- 07-06-2023 06:08
- 12875
Türkiye ile Rusya, son dönemlerde önemli bir yakınlık kurdu. Bu yakınlık, genelde politik ve ekonomik alanda gelişti.
Türkiye ve Rusya halkları arasında bu yakınlığın politik yakınlık olduğu algısı aslında zararlı bir düşünce. Elbette Türk ve Rusları bu düşünceye iten faktör aslında birbirine çok yakın olan halkların ortak bir noktada buluşmaması.
Örneğin;
Tarihte, Türkiye Cumhuriyeti 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Sovyet Sosyalist Halk Cumhuriyeti'ni ziyaret etti.
Turgut Özal, Süleyman Demirel, Abdullah Gül, Ahmet Necdet Sezer ve Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı sıfatıyla Rusya Federasyonu'nu ziyaret etti, Bülent Ecevit ise Sovyetler Birliği'nin devamı niteliğindeki Rusya'ya Başbakan sıfatıyla ziyaretler gerçekleştirdi.
Bu ziyaretlerin tümüne baktığımız zaman sorunlu dönemlerde gerçekleşen ziyaretler olduğunu görürüz.
Soğuk Savaş döneminde, Rusya'nın kurulduğu; ilk kurulduğu yani karmaşık dönemlerde, Türkiye - Rusya arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi yönünde yapılan ziyaretlerdi.
Recep Tayyip Erdoğan'ın özellikle Rusya ile yaşanan uçak krizinden sonra, daha fazla yakınlık kurduğunu görüyoruz. Yine temelde yaşanan bir sorunun üzerine gerçekleşen bir ziyaret. Ancak daha sonraki süreçte Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in adımları sayesinde Türkiye ve Rusya arasında ilişkilerin her zamankinden daha fazla aşama kaydettiğini görüyoruz.
Rusya ile Türkiye arasında yapılan S-400 hava savunma sistemleri anlaşması, Akkuyu NGS'nin inşası için kurulan ortaklık, ekonomik ve ticari ilişkilerin yanı sıra karşılıklı politik çıkarlar da gözetilerek çalışmalar ortaklaştırıldı.
Bu ilişkilere bütünüyle baktığımız zaman umut verici gelişmeler olarak görüyoruz. Ancak eksik olan şeyler var. Yani masanın bir ayağı topal. Bu eksikliğin giderilmesi için çok fazla çaba sarf edilmediğini de görüyoruz.
Türkiye ve Rusya arasında kültürel anlaşmada ortaklaştırılmış çok az şey var. Mesela sadece Kızıl Ordu Korosu'nun geçmiş yıllarda Türkiye'de verdiği konserler var.
Belleklerden çabuk silindiği çok net.
Medya ve iletişim alanında Ruslar, Türklerden bir adım daha önde. Kendi medya ve radyo kuruluşları ile Türkiye'de faaliyet yürütürken dünyanın en çok konuşulan dilleri arasındaki Rusçaya dair Türkiye'nin eksik kaldığını görüyoruz.
Türkiye, Rusya'da çok az temsil ediliyor.
Türkiye'nin, Rus halkına kendisini kültürel olarak ifade edebilmesinin tek yolu sadece yaz turizmi olarak kaldı.
Rusya'ya da baktığımız zaman Rus halkının ilgisine rağmen bu ülkede Türkiye'ye dair neredeyse hiç kültürel organizasyonlar yapılmıyor.
En çok hatırladığımız program her yıl 6 Haziran'da ünlü Türk şairi Nazım Hikmet'in, Moskova'da gerçekleştirilen anma programını duyuyoruz.
Rusya’da e popüler kültür ne de otantik yönden Türkiye'ye dair insanların net bir fikri oluşmuyor.
Türkiye ile Rusya'nın ortak değerlerinin olduğunu da görmemiz gerekir. Çerkesler, Tatarlar, Çeçenler, Sibirya Bölgesi'nde yaşayan Türk asıllı toplumlar…
Ülkelerin ortak değerleri olan bu toplumlar, her 2 ülkede de başarılı çalışmalar yapıyor. Özellikle sanat yönünden baktığımız zaman önemli figürler, Türk ve Rus halkının yakınlaşmasında önemli bir rol oynayabilir.
Örneğin;
Gülcan Altan, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında doğan Çerkes asıllı bir sanatçı. Rusça, Çerkesçe, Abazaca, Türkçe gibi ortak konuşulan birçok dilde şarkılar söylüyor; Türkiye'de hatırı sayılır bir hayran kitlesi de bulunuyor.
Mutlaka Rusya'daki birçok kentte ortak dildeki şarkılarını Rus halkı da dinlemeli.
Ünlü opera sanatçısı Murat Karahan'ın, Rusya'da kültürel faaliyetlerde sahne almasının çok faydası olur. Rus halkı, operayı çok seviyor. Mutlaka karşılığı olacaktır.
Aynı şekilde Hibla Gerzmava, Elena Ankvab, Anna Netrebko gibi Rus opera sanatçılarının da Türkiye'de sahne alması, Türk sanatseverlerin huzuruna çıkması anlamlı olacaktır.
Dünyanın en başarılı tiyatrolarından olan Rus tiyatrosunun bale gösterilerinin, Rusya'nın en popüler sanatçılarının Türkiye'de bol bol sahne alması da çok önemli.
Aynı şekilde farklı dallarda performans gösteren Türk sanatçıların da Rusya'da sahne alması önemli olacaktır.
Rusya'nın dünyaca önemli sahnesi olan Moskova'daki Bolşoy Tiyatrosu'nda ve dünyanın en önemli kültür yapılarından olan İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi'nde her 2 ülkeden sanatçıların sahne alması şu dönemde anlamlı olur.
Neredeyse ülkelerin tüm kentlerinde farklı kültürel organizasyonlar yapılmalı.
Türkiye ve Rusya'nın artık kendi çıkarları için yan yana gelen 2 ülke olduğu düşüncesinden çıkılmalı.
Türk ve Ruslara artık ortak kültürel değerlere sahip olunduğunu anlatmak gerekir. Bunun için en doğru yol evrensel bir dil olan sanattır.
Bu nedenle Türk ve Rus kültür bakanlıklarının bu konuda çalışma yapması gerekiyor. Eğer bu yapılmazsa, ülkeler arasındaki temeller sadece çıkar amaçlı temellere dayanır. Bu da kalıcı ve güçlü bir temel oluşturmaz.