- 29-08-2019 01:36
- 353
Türkiye hududuna yakın köy ve yerleşim yerleri hariç, İdlib ve büyük çevre kasabaları, Hama’nın Kuzeyinde İdlib sınırında olan kasaba ve köyler Mayıs 2015’e kadar Suriye devleti denetimindeydi.
Mayıs 2015’ten itibaren Türkiye’nin desteği ve teşvikiyle ÖSO ve benzerleri, El-Nusra ve benzerleri ile Türkistan İslam Partisi ve birçok yabancı savaşçıyı barındıran terör örgütlerinin de içinde yer aldığı Şam Fetih Cephesi, İdlib şehrini işgal etti.
Burasını merkez olarak kullandı ve buradan İdlib Vilayetine komşu Halep, Hama ve Lazkiye vilayetlerine doğru genişlemeye başladı. Bu aşamaların tümünde Türkiye faaliyetlerin yakın takipçisi ve operasyon merkeziydi.
Bu aşamada Rusya, Şam hükümetinin talebi üzerine olaylara askeri olarak müdahale etti ve Suriye’ye ordu gönderdi.
Rusya’nın hava desteği terör örgütlerinin ve onlara destek veren ülkelerin tüm planlarını alt üst etti.
En nihayet Davutoğlu’nun “emri ben verdim” dediği Rus uçağını düşürme hadisesinden sonra Rusya-Türkiye ilişkileri tehlikeli bir hal aldı. En nihayet Vatan Partisi üyesi emekli askerlerin müdahalesiyle Moskova, Davutoğlu, FETÖ ve uluslararası mahfilin olaydaki sorumluluğu anlatıldı.
“Erdoğan’ın oyuna getirildiğine” Rus tarafı ikna oldu.
Bir müddet sonra Türkiye-Rusya ilişkileri yeniden düzene girdi.
En nihayet 15 Temmuz 2016 terör kalkışması hâsıl oldu.
Washington merkezli Foreign Policy dergisinin ABD’nin “Ankara’daki adamı” olarak sunduğu ve gidişine çok üzüldüğü Sayın Davutoğlu’nun hükümetten tasfiye edilmesi, ABD’nin Türkiye’deki en önemli iki silahlı örgütü FETÖ ve PKK’ya karşı devletin aldığı kararlı tutum, Ankara-Moskova yakınlaşmasının daha etkin sürmesini sağladı.
Bu aşamadan sonra Suriye merkezli Türkiye-Rusya ilişkilerinde hızlı bir uzlaşma ve işbirliği süreci yaşandı.
Moskova, Şam’ı da ikna ederek Suriye sorununun çözümüne Ankara’nın dâhil edilmesinin önemi ve anlamı izah edildi.
Şam ikna oldu.
Zaten sahadaki askeri durum ve tablo bu işbirliğinin neticesinde hâsıl olmuştur.
Beklenen tam olmasa da, siyasi galiz küfürlere, tehditlere ve Şam’dan gelen “eyy Erdoğan” Ankara’dan yükselen “eyy Esed” hasmani ve hamasi söylemlere rağmen Suriye’de Moskova-Şam-Ankara-Tahran arasında sağlanan uzlaşma devam etmektedir.
Suriye Silahlı Kuvvetlerinin sahada yeniden etkin olabilmesi ve Halep dahil, birçok önemli kasaba ve köylere yeniden egemen olabilmesi Moskova’nın askeri müdahalesi ve Moskova-Ankarayakınlaşması sonucu olmuştur.
Son Erdoğan-Putin Zirvesi ve Suriye ordusunun devasa hoparlörlerinden Türk askerinin olduğu askeri gözlem noktalarına hitaben “size yönelik hiçbir saldırı olmayacaktır” ilanı anlamlı ve önemlidir.
Ayrıca İdlib’te yer alan ve hızlıca çözülen terör örgütlerinin ve borazanlarının “Türkiye bize ihanet etti. Türkiye artık meşru hedeftir” ve benzeri tehditlerle Ankara’ya saldırmaları Astana Sürecinin ve Moskova - Ankara - Tahran - Şamişbirliğinin, taktiksel hilafetlere rağmen, stratejik konularda devrede olduğuna delildir.
.
Prof. Dr. Mehmet Yuva, dikGAZETE.com