Tarihte yanlış bildiklerimiz 2: Zombi Köprüsü (τη γέφυρα στη Ζόμπι)

Zompi’deki köprü (the bridge at Zompi)

Zompi Köprüsü (τη γέφυρα στη Ζόμπι)

Yanlış Bildiklerimiz II:

Bu defa tam 130 yıldır bir muamma olan ünlü bir köprüden, Zompi yahut Zompos Köprüsü’nden söz edeceğim. 

Remsi (W. M. Ramsay), 1890 yılında neşrettiği “Anadolu’nun Tarihî Coğrafyası” adlı eserinde köprüyü;

Askerî yolun Sangarios’u geçtiği noktada idi. Kavuncu köprüsünün güneyinde, Ilıca suyun ağzında olması lâzım gelir. Bizans askerî tarihinde pek büyük ehemmiyeti haiz olan bu köprünün mevkii hakkında, Sangarios’un (Teksiyer-Texier gibi) ta membaından tutun da (Ritter gibi) mansabına kadar muhtelif yerleri kabul eden başka başka nazariyeler vardır. Onun için burada biraz durarak Bizanslıların, Sangarios üzerine inşa ettikleri Pontogephyra, Zompi ve Tantaendia köprülerini tetkik etmek münasip olur zannındayım” der ve yaklaşık altı sayfada konuyu uzun uzun tartışır.

Bir İngiliz, 130 sene evvel bu köprüyü ve tarihî yolları tartıştığı hâlde, ne Tarih Kurumumuz ne de üniversitelerimiz bunu ele almıştır. 

Hemen herkes, köprü için Zompi veya Zompos Köprüsü derken, Anna’nın 1967 yılı İngilizce çevirisinde Zompi’deki köprü denilir. 

Zompi Köprüsü ile “Zompi’deki köprü” ifadeleri arasındaki anlam farkı ise açıktır. 

Zompi’deki köprü” ifadesi, köprünün Zompi denen yerde veya Zompi bölgesinde bulunduğunu gösterir, bu yerin neresi olduğunu ve Zompi’nin anlamını sona bırakıp, Bizans askerî yolu neresidir onu görelim: 

Bu konuda tek kaynak İbn Hordazbih ve İdrîsî’dir.

Zâten, bu iki İslâm coğrafyacısı olmasaydı, Anadolu’nun tarihî coğrafyası kıyamete kadar bilinemeyebilirdi. 

Murat Ağarı ve “Kitabevi”, 2008 yılında İbn Hordazbih’i Türkçe olarak yayınlamış ise de, maalesef İdrîsî’nin eseri hâlâ Türkçe’ye tercüme edilmemiştir. 

Hordazbih’in çevirisinden henüz haberimiz yokken, Kıral Yolu ve Bizans askerî yolu ile ilgili bilgileri, Kopraman Hoca’nın, eserlerin aslından yaptığı okumalar sayesinde edindik ve bunlar sâyesinde de Kıral Yolu’nu araziyle yüzleştirip, bulgularımızı 2013’de yayınladık. 

Bu yayına göre, Bizans askerî yolu Tarsus, Pozantı, Karaman, Dinek, Bozkır-Akise, Beyşehir, Şarkîkaraağaç, Kemer Boğazı şeklinde Uluborlu’ya gelir. 

Bu yol Herodotos’un kaydettiği Kıral Yolu’nun bir kısmıdır. 

Kıral Yolu’nun kalan bölümü Dinar, Denizli, Alaşehir ve Sart şeklindedir. 

Kemer Boğazı ve Uluborlu’yu İstanbul’a bağlayan yol ise Bizans askerî yoludur (bk. Har.).

Biz, bu iki büyük İslâm coğrafyacısını maalesef bugüne kadar anmış değiliz. Remsi ve onun izini sürenler, Amorion’u Emirdağı’na yerleştirmekle yanıldı ve işin içinden çıkamadılar (bm: Bin metre).

