- 13-12-2021 07:02
- 4537
Yeryüzünde öyle bir yer var ki, içinde yüzlerce binayı, yüzden fazla ülkeden gelen 10.000 bilim insanı ile fizikçi, mühendis ve destek elemanlarından müteşekkil 3000 kişilik bir personel kadrosunu barındırıyor.
Dünyanın en kapsamlı laboratuvarlarının da olduğu bu yerin altında, derinliği 175 metreyi bulan 27 km uzunluğunda bir tünelin ve bu tünelin içinde ise aynı uzunlukta yapılmış dünyanın en büyük makinasının olduğunu da belirtelim.
Bütün bunlar bir bilim kurgu hikayesinde değil Fransa ile İsviçre sınırındaki bir bölgede yer alıyor.
Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi olarak bilinen ve kısa ismi CERN olan bu merkezi mutlaka duymuşsunuzdur.
Fransızca isminin baş harfleri nedeni ile “CERN” olarak anılmaktadır.
23 ülkenin her yıl, yüz milyonlarca frank üyelik aidatı ödediği bu merkezde, az önce bahsettiğimiz 27 km uzunluğundaki makine, maddeyi yüksek sıcaklıkta ve yüksek yoğunlukta incelemek için yapılmıştır. Aynı zamanda dünyanın en büyük parçacık çarpıştırıcısı olan bu makinenin bilimsel ismi “Büyük Hadron Çarpıştırıcısı”dır.
Evrenin oluşumundaki büyük patlamanın bir benzerini gerçekleştirip o sırra ermenin peşine düşen bilim insanları, bu makine ile ilk büyük patlama deneyini 2008 yılında gerçekleştirdiler.
O güne kadar görülmemiş güçte bir enerji oluşumuna neden olan deney için düğmeye basılır basılmaz beklenmedik olaylar dizisi başlar.
Dünyadaki herkes birkaç dakikalığına uykuya dalar ve insanların bilinçleri 6 ay sonrasına gider.
Tam 2 dakika 17 saniye süren bu uyku nedeni ile insanlar yolda yürürken aniden yere düşer, arabalar yoldan çıkıp binalara çarpar, uçaklar uçuş esnasında yere çakılır.
Bütün dünyada milyonlarca insanın ölmesine ve yaralanmasına sebep olan ve herkesin hayatını altüst eden bu kısacık uykudan uyandıklarında ise adeta 6 ay sonrasında yaşadıkları 2 dakika 17 saniyeyi seyredip geri dönmüş gibi olurlar.
Bazıları kendilerini asla yapmayacakları şeyleri yaparken ya da gitmeyi hiç düşünmedikleri yerlerde ya da hiç görüşmedikleri kişilerle birlikte görürler. Hiçbir şey görmeyenler ise anlarlar ki ömürleri yetmemiş.
Büyük patlama deneyine kadar bahsettiğimiz her şey gerçek.
Fakat deney sonrası olanlar FLASH FORWARD isimli 2010 yılı yapımı bir dizi filmde geçiyor.
O dönemde benim de izlediğim dizi, çok beğenilmesine ve seyircilerinin devam etmesi için kampanyalar ve eylemler yapmasına rağmen “1. Sezon”dan sonra devam etmedi. Oysa sezon finali, devamı çekilecekmiş gibi bitmişti.
Dizide yaşanan felaketlerin sebebi olarak “Dünyanın En Büyük Makinesi”nin gösterilmesi birilerini rahatsız etmiş olmalı.
Deneyler her seferinde enerji miktarı katlanarak 2010, 2013, 2015 ve 2016 yıllarında tekrarlandı.
27 km uzunluğunda bir makinede gerçekleştirilen bu deneylerin yasaklanmasını isteyen bazı bilim insanları, atom parçacıklarının bu şekilde çarpıştırılmalarının, güneşin yüzeyindekinden binlerce kat daha fazla enerji oluşmasına neden olduğunu ve bu enerjinin hepimizin sonunu getirecek bir karadelik oluşturabileceğini iddia ettiler.
Bu kadar olmasa bile dünyanın dengesini bozma ihtimalinin çok yüksek olduğunu belirterek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdular. Fakat bu talepleri reddedildi.
Belki de dengenin çoktan bozulduğunu, bizim gündemimizi virüslerle, sanal evrenlerle işgal edip, tüm suçu insanlardan ve hayvanlardan salınan karbon gazına ve her yüzyılda bir rutin olarak oluşan iklim değişikliklerine atmaya çalıştıklarını düşünenlerin sayısı da her geçen gün artmakta.
