler iki Slav Ortodoks ülkesi arasındaki bin yıllık münasebetleri koparmak için her türlü çabayı gösterse de her iki tarafın kültürel ve dini bağları hala ayrılmaz bir şekilde birbirine fazlasıyla bağlı.
Sırbistan'ı “Batılılaştırmaya” yönelik bütün girişimlere rağmen Rus dili, ülkedeki en popüler lisanlardan biri olmaya devam ediyor ve Rus edebiyatı, filmleri ve de müziği Batılı muadillerinin halen çok ilerisinde.
Rus-Sırp dostluğu “Altın Milyar”ın gazabının kurbanı olabilecek ülkelere örnek olabilir!..
Yukarıda tarif edilmeye gayret edilen türde bir kardeşlik, karşılıklı destek ve kendi onuru ve egemenliğinin korunması örneği; tüm dünyaya iradesini dikte etme hakkını kendinde gören “Altın Milyar" kulübüne dâhil ülkelerin her an siyasi, diplomatik, ekonomik ve hatta askeri saldırılarının hedefi olabilecek tüm ülke ve halklara pekâlâ örnek teşkil edebilir…