İşi çözmek, 76 yıl evvel Eğirdir Gölü’nün 22 bm şarkı, Asya ve Kıral Yolu üzerindeki Kötürnek’de (el-Alemeyn) dünyaya gelen bir mühendise nasip oldu. 

Bugün güney- kuzey uzunluğu 50 bm olan Eğirdir Gölü’nü üçe böldük. 

20 bm Eğirdir Gölü, 11 bm Hoyran Gölü, iki göl arasına 15 bm uzunluğunda bir kara parçası, karanın içine de suları Hoyran’dan Eğirdir’e doğru akan, ağzı kaynağına yakın veya seyri kısa, suyu bol, derin bir ırmak, Kemer Boğazı bölgesinde bu ırmağın üzerine bir de köprü koyduk

Amorion’u da Uluborlu’ya yerleştirdik. 

130 yıldır çözülemeyen ve çözüleceğe de benzemeyen mesele işte budur.

Kemer Boğazı’nın, Firigos Boğazı, Firikya Helespont, Miryokefalon, Meltinis yani Malatyalı ve Zompi gibi adları var.

Kemer adı Yenice Sivrisi’ndeki Ginglarion, Şato Sengüler veya bel kemeri (kuşak) gibi kale boğazı ile mi, yoksa boğazdaki kemer köprüyle mi ilgili olduğu hususu tartışmalıdır, ama kanaatim birinciden yanadır. 

Üstte zikredilen ırmağın Halis, Menderes, el-Battâl, Sangarios, Tearos, Melis, Euros, Asya ırmağı, Skamandros, Batis Riyaks (Bathys Rhyax), Kaystros ve Tantalos; köprünün ise Pontogefura, Zompi’deki köprü, Zompos, Lopadion, Tantaendia, Yenice Köyü Köprüsü gibi adları vardır. 

Tantalos ve Tantaendia, Mısır’ın Tantâ müdüriyetiyle ilgilidir. 

Irmağın şarkındaki ova, Tzouka Nisterin ve Hüseyin ovası olarak Battâl Gâzî’nin künyesiyle anılır; o, burada büyük kahramanlıklar göstermiştir.  

Pontogefura, “beş köprü” şeklinde hatalı yorumlandı ve “Sakarya nere, menbaı nere, Serdivan nere demeden Adapazarı-Serdivan’a yerleştirildi. 

Hâlbuki Pontogefura “Boğaz Köprüsü” demekti ve yeri de Kemer Boğazı idi. 

Ritter, Pontogephyra ve Zompi Köprüsü aynı köprü demekle, Bıriyenios (Bryennios) ise Sangarios’un membalarının yanında bulunduğunu söylemekle tam isabet ettiler. 

Anna’nın kocası komutan Bıriyenios, 1116 yılında bu köprüden bizzat geçtiği için onun şahadeti esastır. 

İmparator Diyojen, 1068 doğu ve 1071 Malazgirt seferinde Zompos köprüsünden geçmiş, Halis’i aşmıştı. 

Bu Halis ile MÖ 480’lerde Kıral Serhas’ın geçtiği Halis, Suğla Gölü’nden Çumra’ya akan Çarşamba çayıdır. 

1073’de Kayser Jon Dukas, askerî yolu takiple Eskişehir üzerinden Kemer Boğazı’na gelmiş, Lampeli Botaniyates’in ikazını dinlememiş ve imparator Manuel gibi Zompi’deki köprüden geçmiş, Miryokefalon Savaşı’nın yapıldığı yerde Ursel (Rusel) ile savaşmış ve ona esir düşmüştü.

Öyle görünüyor ki birtakım tarihçiler, maalesef tarihî yolları araştırma zahmetine girmeden orduları günümüzde yapılmış yollar üzerinden, Malazgirt üzerine yürüyen imparator Romen Diyojen’i de aklın estiği yerden, bugünkü Ankara’nın yanından yürütmüşlerdir.