Bir de karanlık madde konusu var.
Evrende galaksileri bir arada tutan fakat görünmeyen bir madde olması gerektiğine inanan bilim insanları buna karanlık madde ismini verdiler.
Bu maddeyi arama çalışmalarının artık CERN’ün öncelikli konusu olduğu belirtiliyor.
Dizide olduğu gibi bütün insanların aynı anda bayılmalarına neden olarak dünyayı bir kaosa sürüklemesi ya da bir karadeliğe neden olarak dünyanın sonunu getirmesi, en azından dünyanın fiziki dengesinin bozulacağı konusu, dikkate alınması gereken iddialar elbette.
Fakat bizim, üzerinde durmak istediğimiz ve sorgulamak istediğimiz husus, bilimsel çalışmaların öncelikle neden insanoğlunun kronikleşen sorunlarını çözmeye yönelmemesi..
Gönül isterdi ki CERN gibi, dünyanın en saygın 10.000 bilim insanının çalıştığı ve 23 ülkenin para akıttığı bir yer daha olsun ve orada, insanlığın şu an maruz kaldığı ölümleri, açlıkları, bulaşıcı hastalıkları ve iç savaşları - katliamları bitirebilmek için çalışmalar yapılsın, projeler üretilsin ve uygulanması sağlansın. 27 kilometre uzunluğunda bir makine yapmalarına da gerek yok üstelik.
Dünyamızla ilgili şu güncel rakamlara dikkat buyurunuz:
- Açlıktan ölen günlük ortalama 25.000 kişi
- Covit 19 dan ölen günlük ortalama 7.000 kişi
- AİDS ten ölen günlük ortalama 4.300 kişi
- Kanserden ölen günlük ortalama 20.000 kişi
- Sigara ve alkol sebebi ile ölen günlük ortalama 20.000 kişi
- 5 yaşın altında çocuk ölümleri günlük ortalama 20.000 çocuk
- Yapılan Kürtaj-düşük sayısı günlük ortalama 100.000 bebek
- Güvenli bir içme suyu kaynağına erişimi olmayan insan sayısı 786 milyon
- Yetersiz beslenen insan sayısı 856 milyon
- Kilolu ve obez insan sayısı 2.5 Milyar
Bu rakamları, Worldometers.info sitesindeki rakamların ortalamalarını alarak belirledik.
Worldometers çeşitli konular için sayaçlar ve gerçek zamanlı istatistikler sağlayan bir referans web sitesi.
Corona Virüs ile ilgili gelişmeler için ülkeler bazında dikkat çekici bilgiler var. Ülkeleri nüfus, vaka sayısı ve ölüm sayıları bazında inceleyebilirsiniz. Çok şaşıracağınız bilgilerle karşılaşacaksınız.
Fakat asıl ilginç bilgiler yukarıda bir kısmına yer verdiğimiz Sağlık, Gıda, Su, Enerji, Nüfus ve Çevre başlıkları altındaki anlık artış ve azalışları gösteren rakamlar. Siteyi mutlaka incelemenizi tavsiye ediyoruz.
Bilimsel çalışmalar, kanaatimizce ya gerçek evrende karanlık bir maddeyi arıyor ya da dijital bir evren kurup, insanı o evrene hapsetme peşine düşüyor.
Bilim ve teknolojideki gelişmelerin müthiş bir hızla artmasına rağmen insanoğlunun sorunlarının azalmayıp bilakis artması size de ilginç gelmiyor mu?
Belki de ısrarla “madde”yi arayan bilimin, “mana”yı unutmasıdır tüm bunların sebebi.
“Bu dünyada açlıktan ölen bir çocuktan daha önemli, daha vahim ve daha ciddi hiçbir mesele yoktur!..” diye yazıyordu yürek burkan bir resmin altında. Bu söze katılmamak mümkün değil.
Yazımızı Japonya’nın ödüllü yazarı Nakamura Fuminori’nin “HIRSIZ” adlı romanında yer alan ve işi hırsızlık olan baş karakterin, işi hırsızlık olmayanları da töhmet altında bırakan şu sözü ile bitirelim:
- Dünyada açlık çeken tek bir çocuk bile olduğu müddetçe her türlü servet çalıntıdır.