- 26-07-2019 10:06
- 611
"Ruh-nefis” konusu, derinlemesine bir konudur.
Örnek olacak ise; çokça övülen “Roma Rakamları"nda matematiğin anlatılması eksikti; çünkü matematik, ruhu olmayan bir anlayışa (bir ve üstü) sahipti.
“I - II - III - IV…” diye devam eden bir anlatım şekline sahipti.
"Herkes bunu referans almalı" denilerek küstahlık edilirdi.
Lakin gel gör ki işin aslı öyle değilmiş; taa ki Harezmi’ye kadar.
Çünkü Harezmi, sıfır noktasını koyarak, matematiğe “ruh" kattı ve matematik bir anlama kavuştu.
Ruh-nefis- beden- dünya-ahiret bir çok konuya değinilmiş bazı yazıları okuma fırsatım oldu; lakin "Sıfır noktası"na bu açıdan değinen pek olmamış.
“RUH" denen kavram, “İlahi" bir konudur, yani “Tanrı"nın bir parçası gibi algılanmalıdır.
"Ruh ölmez, sadece nefis ölür" (yani faaliyetleri sonlanır) buradaki ölüm konusu bildiğiniz “ölüm" manasına gelmez, faaliyetlerinin sonlanması anlamına gelir.
Ezbere konuşan ve gerçeklik ile ilişkilendiremeyenler lütfen iddiacı olmasın. Aksi taktirde işin bilimsellik boyutundan kopulur.
Her bir canlıya hediye olarak verilen "Tanrısal parçacık” ("ruh" olarak adlandırılmalı) insanı “Yaratan" ile bağlantıya geçirme özelliğine sahiptir; lakin ruhunun farkında olamayan, (nefsine uymayı tercih eden) “Tanrı"dan uzaklaşır.
Kelamın kısa ve öz olanı hoştur.
Denmeli ki, “İnsanoğlu, nefsinin tetiklediği (iyi-kötü) yönelmelerini iradesi ile yönlendirebilirse ruhuna yakın kalarak (yani sıfır noktasına) yaradanına, kendi özünde yakınlaşır.”
Ne diyordu Yunus; “Her ne arar isen kendinde ara!..”
Ne diyordu erenler; “Hiçten geldik; muradımız hiç (yani sıfır noktası) olmaktır.”
“Sıfır" merkezdir, ruhtur, belirleyendir; çarparsan yok olursun!
Kalın sağlıcakla.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @KARANIAli , @dikgazete