Abdülkadir Kocadağ, internetteki bir makalesinde, 622 yılında Sasaniler üzerine giden Heraklius’u, Zompos adlı köprüden geçirir ama bir kaynak vermez. 

Remsi, Zompi veya Zompos köprüsünden uzun uzadıya bahseder; şayet Heraklius’un, Zompi köprüsünden geçtiği kayıt edilmiş olsaydı, o ve diğer Bizans tarihçileri bundan muhakkak söz ederlerdi. 

İmparator Jüstinyen, MS 560 yılında Pontogefura adında taş kemer bir köprü yaptırmıştır. 

Jüstinyen hanedanının MS 518-602 yılları arasında, Herakliyus hanedanının da MS 610-711 yıllarında hüküm sürmüş olduğu göz önüne alınırsa, MS 622 yılında köprünün adının Zompos şeklinde değişikliğe uğramış olması bize pek aklî gelmiyor. 

Köprünün üzerindeki bir taşta, “Ey coşkun akan ırmak! Ey kemerlerle kendine pıranga vurulan Sangarios! Sen de artık mağrur Batı ve Doğu halklarıyla birlikte, tüm Barbar kabileler gibi, imparatora boyun eğdin. Bir zamanlar gemisiz geçilemeyen ve kabına sığmayan sen! Şimdi artık eğilip bükülmeyen taşların arasından akıyorsun” şeklinde imparatoru öven bir yazının bulunduğu söylenir.

Bizans’ta, MS 711-717 arası hanedansız, 717-802 arasında ise İsaurya hanedanı vardır. 

İşte tam da bu dönemde, Battâl Gâzî (öl. 740) ortaya çıkar ve yaklaşık 30 yıl boyunca Uc’da, yâni Kemer Boğazı ve civarında gâza eder. 

Mezarı Çay-Geneli köyünün eski yerleşim yerinde bir höyük üzerindedir ve Hüseyin (Dede) künyesiyle anılmaktadır.

Remsi, “716 senesinde harp sahnesi Amorion, Akroenos ve hatta Pergamos civarı idi. 717 de Araplar Abidos’tan (Abydos) Avrupa'ya geçerek, İstanbul’u bile muhasara ettiler” der (s. 307). 

Bu sefer sırasında, İslâm ordusu, Akroenos, yani Afyon’a uğradığına göre, Afyon, Kütahya, Abidos; belki de İzmit körfezi üzerinden gitmiş olabilir. 

Söz konusu Pergamos, Hoyran Gölü’nde ve Gaziri adasındaki Bergama olmalıdır. 

Bu seferler sırasında Battâl Gâzî büyük kahramanlıklar göstermiş ki, İbn Saîd’e göre iki göl arasındaki nehre el-Battâl, Ermeni Simbad’a göre Kemer Boğazı’na Meltinis (Malatyalı), yani Battâl Gâzî, Belâzurî’ye göre ırmağın şarkındaki ovaya Hüseyin ovası denilmiştir. 

Aslında o Malatyalı değil, Hüseyin b. Müslim el-Antakî idi, ama Türkler, onu aradan geçen üç-dört asır içinde “Malatyalı” ve “Seyit” yapmışlardır. 

Kanaatimce, iki göl arasındaki nehre, nehrin şarkındaki ovaya ve boğaza adını veren Battâl Gâzî’nin ordugâhı, manzarası güzel, suları bol ve tarihî yol üzerindeki Kemer Boğazı’nda idi. 

Biz, tartışmaya açık olmakla beraber, Battâl Gâzî’nin “dokuz canlı, hayalet gibi, ummadıkları anda ve ummadıkları yerde karşılarına çıktığını” anlatmak için Hıristiyanların, Kemer Boğazı’nın el-Battâl adını, “Zompi" şeklinde söylemiş olabileceklerini düşünüyoruz.

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

...